İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi,
Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu’nun Gezi Davası’ndan cezaevinde bulunan Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği tahliye kararını uygulamayarak dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderme kararı vermişti.
Yerel mahkeme heyeti, kararında daha önce Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin tahliye talebini reddettiğini, her ne kadar Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun kendilerini kararı uygulamakla görevlendirmiş olsa da yeni durumda karar makamının yine Yargıtay 3. Ceza Dairesi olduğu belirtmişti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi de AYM’nin Can Atalay hakkındaki hak ihlali kararını görüştü. Daire, “AYM’nin hak ihlali kararının hukuki değeri yok” diyerek, karara uyulmamasını kararlaştırdı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa’nın 153/6. Maddesi kapsamında uygulanabilecek bir kararın var olmadığını belirterek AYM’nin kararına uyulmamasına hükmetti.
YARGITAY NE YAPMAK İSTİYOR ?
Yargıtay’ın bu kararına tepkiler gelmeye devam ediyor. YARSAV Kurucu Başkanı,Hukukçu ve CHP Çankaya Belediye Başkan aday adayı Ömer Faruk Eminağaoğlu yaptığı yazılı açıklamasında “AYM kararını yok saymak demek, anayasayı askıya almak demektir” ifadelerini kullandı.
***
Bu suç duyurusu ile Yargıtay tarafından aslında anlatılmak istenilen 6216 sayılı AYM Yasasının 17/2 maddesi uyarınca ağır cezalık suç üstü hükümlerine göre “genel hükümler” uyarınca (yani yerel başsavcılık tarafından) iddianame düzenlenmesi. Daha sonra dosyanın, davaya bakacak Yargıtay 3 üncü CD gönderilerek yargılama yapılması. Yargıtay 3 üncü CD, 3.1.2024 tarihli kararında, daha önceki kararında suç duyurusunda bulunmakla, tekrar suç duyurusu konusunda değerlendirme yapılmasına yer olmadığına karar vermiş.(Sayfa 36)
Ancak bununla yetinmemiş…
Neden bu örnek acaba…
Bu örnekten ve ilk suç duyurusunu hatırlayarak olayımıza döner, Hafızamızıda tazelersek…Ağır cezalık suçüstü hallerinde Yargıtay Yasasının 46/6, Danıştay Yasasının 82/1 maddeleri uyarınca, bu yüksek yargı organlarındaki yüksek yargıçlar, Yargıtay CBS’nin düzenlediği iddianame üzerine Yargıtay ilgili ceza dairesinde yargılanıyor. AYM’nin üyeleri de, aynı şekilde AYM Yasası’nın 17/2 nci maddesi uyarınca, yerel başsavcılık tarafından düzenlenen iddianame üzerine Yargıtay ilgili ceza dairesinde yargılanıyor.
***
FETÖ konusunda; AYM, Yargıtay, Danıştay’daki yüksek yargıçlar, anayasayı ihlal, terör örgütü üyeliği, yöneticiliği suçlarından Yargıtay’da yargılandılar. Yargıtay 3 CD’nin ilk kararda demek istediği, AYM üyelerinin anayasayı ihlal suçunu işledikleri, bu son kararda demek istediği bir terör örgütüne yardım edildiği, destek verildiği, suçüstü halinin sürdüğü, Bu kararla Pakistan örneğini de ifade ederek, demek istenilenin, Gezi hareketinin bir terör eylemi olduğu, AYM’nin yetkisini aşıp, tarafsızlığını kaybedip, bu terör hareketine destek verdiği, yani ağır cezalık suç işlediği, işlemeye devam ettiği, böylece suç üstü durumunun oluştuğu… Bu durumda, AYM’nin ilgili üyeleri (yani dokuz üyesi) hakkında yerel başsavcılık tarafından anayasayı ihlal, hükümete karşı darbeye yardım suçlarından (TCY 309, 312, 39) iddianame düzenlenmesi ve dosyanın Yargıtay 3 üncü CD’ne gönderilmesi… Soruşturma ve kovuşturma aşamasında, üyelerin görev durumu, yine tutuklama dahil koruma tedbirleri durumu da ayrı konular…
***
AYM, Can Atalay’ın tutukluluk halinin incelenmesi konusunda yeni bir başvuruda ya da mahkümiyet kararı konusunda yapılmış olan ve devam eden başvuruda bu kararlarını tekrarlarsa, üyeler hakkında hızlanacak soruşturma bir b planı olarak devreye mi girecek… Yoksa bu soruşturma bir anayasa değişikliği için bir b planı mı yapılacak…Hukukun dışına çıkılınca o kadar şey akla geliyor ki… Ancak her durumda ne için ve ne zaman için bilinmez, unutulmamalı ki, Yargıtay’ın yaptığı suç duyurusunun yok sayılmadığı, bir kenarda bekliyor olduğu…
***
Yargıtay’ın bu iki kararını okuyunca ortaya çıkan bir başka sonuç var mı…
***
AYM kararını yok saymak demek, anayasayı askıya almak demektir…
Türkiye nereye yol alıyor ?
Medya Siyaset ...