İNOVASYON DELİSİ
İnovasyonu en basit şekli ile yenilik olarak tanımlarsak, CHP’nin kesinlikle yenilenmesi gerekiyor. Onlarca yıldır iktidar olamamış ve sürekli seçim kaybetmiş kadroların türlü bahanelerle statükoyu devam ettirmeye çalışmaları ve ana muhalefetliğe razı olmaları kabul edilebilir değil. CHP üyesi olmadığıma göre benim gibi milyonlar açısından sorun ne? Demokrasiler, güçlü muhalefet partileri ile ileri bir aşamaya geçer.
Eğer muhalefet erirse, bir gün demokrasi de kalmaz. Türkiye’de demokrasinin olgunluk düzeyi sandıklardan ibaret. En azından o elden gitmesin. Devrimci bir partinin statükocu bir tutum sergilemesi, gelişim yerine korumacı bir pozisyona girmesi akıl alır gibi değil. Bu durum bize partilerden müstakil olarak Türkiye’de siyasetin ne kadar sığlaştığını ve yozlaştığını gösteriyor.
Yürütülen tartışmalar o kadar zeminsiz ve derinliksiz ki mevcudu korumak için sürülen sözüm ona argümanların neresinden tutsanız elinizde kalır. Bilinçli yapılan manipülasyonları aşan söylemler ve sloganlar üretmek yerine maalesef laf yetiştirmeye çalışarak özgün bir politika geliştirme fırsatını kaybetmekle kalmıyorlar, mesajları diğer demagojik faaliyetler ile karıştırılarak etkisiz hale getiriliyor.
Mantıksız önermelere mantıklı yanıtlar veremezsiniz. Mantıksız olduğunu göstererek çürütürsünüz ama daha önemlisi kendi özgün iddialarınızı, ideallerinizi ve söylemlerininiz geliştirirsiniz. “Bu takımı şampiyon yaparım” cümlesinden fazlasına ihtiyaç olduğu kesin. Takımınızda kimler var? Önce bu soruya doyurucu bir yanıt vermelisiniz.
Diğer taraftan kimse fırtınayı çıkartan kişinin nasıl olacak da limana varabileceğini sormuyor? Yaşadıklarımız, kendiliğinden çıkmış doğal bir fırtına olmadığı için iddia başından itibaren boşlukta salınıyor. “Fırtınayı çıkartanlar limana götüremezler” deme cesaretiniz yoksa liderlik kumaşınız tartışmaya açılır.
Liderler “rağmen” başarırlar. Birileri ile değil birilerine rağmen yol alırlar. Gerekirse gemileri yakarak hedefe varırlar, gerekirse gemileri karadan yürüterek. CHP’den baştan sona yenilenmesi mutlak şart. Diğer türlü Deniz Baykal’ın ilk dönemlerindeki %10 bandına tekrar indirirler.
Partinin ekran yüzlerine baktığımızda çoğu 70 yaşına dayanmış ya da aşmış. Yıllardır parti yöneticiliği yapıyorlar. 7 kuşak siyasetçiler. Olgusal olarak hanedanlıktan farkı ne? Daha önce il başkanı olan birisinin tekrar aday olması doğa kanunlarına aykırı.
Diyalektik, hayatta ilerlemeyi değişime ve karşılıklı etkileşime bağlar. İlerlemek için yeni sözlerin ve yeni aktörlerin önünün açılması gerekiyor ama koltuk sevdası “demokrat” olduğunu iddia edenlerin de kanına işlemiş. Enerjisi, heyecanı, hedefleri tükenmiş insanların Türkiye’ye liderlik yapması mümkün değil.
Çekirdeğinde atılımı, değişimi ve devrimleri barından bir parti, gençlere en yakın parti olması gerekirken en uzak konumda. Eskimiş kadrolarla başarılması mümkün değil. “Yıllardır yönetimdeydiniz neden değiştirmediniz?” bir başka mantıktan uzak, altı boş bir soru. İnsanları inandırır ve zorbaca ikna ederseniz, bir seçim daha bekleyebilirler. Bu şekilde 10 seçim zaman kazanırsınız. Her seçimde bu sefer başaracağız diyenler bugün gitmek istemeyenler. Değişimin ve yeniliğin önünü kapatanlar Türkiye siyaset tarihinde ülkenin geleceği yerine kendi çıkarlarını önceleyenler bölümünde yer alacaklar.
Son olarak, CHP’nin ideoloji tartışmalarına girmeye ihtiyacı yok. Atatürk kadar evrensel, O’nun kadar yerel, devrimci ama vatansever, milli ama kozmopolit, devletçi ama girişimci olması yeterli.
Atatürk düşüncelerinin günümüz koşulları ve 21. yüz yıl dünyası için yeniden yorumlanması, eksenini şaşmadan güncellenmesi ve geliştirilmesi kâfi. Atatürk, siyaset felsefesi ve ekonomi politikaları kendisine münhasır birisi. Başlı başına yeni bir doktrin ortaya koydu. Hem “liberal” hem “sosyalist” politikalar uyguladı. O günün Türkiye’sinde sermayedar olmadığı için devlet marifetiyle fabrikalar kuruyor ama sermayedar çıksın, müteşebbis bir sınıf oluşsun diye banka kuruyor.
Bugün yaşasaydı inovatif bir ekonomiye dönüşmek için yeni nesil girişimleri yani startup’ları desteklerdi. Atatürk demokratik bir ruha sahipti ama sosyal demokrattı hatta solcuydu demek ileri bir yorum. Aynı şekilde sağcı ya da kapitalist demek de yanlış.
Popülist değil ama pragmatist olduğu ve o günün koşullarına göre ülkenin ihtiyacı olan karma modeller denediği kesin. O bakımdan CHP, SHP değil. Ondan marjinal solu içinde barından sosyal demokrat bir parti çıkartmak hayal. Türkiye’nin güçlü bir merkez sol partiye ihtiyacı olduğu net ama bu, Atatürk CHP’si değil. CHP güçlü bir merkez sol ve “yeni Atatürkçüler” olarak ikiye ayrılırsa ülke için en hayırlısı olur belki de?