BOZULAN İLİŞKİLERE NE YAPMALI
Yıllardır kurumsal eğitimlerde ya da psikoterapi ve koçluk gibi teke tek görüşmelerde ilişkileri çalışırken güvenin ne kadar önemli olduğunu vurguladım. Hani şu çok kullanılan klişeyle, güvenin ilişkilerin çimentosu olduğunun altını çizdim. Hatta güven ilişkisinin ne kadar önemli olduğunu anlatabilmek için cam vazo metaforuna baş vurdum. Yani, ilişkiler de cam vazo gibi olan “güven” bir kırılırsa ne yaparsan yap – vurgulamak için “enn Japon yapıştırıcısıyla bile yapıştırsan” mizahi dilini de kullanarak – eskisi gibi olmaz diyerek durumun ciddiyetini anlatmaya çalıştım. Özellikle gençlere, güçlü ilişkiler kurup yürütebilmeleri için bu önemli değere sahip çıkmalarını tavsiye ettim.
İnsan ilişkilerinde (sadece karşı cins ilişkilerinde değil tüm ilişkilerde) bu tespit doğru mu? Evet, doğru! Güven, ilişkilerin sağlıkla yürütülmesi için çok önemli ancak bu şekilde anlatmak biraz keskin, umut kırıcı..
Öte yandan çok sevdiğim bir hikaye var. Japon hükümdarının çok sevdiği, Çin’den hediye gelmiş porselen çay kasesi kırılmış. Ülkedeki tüm ustalar, kırık kaseyi tamir etmek için davet edilmiş ama hiçbiri hükümdarı tam olarak tatmin edecek sonuca ulaşamamış. Sonra bir başka cam ustası çıka gelmiş, “ben tamir ederim” demiş. Kaseyi dikkatlice yapıştırmış ancak kırık izleri, çatlaklar hala görünüyormuş. İzlerin üzerini altın tozuyla kaplayarak daha da belirgin hale getirmiş. Bu haliyle kase eskisinden de güzel olmuş, ortaya Kintsugi adı verilen Japon sanatı çıkmış. Hükümdar durumdan çok mutlu olup cam ustasını ödüllendirmiş.
Kintsugi sanatı Wabi- Sabi felsefesine dayanır. Kısaca kusurlu ve eksik olanın kabulü olarak tanımlayabileceğimiz Wabi-Sabi dünya görüşü kusurlarıyla kucaklamayı savunur.
İnsan ilişkilerini bu metafor üzerinden değerlendirirsek birşeyler yolunda gitmez, çatlak oluşur hatta kırılırsa -ki biraz düşünecek olursak her ilişkide zaman içinde çatlaklar oluşur, kırılmalar yaşanır- gerekli özeni ve çabayı gösterirsek eskisinden daha değerli hale getirebiliriz. Kırılma bir yok oluş değil; yeni, hatta eskisinden daha da güçlü bir varoluş biçimine dönüşür. Ama derler ki kintsugiyi öğrenmek epey sabır ve maharet ister.
Nedir bu altın tozu? Karşıdakinin duygularını anlayarak içten özür dilemek, tabii karşının duygusunu anlayabilmek için onun tarafından bakabilme becerisi yani empati, yani diğerkâmlık. Güvensizlik yaratan davranışı bir kez dahi tekrarlamamaya çok özen göstermek. Yani elinizden bezi eksik etmeden altın kaplı cam kaseyi parlatmaya devam edeceksiniz. Kolay mı bunu yapmak? Yazmak kadar kolay değil. Nefsimizden, ilkel benliğimizden, “hep ben” diyen tarafımızdan uzaklaşmak gerekir.
Üzerine biraz tefekkür etmeğe değer. Ne dersiniz ?
Dr. Sema Süvarioğlu