Türk kara yolcu taşımacılık tarihi ....
Yeni dünya düzeni sayılan ''Pandemi - Salgın'' ile başlayan, KESİNTİSİZ her hece 20-22.oo arası değişik konuları işlediğimiz ve geçenlerde 2.ooo inci gününü kutladığımız ''YürüyüşTRabzon zoom Mini Tv'' söyleşilerinde - her perşembe misafir konuklarla işlenen ''VİZYON'' programında, maalesef Devlet Planlama teşkilatını kapatan TEK ülke olarak tarihe geçerken ''VİZYONSUZLUK'' hastalığımız özellikle merdiven altı kaça kuran kurslarında yetişmiş - arağça - Türkçe ve Teknolojiden dolayı eli İngilizce arasında gelgitleri bol - pusulasını şaşırmış - imam hatiplilerle yönetilen ülkenin en büyük sorunu oldu.
Toplamda 4 kız - 7 erkekten oluşan ailede, erkeklerin en büyüğü Mehmet Ali sonra işin yönetimini devralan Ali Osman (babam) ve Yurt dışına tahsile giden Niyazi ve Samsun sorumlusu en küçük kardeş Yılmaz Ulusoy dışında, Sefer - Saffet - Cemal Ulusoy kardeşleri sürücü koltuklarında görmüş seyehat etmiş biri olarak, halen dahi çeteleşmiş otogarlarda ayyakkabının topuğuna basan, müdürlerinin bacaklarından kurşunlandığı simsar ''ARABACI'' düzeni denilen karayolu yolcu taşımacılığı otobüs sektörü anılarım fazla.
Olimpiyatlarda madalya kazandıkları için VERGİSİZ - orijinal yabancı marka otobüs getirme hakkına sahip Gazanfer Bilge, Celal Atik, Mustafa Dağıstanlı ... gibi güreşcilerin firmalarına karşın, sadece ayda bir gemi ve günde 1 sefer yapan uçak dışında demiryolu bağlantısı olmayan kaderine terk edilmiş TRabzon başarı öyküsü, aslında imkansızlıkların doğurduğu - mecburiyetlerin bileşimi sayılabilir.
Avrupa diye başlayıp, heryeri karartan 2.7 MİLYON askerin cephede yok olduğu 2. dünya savaşında çoğunluğu Pasifikte - toplamda 72 MİLYON kişi AÇLIKTAN ölürken, belki kıtlık çeken - fakat KARNE uygulaması sayesinde - Türkiyede tek kişi hayatını kaybetmemişti. Savaş sonrası öncelikli olarak Ankara İzmir ve İstanbul üçgeninde gelişmeye başlayan Türkiyenin Ankara ötesi DOĞU - Şark hizmeti bölgesinde taşımacılık kamyondan bozma debriyaja basınca birinci, ayağını kaldırnca 2. viteste olan Setton ve önden kol çevirmesiyle çalışan Opel marka 1.5 tonluk arabaların yerini İsveçten ithal edilen bugün ismi SAAB olan - amblemindeki tac giymiş iskandinav Dağ Faresi anlamlı Scania Vabis marka L55 tipi 5 tonluk kamyonların önde 2 sıra yolcu arkası yük taşıyacak şekilde ve tasarlalan AĞAÇ kasaları genelde, işin erbabı TRabzon Sürmene ve bağlı bulunduğu Giresun'dan TRabzona çok daha yakın Görele Kayık imalathanelerinde ülkenin belkide İLK yerli otobüsleri imal edilmeye başlandı.
Bir taraftan 'Olimpiyat şampiyonlarına tanınan hak' ile Orijinal Mercedes ve Magirus ve Lancia ve sürücüsü amcam Cemal Ulusoy ile seyehat ettiğim Türkiyenin İLK wc li Bussing marka otobüsleri ithal ederken, zaten demiryolu ile biribirine bağlı dolan Ankara İstanbul izmir üçgeninde gelişen karayolu yolcu taşıma ağına, Ulusoy olarak 1960 ihtilalinde İsveçten ithal edilen - 8 adet: tavandan Panoramik camlı Scania Vabis otobüsleri ile Samsun, Ankara aktarmalı 3 günde TRabzon - İstanbul karşılıklı GÜNLÜK - tarifeli seferleri, Treni olmayan Doğu Karadeniz için can suyu oldu.
Arkası kesilen otobüs ithalatı ile sırasıyla: Samsun ve nihayetinde nerdeyse orijinali gibi güzel - kamyon şasisi üzerine monte - Bursada 'Çelik Kasa' otobüsler imal edilmeye başlandığında, Batıya açılmanın zaruretine inan 1961 de Doğu Karadenizde tek tarifeli seferler düzenliyen yenilikci Ulusoy, eski Samsun - Ankara karayolunun tam ortasında Çorum - Sungurlu - Demirşıh köyünde açtığı lokantayla ülkenin ilk ''Yemekli servisi' hizmetini devreye soktu (sırf TRabzon tereyağı eti ile yapılan İspir kuru fasulyesini yemek için seyehat edenler bile varmış).
Daha sonra Ankara - İstanbul arasında kendine hep örnek hedef aldığı varan gibi Bolu dağı tesislerinde verdiği YEMEKLİ servisleri ile ün yapan, ülkenin İstanbul, Ankara ve İzmir'de tek ÖZEL terminalleri olan zamanla 1972 de ayrılan - Saffet Cemal ve Yılmaz Ulusoy kardeşlerin tescil ettirdiği Ulusoy Turizm şirketi Neoplan skyliner otobüsleri ile karayolu yolcu taşımacılığında - bugünün hava yolu şirketlerini bile imrendirecek servis ve hizmet anlayışı ile çığır açtı.
Artık zamanı gelmişti, 1960 lı yılların sonunda avrupaya göç eden Türkler, bugünün aksine VİZESİZ her ülkeyi dolaşabiliyyor, iş bulabiliyor ve tatilde ülkeye dönüşte fazla yükleri yüzünden otobüs tercihleri oluyordu. O dönem Avrupa lisansları sadece kuzey ve güney Avrupa diye 26 Ekim 1961 de ilk işci kafilesini Almanyaya otobüsle taşıyan - Kurucusu Feyyaz Toker olan Bosfor ve Varan şirketlerine verilmişti. Pastadan pay almak isteyen Ulusoy İstanbul, 65 inci yılında 12 eski Bussing arabası olan Bosfor şirketini 1983 te - Avrupaya yolcu taşıma lisansı ile satın aldı.
Türkiye Volvo distirübütörlüğü, Teşvik belgeli soğuk havalı kamyonlarla Taze sebze - meyve Avrupa ve - İran Transit yük taşımacılığı, Oteller - tatil köyleri ve denizcilik, Barajlar, inşaat sektöründe büyüyen Ulusoy İstanbul, nihayet oldum olası hedefi gördüğü - kuruluşundan beri taşımacılıkta 1. sınıf servis hizmeti anlayışı olan Varan şirketini 2011 de satın aldı. Belkide artık başka büyük hedefi kalmayan - Lüks yolcu taşımacılık sektöründe birinci Ulusoy istanbul için 'sonun başlangıcı' olan bu olaydan sonra ve ailenşin Atom Karıncası sayılan Saffet Ulusoy'un vefatından hemen sonra kardeşler ayrıldı ve Ulusoy istanbul kapandı.
Bugün kendi özel terminal ve dinlenme tesisi olmayan, Bir zamanlar Ulusoy İstanbul'un EN GÜÇLÜ hatları - asıl para kazanılan: İzmir, Bodrum, Ankara'ya bile seferleri olmayan - maalesef yanaşma küçük lehvalarla başkalarının gişelerinden bilet satan ve onların minibüs servislerini kullanan ARABACI durumuna düşülmesi, ileriyi göremeyen kıtakıl yerel simsarlarla mahvoluşun aksine, Saffet Cemal Yılmaz Ulusoy kardeşler tarafından satın alınan Varan Turizm ile ilgili şahit olduğum öykü, karayolu taşımacılığında örnek olaylardan biri kabul edilir....
1963 sonbahırydı ... o zamanlar, Ziya Gökalp caddesi - Ankara'da Ulusoy ile yan yana bulunan Küçük Tiyatro’nun hemen bitişiğindeki ''Şehir içi - Özel terminali bir evin bahçesinden, İstanbul otobüsü hareket etmek üzeredir. Terminalde bir hareketlilik vardır. 14-15 yaşlarında, Çocuğunun elinden tutmuş bir baba, otobüse yaklaşarak o günlerde, mesleklerin en kutsallarından - Yeddi emin denen - yanlız eşini, ailesinin teslim edildiği, şehirler arası otobüsün kaptan şoförüne "Oğlum Galatasaray Lisesi’ne gidiyor, yatılı okuyacak. Onu yalnız gönderiyorum, İstanbul’da güvenilir bir taksiye bindirip okuluna yollar mısın?, sakın valizini de unutmasın" diye ekliyor.
"Yahu kardeşim, o kişi kimse, oğlumla beraber idareye gitmiş. Kayıt işlemlerini tek tek tamamlatmış. Bavulunu taşımış, teslim edilen eşyaları almış. Sonra yatakhanede onun çarşafını sermiş, nevresimini takmış, dolabını yerleştirmiş..." bu nasıl bir insanmı derken ağlayarak anlatmaya devam etmiş ve "Ancek ben ya da annesi gitseydik biz de aynısını yapardık" diyor.
Terminaldekiler Derin bir “oh” çekiyor. Onlar hiç de alışık olmadığı bir şikâyet dinleyeceğiz korkusunu yaşarken böyle güzel şeyler duyunca rahatlıyorlar. Bu kez daha ısrarlı bir biçimde çocuğu okula götüren şahsın kim olduğunu öğrenmeye çalışıyor. Epey uğraştan sonra da hayretle kim olduğu öğreniliyor.
Yıllar sonra Varan şirketinin Ulusoy'a satışı tamamlanmasında, son sahibi Enis Pekuysal dostuma "deden Nevzat Beyin böyle bir olayını anımsıyor musun?" diye sorduğumuda, verdiği cevapta ''doğru'' diyerek tasdikledi ve hadisenin sonunu ''Evet gözleri dolgun dedem ve hatırladığım kadarıyla insanın içine işleyen bakışlarını üzerimizde gezdirip - o baba bana dünyadaki en değerli şeyini, oğlunu emanet etmiş. Ben belkide gelecekte bizi yönetecek - bu özel emaneti başkasına nasıl emanet edebilirdim ki ?" diye anlatmıştı.
Uçmadığımız hava limanları, yatmadığımız şehir hastaneleri için 'Deli dumrul misali' ödediğimiz MECBURİ vergiler gibi, atıl BOŞ hava limanları misali, keza çok fahiş fiyatlara yapılmış köprüleri ve yakında tüm ülkelerde olduğu gibi belkide KANUNEN MECBURİ olacak, uçak kadar hızlı - yakında şehir merkezinden - şehir merkezine TOPLU TAŞIMACILIK ulaşım sistemi ile son günlerini yaşayan vergilerle DÜNYANIN EN PAHALI - çağdışı karayolu yolcu taşımacılık SİMSARLIK sistemi - 30 yıl öncesi - uçaklarla rekabet eden, seyehatte ''Sıcak yemek'' veren Ulusoy Neoplan - Royal Class ve İçkili Varan Turizm Setra marka otobüsleri ile kıyaslandığında, artık yerlerde sürünen, yolcuların teslim edildikleri Uğrak noktalarında soydurulmaları, tıpkı ekonomisi uçan ! ülke halinin yansımasıdır.
Siz SİZ olun asla, görmemiş, yobaz, geçmişini - tarihini bilmez, Cumhuriyet birikimleri gibi haşa herşeyini satabilecek ülke talancıları türünden UCUZ günlük kahve laklaklamalarıyla çene yapanlardan VEBALI gibi uzak durun.