Acı, dilsizdir
Bazı çevrelerin her yıl mutat/alışılmış gündemleri var.
Mesela, 6/7 Eylül Olayları gibi…
Bu çevrelerde bu acı olayla ilgili yazmayan-konuşmayan yok. Hatta romanlar yazılıyor, filmler-diziler çekiliyor. Konferanslar, paneller düzenleniyor. Keza:
Varlık Vergisi gibi benzer konular da mutlak her yıl gündeme getiriliyor.
Bazıları Türk halkını kötüleyen/barbar gösteren (psikolojik propaganda amaçlı kampanya) olsa bile, bu işlerin yazılmasına-konuşulmasına ve hatta ekrana yansıtılmasına itirazım yok.
Ama… Bu meselenin gözden kaçan bir yönünü size aktarmak istiyorum:
Elimden geldiğince; 6/7 Eylül veya Varlık Vergisi veya “Ermeni soykırımı” konusunda hakikatleri yazmaya çalışıyorum. Ancak:
Bu yıl şunu düşündüm:
-Biz neden hep savunmadayız?
-Biz neden bize dayatılan gündemin peşine takılıyoruz?
37 yıllık gazetecilik hayatımda/ yazılarımda-kitaplarımda daha kaç kez 6/7 Eylül vd. olaylara değineceğim? Hep “ötekine” yapılanı yazarken, Türk'ün maruz kaldığı katliamları soykırımları neden kaleme almadım? Bu benim kişisel tercihim değil, kim yazdı ki?
Evet, Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu'da Türk'ün uğradığı zulümleri kaç kişi yazdı? Tespit edilen sayılara göre 1683-1922 yılları arasında 5.5 milyon Türk sadece Türk kimliği sebebiyle katledildi. Bu gerçek okul müfredatlarında bile yok! Niye?
★★★
Romanya'da Kazıklı Voyvoda, Macaristan'da Budin, Mısır'da Kale gibi çok eski katliamlara girmeyip daha yakın tarihe geleyim. Mesela:
Batı, 1821 Yunan bağımsızlığına sürekli övgü dizer ama Navarin, Monemvasia, Tripoliçe, Agrinio katliamlarında çetelerin 20 bin Türk'ü öldürüldüğünü yazmaz!
Ya Girit? 2 bin Türk'ün öldürüldüğü Lassithi, Kisamu, Sitya katliamlarını kim bilir?
Ya Harmanlı, ya İssova, Kırçova, Plasnitsa, Edeköy gibi Bulgar çetelerin kıyımları? Evler yakıldı, yağmalandı 5 bine yakın Türk öldürüldü…
Ya Anadolu? Antep, Maraş, Yalova, Urfa, Birecik vs. katliamlar?
Ermeni “soykırımı” diye bahsedenler, sadece Van'da Ermeni çetelerin 1915'te 6 bin Türk'ü öldürdüğünü evleri yağma ettiğini yazmaz. Ya diğer katliamları?
İngilizlerin kuklası fesli adam “keşke Yunan galip gelseydi” derken, bir gün bile İzmir, Uşak, Salihli, Manisa, Turgutlu gibi katliamları ağzına almaz. Sadece Alaşehir'de 3 bin kişinin katledildiğini söylemez, tecavüzlerden bahsetmez…
Türklere yönelik Kerkük'ten Kıbrıs'a hangi soykırımı yazayım? Kıbrıs'a gidenlerin kaçı Barbarlık Müzesi'ni ziyaret etti ki? Sürgünlerden hiç bahsetmeyeyim…
Tarihimizdeki katliamlara niye yabancıyız?
Evet, niye yazıp çizmiyoruz?
★★★
Kesinlikle acıları karşılaştırmak istemiyorum…
Hele, “Türkler 1 milyon Ermeni, 40 bin Kürt'ü kesti” diyerek Batı'dan ödül-övgü alma fırsatçılığı da değil derdim!
Çözümlemek istediğim Türkün acıyla sınavı!
Bizler, Türk'e/kendimize yönelik soykırımları neden hiç konuşmuyor, yazmıyoruz?
Şunu düşündüm:
Biz, acılarımızı unutma eğilimindeyiz! Oysa. Hristiyan kültürü -örneğin çarmıhtaki- acıyı, çileyi yüceltmeye meyilli…
Biz, bu nedenle “ötekinin” dramıyla ilgiliyiz ama kendi acımızla değil.
Biz, acımızı halının altına süpürme telaşındayız…
Biz, acının yıl dönümünü bile hatırlamak istemeyiz…
Biz, acıya (ister kadercilik-ister feodaliteyi aşamamaktan) sessizce katlanırız, ağırbaşlı dururuz.
Bir de bizim “yukarıdan bakma” tavrımız var; “Yunan, Bulgar, Ermeni, Arap kim ki onları Türk'e soykırım yapmış gösterip yüceltelim!”
Psikolojik propagandasını bile yapamayız. Devlet, -1988'de Behmenin Mezrası'nda sekizi çocuk, ikisi kadın 11 kişiyi öldürmesi gibi- PKK'nın nice katliamını “üç beş çapulcuyu önemsemeyelim” diye hatırlatmak istemiyor…
Bizim kültürümüzde acı, dilsizdir…