Kapalıçarşı’daki küçük dükkanında, difenbahya yapraklarını hat ve tezhiple süslüyor Onnik Merdenyan. atmaya kıyamadığı bir yaprak sayesinde bu alana yönelmiş. Ustanın müşterileri arasında Hillary Clinton, Bill Gates, Barbara Bush gibi isimler var. Merdenyan "Yaprakları önce uyutuyorum, sonra yepyeni bir formla dünyaya dönmelerini sağlıyorum" diyor.
Onnik Usta, tipik bir Kapalıçarşı esnafı. Ağa Sokağı’ndaki dükkanını sabah erkenden açıyor, çevreyi sulayıp süpürüyor. Karanfil kokulu çay söyleyip güne başlıyor. İç Bedesten’deki dükkanı, üç metreye üç metre, dört sandayle, bir masa.
Merdenyan, 1958’de Kastamonu’nun Hacıbeyoğlu Köyü’nde doğmuş. Altı aylıkken annesiyle birlikte, İstanbul’da çalışan babasının yanına gelmiş. Çocukluğu, Kastamonu’daki büyükkanesi ve büyükbabası ile İstanbul’daki ailesi arasında mekik dokumakla geçmiş. Dedesi Mığirdiç Bey’in, "Merdanyan" işlemeli Java motosikletiyle onu gezdirmesini, dere kenarındaki pikniklerini özlemle anlatıyor.
Antikacı çıraklığına 10 yaşında Kapalıçarşı’da başlamış. Sabahları dükkanı açar, öğlen okuluna gidermiş. Surp Harutyun İlkokulu’nu bitirdikten sonra Sultanahmet Akşam Ticaret Lisesi’nde okumuş. "Kapalıçarşı’da lületaşı pipo, kutu satan bir esnafa ortak olduğumda 17 yaşındaydım" diyor. Evlenmiş, bir oğlu olmuş. Lületaşı işini sürdürürken, hat ve minyatür dersi almış. Ermeni, Yahudi kaligrafisi öğrenmiş. 1991’de üç metrekarelik dükkanda kendi işini kurmuş.
Oğlunun vaftiz töreninde bir akrabası, difenbahya adında süs bitkisi getirmiş. Evlerde, muayenehanelerde, ofislerde çok rastlanan bu yeşil - beyaz hareli, geniş yapraklı bitkiyi çok sevmiş, iki yaprağını atmaya kıyamadığı için, kuruması için bir ansiklopedinin arasına koymuş. İki yıl sonra kitapları karıştırırken kurumuş yapraklar düşmüş. "İpeksi yüzeyleriyle, kelebek kanadı kadar zariflerdi" diyor.
SÜS OLSUN DİYE BAŞLADI
O gece evdeki amatör hat tezgahında yapraklardan birine Kanuni Sultan Süleyman’ın tuğrasını işlemiş. Diğerine hat ile Yunus’tan "sev seni seveni" diye yazmış. Etrafını tezhiplemiş. Bunları çerçeveletip, dekorasyon niyetine dükkanına astığı gün kaderi değişmiş. Lületaşı almak için uğrayan bir Amerikalı çiftin dikkatini çekmiş yapraklar ama satmamış. Akşama doğru tekrar gelmişler. "Onlar gidince, kendi kendime bunlar ne kadar eder diye düşünmüştüm. Döndüklerinde, ne kadar vereceklerini sordum. Düşündüğümün on katını önerdiler. Yenisini yapmak üzere sattım."
Ertesi sabah erkenden Eminönü Çiçek Pazarı’na gidip ne kadar difenbahya varsa toplamış. Altı ay kadar yaprakların kurumasını beklemiş. İlk yaprağa üç gül, içlerine de üç dinin sembolünü işlemiş, adını Buluşma Noktası koymuş. İlk yaptığını kendine ayırıp, diğerlerini vitrine koyunca siparişe yetişemez olmuş.
Buluşma Noktası’nın büyük talep görmesi onu hálá şaşırtıyor: "Dünyanın dört bir yanından gelenler en çok bu tabloyu satın alıyor. Demek ki, aynı noktada buluşmak, insanoğlunun ortak özlemi. Adem ile Havva’dan doğan kardeşlerin, farklı dinlere mensup olsalar da, değişik diller konuşsalar da aynı gökkubbenin altında huzur ve mutluluk içinde yaşamasını düşlüyorlar."
Birkaç yılda başta ABD olmak üzere, Fransa, İngiltere, Kanada, Almanya’da nam salmış. Çok sayıda yabancı dergi ve gazetede röportajları yayımlanmış. Bir İngiliz dergisindeki Yaprakların Efendisi başlığı lakabı olmuş: "İlk zamanlardı, dükkana uzun, bembeyaz sakallı, iri yarı biri girdi. Adını sonradan öğrendim, David Peterson, Amerikalıymış. Bir tablo aldı, giderken gözü çocukluğumda dedemin motosikletiyle çektirdiğim fotoğrafa ilişti. Motosikleti seviyorsunuz herhalde, dedi. Hem de deli gibi, dedim. Üç yaşımdan beri hastayım. 10 yaşımdan beri çalışıyorum, fırsat bulduğumda kaçıp motor kiralar, ruhumu havalandırım, diye anlattım. Harleyciymiş! New York yakınlarındaki Albani’de 50 yıldır düzenlenen "Harley Randezvous"a davet etti beni. Ver elini Amerika, gittim... Harleyciler, kolay olsun diye Onnik yerine Nick dediler bana. Yaprakların Efendisi Nick, böyle yayıldı." O gün bugündür İstanbul’a gelen ünlü isimler dükkanına uğruyor: Eduard Şevardnadze, Hillary Clinton, İtalyan savcı Di Pietro, Barbara Bush, Bill Gates...
Merdenyan, en güzel difenbahya türüne Florida’daki bir serada rastladığını söylüyor. Yaprakta özel bir boya kullanıyor. Bu boyayı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden iki hocayla geliştirmiş. Gündüz, şehrin gürültüsü işin büyüsünü bozuyormuş. Çarşıdan döndükten sonra biraz uyuyor. Kalkıp Yemek yiyor, şehrin ışıkları bir bir söndükten, otomobillerin motorları sustuktan sonra tezgahının başına geçiyor. "Türkiye’de o kadar güzellik varken, dünyada bu denli olumsuz algılanmamız beni çok üzüyordu. Bir şeyler yapmalıyım Tanrım, yardımcı ol, diye dua ediyordum. Demek ki dualarım kabul oldu."
Merdenyan, hangi dine mensup olursa olsun, tüm insanların ortak dili olduğuna inanıyor. Ortak dil bazen, "bu da geçer ya- hu" gibi bir sözle veya "gel keyfim gel" gibi bir mutluluk nidasıyla, "hoş gör" gibi bir tavsiyeyle ortaya çıkıyor. "Cennet anaların ayaklarının altındadır" sözünü herkes seviyor, "Ah minel aşk!" ise çok ama çok tutuluyor. Buluşma Noktası’na bazen itirazlar geliyor: "Grupla gelen bir Japon, Şintoist olduğunu, grupta Budistlerin de bulunduğunu söyledi. Neden sadece üç dinin sembolünü yapıyor ve bizimkini ihmal ediyorsunuz, diye sordu." Onnik Usta, haklısınız, demiş. O günden itibaren diğer dinlerin sembollerini de hoşgörü yaprağına işliyor.
BILL GATES SELAM GÖNDERDİ
Onu tanıyamadım. Eşiyle geldi. Bu eserleri nasıl yaptığımı sordu. Anlattım. Yaprakları dalından kopardıktan sonra altı ay kadar uyutuyorum, diye söze başladım. Kurutmak sözcüğü yerine neden uyutma sözcüğünü tercih ettiğimi sordu. Kurumak ölmek demektir, dedim. Bu yapraklar uyuyor, yeni bir hal alıp farklı bir fonksiyonla yeryüzündeki varlıklarını sürdürüyorlar. Ve biz ölümlülerden çok daha anlamlı ve uzun bir hayata uyanıyorlar. Gözlerimin içinde baktı. Elimi sıktı ve "muazzam" dedi. Birkaç tablo alıp ayrıldı. Bir hafta son ra, bu çifti dükkanıma getiren rehber uğradı. Bill Gates, uçağa binerken sana çok selam söyledi, dedi
Nadya AYVAZYAN