Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Sosyoloji
Köşe Yazarı
Sosyoloji
 

Tarih boyu Türklerde sosyal yaşam

        Günümüze dek Türk Sosyoloji Tarihi:   A: Eski Türklerde Sosyal Yapı Eski Türklerde sosyal yapı, göçebe yaşam tarzına uygun olarak aile, boy, budun ve devlet (il) şeklinde örgütlenmişti. Toplumun temelini aile oluştururken, boylar ve budunlar ise siyasi ve sosyal dayanışmayı sağlıyordu. Devlet yönetimi, hakan (kağan) önderliğinde yürütülüyor ve halkın refahı için töre adı verilen yazısız hukuk kurallarına dayanıyordu. 1. Aile ve Toplumun Temel Yapısı Oğuş (Aile): En küçük sosyal birimdir. Ailede baba otorite sahibidir, ancak kadının da önemli bir yeri vardır. Urug (Sülale): Birkaç aileden oluşan büyük aile yapısıdır. Boy: Aynı soydan gelen ailelerin bir araya gelerek oluşturduğu topluluk. Budun: Birden fazla boyun birleşmesiyle meydana gelen büyük topluluk. İl (Devlet): Budunların bir kağan önderliğinde birleşmesiyle kurulan siyasi yapı. 2. Yönetim ve Siyasi Yapı Hakan (Kağan): Devletin başındaki hükümdar olup, Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi kabul edilirdi. Kurultay: Devlet meselelerinin görüşüldüğü meclis, hükümdarın danışma organıydı. Töre: Yazısız hukuk kuralları olup, adalet ve toplum düzenini sağlardı. 3. Toplumdaki Sınıflar ve Görevler Askerî ve Göçebe Toplum: Eski Türklerde halk, aynı zamanda savaşçıydı. Beyler: Boy beyleri yönetimde söz sahibiydi. Hatun: Kağanın eşi olup, siyasi ve toplumsal hayatta etkin bir rol oynardı. Şaman (Kam): Dinî liderler olup, toplumu manevî olarak yönlendirirdi. Köylüler ve Göçebeler: Hayvancılık ve tarımla uğraşan halk kesimiydi. 4. Ekonomik ve Sosyal Hayat Ekonomi: Hayvancılık ve ticaret temel geçim kaynağıydı. Kadının Yeri: Türk toplumunda kadın, aile ve devlet yönetiminde söz sahibi olabilirdi. Ahiret İnancı: Göçebe hayat ve savaşçı ruh, dini inançlarla şekillenmişti. 5. Kültürel Yapı Dil ve Yazı: Orhun Abideleri gibi yazılı belgelerde Göktürk alfabesi kullanılmıştır. Sanat: Halı, kilim, taş işçiliği ve demircilik gelişmişti. Müzik ve Edebiyat: Destanlar (Ergenekon, Oğuz Kağan) ve kopuz ile müzik yaygındı. Eski Türklerde sosyal yapı, güçlü aile bağları, savaşçı toplum düzeni ve töreye dayalı adalet sistemi ile şekillenmiştir. Göçebe yaşam tarzı, askeri disiplin ve özgürlükçü yapı, Türk toplumunu diğer uygarlıklardan ayıran temel özelliklerdir. B: Osmanlı Öncesi Dönem Toplum Yapısı Türklerin sosyolojik yapısını anlamak için, tarih boyunca geçirdikleri evreleri ele almak gerekir. Orta Asya bozkırlarında göçebe bir yaşam süren Türkler, toplumsal örgütlenmelerini boy ve aşiret sistemi etrafında şekillendirmişlerdir. Bu dönemin temel sosyolojik özellikleri şunlardır: Boy ve Aşiret Sistemi: Küçük aile topluluklarından oluşan oba, daha büyük birleşmelerle boyları oluşturur, en büyük yapı ise budun (millet) olarak adlandırılırdı. Devlet Algısı (İl ve Kut Anlayışı): Türkler için devlet kutsal bir yapıdır ve hükümdarın Tanrı tarafından seçildiğine inanılırdı. Bu durum, siyasi otoritenin dinsel temellerle desteklenmesini sağlamıştır. Kadının Toplumdaki Yeri: Eski Türklerde kadın, aile içinde ve sosyal hayatta güçlü bir konumdaydı. Hatunlar, devlet yönetiminde etkin, söz sahibiydi ve hükümdar ile birlikte karar alırlardı. Göçebe ve Yerleşik Hayat: Orta Asya’daki yaşam tarzı, yerleşik tarımsal üretime geçişle birlikte değişmeye başlamış, ancak göçebe yapı uzun süre devam etmiştir. C: Osmanlı Dönemi ve Sosyal Yapı Osmanlı İmparatorluğu, Selçuklu mirasını devralarak sosyolojik anlamda çok katmanlı bir yapı oluşturmuştur. Osmanlı toplumu, aslında sınıflara dayalı DEĞİL, fonksiyonlara odaklı bir yapı ile düzenlenmiştir. Millet Sistemi: Osmanlı toplumunda dini gruplar millet sistemi içinde örgütlenmiştir. Her millet kendi dini kurallarına göre yaşamını sürdürmüş, ancak Osmanlı’nın merkezi otoritesine bağlı kalmıştır. Timar Sistemi ve Toprak Düzeni: Osmanlı’nın ekonomik ve sosyal yapısı, timar sistemi ile düzenlenmiştir. Bu sistem, köylülerin üretime katılımını sağlarken, askerî sınıfın (sipahiler) ekonomik gücünü artırmıştır. Ahilik ve Lonca Teşkilatı: Osmanlı şehirlerinde ekonomik hayat, temeli Türkmen-Alevi ahlak kurallarına dayalı: ahilik ve loncalar ile şekillenmiştir. Esnaflar arasında sıkı dayanışma sağlanmış, sosyal yardımlaşma yaygın hale getirilmiştir. Köy-Kent Ayrımı: Osmanlı toplumu, köy hayatı ve şehir hayatı arasında net bir ayrım göstermiştir. Şehirlerde kadı sistemi ile hukuk düzenlenirken, kırsalda geleneksel YÖRESEL TÖRE yöntemlerle sosyal yapı şekillenmiştir. Toplumsal Hareketlilik: Osmanlı’da genelde Türkler hariç - sınıfsal geçiş mümkündü. Örneğin, tümü  hristiyan - devşirme dönmelerden oluşan yeniçeriler yeteneklerine bağlı olarak devlet kademelerine tepeye yükselebilir, sarayda önemli görevler alabilirdi. C: Tanzimat ve Modernleşme Süreci Osmanlı’nın Batı ile yoğun ilişkileri sonucunda, 1789 Fransız ihtilali kaçınılmaz HÜRRİYET EŞİTLİK ve kral dahil herkes için aynı ADALET kasırgası MİLLET kavramını ortaya çıkartırken, modernleşme süreci başlamış ve toplum yapısı büyük değişiklikler geçirmiştir. Tanzimat ve Islahat Fermanları ile birlikte Osmanlı’da Cumhuriyetin temellerini atan eşit yurttaşlık anlayışı güçlenmiş, ancak bu süreç beraberinde bazı toplumsal tepkileri de getirmiştir. Batılılaşma Hareketleri: Osmanlı aydınları, 1789 Fransız Devrimi ve Avrupa’daki sosyolojik gelişmeleri yakından takip etmişlerdir. Bu süreçte  Türkçülük gibi yeni MİLLET temelli fikir akımları ortaya çıkmıştır. Eğitim Reformları: 19. yüzyılda Osmanlı’da ilk defa modern okullar (rüştiye-ortaokul, idadi-lise ve darülfünun-üniversite gibi) açılmıştır. Bu kurumlar, pozitif bilimlerin Osmanlı toplumuna entegre edilmesini sağlamıştır. Kentleşme ve Göçler: Osmanlı’nın son döneminde ağırlıklı olarak Balkanlar, Doğu Avrupa, Kırım, Kafkaslar ve Mısırdan Anadolu’ya dönen Türklerle büyük göçler yaşanmış, bu durum şehirlerde etnik çeşitliliği ve sosyolojik dönüşümü hızlandırmıştır.  I. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye'ye yönelik yeni göçler, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden itibaren yoğun bir şekilde gerçekleşmiştir. Hem demografik yapıyı etkilemiş hem de sosyal ve kültürel değişimlere neden olmuş, Cumhuriyet ilk yıllarında yaklaşık 9 Milyon nüfusu olan ülkeye gelen önemli olanları: 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) Sonrası: Bu savaşın ardından, Kırım ve Balkanlar'da yaşayan yaklaşık 1.230.000 Türk, Balkan Savaşları (1912-1913) Sonrası: Savaşlar sırasında ve sonrasında, toplamda 1.445.179 Türklerin - önemli bir kısmı Anadolu'ya yerleşmiştir. Cumhuriyet Dönemi Göçleri: 1923-1945 yılları arasında yaklaşık 800.000 kişi Özellikle Bulgaristan, Yugoslavya ve Romanya'dan gelen Türkler, Anadolu'nun çeşitli bölgelerine yerleştirilmiştir. 1864 Kafkas Göçü: Rusya'nın uyguladığı politikalar sonucunda, yaklaşık 1.850.000 aağırlıklı olarak Çerkes, Abhaz, Gürcü Türkleri Anadoluya sığınmıştır. 1877-1878, 93 Harbi Sonrası 2. dalgada:1900 yıllara kadar: Kuban, Kırım, Kafkasya, Batum, Sohum ve Kars civarından Anadolu'ya dönen yaklaşık 380.000 Türk gelmiştir. Romanya'dan Gelen 2. Göçler: 1923-1933 yılları arasında, 33.852 Türk, Yugoslavya'dan Gelen 3 ve 4. Göçler: Yugoslavya'dan Türkiye'ye Cumhuriyet döneminde toplam 77.431 aileye mensup 305.158 Türk gelmiştir. D: Cumhuriyet Dönemi ve Sosyolojik Dönüşüm Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte köklü sosyolojik değişimler yaşanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı’nın geleneksel yapısından uzaklaşarak modern, seküler ve eşit yurttaşlık anlayışına dayalı bir toplum inşa etmeyi hedeflemiştir. Laiklik ve Hukuk Reformu: 1926’da Medeni Kanun’un kabulü ile çoğu Batı ülkelerinden önce kadın-erkek eşitliği sağlanmış, şeriat hukuku yerine insanı İNSAN yerine koyan 1209 Büyük Türk Selçuklu Sulatını tarafından tarihe sunulan LAİK - LAYIK hukuk sistemi getirilmiştir. Köy Enstitüleri ve Eğitim Reformu: Cumhuriyet’in en önemli sosyolojik projelerinden biri Köy Enstitüleri olmuştur. Amaç, kırsal bölgelerde öğretmen yetiştirerek halkın eğitim seviyesini artırmaktı. Sanayileşme ve Göçler: 1950’lerden sonra hızlanan sanayileşme süreciyle birlikte büyük şehirlere göçler başlamış, bu durum köy-kent dengesini değiştirmiştir. Türk Kimliği ve Ulus Devlet: Osmanlı’daki çok milletli yapıdan ULUS DEVLET düzenine geçiş, toplumun yeniden şekillenmesine neden olmuştur. Asıl hedef Milletleri Toplum yapan kavramla Türk kimliği ön planda tutulmuş, onbinlerce yıl TÜRK topraklarında milli birlik vurgulanmıştır. E: 1980 Sonrası Türkiye ve Sosyolojik Eğilimler 1980 darbesi sonrası Türkiye’de serbest piyasa ekonomisi ve neoliberal politikalar devreye girmiştir. Bu süreçte bazı temel sosyolojik değişimler yaşanmıştır: Küreselleşme ve Modernleşme: Türkiye, küreselleşme sürecine hızla entegre olmuş, şehirleşme oranı artmış ve geleneksel aile yapısı değişime uğramıştır. Siyasal Kimlikler ve Toplumsal Hareketler: 1990’lardan itibaren İslami kimlik, Kürt kimliği ve diğer etnik grupların sosyal talepleri daha görünür hale gelmiştir. Kadın Hareketleri ve Feminist Düşünce: 2000’li yıllardan itibaren kadın hakları savunuculuğu artmış, kadınların iş gücüne katılım oranı yükselmiştir. Kentleşme ve Göç Sorunları: Özellikle Suriyeli göçmenler ile birlikte Türkiye’nin sosyolojik yapısı büyük bir değişime uğramış, çok kültürlü yaşamın etkileri daha belirgin hale gelmiştir. Özetle; Türk sosyolojisi, geleneksel ve modern unsurların iç içe geçtiği dinamik bir yapıya sahiptir. Osmanlı’nın ‘Kapıya kulluk’ adına Ümmet peşinde din temelli çok kültürlü yapısından Cumhuriyet’in ‘İnsanca EŞİT’ yaşam sunan ulus-devlet anlayışına, sanayileşmeden, göç hareketlerine kadar birçok faktör toplumsal yapıyı şekillendirmiştir. Günümüzde Türkiye, modernleşme, küreselleşme ve geleneksel değerler arasındaki dengeyi hala kurmaya çalışan bir sosyolojik dönüşüm sürecindedir.      

Tarih boyu Türklerde sosyal yaşam

 

 

 

 

Günümüze dek Türk Sosyoloji Tarihi:

 

A: Eski Türklerde Sosyal Yapı

Eski Türklerde sosyal yapı, göçebe yaşam tarzına uygun olarak aile, boy, budun ve devlet (il) şeklinde örgütlenmişti. Toplumun temelini aile oluştururken, boylar ve budunlar ise siyasi ve sosyal dayanışmayı sağlıyordu. Devlet yönetimi, hakan (kağan) önderliğinde yürütülüyor ve halkın refahı için töre adı verilen yazısız hukuk kurallarına dayanıyordu.

1. Aile ve Toplumun Temel Yapısı

  • Oğuş (Aile): En küçük sosyal birimdir. Ailede baba otorite sahibidir, ancak kadının da önemli bir yeri vardır.
  • Urug (Sülale): Birkaç aileden oluşan büyük aile yapısıdır.
  • Boy: Aynı soydan gelen ailelerin bir araya gelerek oluşturduğu topluluk.
  • Budun: Birden fazla boyun birleşmesiyle meydana gelen büyük topluluk.
  • İl (Devlet): Budunların bir kağan önderliğinde birleşmesiyle kurulan siyasi yapı.

2. Yönetim ve Siyasi Yapı

  • Hakan (Kağan): Devletin başındaki hükümdar olup, Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi kabul edilirdi.
  • Kurultay: Devlet meselelerinin görüşüldüğü meclis, hükümdarın danışma organıydı.
  • Töre: Yazısız hukuk kuralları olup, adalet ve toplum düzenini sağlardı.

3. Toplumdaki Sınıflar ve Görevler

  • Askerî ve Göçebe Toplum: Eski Türklerde halk, aynı zamanda savaşçıydı.
  • Beyler: Boy beyleri yönetimde söz sahibiydi.
  • Hatun: Kağanın eşi olup, siyasi ve toplumsal hayatta etkin bir rol oynardı.
  • Şaman (Kam): Dinî liderler olup, toplumu manevî olarak yönlendirirdi.
  • Köylüler ve Göçebeler: Hayvancılık ve tarımla uğraşan halk kesimiydi.

4. Ekonomik ve Sosyal Hayat

  • Ekonomi: Hayvancılık ve ticaret temel geçim kaynağıydı.
  • Kadının Yeri: Türk toplumunda kadın, aile ve devlet yönetiminde söz sahibi olabilirdi.
  • Ahiret İnancı: Göçebe hayat ve savaşçı ruh, dini inançlarla şekillenmişti.

5. Kültürel Yapı

  • Dil ve Yazı: Orhun Abideleri gibi yazılı belgelerde Göktürk alfabesi kullanılmıştır.
  • Sanat: Halı, kilim, taş işçiliği ve demircilik gelişmişti.
  • Müzik ve Edebiyat: Destanlar (Ergenekon, Oğuz Kağan) ve kopuz ile müzik yaygındı.

Eski Türklerde sosyal yapı, güçlü aile bağları, savaşçı toplum düzeni ve töreye dayalı adalet sistemi ile şekillenmiştir. Göçebe yaşam tarzı, askeri disiplin ve özgürlükçü yapı, Türk toplumunu diğer uygarlıklardan ayıran temel özelliklerdir.

B: Osmanlı Öncesi Dönem Toplum Yapısı

Türklerin sosyolojik yapısını anlamak için, tarih boyunca geçirdikleri evreleri ele almak gerekir. Orta Asya bozkırlarında göçebe bir yaşam süren Türkler, toplumsal örgütlenmelerini boy ve aşiret sistemi etrafında şekillendirmişlerdir. Bu dönemin temel sosyolojik özellikleri şunlardır:

  • Boy ve Aşiret Sistemi: Küçük aile topluluklarından oluşan oba, daha büyük birleşmelerle boyları oluşturur, en büyük yapı ise budun (millet) olarak adlandırılırdı.
  • Devlet Algısı (İl ve Kut Anlayışı): Türkler için devlet kutsal bir yapıdır ve hükümdarın Tanrı tarafından seçildiğine inanılırdı. Bu durum, siyasi otoritenin dinsel temellerle desteklenmesini sağlamıştır.
  • Kadının Toplumdaki Yeri: Eski Türklerde kadın, aile içinde ve sosyal hayatta güçlü bir konumdaydı. Hatunlar, devlet yönetiminde etkin, söz sahibiydi ve hükümdar ile birlikte karar alırlardı.
  • Göçebe ve Yerleşik Hayat: Orta Asya’daki yaşam tarzı, yerleşik tarımsal üretime geçişle birlikte değişmeye başlamış, ancak göçebe yapı uzun süre devam etmiştir.

C: Osmanlı Dönemi ve Sosyal Yapı

Osmanlı İmparatorluğu, Selçuklu mirasını devralarak sosyolojik anlamda çok katmanlı bir yapı oluşturmuştur. Osmanlı toplumu, aslında sınıflara dayalı DEĞİL, fonksiyonlara odaklı bir yapı ile düzenlenmiştir.

  • Millet Sistemi: Osmanlı toplumunda dini gruplar millet sistemi içinde örgütlenmiştir. Her millet kendi dini kurallarına göre yaşamını sürdürmüş, ancak Osmanlı’nın merkezi otoritesine bağlı kalmıştır.
  • Timar Sistemi ve Toprak Düzeni: Osmanlı’nın ekonomik ve sosyal yapısı, timar sistemi ile düzenlenmiştir. Bu sistem, köylülerin üretime katılımını sağlarken, askerî sınıfın (sipahiler) ekonomik gücünü artırmıştır.
  • Ahilik ve Lonca Teşkilatı: Osmanlı şehirlerinde ekonomik hayat, temeli Türkmen-Alevi ahlak kurallarına dayalı: ahilik ve loncalar ile şekillenmiştir. Esnaflar arasında sıkı dayanışma sağlanmış, sosyal yardımlaşma yaygın hale getirilmiştir.
  • Köy-Kent Ayrımı: Osmanlı toplumu, köy hayatı ve şehir hayatı arasında net bir ayrım göstermiştir. Şehirlerde kadı sistemi ile hukuk düzenlenirken, kırsalda geleneksel YÖRESEL TÖRE yöntemlerle sosyal yapı şekillenmiştir.
  • Toplumsal Hareketlilik: Osmanlı’da genelde Türkler hariç - sınıfsal geçiş mümkündü. Örneğin, tümü  hristiyan - devşirme dönmelerden oluşan yeniçeriler yeteneklerine bağlı olarak devlet kademelerine tepeye yükselebilir, sarayda önemli görevler alabilirdi.

C: Tanzimat ve Modernleşme Süreci

Osmanlı’nın Batı ile yoğun ilişkileri sonucunda, 1789 Fransız ihtilali kaçınılmaz HÜRRİYET EŞİTLİK ve kral dahil herkes için aynı ADALET kasırgası MİLLET kavramını ortaya çıkartırken, modernleşme süreci başlamış ve toplum yapısı büyük değişiklikler geçirmiştir. Tanzimat ve Islahat Fermanları ile birlikte Osmanlı’da Cumhuriyetin temellerini atan eşit yurttaşlık anlayışı güçlenmiş, ancak bu süreç beraberinde bazı toplumsal tepkileri de getirmiştir.

  • Batılılaşma Hareketleri: Osmanlı aydınları, 1789 Fransız Devrimi ve Avrupa’daki sosyolojik gelişmeleri yakından takip etmişlerdir. Bu süreçte  Türkçülük gibi yeni MİLLET temelli fikir akımları ortaya çıkmıştır.
  • Eğitim Reformları: 19. yüzyılda Osmanlı’da ilk defa modern okullar (rüştiye-ortaokul, idadi-lise ve darülfünun-üniversite gibi) açılmıştır. Bu kurumlar, pozitif bilimlerin Osmanlı toplumuna entegre edilmesini sağlamıştır.

Kentleşme ve Göçler: Osmanlı’nın son döneminde ağırlıklı olarak Balkanlar, Doğu Avrupa, Kırım, Kafkaslar ve Mısırdan Anadolu’ya dönen Türklerle büyük göçler yaşanmış, bu durum şehirlerde etnik çeşitliliği ve sosyolojik dönüşümü hızlandırmıştır.  I. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye'ye yönelik yeni göçler, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden itibaren yoğun bir şekilde gerçekleşmiştir. Hem demografik yapıyı etkilemiş hem de sosyal ve kültürel değişimlere neden olmuş, Cumhuriyet ilk yıllarında yaklaşık 9 Milyon nüfusu olan ülkeye gelen önemli olanları:

  • 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) Sonrası: Bu savaşın ardından, Kırım ve Balkanlar'da yaşayan yaklaşık 1.230.000 Türk,
  • Balkan Savaşları (1912-1913) Sonrası: Savaşlar sırasında ve sonrasında, toplamda 1.445.179 Türklerin - önemli bir kısmı Anadolu'ya yerleşmiştir.
  • Cumhuriyet Dönemi Göçleri: 1923-1945 yılları arasında yaklaşık 800.000 kişi Özellikle Bulgaristan, Yugoslavya ve Romanya'dan gelen Türkler, Anadolu'nun çeşitli bölgelerine yerleştirilmiştir.
  • 1864 Kafkas Göçü: Rusya'nın uyguladığı politikalar sonucunda, yaklaşık 1.850.000 aağırlıklı olarak Çerkes, Abhaz, Gürcü Türkleri Anadoluya sığınmıştır.
  • 1877-1878, 93 Harbi Sonrası 2. dalgada:1900 yıllara kadar: Kuban, Kırım, Kafkasya, Batum, Sohum ve Kars civarından Anadolu'ya dönen yaklaşık 380.000 Türk gelmiştir.
  • Romanya'dan Gelen 2. Göçler: 1923-1933 yılları arasında, 33.852 Türk,
  • Yugoslavya'dan Gelen 3 ve 4. Göçler: Yugoslavya'dan Türkiye'ye Cumhuriyet döneminde toplam 77.431 aileye mensup 305.158 Türk gelmiştir.

D: Cumhuriyet Dönemi ve Sosyolojik Dönüşüm

Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte köklü sosyolojik değişimler yaşanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı’nın geleneksel yapısından uzaklaşarak modern, seküler ve eşit yurttaşlık anlayışına dayalı bir toplum inşa etmeyi hedeflemiştir.

  • Laiklik ve Hukuk Reformu: 1926’da Medeni Kanun’un kabulü ile çoğu Batı ülkelerinden önce kadın-erkek eşitliği sağlanmış, şeriat hukuku yerine insanı İNSAN yerine koyan 1209 Büyük Türk Selçuklu Sulatını tarafından tarihe sunulan LAİK - LAYIK hukuk sistemi getirilmiştir.
  • Köy Enstitüleri ve Eğitim Reformu: Cumhuriyet’in en önemli sosyolojik projelerinden biri Köy Enstitüleri olmuştur. Amaç, kırsal bölgelerde öğretmen yetiştirerek halkın eğitim seviyesini artırmaktı.
  • Sanayileşme ve Göçler: 1950’lerden sonra hızlanan sanayileşme süreciyle birlikte büyük şehirlere göçler başlamış, bu durum köy-kent dengesini değiştirmiştir.
  • Türk Kimliği ve Ulus Devlet: Osmanlı’daki çok milletli yapıdan ULUS DEVLET düzenine geçiş, toplumun yeniden şekillenmesine neden olmuştur. Asıl hedef Milletleri Toplum yapan kavramla Türk kimliği ön planda tutulmuş, onbinlerce yıl TÜRK topraklarında milli birlik vurgulanmıştır.

E: 1980 Sonrası Türkiye ve Sosyolojik Eğilimler

1980 darbesi sonrası Türkiye’de serbest piyasa ekonomisi ve neoliberal politikalar devreye girmiştir. Bu süreçte bazı temel sosyolojik değişimler yaşanmıştır:

  • Küreselleşme ve Modernleşme: Türkiye, küreselleşme sürecine hızla entegre olmuş, şehirleşme oranı artmış ve geleneksel aile yapısı değişime uğramıştır.
  • Siyasal Kimlikler ve Toplumsal Hareketler: 1990’lardan itibaren İslami kimlik, Kürt kimliği ve diğer etnik grupların sosyal talepleri daha görünür hale gelmiştir.
  • Kadın Hareketleri ve Feminist Düşünce: 2000’li yıllardan itibaren kadın hakları savunuculuğu artmış, kadınların iş gücüne katılım oranı yükselmiştir.
  • Kentleşme ve Göç Sorunları: Özellikle Suriyeli göçmenler ile birlikte Türkiye’nin sosyolojik yapısı büyük bir değişime uğramış, çok kültürlü yaşamın etkileri daha belirgin hale gelmiştir.

Özetle; Türk sosyolojisi, geleneksel ve modern unsurların iç içe geçtiği dinamik bir yapıya sahiptir. Osmanlı’nın ‘Kapıya kulluk’ adına Ümmet peşinde din temelli çok kültürlü yapısından Cumhuriyet’in ‘İnsanca EŞİT’ yaşam sunan ulus-devlet anlayışına, sanayileşmeden, göç hareketlerine kadar birçok faktör toplumsal yapıyı şekillendirmiştir. Günümüzde Türkiye, modernleşme, küreselleşme ve geleneksel değerler arasındaki dengeyi hala kurmaya çalışan bir sosyolojik dönüşüm sürecindedir.

 

 

 
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort