İsrail ile Türkiye Ortadoğu'yu Nasıl birlikte Mahvettiler ..
Scott Ritter
ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya - geçen hafta Roma'da Suriye'nin geleceği için toplandı. Bir taraftan 'Fethettik' diye nara Atan AKePe yüzünden DIŞLANAN Türkiyen'nin durumu çok kritik. Bu müttefiki Amerika Birleşik Devletleri için kötü sonuçlar doğurabilir. Şu anda ABD Kürt müttefiklerinle neler olup bittiğine bakın; Türkiye PYD ve PKK güçlerine saldırmayı planlarken neleri risk ediyor farkında bile değil..
Türkiye bir NATO müttefiki. Kürtleri desteklemek için ABD Türkiye'ye karşı savaşa mı girecek ? Şimdi Esad hükümetinin çöküşünü gördüğünüzde, Kürtler ile Suriye hükümeti arasındaki sınır güvenliği gibi hassas bir denge olduğunu anlamak gerek. Ancak Suriye hükümeti bitti, çöktü, yok oldu.
Türkiye sınırlarını Kürtlerin kontrol etmesine izin verecek mi?
Kürtler, biz her ne kadar onlara "Suriye Demokratik Güçleri" desede aslında onlar YPG PKK'nın bir başka adıdır. Yani PKK'ya, Suriye-Türkiye sınırını kontrol etme yetkisi verildi. Oysa hemen sınırın diğer tarafında gerçek PKK bekliyor. Türkiye bunu yapacak mı ? ABD nin, Suriye'de 1.900 askeri ile bu durumun neresinde ? Aslında ABD bu durumu önceden planlamadı. Hiç kimse planlamadı. Bu, tarihin bir kazası olarak gerçekleşti ve şu anda ne olup bittiğini anlamaya çalışıyoruz.
Türkiye şu anda en büyük kaybeden mi ?
Lütfen tarihi okuyun. 1. Dünya Savaşı'nın sonunda Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü ve Türk Cumhuriyeti'nin Büyük Anadolu fikriyle ortaya çıkışını hatırlayın. Halep - Aleppo vilayetinin Büyük Anadolu'nun bir parçası olduğu düşünülüyordu. Mosul vilayeti de öyle. Ancak bu bölgeler, Avrupa'daki Fransız ve İngiliz güçleri tarafından Türkiye’den alındı ve Suriye ile Irak gibi yapay devletlere verildi.
Türkler o zamandan beri bu durumu hazmedemediler. Halepi geri isteme arzusu konusunda hiçbir zaman gizli bir niyeti olmadı. Şu anda Halepte şu an Türkiyenin yıllardır beslediği, eğittiği ve desteklediği Özgür Suriye ordusu yardımı ile Türk bayrağı dalgalanıyor diyebiliriz.
Türkiye’nin Rusya’yı aldattığını söyleyenler var.
Peki nasıl? Astana anlaşması Türkiye'ye dayatıldı. Aslında Astana sürecinin tarihine bakın. Türkiye bunu hiç istemediği halde, Putin tarafından zorla kabul ettirildi. Bu anlaşma Rus uçağını düşürdükten sonra Türkiye için aşağılayıcı bir çözüm dayatmasıydı.
Türkiye’nin İdlib konusu, başından beri çözülemeyen bir problemdi. Rusya, Şam çevresindeki El Nusra sorununu çözdüğünde, bu insanları İdlib’e taşıdı. Dar’adan Ürdün’e kaçmayan savaşçılar da İdlib’e gönderildi. Daha sonra Türkiye, İdlib’i Türkmenler ve dünyanın dört bir yanından gelen Türklerle dolu bir bölge haline getirdi ve buranın bir Türk eyaleti olmasını istedi. Ancak planları tutmadı, çuvalladılar ve bu bölgeye El Kaide üyeleri ve radikaller geldi.
Aslında bu sorun, mahvedilen Suriye’nin başarısızlığıdır.
Suçlanacak kişi sadece Beşar Esad değildi. Esad gerekli reformları yapmadı çünkü tarih onu bu reformları yapmaktan alıkoydu. Esad, diş hekimi olarak yetiştirildi; liderlik için hazırlanmadı. Abisi ölünce ve babasıda vefat edince mecburen lider oldu. İlk başlarda Suriye’nin Lübnan’daki yolsuzluklarını sona erdirmeye çalıştı, ancak bu da ona karşı birçok düşman yarattı.
Esad, Lübnan'daki yolsuzlukları sona erdirmeye çalışarak işe başladı, ancak bu onun neredeyse hayatına mal oluyordu. Çünkü babasının rejimi ve generalleri, aşırı derecede onyıllardır devam eden yolsuzluğa bulaşmıştı. Eski hükümetin amacı, halkı desteklemek değil, korku ve baskıyla gücü elinde tutarak kendilerini zenginleştirmekti. Esad, bu sistemi miras aldı ve reform yapmayı denedi.
Ancak sorunlara ilaveten 2006'da büyük bir kuraklık meydana geldi. Bu kuraklık, Suriye kırsalını tahrip etti, köylülerin kitleler halinde büyük şehirlere göç etmesine neden oldu. Bu duruma Esad hükümeti hazırlıksız yakalandı ve bu başarısızlık, halkın gözünde rejimi zayıflattı. Arap Baharı başladığında rejimin kırılganlığı daha da belirgin hale geldi ve dış güçler bu durumu kendi çıkarları için kullandı.
Arap Baharı'nın Tunus’ta başlamasından önce, Jared Cohen gibi figürler Suriye'ye giderek sosyal medya ve dijital demokrasiyi tanıtmayı önerdi. ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA, bu süreçte yer aldı. Türkiye üzerinden Sosyal medya platformlarını kullanarak rejim karşıtı hareketleri örgütlemeye çalıştılar. Bu durum, Mısır’daki Arap Baharı olaylarında görüldüğü gibi, sosyal medya üzerinden toplumsal bir kalkışma yaratmayı amaçlıyordu.
Suriye’deki huzursuzluk, halkın spontane bir ayaklanması değildi. Suudi Arabistan'dan gelen paralar ve dini liderler, kırsal alanlardaki insanları radikalleştiriyordu. Bunun yanı sıra uydu fotoğraflarından dünyanın gördüğü şekilde Türkiye, bu gruplara çok sayıda kamyonlarla silah kaçakçılığı yapıyordu.
Bu, ASLA bir Suriye iç savaşı değildi.
Bu, dış güçlerin rejim değişikliği amacıyla Suriye hükümetine karşı organize ettiği bir savaştı. Beşar Esad, reform yapmak istese de ülke dış saldırı altındayken bu mümkün değildi. Mevcut gücünü korumak için babasının rejiminden miras kalan yolsuzluğa bulaşmış askeri ve siyasi yapıya güvenmek zorunda kaldı.
Olayların gelişiminde Tayyib Erdoğanın ‘Kardeşim !’ dediği Esad ile aniden bozuşması sonrası, Bölgedeki dengeler için tedirgin olan, İran'ın devreye girmesiyle, 2015'te İsrail’e karşı desteklediği Hamas benzeri’ İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, Rusya’yı Suriye’ye müdahale etmeye ikna etti. Rusya’nın hava desteği ve İran’ın sahadaki güçleri, Suriye ordusunun gerilemesini durdurdu ve karşı saldırı başlatmasına olanak tanıdı.
Ancak 2018'e gelindiğinde Rusya, Suriye ordusunun ve hükümetinin reforme edilmesi gerektiğini savundu. Esad ise dürüst bir tavırla kendisini kurtaran kişilere karşı bir temizlik yapmayı reddetti. Bunun üzerine İran, Suriye ordusunun zayıflığını gidermek için kendi liderlerini ve sistemlerini önerdi, ancak bu da Suriye’nin Laik olan iç dengelerini bozdu. İran'ın Şii liderlik yapısı, çoğunluğu Sünni olan Suriye'de ciddi bir psikolojik tepkiye neden oldu.
Bu durum, Esad’ın İran’ın yardımlarını sınırlamasına yol açtı. Suriye ordusu yıllarca savaşmıştı, ancak halkın ihtiyaçlarını karşılayan bir reform sürecine girilmediği için ordunun morali düşük kaldı. Kendisine ‘Kardeşim’ diyen Tayyib Erdoğan!ın ihanetinden sonra katlanan Yaptırımlar, kara borsa ekonomisini daha da büyüttü ve yolsuzluk devam etti. Sonuçta Suriye ordusu zayıfladı ve kendisinden beklenen mücadeleyi gösteremedi.
Rusya ise, kendi çıkarlarını gözeterek Suriye’ye yardım etti. Ancak "Suriyelilerden daha Suriyeli" olamazsınız. Rus askerlerinden, Suriye ordusunun mücadele etmek istemediği bir dava için hayatlarını feda etmelerini bekleyemezsiniz. Sonuç olarak Suriye ordusu çöktü ve etkisiz hale geldi.