ÖLENLE ÖLMEYENLER
Safları sıktır kuyrukların
Sırası gelen alıp gitsede
Uzayıp gider her dakika
Dönüp arkana bakman yeterlidir farketmen için ara ara
Kökü onlardadır çünkü o sıraların
Sırası gelmeyenlerse
Sil başta beklerler yarını
Her günkü gibi
Aynı yer ve zamanda
Ölenle ölmeyenlerdir onlar
Sırasını bekleyenler
Çoluk çocuk hepsi ordadır
Sıradan bir gündür onlar için
Dualarıysa belli belirsizdir
Esner dudaklarında
Sıkışmış gibidir
Allah ile kul arasında
Yardım etmek istersin edemezsin
Birde minübüsten bozma ekmek teknelerinden
Dökülürse bir lokma
Ağızları tatlanır
Alır almaz boş bir bankta
Meydan okurcasına hayata
Atarlar bacak bacak üstüne
Dalarlar sonra rüyalara
Gerçeklerini çıkarırlar aslında derinlerden
Kum gibidir hayat o vakit avuçlarında
Rüyalarsa güneşe karşıdır
Bornova meydanda
Gözlerinden okunur herşey herkesin
Ağırlık basmıştır çoktan
Güneşte hafif hafif kızıla çalmıştır
Tabi birde kuşlara yem veren çocuklar vardır
Kuşlarla köşe kapmaca oynayan
Geleceğe meydan okurlar
Boş bir bir bank bulamasa da kitap okuyan abileri gibi
İşte bazen hayat böyledir
Hayrına dökülen lokmalarda
cehennemi yaşatır insana
Diğer taraftanda
Uzun yol kamyonları vardır
Limanlara çekilip
Son görevlerini yapan balinalar gibi
İntiharı hatırlatır
Kadıköyde bir vapur mesela
Kıyıya her yanaştığında
Motor fireniyle köpüre köpüre taşırır içimi
Kalbim sıkışır keser nefesimi
Halatlarını atar hayat üzerime sanki
Çeker bir şiire beni ağır ağır
O an ölü doğmuş
Bir çocuğa benzer Allah
Masmavi gözleriyle. Kimselere benzemeye vakti olmamış
Korkarım göz göze gelmekten
Işığı açmak isteyen o çocuk
Yetişir imdadıma gecenin bir yarısı
Uyku sersemi uzanıp sonunda
O anahtara yetişerek
Gözlerim kamaşır o an
Göz gözü görmez olur herşey
Gaipten bir ses duyarım sonra
"Vur vur vur
Hadi deliye vur diye
Sanki başka yol yokmuş gibi Vuramam derim önüme kim gelirse
Deliyle deli olurum daha iyi derim
Sonra annem nasıl güldüyse yürürken
Muaf tutulmuşluğun şiirini yazan o tokata
İşte bende öyle gülüp geçerim yaşadıklarıma