Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Ömer Durukan
Köşe Yazarı
Ömer Durukan
 

Jaz diplomasisi

        Türkiye’nin ABD’de Caz Diplomasisi   Washington’a Büyükelçi olarak atandığımda, en önemli hedeflerimden biri, Büyükelçiliğimiz konutunun caz müziği ile ilgili emsalsiz hikayesini kitlelere duyurabilmekti. Washington’daki Türkiye Büyükelçiliği konutunun, ABD’de siyah-beyaz ayrımı ve siyahların kültürel mirası açısından çok büyük önem taşıdığını evvelki iki tayinimden biliyordum.   Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşında yanlış yerde durması, yani İtilaf Devletleri’ne karşı İttifak devletlerini desteklemesi sebebiyle ABD, Türkiye ile ilişkileri kesmişti. İki ülke arasında, 1927 yılına kadar herhangi bir diplomatik ilişki olmadı. 1927’de alınan karar uyarınca ilişkiler yeniden tesis edildi. O tarihte, ünlü iş insanımız Muhtar Kent’in büyük amcası Ahmet Muhtar, Cumhuriyet döneminin ilk Türk Büyükelçisi olarak Washington’a atandı. Ahmet Muhtar Mollaoğlu, 1934 yılına kadar Washington’da görev yaptı.   Ardından, Washington Büyükelçiliği görevine Mehmet Münir Ertegün atandı. İstanbul’da doğan Ertegün, Atatürk’ün sevdiği ve takdir ettiği bir diplomattı. 1883 yılında İstanbul’da doğdu. Babası evkaf nazırlarından Mehmet Cemil Bey, annesi ise İstanbul Sultantepe'deki Özbekler Tekkesi Şeyhi İbrahim Edhem Efendi'nin kızı Ayşe Hamide Hanım'dır. Şirketi Hayriye idarecilerinden Rüstem Bey'in kızı, Kadın öğretmen Okulu mezunu Hayrünnisa Hanım ile evlendi. Bu evlilikten Nasuhî, Ahmet ve Selma adında üç çocukları oldu. 1908 yılında  İstanbul Üniversitesi (Darülfünun) hukuk bölümünden mezûn oldu ve Hariciye Nezaretinde memur olarak göreve başladı. Osmanlı yönetimi sırasında  çeşitli görevlerde bulunduktan sonra bizzat Atatürk tarafından Orta Elçi olarak Bern’e  atandı. Ardından, Paris ve Londra’da Büyükelçilik görevlerinde bulundu. 1934 yılında Washington Büyükelçiliği görevine atandı ve görev yaptığı sırada Başkan Franklin D. Roosevelt ile yakın dostluk kurdu. Turkiye ile ABD arasında kuvvetli ilişkiler kurulmasını sağlayan, sevilen ve etkin bir büyükelçi oldu. Hatta vefatından bir süre önce kordiplomatiğin duayenliğine seçildi. Kendisine verilen değerin bir yansıması olarak, vefatından sonra naaşı 1946 yılında ünlü Missouri Zırhlısı ile Türkiye’ye getirildi. İstanbul Üsküdar’da Özbekler Tekkesi’ne, tekkenin son post nişîni dedesi İbrahim Edhem Efendi'nin de bulunduğu kabristana defnedildi.   Türkiye’nin caz müziği ile tanışması  ve ABD’deki ırkçılığa karşı mücadelesinin hikâyesi Mehmet Münir Ertegün’ün Washington’a Büyükelçi olarak atanmasıyla başlıyor. Baba Ertegün Londra’da Büyükelçilik yaptığı dönemde caz ile ilgileri başlayan oğulları Ahmet ve Nasuhi Ertegün, caz müziğinin vatanı olan Amerika’ya gelir gelmez, evvelce tanıdıkları caz müzisyenlerini yakından takip etme imkanına kavuşuyor. Babaları Londra’da Büyükelçi olarak görevliyken, ergenlik çağındaki Nasuhi, 1932 yılında 9 yaşında olan kardeşi Ahmet Ertegün’ü , Londra’da Duke Ellington ve Cob Calloway orkestralarının konserlerine götürüyor. Dolayısıyla, kardeşler Londra’da izledikleri Duke Ellington ve arkadaşlarının Washington’da yaşadığını biliyor.   Nüfusunun yüzde 60’ı siyahilerden oluşan Washington, o sıralarda henüz isimleri pek bilinmeyen birçok caz müzisyeninin yaşadığı bir şehir. Washington DC, New Orleans gibi caz müzisyenlerinin merkezi konumunda. Ahmet ve Nasuhi Ertegün, Büyükelçiliğin siyahi hizmetlilerinden biri olan Cleo Payne aracılığıyla Washington’da caz müzisyenlerinin yoğun olarak yaşadığı ve müzik yaptığı Güney Doğu bölgesini ziyaret etmeye ve tamamen zencilerin bulunduğu bu mahalledeki müzik salonlarında vakit geçirmeye başlıyor.   Günlerinin neredeyse tamamını, caz müzisyenlerinin toplanarak, gösteri yaptıkları Howard Theater’da ve çevresindeki mekânlarda geçiriyorlar. Ahmet Ertegün, Howard Theater’ı siyahiler bakımından eğlencenin Mekkesi olarak adlandırır ve müzik eğitimimi Howard’da aldığını vurgular. Bir süre sonra, Büyükelçilikte, yani Everett House’da toplanan caz müzisyenleri, eserlerini canlı olarak icra etmeye başlıyorlar. Bunlardan ilki, siyahi caz sanatçısı Duke Ellington ve arkadaşları oluyor. Nasuhi Ertegün, 1979 yılında o günleri Washington Post Gazetesine şöyle anlatıyor “Büyükelçilikte Duke Ellington ve ekibini dinlemek hayatımın en keyifli anlarından biriydi. Müzik o gün orada bulunan bütün dost ve arkadaşlarımızı mutlu etmişti. Bir keresinde, böyle bir müzikli parti veriyorduk. Birçok müzisyen bir aradaydı. Epey gürültülü bir şekilde müzik yapılıyordu. Odanın dışındaki insanların müziği duyarak, rahatsız olabileceğini düşünmüş ve endişelenmiştim. O sırada kapıda babam belirdi. Bana dönerek, ‘kapıyı açık bırakabilir misin, müzik çok güzel çalıyor’ dedi”.   Ahmet ve Nasuhi Ertegün kardeşler  bu suretle oluşturdukları dostluklar sayesinde, zaman içinde başta Duke Ellington ve ekip arkadaşları Johnny Hodges, Harry Carney ve Barney Bigard olmak üzere, Lester Young, Henry “Red” Allen, Adele Girar, Zutty Singleton, Max Kaminsky, Tommy Potter, Ruth Brown, Ray Charles, Aretha Franklin, Charles Mingus, Frank Zappa, The Rolling Stones ve Led Zeppelin gibi isimlerden birçoğunu Büyükelçilikte ağırlıyor, bazıları ile de ömür boyu sürecek yakın ilişkiler kurmayı başarıyorlar.   Irkçılığın zirve yaptığı o yıllarda, Ertegün kardeşler, başkentin beyaz ve siyah caz müzisyenlerinin birlikte yer aldıkları ilk konserlerini Yahudi Sosyal Merkezinde düzenliyorlar. Müslüman iki kardeşin, siyahileri, Hristiyan beyazları ve Yahudileri biraraya getirdiği bu gösteri başkent Washington’da büyük yankı yaratıyor. Nasuhi, o günleri söyle anlatıyor: “Zamanın derin ayrımcılık ve ırkçılık ortamında olan biteni kimse hayal dahi edemezdi. Büyük bir gerginlik ve huzursuzluk vardı. Biz bunu bir ölçüde yatıştırabilmek için konserler düzenledik ve cazı bir nevi sosyal faaliyet silahı gibi kullandık”.   Ahmet ve Nasuhi Ertegün kardeşler babalarının Washington’daki görev dönemi boyunca caz ile yakın ilgilerini devam ettirirler. Ahmet Ertegün, bu sırada önce Maryland’deki London School isimli özel okuldan, ardından da 1944 yılı sonbaharında Washington yakınlardaki Annapolis’de bulunan St. John’s College’dan mezun olur. Kısa bir süre sonra, 1944 yılı Kasım ayında babası Mehmet Münir Ertegün kalp krizi geçirerek hayatını kaybederken 2. Dünya Savaşının son günleri yaşanmaktadır. Büyük fedakarlıklar sonucunda tarafsız kalarak, İkinci Dünya Savaşına girmemeyi başaran Türkiye, savaşın galiplerinden Sovyetler Birliği’nin dolaylı ve doğrudan tehditlerine maruz kalmaya başlar.   Sovyetler Birliği, Türk Boğazları ve Anadolu’nun Sovyetler Birliği ile sınır komşusu olan Kars ve Ardahan toprakları üzerinde hak iddia etmektedir. ABD, ağır baskı altında bulunan Türkiye’yi kendi müttefikleri safına çekmek amacıyla, Türkiye Hükümetini destekleme kararı alır. Bu sırada, İkinci Dünya savaşı 14 Ağustos 1945’te, Japonya’nın koşulsuz teslimiyet prensiplerinde anlaşarak resmen teslim olmasıyla sona erer. Buna dair anlaşma 2 Eylül 1945 tarihinde, Japonya ile ABD arasında, zamanın en görkemli zırhlısı olan Amerikan savaş gemisi USS Missouri’nin güvertesinde imzalanır. ABD, Türkiye ile bir yakınlaşma süreci başlatmak ve Sovyetler Birliğinin tehditlerine karşı Türkiye’yi desteklediği mesajını vermek amacıyla, Mehmet Münir Ertegün’ün nâşının, Missouri zırhlısı ile Türkiye’ye gönderilmesine karar verir. Amerika’nın bu jesti Türkiye’de memnuniyetle karşılanır. İki ülke arasında başlayan yakınlık, ABD’nin Türkiye’ye, Kore Savaşına katılan Birleşmiş Milletler (BM) gücüne birlik göndermesi için çağrıda bulunması ve Türk Hükümeti’nin buna olumlu karşılık vermesiyle yeni bir boyuta taşınır.   Türkiye, ABD’den sonra Kore’ye kara kuvveti göndereceğini bildiren ilk ülkeydi. O dönemde, Türkiye’ye gelen Amerikalı Senatör Mc Cain, basına verdiği demeçte, ‘General Mc Arthur’un karargahında BM bayrağının yanında, Amerikan bayrağı ile Türk sancağının da yan yana dalgalanması ve Kore savaşına fiilen yardımı, Türkiye’nin Atlantik Paktına (NATO) girmesini sağlayacaktır’ diyordu. Aynı gün, yani 25 Temmuz 1950’de hükümet Kore’ye asker gönderme kararını aldı. Kore savaşında en ağır kaybı Türk birlikleri verdi. ABD’nin kuvvetli desteğini arkasına alan Türkiye, Ağustos 1950’de NATO’ya girme talebini yeniledi. 1951 Eylül’ünde Türkiye NATO’ya kabul edildi. 18 Şubat 1952’de, 5886 sayılı yasa ile TBMM, NATO anlaşmasını onayladı ve Türkiye resmen NATO üyesi oldu.   Babaları Mehmet Münir Ertegün’ün defnedilmesinin ardından, Ahmet Ertegün ABD’ye dönerek, New York’ta yaşamaya başlar. Nasuhi Ertegün ise, 1944'te babası öldüğünde, California'ya taşınır ve burada Jazz Man Record Shop sahibi Marili Morden ile evlenir ve dükkanın işletilmesine ve ‘HİLAL’ anlamlı Crescent Records kurulmasına yardımcı olur.  Ahmet Ertegün, önceden tanışıklığı  bulunan plak şirketi sahibi Herb Abrahamson ile birlikte Atlantic Records’u kurar. Ahmet Ertegün, zaman içinde, Amerika’nın ve dünyanın en ünlü plak şirketi haline gelecek olan Atlantic Records’un kurulması için kendisine düşen katkı payını, New York’taki dişçisi Dr. Vahit Sabit’ten ödünç alır. Atlantic Records 1950’li yıllarda büyümeye başlar. Şirkete önce müzik prodüktörü Jerry Wexler katılır. Bu arada, Jazz Man Records'u satın aldıktan sonra Crescent'i bırakan ve 1952'ye kadar Jazz Man üzerine geleneksel caz kayıtları yayınlayan Nasuhi Ertegün, 1955'te Imperial Records için caz plaklarını geliştirmek ve bir LP kataloğu çıkarmak için çalışmaya hazırlandığı bir sırada Ahmet Ertegün ve Jerry Wexler, onu ortak oldukları Atlantic Records şirketine katılmaya ikna ederler.  Nasuhi Ertegün de ortak olarak şirkete katılır. Atlantic Records’un caz departmanını yöneten Nasuhi Ertegün, devrin ünlü müzisyenleri John Coltrane, Ray Charles ve Roberta Flack için bir dizi klasik plak yapılmasına öncülük eder.   Washington’daki Büyükelçilik binasında ağırladıkları, vaktiyle isimlerini kimsenin duymadığı onlarca müzisyen, New York’a gelen Ertegün kardeşlere destek olurlar. Zaman içinde, Ahmet ve Nasuhi Ertegün, Atlantic Records’un, ABD ve dünya müzik piyasasının en önemli markalarından biri hâline gelmesini sağlamayı başarırlar.   Ahmet Ertegün, 1953 yılında İsveç asıllı Amerikalı aktrist Jan Holm Enstam ile ilk evliliğini yapar. 1961 yılında da, Romanyalı doktor ve siyaset adamı Gheorghe Banu’nun kızı, İoana Maria (Mica) Grecianu ile evlenir.   1960’larda, Ben King, Solomon Burke, Otis Redding, Percy Sledge, Aretha Franklin ve Wilson Pickett gibi sanatçılar vasıtasıyla soul müziğin gelişip, güçlenmesini sağlar. 1970’te Stephen Stills, David Crosby, Graham Nash ve Neil Young dörtlüsünü kurar. Aynı dönemde, talep üzerine Led Zeppelin’in provalarını izleyerek, grupla derhal kontrat imzalar.   Atlantic Records, 1967 yılında, 17 milyon dolara Warner Bros-Seven Arts şirketine satılır. 1969’da da Time Warner şirketinin bir parçası olur. Ahmet Ertegün, bu dönemde, Dr. John ve The Honey Dippers gibi sanatçılara Atlantic Records adına rock müziği yapım işini üstlenir. Aynı zamanda, Rolling Stones’u Atlantic Records ile anlaşmaya ikna etmek amacıyla Mike Jagger’la yoğun müzakereler yapar.   1971’de New York Cosmos futbol takımını kurar ve Pele, Carlos Alberto ve Franz Backenbauer gibi ünlü futbolcuları takımın kadrosuna katmayı başarır. Kurulmasına öncülük ettiği, Cleveland’daki ünlü “Rock and Roll” müzesine, yaşayan en önemli müzik adamı olarak kendisine bir bölüm ayrılmak üzere 1987 yılında kabul edilir. Aynı dönemde, fazla kazanamayan blues sanatçılarını destek olmak üzere “Rhythym and Blues” vakfının kurulması için 1.5 milyon dolar bağış yapar.   ABD Kongre Kütüphanesi, 2000 yılında Ahmet Ertegün’ü, yaşayan müzik efsanesi olarak dünyaya ilân eder. Ahmet Ertegün, Türk-Amerikan ilişkilerinin, başta kültürel alanda olmak üzere, her bakımdan gelişip, güçlenmesi için inanılmaz katkılarda bulunmuştur. Amerika’da büyük bir saygı duyulan bir sanat, kültür ve müzik adamı olarak, Türkiye’den ABD’ye gelen onlarca siyasetçiyi, iş insanını, yatırımcıyı, sanatçıyı ve müzisyeni Amerikalı muhataplarıyla bir araya getirmek için büyük gayret sarfetmiştir. ABD’nin en güzide üniversitelerinden Princeton ve Georgetown’da Türk araştırmaları kürsülerinin kurulması için maddi yardımda bulunmuştur. Üst düzey resmî heyetlerimizin ziyaretleri vesilesiyle verdiği özel yemek davetlerinden birçoğuna katılmış bir diplomat olarak, Ahmet Ertegün’ün hiçbir karşılık beklemeden yaptığı jestler minnetle anılır.   Ahmet Ertegün, Rolling Stones grubu için New York’taki Beacon Theater’da 29 Ekim 2006 tarihinde verilen, Başkan Bill Clinton’un da hazır bulunduğu bir konserin sahne arkasında düşerek, beton zemine başını vurmuş ve hastaneye kaldırılmıştır. 14 Kasım’da komaya giren, Ahmet Ertegün 14 Aralık 2006 tarihine kadar komada kalmış ve hayatını kaybetmiştir. Ahmet Ertegün’ün cenazesi, Türkiye’ye getirilerek, 18 Aralık 2006 tarihinde, babasının ve 1989 yılında kanser hastalığı yüzünden erken yaşta vefat eden kardeşi Nasuhi’nin mezarlarının bulunduğu Özbekler Tekkesi’ne defnedilmiştir.   Ülkemizin tanıtımına emsalsiz katkıları olan Ertegün ailesini minnetle yad ederiz.

Jaz diplomasisi

 

 

 

 

Türkiye’nin ABD’de Caz Diplomasisi

 

Washington’a Büyükelçi olarak atandığımda, en önemli hedeflerimden biri, Büyükelçiliğimiz konutunun caz müziği ile ilgili emsalsiz hikayesini kitlelere duyurabilmekti. Washington’daki Türkiye Büyükelçiliği konutunun, ABD’de siyah-beyaz ayrımı ve siyahların kültürel mirası açısından çok büyük önem taşıdığını evvelki iki tayinimden biliyordum.

 

Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşında yanlış yerde durması, yani İtilaf Devletleri’ne karşı İttifak devletlerini desteklemesi sebebiyle ABD, Türkiye ile ilişkileri kesmişti. İki ülke arasında, 1927 yılına kadar herhangi bir diplomatik ilişki olmadı. 1927’de alınan karar uyarınca ilişkiler yeniden tesis edildi. O tarihte, ünlü iş insanımız Muhtar Kent’in büyük amcası Ahmet Muhtar, Cumhuriyet döneminin ilk Türk Büyükelçisi olarak Washington’a atandı. Ahmet Muhtar Mollaoğlu, 1934 yılına kadar Washington’da görev yaptı.

 

Ardından, Washington Büyükelçiliği görevine Mehmet Münir Ertegün atandı. İstanbul’da doğan Ertegün, Atatürk’ün sevdiği ve takdir ettiği bir diplomattı. 1883 yılında İstanbul’da doğdu. Babası evkaf nazırlarından Mehmet Cemil Bey, annesi ise İstanbul Sultantepe'deki Özbekler Tekkesi Şeyhi İbrahim Edhem Efendi'nin kızı Ayşe Hamide Hanım'dır. Şirketi Hayriye idarecilerinden Rüstem Bey'in kızı, Kadın öğretmen Okulu mezunu Hayrünnisa Hanım ile evlendi. Bu evlilikten Nasuhî, Ahmet ve Selma adında üç çocukları oldu. 1908 yılında  İstanbul Üniversitesi (Darülfünun) hukuk bölümünden mezûn oldu ve Hariciye Nezaretinde memur olarak göreve başladı. Osmanlı yönetimi sırasında  çeşitli görevlerde bulunduktan sonra bizzat Atatürk tarafından Orta Elçi olarak Bern’e  atandı. Ardından, Paris ve Londra’da Büyükelçilik görevlerinde bulundu. 1934 yılında Washington Büyükelçiliği görevine atandı ve görev yaptığı sırada Başkan Franklin D. Roosevelt ile yakın dostluk kurdu. Turkiye ile ABD arasında kuvvetli ilişkiler kurulmasını sağlayan, sevilen ve etkin bir büyükelçi oldu. Hatta vefatından bir süre önce kordiplomatiğin duayenliğine seçildi. Kendisine verilen değerin bir yansıması olarak, vefatından sonra naaşı 1946 yılında ünlü Missouri Zırhlısı ile Türkiye’ye getirildi. İstanbul Üsküdar’da Özbekler Tekkesi’ne, tekkenin son post nişîni dedesi İbrahim Edhem Efendi'nin de bulunduğu kabristana defnedildi.

 

Türkiye’nin caz müziği ile tanışması  ve ABD’deki ırkçılığa karşı mücadelesinin hikâyesi Mehmet Münir Ertegün’ün Washington’a Büyükelçi olarak atanmasıyla başlıyor. Baba Ertegün Londra’da Büyükelçilik yaptığı dönemde caz ile ilgileri başlayan oğulları Ahmet ve Nasuhi Ertegün, caz müziğinin vatanı olan Amerika’ya gelir gelmez, evvelce tanıdıkları caz müzisyenlerini yakından takip etme imkanına kavuşuyor. Babaları Londra’da Büyükelçi olarak görevliyken, ergenlik çağındaki Nasuhi, 1932 yılında 9 yaşında olan kardeşi Ahmet Ertegün’ü , Londra’da Duke Ellington ve Cob Calloway orkestralarının konserlerine götürüyor. Dolayısıyla, kardeşler Londra’da izledikleri Duke Ellington ve arkadaşlarının Washington’da yaşadığını biliyor.

 

Nüfusunun yüzde 60’ı siyahilerden oluşan Washington, o sıralarda henüz isimleri pek bilinmeyen birçok caz müzisyeninin yaşadığı bir şehir. Washington DC, New Orleans gibi caz müzisyenlerinin merkezi konumunda. Ahmet ve Nasuhi Ertegün, Büyükelçiliğin siyahi hizmetlilerinden biri olan Cleo Payne aracılığıyla Washington’da caz müzisyenlerinin yoğun olarak yaşadığı ve müzik yaptığı Güney Doğu bölgesini ziyaret etmeye ve tamamen zencilerin bulunduğu bu mahalledeki müzik salonlarında vakit geçirmeye başlıyor.

 

Günlerinin neredeyse tamamını, caz müzisyenlerinin toplanarak, gösteri yaptıkları Howard Theater’da ve çevresindeki mekânlarda geçiriyorlar. Ahmet Ertegün, Howard Theater’ı siyahiler bakımından eğlencenin Mekkesi olarak adlandırır ve müzik eğitimimi Howard’da aldığını vurgular. Bir süre sonra, Büyükelçilikte, yani Everett House’da toplanan caz müzisyenleri, eserlerini canlı olarak icra etmeye başlıyorlar. Bunlardan ilki, siyahi caz sanatçısı Duke Ellington ve arkadaşları oluyor. Nasuhi Ertegün, 1979 yılında o günleri Washington Post Gazetesine şöyle anlatıyor “Büyükelçilikte Duke Ellington ve ekibini dinlemek hayatımın en keyifli anlarından biriydi. Müzik o gün orada bulunan bütün dost ve arkadaşlarımızı mutlu etmişti. Bir keresinde, böyle bir müzikli parti veriyorduk. Birçok müzisyen bir aradaydı. Epey gürültülü bir şekilde müzik yapılıyordu. Odanın dışındaki insanların müziği duyarak, rahatsız olabileceğini düşünmüş ve endişelenmiştim. O sırada kapıda babam belirdi. Bana dönerek, ‘kapıyı açık bırakabilir misin, müzik çok güzel çalıyor’ dedi”.

 

Ahmet ve Nasuhi Ertegün kardeşler  bu suretle oluşturdukları dostluklar sayesinde, zaman içinde başta Duke Ellington ve ekip arkadaşları Johnny Hodges, Harry Carney ve Barney Bigard olmak üzere, Lester Young, Henry “Red” Allen, Adele Girar, Zutty Singleton, Max Kaminsky, Tommy Potter, Ruth Brown, Ray Charles, Aretha Franklin, Charles Mingus, Frank Zappa, The Rolling Stones ve Led Zeppelin gibi isimlerden birçoğunu Büyükelçilikte ağırlıyor, bazıları ile de ömür boyu sürecek yakın ilişkiler kurmayı başarıyorlar.

 

Irkçılığın zirve yaptığı o yıllarda, Ertegün kardeşler, başkentin beyaz ve siyah caz müzisyenlerinin birlikte yer aldıkları ilk konserlerini Yahudi Sosyal Merkezinde düzenliyorlar. Müslüman iki kardeşin, siyahileri, Hristiyan beyazları ve Yahudileri biraraya getirdiği bu gösteri başkent Washington’da büyük yankı yaratıyor. Nasuhi, o günleri söyle anlatıyor: “Zamanın derin ayrımcılık ve ırkçılık ortamında olan biteni kimse hayal dahi edemezdi. Büyük bir gerginlik ve huzursuzluk vardı. Biz bunu bir ölçüde yatıştırabilmek için konserler düzenledik ve cazı bir nevi sosyal faaliyet silahı gibi kullandık”.

 

Ahmet ve Nasuhi Ertegün kardeşler babalarının Washington’daki görev dönemi boyunca caz ile yakın ilgilerini devam ettirirler. Ahmet Ertegün, bu sırada önce Maryland’deki London School isimli özel okuldan, ardından da 1944 yılı sonbaharında Washington yakınlardaki Annapolis’de bulunan St. John’s College’dan mezun olur. Kısa bir süre sonra, 1944 yılı Kasım ayında babası Mehmet Münir Ertegün kalp krizi geçirerek hayatını kaybederken 2. Dünya Savaşının son günleri yaşanmaktadır. Büyük fedakarlıklar sonucunda tarafsız kalarak, İkinci Dünya Savaşına girmemeyi başaran Türkiye, savaşın galiplerinden Sovyetler Birliği’nin dolaylı ve doğrudan tehditlerine maruz kalmaya başlar.

 

Sovyetler Birliği, Türk Boğazları ve Anadolu’nun Sovyetler Birliği ile sınır komşusu olan Kars ve Ardahan toprakları üzerinde hak iddia etmektedir. ABD, ağır baskı altında bulunan Türkiye’yi kendi müttefikleri safına çekmek amacıyla, Türkiye Hükümetini destekleme kararı alır. Bu sırada, İkinci Dünya savaşı 14 Ağustos 1945’te, Japonya’nın koşulsuz teslimiyet prensiplerinde anlaşarak resmen teslim olmasıyla sona erer. Buna dair anlaşma 2 Eylül 1945 tarihinde, Japonya ile ABD arasında, zamanın en görkemli zırhlısı olan Amerikan savaş gemisi USS Missouri’nin güvertesinde imzalanır. ABD, Türkiye ile bir yakınlaşma süreci başlatmak ve Sovyetler Birliğinin tehditlerine karşı Türkiye’yi desteklediği mesajını vermek amacıyla, Mehmet Münir Ertegün’ün nâşının, Missouri zırhlısı ile Türkiye’ye gönderilmesine karar verir. Amerika’nın bu jesti Türkiye’de memnuniyetle karşılanır. İki ülke arasında başlayan yakınlık, ABD’nin Türkiye’ye, Kore Savaşına katılan Birleşmiş Milletler (BM) gücüne birlik göndermesi için çağrıda bulunması ve Türk Hükümeti’nin buna olumlu karşılık vermesiyle yeni bir boyuta taşınır.

 

Türkiye, ABD’den sonra Kore’ye kara kuvveti göndereceğini bildiren ilk ülkeydi. O dönemde, Türkiye’ye gelen Amerikalı Senatör Mc Cain, basına verdiği demeçte, ‘General Mc Arthur’un karargahında BM bayrağının yanında, Amerikan bayrağı ile Türk sancağının da yan yana dalgalanması ve Kore savaşına fiilen yardımı, Türkiye’nin Atlantik Paktına (NATO) girmesini sağlayacaktır’ diyordu. Aynı gün, yani 25 Temmuz 1950’de hükümet Kore’ye asker gönderme kararını aldı. Kore savaşında en ağır kaybı Türk birlikleri verdi. ABD’nin kuvvetli desteğini arkasına alan Türkiye, Ağustos 1950’de NATO’ya girme talebini yeniledi. 1951 Eylül’ünde Türkiye NATO’ya kabul edildi. 18 Şubat 1952’de, 5886 sayılı yasa ile TBMM, NATO anlaşmasını onayladı ve Türkiye resmen NATO üyesi oldu.

 

Babaları Mehmet Münir Ertegün’ün defnedilmesinin ardından, Ahmet Ertegün ABD’ye dönerek, New York’ta yaşamaya başlar. Nasuhi Ertegün ise, 1944'te babası öldüğünde, California'ya taşınır ve burada Jazz Man Record Shop sahibi Marili Morden ile evlenir ve dükkanın işletilmesine ve ‘HİLAL’ anlamlı Crescent Records kurulmasına yardımcı olur.  Ahmet Ertegün, önceden tanışıklığı  bulunan plak şirketi sahibi Herb Abrahamson ile birlikte Atlantic Records’u kurar. Ahmet Ertegün, zaman içinde, Amerika’nın ve dünyanın en ünlü plak şirketi haline gelecek olan Atlantic Records’un kurulması için kendisine düşen katkı payını, New York’taki dişçisi Dr. Vahit Sabit’ten ödünç alır. Atlantic Records 1950’li yıllarda büyümeye başlar. Şirkete önce müzik prodüktörü Jerry Wexler katılır. Bu arada, Jazz Man Records'u satın aldıktan sonra Crescent'i bırakan ve 1952'ye kadar Jazz Man üzerine geleneksel caz kayıtları yayınlayan Nasuhi Ertegün, 1955'te Imperial Records için caz plaklarını geliştirmek ve bir LP kataloğu çıkarmak için çalışmaya hazırlandığı bir sırada Ahmet Ertegün ve Jerry Wexler, onu ortak oldukları Atlantic Records şirketine katılmaya ikna ederler.  Nasuhi Ertegün de ortak olarak şirkete katılır. Atlantic Records’un caz departmanını yöneten Nasuhi Ertegün, devrin ünlü müzisyenleri John Coltrane, Ray Charles ve Roberta Flack için bir dizi klasik plak yapılmasına öncülük eder.

 

Washington’daki Büyükelçilik binasında ağırladıkları, vaktiyle isimlerini kimsenin duymadığı onlarca müzisyen, New York’a gelen Ertegün kardeşlere destek olurlar. Zaman içinde, Ahmet ve Nasuhi Ertegün, Atlantic Records’un, ABD ve dünya müzik piyasasının en önemli markalarından biri hâline gelmesini sağlamayı başarırlar.

 

Ahmet Ertegün, 1953 yılında İsveç asıllı Amerikalı aktrist Jan Holm Enstam ile ilk evliliğini yapar. 1961 yılında da, Romanyalı doktor ve siyaset adamı Gheorghe Banu’nun kızı, İoana Maria (Mica) Grecianu ile evlenir.

 

1960’larda, Ben King, Solomon Burke, Otis Redding, Percy Sledge, Aretha Franklin ve Wilson Pickett gibi sanatçılar vasıtasıyla soul müziğin gelişip, güçlenmesini sağlar. 1970’te Stephen Stills, David Crosby, Graham Nash ve Neil Young dörtlüsünü kurar. Aynı dönemde, talep üzerine Led Zeppelin’in provalarını izleyerek, grupla derhal kontrat imzalar.

 

Atlantic Records, 1967 yılında, 17 milyon dolara Warner Bros-Seven Arts şirketine satılır. 1969’da da Time Warner şirketinin bir parçası olur. Ahmet Ertegün, bu dönemde, Dr. John ve The Honey Dippers gibi sanatçılara Atlantic Records adına rock müziği yapım işini üstlenir. Aynı zamanda, Rolling Stones’u Atlantic Records ile anlaşmaya ikna etmek amacıyla Mike Jagger’la yoğun müzakereler yapar.

 

1971’de New York Cosmos futbol takımını kurar ve Pele, Carlos Alberto ve Franz Backenbauer gibi ünlü futbolcuları takımın kadrosuna katmayı başarır. Kurulmasına öncülük ettiği, Cleveland’daki ünlü “Rock and Roll” müzesine, yaşayan en önemli müzik adamı olarak kendisine bir bölüm ayrılmak üzere 1987 yılında kabul edilir. Aynı dönemde, fazla kazanamayan blues sanatçılarını destek olmak üzere “Rhythym and Blues” vakfının kurulması için 1.5 milyon dolar bağış yapar.

 

ABD Kongre Kütüphanesi, 2000 yılında Ahmet Ertegün’ü, yaşayan müzik efsanesi olarak dünyaya ilân eder. Ahmet Ertegün, Türk-Amerikan ilişkilerinin, başta kültürel alanda olmak üzere, her bakımdan gelişip, güçlenmesi için inanılmaz katkılarda bulunmuştur. Amerika’da büyük bir saygı duyulan bir sanat, kültür ve müzik adamı olarak, Türkiye’den ABD’ye gelen onlarca siyasetçiyi, iş insanını, yatırımcıyı, sanatçıyı ve müzisyeni Amerikalı muhataplarıyla bir araya getirmek için büyük gayret sarfetmiştir. ABD’nin en güzide üniversitelerinden Princeton ve Georgetown’da Türk araştırmaları kürsülerinin kurulması için maddi yardımda bulunmuştur. Üst düzey resmî heyetlerimizin ziyaretleri vesilesiyle verdiği özel yemek davetlerinden birçoğuna katılmış bir diplomat olarak, Ahmet Ertegün’ün hiçbir karşılık beklemeden yaptığı jestler minnetle anılır.

 

Ahmet Ertegün, Rolling Stones grubu için New York’taki Beacon Theater’da 29 Ekim 2006 tarihinde verilen, Başkan Bill Clinton’un da hazır bulunduğu bir konserin sahne arkasında düşerek, beton zemine başını vurmuş ve hastaneye kaldırılmıştır. 14 Kasım’da komaya giren, Ahmet Ertegün 14 Aralık 2006 tarihine kadar komada kalmış ve hayatını kaybetmiştir. Ahmet Ertegün’ün cenazesi, Türkiye’ye getirilerek, 18 Aralık 2006 tarihinde, babasının ve 1989 yılında kanser hastalığı yüzünden erken yaşta vefat eden kardeşi Nasuhi’nin mezarlarının bulunduğu Özbekler Tekkesi’ne defnedilmiştir.

 

Ülkemizin tanıtımına emsalsiz katkıları olan Ertegün ailesini minnetle yad ederiz.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort