Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Nurcan Gül
Köşe Yazarı
Nurcan Gül
 

Tasavvur ve bilinci ilemi ?

      ALEM  İNSAN TASAVVUR VE BİLİNCİ İLE Mİ VAR   Tüm  alem,  dünya,   dünya dışı  varlıklar,  farklı  alemler, galaksiler ve her ne olursa olsun  tüm bilim  dalları, ister atom, atom altı parçacıkları  olsun ister   klasik fizik tümü insan bilinci ve tasavvurundan ibarettir. Tüm alem   bilincin yani Zat ın ilminin, canlı formunun tasavvuru ile form  giyerek   görünür olur.   İlim, Levh-i  Mahfuzda hakikat,  görünüre çıkınca gerçeklik olur. Her canlı  formunun gerçekliği,  bir başka canlı  formunun gerçekliği  ile aynı  değildir. Çünkü  her canlı  formu  kendi alemini, kendi kabı  ve istidadınca tasavvur ile gerçekliğe yansıtır. Levh-i  Mahfuz da hakikat  olan ilim kendini gerçekliğe kabiliyete göre  yansıtır. Hakikat  yalın ve renksizdir ve kabiliyetlere göre gerçeklikte  form yani  suret  kazanır, tıpkı  su gibi  girdiği  kabın  şekline, rengine bürünür.  Dahada anlaşılır  hali  ile hakikati  yağmur  gibi  düşünecek olursak, yağmur yalın yağar,  ancak  tohum onu kendi kabiliyetince   gerçekliğine yansıtır. Yani  yağmur yağdığında acı biberi  biber,  çiçeği  çiçek  yapar.   Yalın  ve renksiz olan hakikat  suret   giyindiği  takdirde  artık  görünür olur. Görünür  olan da gören ile muhatap  olur. Haliyle gören ve görülen ilişkisi gerçekliğe ait  olup  gören  ile suret kazanır.  Örneğin jenaratörün sıfatı, yani,  bilinci, yani  bilgisi ile ürettiği  elektrik  enerjisi,   biçimsiz ve bir surete sahip  olmayıp, lamba kabiliyetinde ışık ile suret kazanır. Şayet  insan bilincinde ışık  bilgisi ve sureti  mevcut  olmasaydı vede tasavvur  yani  hayal  potansiyeline  sahip  olmasaydı  ne lamba nede elektik  enerjisi  lambada ışık olarak yansıyamazdı. Lambada ki  ışık gören ve görülen ilişkisi sonucudur. Burda gözlemcinin  önemi  devreye giriyor, yani  gözlemci yok  ise   gözlemlenende olmayacaktır.    Gözlemcinin  varlığı ile gözlemlenen şey  ve gözlemlenenin aldığı  sonuç  yani  suret  dolanıktır.  Yani  gözlemci   tasavvuru  ile gözlemleneni  suretlendirmesi, yani yorumlaması   gözlemlenenin   bilgisine ( istidadı ,sureti)  sahip  olmasından olup, kendi gerçekliği  nispetinde  yansıtır. Çünkü yorumlama bireye has olup her  formun  kendine has  gerçekliği vardır.  Aynı formda olan canlılar  mesela insanların  yorumlaması  mikron düzeyde farklıdır  diğerlerinden. Örneğin hepimizin gördüğü  kırmızı bire bir aynı değildir.   Hz. Ali’nin “Her insan kendi kainatı ile doğar, kendi kainatı  ile ölür”  sözü  bu konuya müthiş  bir  açıklık  getirir. İnsan da tüm isimlerin cem etmesi, halife olması hasebiyle insan en mükemmel  suretlendirendir.  İnsan olmadan bu alem dürülür ve üzerinde yaşayan diğer canlıların bilinci ve tasavvuruna kadar küçülür. Eğer dünya üzerinde, varlığı bilincinde ve tasavvurunda oluşturacak hiç bir canlı kalmaz ise  böyle bir dünya ve kainat dürülür yok olur.    Her ne yapılırsa,  tüm keşifler evrene dair dünyaya dair tüm keşifler,  evveli  sonrası tüm yeni  galaksi keşifleri, yıldızları  galaksileri keşfetseler bile      insan bilinc ve tasavvurundan bir milim bile ayrılmaz ve ayrılamazsınız. Ne yazık ki insanların geneli bunun hiç farkına varmadan ve kendini bilmeden, kendi bilinç ve tasavvurunda var olan bu alemi hep dışında ve dışarda   çaresizce bir arayış içinde yalpalanıp durur.    Kişi kendini bilme,  yolculuğuna çıktığında yani  bilincinin derinliklerine indikçe  dışarda algıladığı alemin  nesnel olmayıp  metafizik alan olduğunu keşfeder Dolayısıyla insan özünde metafizik bir varlıktır. İşte din  burda   insana   bu metafizik gerçekliğiyle, insanın   "kendisini bilmesinin’’ yol ve yöntemini  anlatır.   Alemde her şey insan tasavvurunda  var olmasından dolayı suret kazanır.

Tasavvur ve bilinci ilemi ?

 

 

 

ALEM  İNSAN TASAVVUR VE BİLİNCİ İLE Mİ VAR

 

Tüm  alem,  dünya,   dünya dışı  varlıklar,  farklı  alemler, galaksiler ve her ne olursa olsun  tüm bilim  dalları, ister atom, atom altı parçacıkları  olsun ister   klasik fizik tümü insan bilinci ve tasavvurundan ibarettir. Tüm alem   bilincin yani Zat ın ilminin, canlı formunun tasavvuru ile form  giyerek   görünür olur.

 

İlim, Levh-i  Mahfuzda hakikat,  görünüre çıkınca gerçeklik olur. Her canlı  formunun gerçekliği,  bir başka canlı  formunun gerçekliği  ile aynı  değildir. Çünkü  her canlı  formu  kendi alemini, kendi kabı  ve istidadınca tasavvur ile gerçekliğe yansıtır. Levh-i  Mahfuz da hakikat  olan ilim kendini gerçekliğe kabiliyete göre  yansıtır. Hakikat  yalın ve renksizdir ve kabiliyetlere göre gerçeklikte  form yani  suret  kazanır, tıpkı  su gibi  girdiği  kabın  şekline, rengine bürünür.  Dahada anlaşılır  hali  ile hakikati  yağmur  gibi  düşünecek olursak, yağmur yalın yağar,  ancak  tohum onu kendi kabiliyetince   gerçekliğine yansıtır. Yani  yağmur yağdığında acı biberi  biber,  çiçeği  çiçek  yapar.

 

Yalın  ve renksiz olan hakikat  suret   giyindiği  takdirde  artık  görünür olur. Görünür  olan da gören ile muhatap  olur. Haliyle gören ve görülen ilişkisi gerçekliğe ait  olup  gören  ile suret kazanır.  Örneğin jenaratörün sıfatı, yani,  bilinci, yani  bilgisi ile ürettiği  elektrik  enerjisi,   biçimsiz ve bir surete sahip  olmayıp, lamba kabiliyetinde ışık ile suret kazanır. Şayet  insan bilincinde ışık  bilgisi ve sureti  mevcut  olmasaydı vede tasavvur  yani  hayal  potansiyeline  sahip  olmasaydı  ne lamba nede elektik  enerjisi  lambada ışık olarak yansıyamazdı. Lambada ki  ışık gören ve görülen ilişkisi sonucudur. Burda gözlemcinin  önemi  devreye giriyor, yani  gözlemci yok  ise   gözlemlenende olmayacaktır. 

 

Gözlemcinin  varlığı ile gözlemlenen şey  ve gözlemlenenin aldığı  sonuç  yani  suret  dolanıktır.  Yani  gözlemci   tasavvuru  ile gözlemleneni  suretlendirmesi, yani yorumlaması   gözlemlenenin   bilgisine ( istidadı ,sureti)  sahip  olmasından olup, kendi gerçekliği  nispetinde  yansıtır. Çünkü yorumlama bireye has olup her  formun  kendine has  gerçekliği vardır.  Aynı formda olan canlılar  mesela insanların  yorumlaması  mikron düzeyde farklıdır  diğerlerinden. Örneğin hepimizin gördüğü  kırmızı bire bir aynı değildir.

 

Hz. Ali’nin “Her insan kendi kainatı ile doğar, kendi kainatı  ile ölür”  sözü  bu konuya müthiş  bir  açıklık  getirir. İnsan da tüm isimlerin cem etmesi, halife olması hasebiyle insan en mükemmel  suretlendirendir.  İnsan olmadan bu alem dürülür ve üzerinde yaşayan diğer canlıların bilinci ve tasavvuruna kadar küçülür. Eğer dünya üzerinde, varlığı bilincinde ve tasavvurunda oluşturacak hiç bir canlı kalmaz ise  böyle bir dünya ve kainat dürülür yok olur.

 

 Her ne yapılırsa,  tüm keşifler evrene dair dünyaya dair tüm keşifler,  evveli  sonrası tüm yeni  galaksi keşifleri, yıldızları  galaksileri keşfetseler bile      insan bilinc ve tasavvurundan bir milim bile ayrılmaz ve ayrılamazsınız. Ne yazık ki insanların geneli bunun hiç farkına varmadan ve kendini bilmeden, kendi bilinç ve tasavvurunda var olan bu alemi hep dışında ve dışarda   çaresizce bir arayış içinde yalpalanıp durur. 

 

Kişi kendini bilme,  yolculuğuna çıktığında yani  bilincinin derinliklerine indikçe  dışarda algıladığı alemin  nesnel olmayıp  metafizik alan olduğunu keşfeder Dolayısıyla insan özünde metafizik bir varlıktır. İşte din  burda   insana   bu metafizik gerçekliğiyle, insanın   "kendisini bilmesinin’’ yol ve yöntemini  anlatır.

 

Alemde her şey insan tasavvurunda  var olmasından dolayı suret kazanır.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort