Başlığa takılmayın.
O sadece dikkat çekmek için kullanılan bir vitrin etiketi. Başlığın açılımı aslında "Osmanlı Çocuğu".Hormonlu gururlanma adına bazı gerzeklerin sık sık gündeme getirdiği "Biz Osmanlı torunuyuz!.." efelenmesi var ya.. işte o.
Beyaz yatak çarşafına dolanarak "Kefenimizle yola çıktık" dımbırtısı. Görelim bakalım nasıl torunsun tosunum. Ne kadar gerçeksin?.. Ne kadar bilgilisin?..Ne kadar geçmişine, atalarına bağlısın?..
Altı asır hüküm süren hükümranlık döneminden bana sadece altı tane dedenin adını say bakalım. Altıdan vazgeçtim üç tanesinin adını say. Ondan da vazgeçtim bana sadece bir tane dedenin adını söyle dükkan senin.
Yalnız bir dakika.
Babanın babasını değil, annenin babasını soruyorum. Sonuçta o da dedendir. Baba tarafından dedelerinle müşerref olup, ana tarafındaki dedelerini tanımamak olur mu? Delikanlılığa, mertliğe, imana, aile bağlarına sığar mı? Hiç merak etmedin mi benim dedem hangi kilisenin papazı veya zangoçudur diye?.. Sen ne biçim Osmanlı torunusun zevzek yumuşak? Palyoçalığı bırakın artık odun kafalı gavatlar. İnsan olun. Bilgili olun. Komik olmayın.
1923 yılında Cumhuriyetimiz ilan edildiğinde nüfusumuz 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köylerde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. İki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiliydi. Verem, tifüs, tifo salgını vardı ama memlekette sadece 337 doktor bulunuyordu. Veremle boğuşan halk yemek için doğru dürüst ekmek bulamaz ve pek çoğu ahırda yatarken günümüzde Osmanlı hayranı dangalakların yere göğe sığdıramadığı padişah Abdülhamid’in 16 tane eşi vardı. Sarayda adeta kuş sütüyle besleniyordu.
Tayyip Erdoğan’ın dedemiz dediği Abdülmecid’in ise iki futbol takımı kadar yani tam 22 karısı vardı.Halk ineğine verecek saman bulamazken, padişahımız efendimiz sarayında gönlünce yaşıyordu.Memlekette okuyan insan yoktu. Türkiye'de sadece 23 lise vardı ve tüm okullarda 230 kız öğrenci eğitim görüyordu. Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların ise binde dördü okuma yazma biliyordu. Sanattan, bilimden, eğitimden tamamen uzak ortaçağ düzeyindeydik.
Osmanlı saltanat sülalesi, halk okuyup aydınlanmasın, hep cahil ve güçsüz kalsın diye matbaayı 200 yıl sonra İstanbul’a getirdi. Macar devşirme İbrahim Müteferrika ile matbuat hayatımız başladı ve 150 yıl boyunca sadece 417 kitap basıldı. Bu topraklara kitap gelene kadar, Avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış ve beş milyar adet satılmıştı.
Bugün bazı salakların ecdadımız diye övündüğüOsmanlı döneminde halkın açlık, sefalet, cehalet içinde ilkel hayat sürdüğünü, sadece saray eşrafının bir eli yağda bir eli balda yaşadığını nereden bilecek? Salak, cahil adam okumaz, tarihini bilmez, mantık kuramaz ama Osmanlı ile övünür, gurur duyar. ..
Sizi acaba gerçekten de "O.. Çocuğu musunuz?.."
Cahit Çataloğlu
Temmuz 2023