Trabzon nereye ?
Köyler mahalle oldu, yani Tonya’nın Kalınçam’ı, Çaykara’nın Ögene’si mahalle oldu dedim.
Giden, gören, yaşayanlar dışında köylere ne oldu merak eden oldu mu?
Ben diyeyim, neredeyse çoğu boşaldı. Ne tarım kaldı, ne hayvancılık.
Şimdi bu büyükşehir yasası ile Trabzon yeniden planlanıyor ya, yetkililere seslenelim.
“Planlar sadece kentleşmeyi yönlendirmek (fiziki alanlar) için yapılmazlar. Ayrıca, yatırımların etkin ve verimli kılınmaları, yatırım ve planlama süreçlerinin koordinasyonunun sağlanması için de yapılırlar.”
Gezmekle bitiremediğim şehir: Trabzon
Fotoğraf ve Doğa STK’ları ile çeşitli rotalarda kırk yıldır gezerim. Her rotada Trabzon’un küçük de olsa farklı kültürel özelliklerini anlamaya çalışırım.
E kolay gelsin bu planlama işini oturduğu yerden yapan bürokratlara, şehir plancılarına, mimarlara, haritacılara…
Geçenlerde Başbakan tarafından açıklanan Milli Tarım Politikası belgesinde Trabzon için önerilen (desteklenecek) tarım ürünü olarak “buğday vb” yer alıyor. Güler misin ağlar mısın?
Bu işi yapan arkadaşlar, velev ki Trabzonlu bile olsalar, şu soruların cevabına bilimsel cevaplar bulmaları gerekir:
Trabzonlular nasıl bir Trabzon’da yaşamak istiyor?
Trabzon niye göç veriyor?
Gidenlerin geri dönmesini nasıl bir Trabzon sağlayabilir?
Nasıl bir planlama Trabzon’u rekabetçi bir şehir yapar?
“Planlama yerine projeler”
Yine defalarca yazdım söyledim ama bu bir kültür meselesi elbette, bir yılda değiştiremeyeceğiz insanların bakış açısını. Herkes projeci olmuş. Her kademede her seviyede ağzını açan seçilmiş ya da atanmışlar, sürekli ürettikleri projeler ile şehirdeki yaşam koşullarının ilerletilmesinden söz etmeye devam ediyorlar. Siyasileri (seçilmişler) anlıyorum da, yetişmiş bürokratlara (atanmışlar) ne oluyor onu çözemiyorum.
Asıl olanın projelerin yaslanacağı planlar olması gerektiğini bu iyi atanmışlar söylemezler mi seçilmişlere?
Vizyon yok, ortak akıl yok, 10 yıl sonrasını düşünen yok. Varsa yoksa proje açıklama.
O zaman ben Büyükşehir planlama ekibine bir öneride bulunayım.
Katılımcı bir yöntemle hazırlanan “Marka Şehir Trabzon Çalıştayı Raporu”na,
Oradaki “Kentli hakları”na,
Bir bakarlarsa, sanırım ne demek istediğimi daha iyi anlarlar.
Seçilmişler, onlara yeterli danışmanlığı sağlayamayan atanmışlar ve maalesef siyasi kamplaşmadan payını almış STK’lar...
Herkes Trabzon’un gelecek tasavvurunu kendine göre belirlemesin. Para ve zaman kaybının yanı sıra, şehre verilen geri döndürülemez zararlara engel olamama, birlik olamamanın faturası inanın hepimize çıkıyor.
Sonuç yerine:
Vizyonu olmayan şehir odaklanamaz. Tesadüflere bağlı, rotasız gemi gibidir. Birileri gelir stad yapar (bu da bir vizonun parçası değil, projedir) ve halk geçici bir mutluluk yaşar. Sonrasını düşünmez halk. Doğru mu? Sormaz seçilmişe veya atanmışa “bunu buraya niye yaptın” diye. Doğru mu?
Bilim, akıl ise böyle bakmaz olaya.
Tamam, bilimin dili ile pratiğin (bizdeki jargon ile popülizmin) dili uyumlaştırılamaz ama en azından bir araya gelmeliler.
Atanmış, seçilmiş ya da STK’lar, kendilerine göre bir gelecek yerine ortak akıl ile bir gelecek tasavvuru yapmalıdırlar. Bu şehir için, istihdam için, yaşanabilir bir kent için, tarım için, hayvancılık için, turizm için, gençlerimiz için, gelecek için...
Geçenlerde İstanbul’da yaşayan oğlum anlattı. Çalıştığı bilişim şirketindeki stajer genç Urfalı, 13 çocuklu ailenin 7.çocuğu. Kendisi de Elazığ’da Üniversite okuyor. Şimdi İstanbul’da staj yapıyor. “Urfa’da staj yapacak yer yok, Elazığ’da da yok, mecburdum buraya gelmeye, şartlar çok zor burada staj için ama mecburdum” demiş. Plansız bir ülkenin hali işte. Çocuklarımızın çocukları da mecbur olacak mı sizce İstanbul’a?