Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Kemal ULUSOY
Köşe Yazarı
Kemal ULUSOY
 

tekbir yerine tedbir

    AĞUSTOS ayı bize neleri hatırlatıyor ? 1999 yılında 16 Ağustos'u 17 Ağustos'a bağlayan gece saat 03.02’de meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki depremin üzerinden 24 yıl geçti. Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın batı bölümünde meydana gelen deprem, 17 Ağustos 1999 Salı günü saat 03:01'de başladı ve 45 saniye sürdü. Merkez üssü Gölcük olan deprem, tüm Marmara Bölgesi'nde ve Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedildi. 2010 yılında yayımlanan Meclis araştırması raporuna göre 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti. 48 bin 901 kişi yaralandı. Ancak resmi olmayan kaynaklar, can kaybının 50 bin civarında olduğunu söylüyor. 5 bin 840 kişi ise hala kayıp. Yaklaşık 200 bin kişinin evsiz kaldığı, 66 bin 441 konut ve 10 bin 901 iş yerinin yıkıldığı depremden 16 milyona yakın kişi değişik düzeylerde etkilendi. 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 iş yerinde hasar tespit edildi.  İstanbul'da depremden en çok zarar gören yer Avcılar oldu. İlçede 270 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. 1823 konut ve 326 iş yerinin yıkıldı ya da ağır hasar aldı ve Depremin 1999 ekonomik maliyeti $ 12 ile 20 milyar bugünkü tahmini milli değeri $ 186 MİLYAR. 1939 Erzincan depremini geride bırakarak Türkiye'de en çok can kaybına yol açan 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremleri, 1999 Gölcük depreminin iki katı büyüklüğe ve enerji bakımından ise yaklaşık 2,8 katı güce sahip. Kahramanmaraş’ta 6 Şubat 2023’te saat 04.17’de meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki deprem, Açıklanan resmi verilere göre en az 50 bin insanın hayatını kaybettiği söylense de uzmanlar ölüm sayısının 300-350 bin civarında olduğunu söylüyor. Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yayımlanan rapora göre depremlerin Türkiye ekonomisine toplam maliyeti yaklaşık 104 milyar dolar + gelecek 10 yıllık, bölgedeki üretim kaybı tahmini $ 220 MİLYAR 24 yılda değişen bir şey yok. 17 Ağustos 1999 depreminde bölgede yardım faaliyetleri yürüten ve 6 Şubat 2023 depremlerinde DEVLET YOKLUĞUNU hissettiren AYNI hatalar tekrarlandı. Gölcük depremi sonrası atılan doğru adımlar ise ne yazık ki kısa süreli oldu. Ders ve önlem alınmamasının faturası 6 Şubat’ta 11 ilimize çıktı. Kahramanmaraş merkezli 7.8 ve 7.5 büyüklüğündeki depremler ve sonrasında yaşanan süreç, unutulan deprem gerçeğini acı bir şekilde hatırlattı. Uzmanların “Deprem öldürmez bina öldürür” uyarısı bir kez daha gündeme gelirken gözler beklenen Büyük Marmara depremine çevrildi. Peki 17 Ağustos’ta ve sonrasında neler yaşandı, 6 Şubat’a nasıl gelindi? Neler eksik, neler yanlış yapıldı? Hangi önlemler alınmalı? idi 21 yıllık devlet yönetimi maalesef acizce BİLEMEDİ. 1912 yılındaki Şarköy depremi sonrası 1999’daki Gölcük depreminin Marmara’nın ortasında bir sismik boşluk yarattı “Bu oluşan boşlukta deprem bir ihtimal değil, zorunluluktur” Bu kapsamda hem Marmara’da hem de Düzce’de deprem uyarısı yapıldığı halde uzmanlar dinlenmedi. Maalesef tamamen AKIL VE AHLAK YOKSUNU İMAR AFFI UCUBESİ talan özürüyle, daha önce yapılan hatalar tekrarlandı. Oysa Ecevit Hükümeti’nin deprem sonrası doğru adımlar attmıştı “Deprem sonrası Kanun Hükmünde Kararname ile Ulusal Deprem Konseyi kuruldu. Alanında uzman kişilerden oluşan bu ekip, 3-5 yıl çalıştı. Hem farkındalık oluşturdu hem de çeşitli önerilerde bulundu. Ancak bu konsey, işlevini yitirdiği için tasfiye edilen birimler kapsamında 6 Ocak 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan genelge ile halka haber bile verilmeden lağvedildi. Bundan sonrası için ne yapmalı ? diye değerlendirme yaparsak "Milletin umursamadığını hükümet de ciddiye almaz, umursamaz. Önce yurttaşların bu konuda duyarlı olup depremi kendi gündeminde tutmalı. Düşünün, halk deprem konusunda siyasileri uyardı mı, seçim döneminde bu konuda pankartlar açtı mı, yapılan anketlerde depremle ilgili kaygısını dile getirdi mi? Maalesef hayır. Öte yandan yaşananları “Her şeyi yaptık ama deprem büyüktü ile açıklamaya kalkarsanız bu inandırıcı olmaz. Japonya ve Şili’de sürekli büyük depremler oluyor, tesadüfen 3-5 kişi ölüyor. Dolayısıyle: 6 Şubat’ta yaşananlar bize gösteriyor ki; uzmanların uyarısını kimse duymamış, duyan umursamamış, yapılanlar da yanlış ya da eksik yapılmış. Fay hattı, kötü zemin ve kötü yapı olunca sonuçlar kötü oluyor, bunun olmaması için de sağlam zemin, iyi mühendislik ve iyi yapının bir araya gelmesi gerekiyor." Aksi halde “EKONOMİK VE SİYASİ BAĞIMSIZLIK YİTİRİLİR” gerçeğiyle Kentsel dönüşüm, MMALESEF diniDAR karacahil yobaz yöneticilerle müteahhitlik projesi olarak algılandı, zayıf yerleri güçlendirmek yerine rantsal dönüşümle lüks yerlere öncelik verildi. İstanbul’da nüfus yoğunluğunu artıracak hiçbir çözüme katılmıyorum. Nüfusa fazlasıyla doymuş bir şehirde yeni konutlar demek, yeni yıkım ve ölümler demek. Bu yüzden öncelikle İstanbul’da imar ve iskan, özel durumlar dışında yasaklanmalı. Yalnızca deprem riski açısından değil, iklim krizi açısından da bu önlem alınmak zorunda.   Bu işin şakası yok, deprem en büyük ekonomik felaket. Türkiye’yi İstanbul’un beslediği yerde Büyük Marmara Depremi ile Türkiye dizüstü çöker. Ekonomik ve hatta siyasi bağımsızlığını kaybeder. Yapılması gerekenleri 6 başlıkta topluyorum ben: 1- Yerleşim alanları tamamen o bölgeye özel mikro bilgilendirme verileri ışığında yapılanacak. Cumhurbaşkanına, belediye başkanına ya da valiye göre şekillenmeyecek. Uygun olmayan yere çivi bile çakılamayacak. Deprem bölgelerinde yönetim özel bilgi ve birikim ister. Özel eğitim almadan vali, kaymakam, belediye başkanı olunamayacak. Deprem azgınlıktan oldu diyenle nasıl depreme hazırlanılacak? 2- Halk bilinçli olacak. Eğer halk denetleyici olmazsa imar barışı da yapılır, bunu yapanlar da omuzlara alınır.  3- Altyapı. Yol, viyadük, kanalizasyon, içme suyu şebekesi gibi unsurlarda eksiklikler tespit edilip güçlendirilecek. Örneğin ben yalnızca bir asistanla tüm İstanbul’un içme suyu şebekesini inceledim. Güçlendirilmesi gereken yerleri tespit ettik. Eğer para bulunursa İSKİ bu işlemi yapacak. 4- Yapı stoku. Yeni konutlar yeni nüfus demek. Seçilen rezerv bölgelere yeni konutlar yerine geçici prefabrik konutlar yapılmalı. Bu konutlar yıkılacak binalarda yaşayanlar için geçici olarak tahsis edilmeli. Bu insanlardan da o evrede kira alınmamalı. Sonra da o insanları yeniden evlerine yerleştirmeli. Aksi halde sen bu insanlara “Evinden bir an önce çık, al sana 3 bin lira da kira payı” dersen, o insanlar da “Öyle öleceğime kendi evimde öleyim” der. 5- Ekosistem ve çevre. 6 Şubat depremleri sonrası ortaya çıkan yaklaşık yüz milyon ton göçük malzemesi içinde her türlü zehirli madde var. Bu maddeler yağmurla suya, toprağa, havaya ve gıda döngüsü ile soframıza geliyor. Moloz dökme işlemleri uluslararası yöntemlere uygun biçimde yapılmalı. Rastgele bir yerlere dökülmemeli. Aksi halde bugün depremde 50 bin kişi öldüyse 30 yıl sonra 150 bin kişi ölür. 6. Ekonomi. Depremde yıkım yaşayan bölgenin esnafı ‘Anadolu Kaplanı’ olarak nitelendirilirdi. Her şeylerini kaybettiler. Dolaylı olarak bunun bedelini tüm Türkiye ödüyor. Bir de beklenen deprem sonrası Marmara’yı düşünün. Tüm Türkiye kitlenir. Anadolu’yu İstanbul’un beslediği yerde vakit kaybetmeden ekonomiyi teşvikle Anadolu’ya göndermek, oraya yaymak gerekiyor. Ne istedilerde vermedik dedikleri eski ortak FETÖ ile etkisiz hale getirilen ‘TSK’ olmadan AFAD YETERSİZ’ haldedir. Hatırlarsak 1999 depreminde: Saat 03.02’deki depremin ardından Kocaeli'de 15. Kolordu Komutanlığı saat 03.20'de, Sakarya bölgesinden 1. Tugay Komutanlığı saat 03.20'de ve İstanbul'da 3. Kolordu Komutanlığı saat 03.30'da harekete geçti. Sabah 05.00'te “Tabii Afet Koordinasyon ve Değerlendirme Merkezi” kuruldu. Bu kapsamda yalnızca Kara Kuvvetleri bünyesinde 15 general, 1392 subay, 1896 astsubay ve 33 bin 199 erbaş ve er görev yaptı. Yaralılar bölgeden çıkarılmaya başlandı. O gün 270 saat uçuş yapıldı. İki bin yaralı tahliye edildi. Bölgedeki görevli birliklere destek olarak bir tugay, iki sahra hizmet bölüğü, iki seyyar cerrahi hastane deprem bölgesine gönderildi. Askeri helikopterler, 41 doktor, 24 hemşire ve 7 sağlık astsubayını o gün bölgeye taşıdı. 480 büyük çadır, 4 seyyar fırın, 4 seyyar mutfak, 22 su tankeri, 7 jeneratör, 2 bin 900 battaniye, 40 bin ekmek, köpek timi, kan, plazma ve serum deprem bölgesine o gün gönderildi. İstanbul bölgesindeki hücumbot ve sahil güvenlik botları da Gölcük bölgesinden İstanbul'a yaralıları taşıma görevine katıldı ve "Donanma Ana Üssü olan Gölcük'ten bazı birliklerin geçici konuş yerleri yeniden planlanıp gereği yapıldı, TSK deprem sonrasında da yaşananlardan ders alarak binalarını güçlendirdi, buna sürekli bütçe ayırdı. Bazı birliklerin yerini değiştirdi. Ancak diğer kurumların aynı duyarlılığı göstermediğini 6 Şubat depremlerinde üzülerek gördük. Depremlere müdahalede AFAD'ın TSK desteği olmadan yetersiz kaldığını 6 Şubat depremlerinde Türkiye olarak gözlemledik. TSK her nedense hem sahaya geç hem az çıktılar hem de etkileri sınırlı kaldı. Bunda, tıpkı Londrada daireler alan sözde müslüman HIYANET işleri başkanı gibi, yüzme havuzlu villasının kirası vede 17 ayrı yerden aldığı maaşla ün salmış Kızılay başkanı gibi TSK’nin afet müdahale görevlerinin AFAD'a devredilmiş olması, dolayısı ile bu konuda eğitim ve malzeme hazırlık durumunun değişti. Oysa İLLAKİ şart “AFET GÖREV YERİ EMRİ” ile Önceden erlere afete müdahale eğitimi veriliyordu. Yeniden bu eğitim verilmeli. Bu eğitim sonrası terhis olan askerler de kriz anlarında AFAD bünyesine dahil edilmeli. Seferberlik görev emri gibi “afet görev yeri” olmalı. Gölcük depremde Atatürk Havalimanı çok kritik bir rol üstlendi. Yurtdışından gelen her türlü yardım orada toplanıp deprem bölgesine sevk edildi. Bugün bu havalimanı yıkılmaya çalışılıyor. Adeta kendi lojistik merkezimizi kendi elimizle imha ediyoruz. Büyük Marmara Depremi’nde Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı afet merkezine yakınlıkları ile afet lojistiği de merkezi üs olarak yeniden düşünülmelidir. 6 Şubat depremlerinde sonra, beklenen Büyük Marmara Depremi'nin bu hazırlık durumu ile yaşandığı taktirde, Türkiye için altından kalkılamayacak korkunç bir beka sorunu yaratacağı nihayet anlaşılmış görünüyor. Gölcük depreminden hemen sonra sıranın Marmara depreminde olacağı belli olmuşken alınan tedbirlerin, önceliklerin ve kaynak yetersizliğinin ve çok değerli zamanın kaybetmiş olmasının olası deprem maliyetini kestirmek çok zor. Şimdi, İstanbul'un 5 yılda depreme hazır hâle getirileceği söylenmeye başlandı. Bu dev beka sorununa, yine bina yenileme ile bakılması büyük hata olur. Çünkü Büyük Marmara Depremine hazırlık, tüm ayrıntıları ile ve âdeta seferberlik hazırlığı gibi ele alınmalıdır. Geçmiş deprem ve afetlerde İstanbul yardım ve desteğin çıkış merkezi olmuşken, Büyük Marmara Depreminde gelecek yardımların kabul merkezi olacaktır. Hala acizlik içinde UTANMADAN ve haysiyetsizce bir suçlu ‘6 ŞUBAT’TA MUHATAP BULUNAMADI’ işin ne denli tehlikeli boyutta olduğunu kanıtlar nitelikte.  Hatırlayalım: 1996 yılında Nasuh Mahruki önderliğinde kurulan Arama Kurtarma Derneği AKUT, Gölcük depremindeki aktif pozisyonu ile bir anda halkın sevgilisi oldu. Dernek afetlerde etkin rol oynamasıyla birlikte toplum nezdinde arama kurtarma farkındalığı da yarattı. Ancak Nasuh Mahruki’nin Cumhuriyet kazanımları konusundaki tavrı, siyasi iktidarın Mahruki üzerinden AKUT’u hedef almasına yol açtı. Mahruki’nin istifaya giden süreci sonrasında AKUT da doğal yapısından uzaklaşarak siyasi iktidarın istediği biçimde bir yapıya dönüştü. Halen AKUT Vakfı başkanlığına devam eden Nasuh Mahruki, 17 Ağustos’tan 6 Şubat’a yapılanları, yapılmayanları ve yapılması gerekenleri şu şekilde yorumlamıştı "KIZILAY BÖLGEYE GEÇ GELDİ" ve Deprem bölgesine yardıma akın akın insanlar da geliyordu. İnsanları otobüsten iner inmez yönlendirmeye başladık. Bizim ekibin uzmanları kırmızı tişörtlüydü. Her kırmızı tişörtlüyü bir ekibin başına koyuyorduk. Teyitli ihbar adreslerine yönlendiriyorduk. 43’ü Gölcük’te olmak üzere 220 kişiyi enkazdan kurtardık. Kızılay’ın bölgeye geç gelmesi tepki çekince insanlar iyice bize yöneldi. TSK afet koordinasyonu yönettiği için askerler ilk andan itibaren sahadaydı. O yüzden 6 Şubat’taki gibi emniyet ve yardım sorunu yaşanmadı. Trafik sorunu vardı o da gönüllüler yardımıyla çözüldü. Genç çocuklar hiçbir yerden direktif almadan yolun bir şeridini yalnızca yardım araçlarının geçmesi için kapattılar. İlk anda lojistiği sağlasak da sonrasında bize ulaşanları Gölcük’te Donanma’ya teslim ettik. Atatürk Havalimanı’ndan gelenlerin bölgeye sevk edilmesine yardımcı olduk. 17 Ağustos’taki çalışma, birçok gruba ilham oldu, arama kurtarma ekipleri kuruldu. Biz bir yerden sonra üye alamaz duruma geldik. Sonra bizler de ülkedeki siyasi dönüşümden payımızı aldık. Maalesef 21 yıldır hep AYNI benzer özürlerle ‘AKePe yönetimi SINIFTA KALINDI’ veAfetle mücadeledeki planlama değişikliği ile de Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketinde sınıfta kalındı. 1959’dan beri TSK’de olan afet sorumluluğu TSK’den alındı. 6 Şubat’ta insanlar muhatap olacakları bir yetkili bulamadı. Kendi ülkesinden 6-8 saatte gelen ekipler koordine edilemediğinden bölgeye sevk edilemedi. Üstelik deprem sonrası en kritik süreç ilk 24-48 saatken… Kara Kuvvetleri armasında ŞEREFLE taşınan ‘Kuruluş tarihi MÖ 283’’ dünyanın EN ESKİ – köklü ordusu TSK’de EMASYA planı ve DAFYAR birlikleri vardı. Birlikler haftada bir gün doğal afet eğitimi alıyordu. Afet dediğin şey zaten normal insanların başa çıkamayacağı kapasite aşımı durumdur. Dünyanın her yerindede afetle mücadelede gerekli olan insan gücü ve disiplin ihtiyacı askerle karşılanır. Neler yapılmalı denirse "ANADOLU'DA CAZİBE MERKEZLERİ YARATILMALI" ve şayet Devlet Planlama Teşkilatı yok edilmeseydi, AKePe hiçbir şeye dokunmasa bile süreç daha sağlıklı yürürdü. Türkiye’nin 1999’da 250 arama kurtarma personeli vardı, 2023’te 25 bin. Ancak 1999’da çok daha fazla organizeydi. O yüzden gelinen noktada Büyük Marmara Depremi beklenirken afet yönetiminde TSK yeniden aktif olmalı. İstanbul nüfusu 99 depreminde yaklaşık 10 milyondu ve o zaman bile fazlasıydı şimdi neredeyse 20 milyon. DangalAKPudracı çağdışı YOBAZ zihniyet aksine, Anadolu’da cazibe merkezleri kurularak İstanbul’un nüfusu azaltılmalı. Sığınmacılar ülkelerine yollanmalı. Demiryolları ile bu plan desteklenmeli. İmar barışından vazgeçilmeli. Depreme ilişkin denetimleri kamu adına TMMOB’a bağlı kurumlar denetlemeli ve ‘’Sivil oluşumlarda da dini yapılanmalar çok aktif. Bununla mücadele edilmeli. Tekbir getirerek arama kurtarma yapamazsın” şeklinde katı kurallar gelmeli. Bir ülkeyi bilim yerine illada din der bir avuç allah taciri deyyüslerle batırabilirsiniz.    

tekbir yerine tedbir

 

 

AĞUSTOS ayı bize neleri hatırlatıyor ?

1999 yılında 16 Ağustos'u 17 Ağustos'a bağlayan gece saat 03.02’de meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki depremin üzerinden 24 yıl geçti. Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın batı bölümünde meydana gelen deprem, 17 Ağustos 1999 Salı günü saat 03:01'de başladı ve 45 saniye sürdü.

Merkez üssü Gölcük olan deprem, tüm Marmara Bölgesi'nde ve Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedildi. 2010 yılında yayımlanan Meclis araştırması raporuna göre 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti. 48 bin 901 kişi yaralandı. Ancak resmi olmayan kaynaklar, can kaybının 50 bin civarında olduğunu söylüyor. 5 bin 840 kişi ise hala kayıp.

Yaklaşık 200 bin kişinin evsiz kaldığı, 66 bin 441 konut ve 10 bin 901 iş yerinin yıkıldığı depremden 16 milyona yakın kişi değişik düzeylerde etkilendi. 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 iş yerinde hasar tespit edildi.  İstanbul'da depremden en çok zarar gören yer Avcılar oldu. İlçede 270 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. 1823 konut ve 326 iş yerinin yıkıldı ya da ağır hasar aldı ve Depremin 1999 ekonomik maliyeti $ 12 ile 20 milyar bugünkü tahmini milli değeri $ 186 MİLYAR.

1939 Erzincan depremini geride bırakarak Türkiye'de en çok can kaybına yol açan 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremleri, 1999 Gölcük depreminin iki katı büyüklüğe ve enerji bakımından ise yaklaşık 2,8 katı güce sahip.

Kahramanmaraş’ta 6 Şubat 2023’te saat 04.17’de meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki deprem, Açıklanan resmi verilere göre en az 50 bin insanın hayatını kaybettiği söylense de uzmanlar ölüm sayısının 300-350 bin civarında olduğunu söylüyor.

Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yayımlanan rapora göre depremlerin Türkiye ekonomisine toplam maliyeti yaklaşık 104 milyar dolar + gelecek 10 yıllık, bölgedeki üretim kaybı tahmini $ 220 MİLYAR

24 yılda değişen bir şey yok. 17 Ağustos 1999 depreminde bölgede yardım faaliyetleri yürüten ve 6 Şubat 2023 depremlerinde DEVLET YOKLUĞUNU hissettiren AYNI hatalar tekrarlandı. Gölcük depremi sonrası atılan doğru adımlar ise ne yazık ki kısa süreli oldu. Ders ve önlem alınmamasının faturası 6 Şubat’ta 11 ilimize çıktı. Kahramanmaraş merkezli 7.8 ve 7.5 büyüklüğündeki depremler ve sonrasında yaşanan süreç, unutulan deprem gerçeğini acı bir şekilde hatırlattı. Uzmanların “Deprem öldürmez bina öldürür” uyarısı bir kez daha gündeme gelirken gözler beklenen Büyük Marmara depremine çevrildi. Peki 17 Ağustos’ta ve sonrasında neler yaşandı, 6 Şubat’a nasıl gelindi? Neler eksik, neler yanlış yapıldı? Hangi önlemler alınmalı? idi 21 yıllık devlet yönetimi maalesef acizce BİLEMEDİ.

1912 yılındaki Şarköy depremi sonrası 1999’daki Gölcük depreminin Marmara’nın ortasında bir sismik boşluk yarattı “Bu oluşan boşlukta deprem bir ihtimal değil, zorunluluktur” Bu kapsamda hem Marmara’da hem de Düzce’de deprem uyarısı yapıldığı halde uzmanlar dinlenmedi.

Maalesef tamamen AKIL VE AHLAK YOKSUNU İMAR AFFI UCUBESİ talan özürüyle, daha önce yapılan hatalar tekrarlandı. Oysa Ecevit Hükümeti’nin deprem sonrası doğru adımlar attmıştı “Deprem sonrası Kanun Hükmünde Kararname ile Ulusal Deprem Konseyi kuruldu. Alanında uzman kişilerden oluşan bu ekip, 3-5 yıl çalıştı. Hem farkındalık oluşturdu hem de çeşitli önerilerde bulundu. Ancak bu konsey, işlevini yitirdiği için tasfiye edilen birimler kapsamında 6 Ocak 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan genelge ile halka haber bile verilmeden lağvedildi.

Bundan sonrası için ne yapmalı ? diye değerlendirme yaparsak "Milletin umursamadığını hükümet de ciddiye almaz, umursamaz. Önce yurttaşların bu konuda duyarlı olup depremi kendi gündeminde tutmalı. Düşünün, halk deprem konusunda siyasileri uyardı mı, seçim döneminde bu konuda pankartlar açtı mı, yapılan anketlerde depremle ilgili kaygısını dile getirdi mi? Maalesef hayır. Öte yandan yaşananları “Her şeyi yaptık ama deprem büyüktü ile açıklamaya kalkarsanız bu inandırıcı olmaz. Japonya ve Şili’de sürekli büyük depremler oluyor, tesadüfen 3-5 kişi ölüyor. Dolayısıyle: 6 Şubat’ta yaşananlar bize gösteriyor ki; uzmanların uyarısını kimse duymamış, duyan umursamamış, yapılanlar da yanlış ya da eksik yapılmış. Fay hattı, kötü zemin ve kötü yapı olunca sonuçlar kötü oluyor, bunun olmaması için de sağlam zemin, iyi mühendislik ve iyi yapının bir araya gelmesi gerekiyor."

Aksi halde “EKONOMİK VE SİYASİ BAĞIMSIZLIK YİTİRİLİR” gerçeğiyle Kentsel dönüşüm, MMALESEF diniDAR karacahil yobaz yöneticilerle müteahhitlik projesi olarak algılandı, zayıf yerleri güçlendirmek yerine rantsal dönüşümle lüks yerlere öncelik verildi. İstanbul’da nüfus yoğunluğunu artıracak hiçbir çözüme katılmıyorum. Nüfusa fazlasıyla doymuş bir şehirde yeni konutlar demek, yeni yıkım ve ölümler demek. Bu yüzden öncelikle İstanbul’da imar ve iskan, özel durumlar dışında yasaklanmalı. Yalnızca deprem riski açısından değil, iklim krizi açısından da bu önlem alınmak zorunda.

 

Bu işin şakası yok, deprem en büyük ekonomik felaket. Türkiye’yi İstanbul’un beslediği yerde Büyük Marmara Depremi ile Türkiye dizüstü çöker. Ekonomik ve hatta siyasi bağımsızlığını kaybeder. Yapılması gerekenleri 6 başlıkta topluyorum ben:

1- Yerleşim alanları tamamen o bölgeye özel mikro bilgilendirme verileri ışığında yapılanacak. Cumhurbaşkanına, belediye başkanına ya da valiye göre şekillenmeyecek. Uygun olmayan yere çivi bile çakılamayacak. Deprem bölgelerinde yönetim özel bilgi ve birikim ister. Özel eğitim almadan vali, kaymakam, belediye başkanı olunamayacak. Deprem azgınlıktan oldu diyenle nasıl depreme hazırlanılacak?

2- Halk bilinçli olacak. Eğer halk denetleyici olmazsa imar barışı da yapılır, bunu yapanlar da omuzlara alınır. 

3- Altyapı. Yol, viyadük, kanalizasyon, içme suyu şebekesi gibi unsurlarda eksiklikler tespit edilip güçlendirilecek. Örneğin ben yalnızca bir asistanla tüm İstanbul’un içme suyu şebekesini inceledim. Güçlendirilmesi gereken yerleri tespit ettik. Eğer para bulunursa İSKİ bu işlemi yapacak.

4- Yapı stoku. Yeni konutlar yeni nüfus demek. Seçilen rezerv bölgelere yeni konutlar yerine geçici prefabrik konutlar yapılmalı. Bu konutlar yıkılacak binalarda yaşayanlar için geçici olarak tahsis edilmeli. Bu insanlardan da o evrede kira alınmamalı. Sonra da o insanları yeniden evlerine yerleştirmeli. Aksi halde sen bu insanlara “Evinden bir an önce çık, al sana 3 bin lira da kira payı” dersen, o insanlar da “Öyle öleceğime kendi evimde öleyim” der.

5- Ekosistem ve çevre. 6 Şubat depremleri sonrası ortaya çıkan yaklaşık yüz milyon ton göçük malzemesi içinde her türlü zehirli madde var. Bu maddeler yağmurla suya, toprağa, havaya ve gıda döngüsü ile soframıza geliyor. Moloz dökme işlemleri uluslararası yöntemlere uygun biçimde yapılmalı. Rastgele bir yerlere dökülmemeli. Aksi halde bugün depremde 50 bin kişi öldüyse 30 yıl sonra 150 bin kişi ölür.

6. Ekonomi. Depremde yıkım yaşayan bölgenin esnafı ‘Anadolu Kaplanı’ olarak nitelendirilirdi. Her şeylerini kaybettiler. Dolaylı olarak bunun bedelini tüm Türkiye ödüyor. Bir de beklenen deprem sonrası Marmara’yı düşünün. Tüm Türkiye kitlenir. Anadolu’yu İstanbul’un beslediği yerde vakit kaybetmeden ekonomiyi teşvikle Anadolu’ya göndermek, oraya yaymak gerekiyor.

Ne istedilerde vermedik dedikleri eski ortak FETÖ ile etkisiz hale getirilen ‘TSK’ olmadan AFAD YETERSİZ’ haldedir. Hatırlarsak 1999 depreminde: Saat 03.02’deki depremin ardından Kocaeli'de 15. Kolordu Komutanlığı saat 03.20'de, Sakarya bölgesinden 1. Tugay Komutanlığı saat 03.20'de ve İstanbul'da 3. Kolordu Komutanlığı saat 03.30'da harekete geçti. Sabah 05.00'te “Tabii Afet Koordinasyon ve Değerlendirme Merkezi” kuruldu. Bu kapsamda yalnızca Kara Kuvvetleri bünyesinde 15 general, 1392 subay, 1896 astsubay ve 33 bin 199 erbaş ve er görev yaptı.

Yaralılar bölgeden çıkarılmaya başlandı. O gün 270 saat uçuş yapıldı. İki bin yaralı tahliye edildi. Bölgedeki görevli birliklere destek olarak bir tugay, iki sahra hizmet bölüğü, iki seyyar cerrahi hastane deprem bölgesine gönderildi. Askeri helikopterler, 41 doktor, 24 hemşire ve 7 sağlık astsubayını o gün bölgeye taşıdı. 480 büyük çadır, 4 seyyar fırın, 4 seyyar mutfak, 22 su tankeri, 7 jeneratör, 2 bin 900 battaniye, 40 bin ekmek, köpek timi, kan, plazma ve serum deprem bölgesine o gün gönderildi. İstanbul bölgesindeki hücumbot ve sahil güvenlik botları da Gölcük bölgesinden İstanbul'a yaralıları taşıma görevine katıldı ve "Donanma Ana Üssü olan Gölcük'ten bazı birliklerin geçici konuş yerleri yeniden planlanıp gereği yapıldı, TSK deprem sonrasında da yaşananlardan ders alarak binalarını güçlendirdi, buna sürekli bütçe ayırdı. Bazı birliklerin yerini değiştirdi. Ancak diğer kurumların aynı duyarlılığı göstermediğini 6 Şubat depremlerinde üzülerek gördük.

Depremlere müdahalede AFAD'ın TSK desteği olmadan yetersiz kaldığını 6 Şubat depremlerinde Türkiye olarak gözlemledik. TSK her nedense hem sahaya geç hem az çıktılar hem de etkileri sınırlı kaldı. Bunda, tıpkı Londrada daireler alan sözde müslüman HIYANET işleri başkanı gibi, yüzme havuzlu villasının kirası vede 17 ayrı yerden aldığı maaşla ün salmış Kızılay başkanı gibi TSK’nin afet müdahale görevlerinin AFAD'a devredilmiş olması, dolayısı ile bu konuda eğitim ve malzeme hazırlık durumunun değişti.

Oysa İLLAKİ şart “AFET GÖREV YERİ EMRİ” ile Önceden erlere afete müdahale eğitimi veriliyordu. Yeniden bu eğitim verilmeli. Bu eğitim sonrası terhis olan askerler de kriz anlarında AFAD bünyesine dahil edilmeli. Seferberlik görev emri gibi “afet görev yeri” olmalı. Gölcük depremde Atatürk Havalimanı çok kritik bir rol üstlendi. Yurtdışından gelen her türlü yardım orada toplanıp deprem bölgesine sevk edildi. Bugün bu havalimanı yıkılmaya çalışılıyor. Adeta kendi lojistik merkezimizi kendi elimizle imha ediyoruz. Büyük Marmara Depremi’nde Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı afet merkezine yakınlıkları ile afet lojistiği de merkezi üs olarak yeniden düşünülmelidir.

6 Şubat depremlerinde sonra, beklenen Büyük Marmara Depremi'nin bu hazırlık durumu ile yaşandığı taktirde, Türkiye için altından kalkılamayacak korkunç bir beka sorunu yaratacağı nihayet anlaşılmış görünüyor. Gölcük depreminden hemen sonra sıranın Marmara depreminde olacağı belli olmuşken alınan tedbirlerin, önceliklerin ve kaynak yetersizliğinin ve çok değerli zamanın kaybetmiş olmasının olası deprem maliyetini kestirmek çok zor.

Şimdi, İstanbul'un 5 yılda depreme hazır hâle getirileceği söylenmeye başlandı. Bu dev beka sorununa, yine bina yenileme ile bakılması büyük hata olur. Çünkü Büyük Marmara Depremine hazırlık, tüm ayrıntıları ile ve âdeta seferberlik hazırlığı gibi ele alınmalıdır. Geçmiş deprem ve afetlerde İstanbul yardım ve desteğin çıkış merkezi olmuşken, Büyük Marmara Depreminde gelecek yardımların kabul merkezi olacaktır.

Hala acizlik içinde UTANMADAN ve haysiyetsizce bir suçlu ‘6 ŞUBAT’TA MUHATAP BULUNAMADI’ işin ne denli tehlikeli boyutta olduğunu kanıtlar nitelikte.  Hatırlayalım: 1996 yılında Nasuh Mahruki önderliğinde kurulan Arama Kurtarma Derneği AKUT, Gölcük depremindeki aktif pozisyonu ile bir anda halkın sevgilisi oldu. Dernek afetlerde etkin rol oynamasıyla birlikte toplum nezdinde arama kurtarma farkındalığı da yarattı. Ancak Nasuh Mahruki’nin Cumhuriyet kazanımları konusundaki tavrı, siyasi iktidarın Mahruki üzerinden AKUT’u hedef almasına yol açtı. Mahruki’nin istifaya giden süreci sonrasında AKUT da doğal yapısından uzaklaşarak siyasi iktidarın istediği biçimde bir yapıya dönüştü. Halen AKUT Vakfı başkanlığına devam eden Nasuh Mahruki, 17 Ağustos’tan 6 Şubat’a yapılanları, yapılmayanları ve yapılması gerekenleri şu şekilde yorumlamıştı "KIZILAY BÖLGEYE GEÇ GELDİ" ve Deprem bölgesine yardıma akın akın insanlar da geliyordu. İnsanları otobüsten iner inmez yönlendirmeye başladık. Bizim ekibin uzmanları kırmızı tişörtlüydü. Her kırmızı tişörtlüyü bir ekibin başına koyuyorduk. Teyitli ihbar adreslerine yönlendiriyorduk. 43’ü Gölcük’te olmak üzere 220 kişiyi enkazdan kurtardık. Kızılay’ın bölgeye geç gelmesi tepki çekince insanlar iyice bize yöneldi.

TSK afet koordinasyonu yönettiği için askerler ilk andan itibaren sahadaydı. O yüzden 6 Şubat’taki gibi emniyet ve yardım sorunu yaşanmadı. Trafik sorunu vardı o da gönüllüler yardımıyla çözüldü. Genç çocuklar hiçbir yerden direktif almadan yolun bir şeridini yalnızca yardım araçlarının geçmesi için kapattılar. İlk anda lojistiği sağlasak da sonrasında bize ulaşanları Gölcük’te Donanma’ya teslim ettik. Atatürk Havalimanı’ndan gelenlerin bölgeye sevk edilmesine yardımcı olduk. 17 Ağustos’taki çalışma, birçok gruba ilham oldu, arama kurtarma ekipleri kuruldu. Biz bir yerden sonra üye alamaz duruma geldik. Sonra bizler de ülkedeki siyasi dönüşümden payımızı aldık.

Maalesef 21 yıldır hep AYNI benzer özürlerle ‘AKePe yönetimi SINIFTA KALINDI’ veAfetle mücadeledeki planlama değişikliği ile de Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketinde sınıfta kalındı. 1959’dan beri TSK’de olan afet sorumluluğu TSK’den alındı. 6 Şubat’ta insanlar muhatap olacakları bir yetkili bulamadı. Kendi ülkesinden 6-8 saatte gelen ekipler koordine edilemediğinden bölgeye sevk edilemedi. Üstelik deprem sonrası en kritik süreç ilk 24-48 saatken…

Kara Kuvvetleri armasında ŞEREFLE taşınan ‘Kuruluş tarihi MÖ 283’’ dünyanın EN ESKİ – köklü ordusu TSK’de EMASYA planı ve DAFYAR birlikleri vardı. Birlikler haftada bir gün doğal afet eğitimi alıyordu. Afet dediğin şey zaten normal insanların başa çıkamayacağı kapasite aşımı durumdur. Dünyanın her yerindede afetle mücadelede gerekli olan insan gücü ve disiplin ihtiyacı askerle karşılanır.

Neler yapılmalı denirse "ANADOLU'DA CAZİBE MERKEZLERİ YARATILMALI" ve şayet Devlet Planlama Teşkilatı yok edilmeseydi, AKePe hiçbir şeye dokunmasa bile süreç daha sağlıklı yürürdü. Türkiye’nin 1999’da 250 arama kurtarma personeli vardı, 2023’te 25 bin. Ancak 1999’da çok daha fazla organizeydi. O yüzden gelinen noktada Büyük Marmara Depremi beklenirken afet yönetiminde TSK yeniden aktif olmalı. İstanbul nüfusu 99 depreminde yaklaşık 10 milyondu ve o zaman bile fazlasıydı şimdi neredeyse 20 milyon.

DangalAKPudracı çağdışı YOBAZ zihniyet aksine, Anadolu’da cazibe merkezleri kurularak İstanbul’un nüfusu azaltılmalı. Sığınmacılar ülkelerine yollanmalı. Demiryolları ile bu plan desteklenmeli. İmar barışından vazgeçilmeli. Depreme ilişkin denetimleri kamu adına TMMOB’a bağlı kurumlar denetlemeli ve ‘’Sivil oluşumlarda da dini yapılanmalar çok aktif. Bununla mücadele edilmeli. Tekbir getirerek arama kurtarma yapamazsın” şeklinde katı kurallar gelmeli.

Bir ülkeyi bilim yerine illada din der bir avuç allah taciri deyyüslerle batırabilirsiniz.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort