SAÇ SANATI
Saç denilindiğin de; aklıma ilk gelen meşhur Yahudi Mitolojisi'ndeki efsanevi kahraman Samson ve Delilah'nın güç,ihtiras,ihanet dolu efsanesidir. Eski Ahit ve Yeni Ahit'te ,İncil'de de bahsi geçen bir hikayedir.
Samson ve Delilah
Samson İsrailli’dir, Delilah ise Filistin’li.İnsana has zayıflıkların, ikiyüzlülüğün, güvenin ve ihanetin bu kadar iyi işlendiği bir hikaye daha yoktur belki de !. Samson, çok güçlü, yakışıklı bir kahramandır; olağanüstü boyutlara varan gücünü efsaneye göre saçlarından alır. Delilah ise çok güzel bir kadındır. Bazı kaynaklara göre hayat kadınıdır ve elde edemeyeceği erkek olmadığını düşünen bir yapıdadır.
Kralla anlaşma yapar ve Samson’u kendine aşık eder. Samson, Sorek vadisinden Delilah’in güzelliğinden çok etkilenir ve sırrını ona açıklar; gücünün nereden geldiği anlayan Delilah, uykusunda Samson’un güç kaynağı saçlarını keser ve Filistin’lilere yakalatır.
Samson gücünü kaybetmekten ziyade, çok güvendiği aşık olduğu Delilah’ın kendisini aldatmasına aşırı üzülür. Gözlerine mil çekilen Samson tapınağı dolduran tüm insanların alay konusu olur; Çeşitli işkencelere, aşağılamalara maruz kalan Samson, Dagon tapınağını tutan sütunların arasına girer,kollarını açar ve Tanrı’ya dua eder “Tanrım,, son bir kez güçlerimi bana bağışla” der ve Tanrı (Yehova) isteğini kabul eder.Gücüyle yıkılan sütunların ağırlığını taşıdığı tapınak ta yerle bir olur, Samsonla birlikte herkes ölür……Samson adı İbranice de (Şemeş) güneş anlamında dır.
Yıllar,asırlar öncesi saç insanlığın en önemli unsurlarındandı....
İlk çağlarda sarı, kızıl saçlı insanları öldürmek gerekiyordu çünkü onlar uğursuzdu. Bu nedenle evlatlarını kurban vermek istemeyen insanlar katran, kömür kaynatarak ilk saç boyalarını icad ederek hayatta kaldılar. Saç ilginç birşeydi. Kişi ölünce saç yok olmuyordu,beden zamanla çürüse de toprak altında saç bütünüyle varlığını koruyordu. Bunu kesfedenler saça çok fazla anlam yüklediler. Aşıklar birbirlerine sadakatlerini saç tutamlariyla sundu .
Saç okşamanin tüm bedeni tedavi edici bir gücü olduğuna da inandılar. Ölümsüz aşkın sembolü oldu, kişiye özgü, renkleri farklı, kalınlığı farklı, özelliği farklı, kokusu farklı saç tutamları .... Ortaçağ da veba, cüzzam gibi salgın hastalıklar nedeniyle birçok insan zamansız, erken ölüyordu ve bu sevenleri tarafından dayanılmaz bir acıya sebebiyet veriyordu ! Bununla baş etmenin yolunu arayan yakınlarını kaybeden yas çeken insanlar. Saçlara anlam yükleyerek saklama ihtiyacını hissettiler.
Viktorya dönemi için saç çok şey demekti.
Uzun saçın insanın ömrünü de uzatacağını düşündüklerinden, saç uzatılır. Saç ne denli uzun ise sağlık da o denli iyidir diye düşünülmekteydi. Hediye olarak daha çok saç aksesuarları revaçtaydı. Tarak, ayna, mücevher tokalar, şapkalar, erkekler için ise perukalar.... Ceza vermek için dahi saç kesilirdi. Bu inanılmaz bir utanç demekti.... Kisilik, benlik, asalet, hürriyet, zenginlik, fakirlik, tüm bu kavramları saç la ifade edebiliyorlardı ....
1956'da saç stilisti Leila Cohoon adında bir kadın, bir antika dükkanına girer ve insan saçıyla yapılmış küçük bir çelenk içeren bir altın çerçeve keşfeder. Bu muhteşem el işçiliğine adeta aşık olur. Bu tarihi saç nakışı onun belleğinde, bir sanat formunu uzun süre korumanın aciliyetini uyandırır. Uzun bir araştırma içine girerek bu değerleri paha biçilmez, saç ürünlerini toplamaya başlar .
Bugün, dünyadaki tek saç sanatları müzesine sahip bir koleksiyoner olan bayan Leila'nın Bağımsız Saç Müzesi, Missouri de binlerce heykel ,antika saç nesnesinin son dinlenme yeridir. Son dinlenme yeri evet; çünkü bu güzel el işi saç ürünlerinin tamamı geçmişte ölen kişilerin unutulmaması adına sanata dönüştürülmüştür. Leila nın saç müzesinde sergilenen, saç çelenkleri, yüzükler, bilezikler, broşlar, kolyeler,küpeler, objeler herşey saçtan yapılmış, hatta Marilyn Monroe'nun Hollywood glam bobunun bir parçasını içeren bir çalışma ile taçlanıyor.
Bu müzeyi farklı kılan en önemli nokta ise her bir objenin ölü insan saçından yapılmış olmasıdır. Ortaçağ geleneklerinde kişiler ölmüşlerinin saçları ile ruhları arasında bağ kurabildiklerine inandıklarından ölen kişilerin saçlarını keserek motif motif büyük el işçiliği, emeklerle hazırladığı bu objeleri arkalarına onları hatırlatacak özelliklerini içeren bir mektup iliştirerek; kutsal bir aile mirası olarak kuşaktan kuşağa aktarır ve sonunda koruyacak sahiplerinin de vefatıyla antikacı dükkanlarında satışa sunulmaktadır.
Fakat zamanla bu ölü saçlı objelerin ölüleri hayatta tuttuğuna inananmaya başlanır.Evlerinde parapsikolojik olaylar yaşayanlar, perili şatolar,hayaletli konaklar söylentileri ve bu hikayelerin artması nedeniyle bu gelenekten vaz geçerler. Bayan Leila da bu muhteşem ve unutulmaya yüz tutmuş geleneği gelecek nesillere aktarabilmek ümidi ile bu müzeyi hazırlamıştır. Victoria Dönemi'ne (1800-1900) kadar uzanan koleksiyonun çoğu, saç çelenkleri veya aileleri temsil eden sıkı örgülerden oluşur.
Bu çelenkler bir mat tahta tipi malzemeye çivi toplu iğne ile monte edilir ve çerçevelere sıkıştırılarak işlenmiştir.
Çelenkler sanatkarına özgün bir diğerinin asla eşi olmayan nadir parçalardır. Bu müze manevi değeri olan kutsal bir türbe gibi uhrevî bir ruh tasimaktadir.
Söylentiler doğru mu ???
Bu nadide el eserleri ölmüşlerini hayatta tutar mi bilmem !
Bazıları sadece görür,
bazıları gördüğünü anlamlandırır!
Bazıları ise gördüğünü hisseder ...
Bazıları ise onlarla bağ kurar...
....alıntı
Natali Papanigitidis