Cehl gibi “bilmemek, bilgi ve görgüden yoksun olmak” anlamında bir masdar olup isim olarak da kullanılır. Kur'ân-ı Kerîm'de dört âyette cehâlet şeklinde, yirmi âyette de aynı kökten gelen muhtelif isim ve fiiller şeklinde geçmektedir
Kanuni Sultan Süleyman, Gutenberg’in 1438 yılında matbaayı buluşundan 57 sene sonra dünyaya gelir (1495). Süleyman 1520'de Osmanlı'nın başına geçer ve 46 yıl saltanat sürer. 1566'da öldüğünde matbaanın icadından bu yana 128 yıl geçmiştir. Süleyman matbaanın icadıyla zerre kadar ilgilenmez. Sultan Süleyman bu keşifle zerre kadar ilgilenmediği gibi halkın ahlakını, örf ve edebini korumak uğruna Türkçe kitap basımına kesinlikle izin vermemiştir. Cezası ölümdür.
Ancak, bu yasak ve ölüm cezası gayrimüslimleri kapsamaz. Nitekim Kristof Kolomb’un Amerika kıtasını keşfettiği bir dönemde, Fatih’in oğlu padişah II. Beyazıt’ın izniyle, Samuel Nahmias ve David Nahmias’ın 1493de İstanbul’da kurduğu ilk basımevinde tipo basım yöntemiyle ilk kitap basılmıştır: Ama sadece İbranice kitaplar!
Osmanlı İmparatorluğunda ilk Türkçe kitabı basacak olan İbrahim Müteferrika, Süleyman’ın ölümünden 104 sene sonra 1670 yılında Romanya’da doğacak ve 1729 yılında ilk Türkçe kitap basılacaktır. Yani Gutenberg’in matbaayı icadından 291 sene sonra!
1567 de II. Selim’in izniyle Sivaslı Ermeni Abgar Tıbır Karagümrük Ermeni Kilisesi’nde ikinci basımevini kurar. 1627de IV. Murat’ın oluruyla da Rum Ortodoks papazı Nikodemos Metaksas’ın basımevi faaliyete geçer. O tarihlerde İngiliz Newton aynalı teleskopu (reflector telescope) icat etmiş ve Avrupalı bilim adamları uzaya gitmenin yollarını araştırmaya başlamışlardı.
Yabancı dillerde basılan kitaplar sayesinde gayrimüslimler arasında okuma yazma hızla gelişirken Müslüman halk gaflet uykusunu sürdürür. Böylece, imparatorluk sınırları içinde en bilgisiz, en hoşgörüsüz, en çağdışı kalmış grubu Türk, Arap ve Müslümanlar oluşturur. Batı hızla dünyanın aydınlanma çizgisini yakalarken doğulu Müslümanlar koyu karanlık ve taassubun köleleri olarak bir lokma bir hırka felsefesiyle yaşamlarına devam ederler.
İlk Türkçe matbaayı kuran, asıl adı bilinemeyen Abram (?) Cluj, Romanya, 1670 doğumlu olup Hristiyan Ünitaryen bir aileden gelmektedir. Abram Cluj Koleji’nde ilahiyat eğitimi görmektedir. İşte o sıralar Avusturya’nın Romanya’yı işgaline karşı bir halk hareketine karışan bu kolejli genç papaz adayı, Avusturyalı askerlerden kaçarak Cluj yakınlarında bulunan bir Osmanlı birliğine sığınır (1688 ?). Daha sonra, İstanbul’a getirilir, zeka ve bilgisiyle dikkat çeker, derhal sünnet edilip Müslüman olduktan sonra İbrahim adını alır, padişah III. Ahmet’in hizmetine girer, onun özel danışmanı (müteferrika) olur. O tarihlerde Osmanlı İmparatorluğunda “Lale Devri” (1718-1730) başlamak üzeredir. Avrupa’da ise dokuma makineleri faaliyete geçmiş, sanayi devrimi başlamıştır.
Lale Devri olanca hızıyla al takke ver külah sürerken İbrahim Müteferrika Türkçe dilinde kitap basmanın faydalarını ayrıntılarıyla anlatan bir dilekçeyi ölümü göze alarak sadrazama sunmaya cüret eder. (1726). Dilekçenin tetkik edilmesi ve icazet çıkması 3 sene sürer! Sonunda, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Padişah III. Ahmet ve Şeyhülislam Abdullah Hoca Efendi Hazretlerinin zar zor onayını aldıktan sonra İstanbul’un Fatih semtindeki evinin bodrum katında ilk Türkçe basımevini kurar. İlk basılan Türkçe kitap Vankulu Sözlüğü 31 Ocak 1729’da 1000 adet basılır. Ne kadar muhteşem değil mi?
Osmanlı İmparatorluğundaki bu tek göstermelik Türkçe basımevinde dinsel kitapların basımına zinhar izin verilmediğinden, çoğu tarih konusunda 1000 adet kadar 17 Türkçe (Arap harfleri ile) kitap basılır. 1745'te İbrahim’in ölümünden sonra basımevi bir çok kez el değiştirir, 1797deki kapanışına kadar geçen süre içinde sadece 24 değişik kitap basılır. Basımevinin bulunduğu semt zamanla Basmane adını alır. İkinci basımevi 1796'da, Hasköy’de açılır. Bu arada 1769'da İngiliz mühendis James Watt buharlı makineyi çoktan keşfetmiştir. Alessandro Volta’nın elektrik bataryasını bulduğu yıllarda Üsküdar’da üçüncü basımevi açılır (1802). Avrupa ülkelerinde 1805'te buharlı lokomotif, 1807'de buharlı gemi, 1820'de mekanik hesap makinesi keşfedildikten sonra Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Bulak basımevini kurar (1822).
1825'de telgraf, 1839'da fotoğraf makinesi keşfedildiğinde Osmanlıda daha Tanzimat Fermanı yeni ilan ediliyordu. 1846'da dikiş makinesi keşfedildiğinde, Osmanlı Darül Fünun (Fen Fakültesi) kurma girişimi başlatmıştı. 1856'da Avrupa’da çelik işleme fabrikaları kurulurken, Islahat Fermanı; 1876'da telefon icat edildiğinde, daha I. Meşrutiyet ilan ediliyordu.
1880'de Edison’un ampulu bulduğu yıllarda kitap basımında en büyük atılımı Ebüzziya Tevfik’in 1881'de kurduğu basımevi gerçekleştirir. Ebüzziya Matbaasında 1882-1913 arası Avrupa kalitesinde 500 den fazla kitap basılır. Yani, matbaanın Türk toplumuna gerçek anlamda katkısı ancak XIX. yüzyıl sonlarından itibaren hissedilmeye başlanır.
Demek ki, İbrahim Müteferrika’nın kurduğu basımevinin zannedildiği gibi, Türk edebiyatına, aydınlanma hareketlerine –Gutenberg’in Rönesans’a yaptığı gibi- önemli bir katkıda bulunduğunu söylemek kesinlikle mümkün değildir. Neden? Çünkü gerçek anlamda etkin bir kitap basımı, ancak XIX. yüzyıl sonuna gelince başlamıştır.
1832'de dinamo keşfedildiğinde, Osmanlı ilk gazetesi "Takvimi Vekayi"yı basıyordu. (Avrupa’da ilk gazete 1588.) 1885'de Gottlieb Daimler benzinli motor, 1887'de elektrikli motor icat edildiğinde Osmanlı daha ilk Havagazı Fabrikasını kuruyorlardı (Avrupa’da 1796). 1894'de ilk otomobil trafiğe çıktığında, Osmanlının Baytar Mektebi ilk mezunlarını vermiştir. 1896'da radyo, telsiz ve sinema icat edildiğinde Osmanlı anca Eskişehir-Konya demiryolu hattının tamamlamıştı. 1897'de Rudolph Diesel dizel motoru bulmuş, 1903'de uçaklar uçmuş, Osmanlı o seneler sırtını Almanlara dayayıp yan gelip yatıyordu. 1904'te çamaşır makinesi icat edildiğinde, Osmanlı Hereke fabrikasında fes üretimi başlamıştı. 1907'de helikopterler uçmaya başlarken, 1908'de II. Meşrutiyet'in ilan olununca sevinçten fesler havada uçmuştu.
Bu parlak ve ibret verici gidişatın sonunda 1914 yılında buzdolabı icat edildikten bir süre sonra Osmanlı bir koyup iki alayım diyerek Almanların dolduruşuyla I. Dünya savaşına girdi ve 4 sene sonra imparatorluk yıkıldı.
Alıntı...