TÜRK'ÜN NAMAZI NASIL OLUR?
Reinhart Pieter Anne Dozy: Leiden , Hollanda , 21 Şubat 1820 - Leiden , 29 Nisan 188. Fransız ( Huguenot ) kökenli, Leiden'de doğmuş bir Hollandalı - Arap dili, tarihi ve edebiyatı alanında uzmanlaşmış bir oryantalist bilgin.
Diğer çağdaş Fransız aileleri gibi Dozy'ler de Nantes fermanının iptal edilmesinden sonra Aşağı Ülkeler'e göç ettiler , ancak eski ailelerden bazılarının 1647 gibi erken bir tarihte Hollanda'ya yerleştiği anlaşılıyor. Dozy, Leiden Üniversitesi'nde eğitim gördü , 1844'te doktor derecesini aldı, 1850'de olağanüstü tarih profesörü ve 1857'de profesör olarak atandı.
Dozy, 1848 ile 1851 yılları arasında Kraliyet Enstitüsü'nün muhabiriydi. 1855'te halefi olan Hollanda Kraliyet Sanat ve Bilim Akademisi'nin üyesi oldu. İslam tarihi üzerine çalışan Hollandalı oryantalist yazar Reinhart Dozy tarafından yazılmış kitap: İslam dünyası ve özellikle Türkler üzerindeki gözlemlerini ve eleştirilerini içermektedir. Kitap, 19. yüzyılda İslam dünyasına Batılı bir gözle bakışı yansıtan, oldukça tartışmalı bir eserdir.
Kitabın Arka Planı:
- Reinhart Dozy "Essai sur l'histoire de l'Islamisme" gibi eserleriyle tanınan, İslam dünyasına karşı eleştirel bir bakış açısına sahipti.
- Osmanlı İmparatorluğu'nda Yaygınlaşması: Dozy'nin eserleri, Batı dünyasında İslam'a ve Müslüman topluluklara dair merakı artırmış, Osmanlı İmparatorluğu'nda ise farklı bir yankı bulmuştur. Bu eserler, özellikle Osmanlı aydınları arasında tartışmalara yol açmıştır.
Abdullah Cevdet ve Çevirisi:
- Abdullah Cevdet: 1869-1932 yılları arasında yaşamış olan Abdullah Cevdet, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde Batılılaşma ve modernleşme yanlısı fikirleriyle tanınan bir entelektüeldi. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kurucularından biri olan Cevdet, aynı zamanda ateist düşünceleri ve Batı'ya olan hayranlığıyla bilinir.
- Çevirinin Yaygınlaşması: Abdullah Cevdet, Dozy'nin "Türk'ün Namazı Nasıl Olur?" eserini Türkçeye çevirerek, Osmanlı aydınları arasında önemli bir tartışma başlatmıştır. Bu çeviri, dini ve toplumsal konularda modernleşme yanlısı olanlar ile gelenekselci çevreler arasında ciddi bir polemiğe neden olmuştur.
Kitabın İçeriği:
- İslam'a Eleştirel Bir Bakış: Dozy, kitabında İslam'ın ritüellerini, özellikle namaz ibadetini ele alır. Türklerin İslam'ı nasıl benimsediğini ve bu dini ritüelleri nasıl uyguladığını inceler. Dozy, Türklerin İslam'ı tam anlamıyla benimseyemediğini, dini ritüelleri yüzeysel ve şekilci bir şekilde uyguladıklarını iddia eder.
- Namazın Anlamı ve Uygulaması: Kitapta, namazın Türk toplumu tarafından nasıl algılandığı ve uygulandığı detaylandırılır. Dozy'ye göre, namazın özü unutulmuş, sadece ritüelleri yerine getirme amacında bir ibadet haline gelmiştir.
- Batılı Perspektifin Yansıması: Dozy'nin çalışması, Batı'nın İslam dünyasına olan bakış açısını yansıtır. İslam'ı ve Müslüman toplulukları eleştirirken, onları Batı medeniyetiyle kıyaslar ve geri kalmışlıklarına vurgu yapar.
Tepkiler ve Etkisi:
- Osmanlı Toplumunda Tepkiler: Abdullah Cevdet'in çevirisi, Osmanlı toplumunda büyük bir yankı uyandırmış, özellikle muhafazakar kesimler tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Geleneksel değerlere bağlı olan kesimler, bu eseri İslam'a ve Türk kimliğine bir saldırı olarak görmüşlerdir.
- Aydınlar Arasındaki Tartışmalar: Modernleşme yanlısı aydınlar ise, bu eseri bir tür ayna olarak görmüş, Türk toplumunun dini uygulamalarını sorgulamak için bir fırsat olarak değerlendirmiştir. Bu bağlamda, kitap, Osmanlı'nın son döneminde din ve modernleşme üzerine yapılan tartışmalarda sıkça referans alınmıştır.
Sonuç olarak
"Türk'ün Namazı Nasıl Olur?" eseri, hem içeriği hem de yarattığı toplumsal tartışmalar ile dönemin Osmanlı entelektüel hayatında önemli bir yer tutar. Kitap, İslam dünyasına Batılı bir gözle bakışın tipik bir örneği olarak değerlendirilir ve Dozy'nin eleştirel yaklaşımını yansıtır. Abdullah Cevdet'in çevirisi ise, bu tartışmaları Osmanlı toplumuna taşıyarak, modernleşme sürecinde dinin rolünü sorgulayan önemli bir metin haline gelmiştir.
14 Mayıs seçimleri öncesi; Artı TV programcısı - Tarihçi Ayşe Hür’ün Sosyal medyada (twitter) hesabında ‘’Sanki AKePe - vicdansız dindarlığı hatırlatan gerçekten yeni bir din yarattı’’ demişti. Ayşe Hür: 1820-1883 yılları arasında yaşamış Hollandalı bir tarihçi-şarkiyatçının, Reinhart Dozy, Türklerle ilgili bir gözlemini Artı Gerçek’de 11 Nisan 2023 “AKP’nin din sosyolojisine katkısı: Vicdansız dindarlık” başlıklı bir yazı yayınladı.
Bu yazıda özellikle büyük depremin ikinci gecesinde, enkazın altında binlerce canlı insan varken, yakınlarından cep mesajları ile yardım isterken uygulanan alçak, vicdansız bant daraltma uygulamasından hareket ederek AKP’nin vicdansız bir yeni din yarattığını, en kritik saatlerde bölgeye Erdoğan gelecek diye (gelmesin) bant daraltma uygulamasını yapanların hayretle gönül rahatlığı ile namaz da kılabildiklerine, oruç tutabildiklerine, Cuma’ya gidebildiklerini değinmişti.
19. yy’da yaşamış Hollandalı şarkiyatçının gözlemleri Filibeli Ahmet Hilmi, tarafından aktarılışı:
1-Türkler gayet mükemmel namaz kılan bir kavimdir. Fakat onların ibadetlerinde kelimenin yüce manasıyla çok din aranmamalıdır. Türklerde namaz günlük vazifelerdendir.
2-Kendiliğinden anlaşılır ki bu vazife, elbise giymek, işini yapmak, yemek yemek ve uyumak vazifeleri gibi yerine getirilir. Eskiden beri alışılmış bir adet takip edilir. Ne halde bulunulursa bulunsun ve hal ne kadar elverişsiz olursa olsun namaz kılınır.
3-Bir şahıs az nazik bir hikaye anlatır. O sırada müezzin ezan okumaya başlar. Anlatan hikayeyi keser, namazını kılar, sonra hikayesine kaldığı yerden devam eder. Bir tacir yalan söyler, aldatır, sonra namaz kılar sonra yalan söylemeye ve insanları kandırmaya devam eder.
4-Bir paşa vahşice bazı zulümler veya cinayet için emirler vermekle meşguldür; ezan okunduğunu işitir, gayet huzurla seccadesini yayar, sakalını sıvazlar, rahat olduğu kadar muhteşem bir sima ile namazına başlar. Namaz kılındıktan sonra zalimane talimatını vermeye devam eder.
5-Çünkü namazı ile vicdanının hiçbir alakası yoktur ve hiç kimse bunda hayret edilecek bir şey görmez, hiç kimse bundan arlanmaz, herkes kılınması gereken zamanlarda namazını kılar ve bununla her şey olmuş bitmiş olur…” Aktaran: Filibeli Ahmet Hilmi, Tarih-i İslam, s. 535-536.
Tıpkı: 12 Eylul yıllarında işkence yaparken ezan okunduğunda işkenceye ara verip namazdan sonra kaldığı yerden işkenceye devam edildiği mağdurlardan dinlenmişti. Aradabir Badem bıyıklıların ‘’münferid olaylarda ! tarihe bugünün gözlüğüyle bakmak yanlıştır’’ laflamaları BOŞ çünkü, tarih bu topraklarda bir değil, beş değil on kere tekerrür etmiştir.
Sonuçta: AKePe adı da "vicdansızlık dini" olan gerçekten yeni bir din yarattı...