FİNLANDİYA BAŞBAKANINI ZİYARETİ…
Eşiyle elele uçağa bindiler. Evden çıkmadan önce telefonda Finlandiya başbakanının havaalanından aldırayım teklifine “gerek yok, bir taksiye atlar geliriz” demişti.
Helsinki Havaalanına indiklerinde hemen bir taksiye atladılar, sürücüye küçük adres kâğıdını verdiler. Akşam yemeği saatiydi, eşi “Açıktın mı?” diye sorunca“ O kadar değil” diye yanıtladı adam. Eşi gibi esmer, Anadolu ifadesiyle karayağızdı. Gür saçları gibi, düzgün kesilmiş siyah bıyıkları vardı.
“Bu Finlilerin yemekleri nasıl oluyor acaba ?” dedi bayan, taksinin içinde biraz daha yayılarak “Bilmiyorum canım. Önümüze gelince anlarız artık” deyince Taksi şoförü, hafifçe başını geriye atarak, “çok affedersiniz İtalyan mısınız ?” diye sordu.
“Hayır, Türküz” deyince, fakat “İngilizceniz çok iyi, şaşırdım, hiç tahmin etmezdim'' dedi ve yoluna devam etti ve az sonra bir sokağın başında duran taksi sürücüsü, geriye dönerek “Verdiğiniz adresteki sokakta bugün çalışma var. Geceye kadar trafiğe kapalı. Sizi burada indirmek zorundayım. Sadece 50 metre yürüyeceksiniz. Merak etmeyin, valizlerinizi ben alırım” diye ekledi.
Gerek yok, deyip fazla büyük olmayan valizleriyle sokağa süzüldüler. Ellerindeki adres sıradan bir apartman dairesiydi. Finliandiya başbakanın evi… Zile ikinci dokunuşta açıldı kapı. Uluslararası bir toplantıda tanıştığı, daha sonra dost olduğu arkadaşı kapıda ellerini iki yana açmış, konuklarını bekliyordu, güler yüzle. Ülkenin başbakanı olsa da o kadar belli değildi. Evde koruma filan yoktu,davranışları ilk tanıştığı günlerden farksızdı.
Kibarca “Önce şunu kırılmadan vereyim” diye İstanbul’dan hediye aldıkları çeşm-i bülbülü uzattı adam. Küçük lokum kutusunu da sehpaya bıraktı. Başbakan, önce çeşm-i bülbülü inceledi. Vakit geçirmeden, kısaca bilgi verildi göz alıcı dalga dalga mavi billur cam hakkında. Ardından lokum kutusu açıldı; sade, kumaşı az, ahşabı fazla koltuklara yerleşirlerken.
Başbakan “Lokumu biliyorum” dedi ve bir tane aldı, şeker tozunu hafifçe silkeleyerek ağzına attı, çiğnemeye çalıştı dudakları kapalı. “Çok teşekkür ederim. Nefis diyerek kibarca ”Lokum kutusunu sarışın eşine uzattı. Başbakanın eşi gibi Türk hanımda fazla söze girmiyordu. Bir ara “Yemek masamız hazır ama 15 dakikaya oğlum gelecek, bekleyelim isterseniz, ya da derken ''Başbakanın cümlesini tamamlamasına fırsat vermeden söze girdi “bekleyelim bence. Oğlunuzu da tanımak istiyordum zaten” dedi ve az önce uzun uzun övgüler aldığı İngilizcesiyle ekledi:
“Delikanlı ne iş yapıyor ?”
“Taksicilik”
“Bildiğimiz taksicilik mi yani ?”
“Evet”
Kısa bir sessizlik salonun duvarlarına kadar gitti geldi. Başbakan, ikinci lokuma tam el atacakken kapı zili duyuldu, genç bir Finli içeri girdi, yorgunluğunu gizleme gereği duymuyordu. Bir eliyle oğlunu işaret ederek salona dalan başbakan “işte oğlum, elini yıkasın yemeğe oturalım'' deyince, Türk vatandaşı eşi dile tam bir şaşkınlık ! içinde “Bu mu oğlunuz ?” diye sordu.
“Evet ama niye bu kadar şaşırdınız ?”
“Bizi havaalanından getiren taksici bu !”
Başbakan “Oğlum, yeni maden mühendisi oldu. Tayinini beklerken bu işi yapıyor” deyip ''Haydi sofraya…” diye ilave etti.
Türk karı koca, duydukları karşısında masaya yöneldiklerinde hâlâ şaşkındı.
Peki, bu Türk vatandaşı size tanıdık geldimi ?
Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit… Henüz başbakan değilken ..
DeMaDiDeMa.com