SENİ PİNOKYO SENİ!
Bize oy verirsen hizmet gelir, vermezsen gelmez anlayışının tam karşılığı vatandaşa, haram parayla rüşvet teklif etmektir. Rüşvet verene hiç faydası olmaz. Söylediği yalanla kalır. Defalarca, “Bu benim son dönemim” deyip, sözünü tutmayana Pinokyo denir.
Roma’nın en lüks randevuevinin sahibi Angelina, her zaman gittiği kilisenin papazı ile günah çıkartma kabinine girmiş. Konuşmaya başlarken Angelina, aradaki kafesin deliğinden papaza yüklü bir çek vermiş ve papaza sormuş;
“Papaz Efendi, biliyorsun ben bu işe genç yaşımda sermaye olarak başladım. Gece-gündüz-tatil demeden çalıştım. Yirmi senede çalıştığım randevuevinin sahibi oldum. Biliyorum çok günah işledim ama, düzenli olarak kiliseye bağışlarımı yaptım. Artık emekli olmak istiyorum. Size sorum şudur!
Acaba günahkâr biri olarak mı öleceğim, yoksa günahlarım affedilecek mi?
Papaz Efendi, elindeki yüklü çeke bakmış ve hımmm diyerek devam etmiş, ‘Kızım evet sen çok günah işledin işlemesine ama kiliseye de çok bağışta bulundun. Bana göre yaptığın bağışlar, işlediğin günahları götürdü, her gün öpüldüğün de (!) yanına kâr kaldı! Yine de arada bir uğra ve kiliseyi ihmal etme.
Türk Siyasi Tarihinin en büyük “Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet” operasyonunu yaşadığımız günlerdi. Şimdilerde Saray Muhafız Alayı Başkanı olan Bahçeli’nin, dönemin Başbakanı Erdoğan için “17/25 Erdoğan” dediği zamanlardı!
Olay o kadar büyük bir gürültü çıkarmıştı ki, Bahçeli masasına 17’yi 25 geçe durdurulmuş kocaman bir saat koymuştu!
AKP önderliği, olayı örtbas etmek için bu dosyayı hazırlayan ne kadar Bekçi-Polis Müdürü-Savcı-Yargıç varsa hepsini görevden almıştı. Dönemin Başbakanı
“Bu bize karşı yapılmış bir darbedir” diye ortalığı yıkmıştı!
Hatta olayda adı geçen dört Bakanını “Başbakanlık Otobüsü” üzerine el-ele çıkartıp, halkımızı selamlatmıştı. Ama Bakan çocukları, düğün gecesi çiftetelli oynayan damatla gelinin başından aşağı atar gibi, yatak odalarından balya-balya avroları savurunca, ortalık yine karışmış ve dönemin Başbakanı dört YOLDAŞ Bakanını istifa ettirmek zorunda kalmıştı.
Saatçi Zafer-Boyunsuz Muammer ve Eskort Egemen aynı gerekçe ile anında istifa edip, saklandılar! Hatta biri Prag’a Büyükelçi yapıldı. Ama Dalton kardeşlerin dördüncüsü, o akşam yediği yürek sebebiyle soluğu NTV canlı yayınında almış ve aynen şöyle demişti; “Ne istifası arkadaş? Ben ne yaptıysam Başbakan Erdoğan emrettiği için yaptım. İstifa edilecekse ben değil o istifa etsin…” (O tarihte NTV henüz haram havuzuna düşmemişti)
Fakat sabahına, yediği yürek etkisini yitirince “Akşamki ifademden dolayı liderimden ve YOL arkadaşlarımdan özür dilerim. Sayın Başbakanımız 40 yıldır benim davamın lideridir. Beraber yürüdük biz bu yollarda” diye günah çıkarmaya kalkışmıştı!
Bu günahkâr Bakan, aynı Romalı Angelina gibi, hayır işleyip, günahlarını affettirmek için memleketi Trabzon’un Moloz Semtine 30 Milyon liralık bir cami yaptıracağını gazetecilere açıklamıştı! Ertesi gün ise açıklamasını değiştirdi;
“Yanlış anlaşılmasın, ben cami için 30 milyon koyacağım ama cami 65 milyona çıkacak. 35 milyonu Trabzon halkından istiyorum. Benim yapacağım cami sıradan bir cami olmayacak. İçinde bir kay-kay pisti, süs havuzları, go-kart pisti-zemininde satranç alanı da olacak, dedi!
Benim için, bu işten de en az 5-10 milyon kâra geçer diye dedikodu yapanlar, Trabzon düşmanıdır, inanmayın onlara, benim sözüm teminattır.
Kefilim “Bakaracı Egemen’dir. Dünya durdukça amel defterinize sevap yazılmasını istiyorsanız çabuk davranın da!”
(Yıl 2024 oldu! 10 senedir cami inşaatı bir türlü tamamlanıp, ibadete açılmadı)
Ben de bu sevaptan nasiplenmek istedim ve asker arkadaşım “Of’lu Hocaya” ne edeyim, yardım edeyim mi diye sordum!
Hoca düşündü, sağa sola sallandı bir daha düşündü ve bana, “Doğru mu dersin? o adam cami mi yaptıracakmış?” dedi. Ben de Hoca’ya gazeteleri gösterdim.
Sana bir fıkra anlatayım, sen gereken dersi çıkarırsın, dedi;
Hz. İsa çölde gezerken, ağlayan bir ihtiyar görmüş. Yaklaşıp derdini sormuş.
-Kaybolan çocuğumu arıyorum, deyince İsa, yaşlı adama acımış ve ‘oğlunu beraber arayalım ama oğlunu tanıyacağımız bir işaret bir iz var mı’ demiş!
-Evet, oğlumun ellerinde ve ayaklarında çiviler vardı…
İsa’nın gözleri dolmuş ve haykırmış; ‘babaaa!!!’
İhtiyar da haykırmış; ‘pinokyooo!!!’
Sağlık ve başarı dileklerimle 12 Mart 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Eş Genel Başkanı