Ben Kuzguncuk da doğdum.
Büyükada , Kuzguncuk ,Suadiye üçgeninde büyüdüm. Babamin iş yeri Teşvikiye deydi.
Arka balkonu Latife hanima komsuydu. Bir çok akrabamız karşı yakada otururdu. Eskiden İstanbul’da oturuyorlar diyorlardi karsiya.
Orasi İstanbul sa, biz neredeyiz??. Bolbol şehir dışına seyahat ettiğimizden olsa gerek ,
nerede yaşıyorsun ??.diye soranlara cevap verirken hep şüpheye düşerdim küçükken. Gercekten İstanbul’da mi yaşıyoruz diye !
İstanbulu doyasiya yaşadım ailem sayesinde,köşe bucak tanıtarak gezdirdiler sagolsunlar.
Marmara bambaşkadır. Erguvanlar bezer baharda kıyılarını… Ailem “eski “Istanbullu benim.
Eskiden kelimesinin içerisindeki anlam benim için son derece değerliydi ,çünkü herkes fevkalade ve sihirliydi geçmişimde.
Istanbulda bu sihirli insanları çok güzel muhafaza eden artıp çoğalan bir Kraliçe’ydi…. Baktığımız her yüz aydınlık parlak ve sadeydi,duruluk dürüstlük vardı bakışlarında insanların.
Muhabbetliydi dilleri bu dostlarin ,selamsız ,hatirsiz gecilmezdi .
Zararsizdi eş dost konu komşu hayırsız değildi. Hile karismamisti henüz yediğimiz içtiğimiz daha tatlı daha bereketliydi.. Çocuk olmak terbiye işiydi,onun bile bir adabı vardı. Oyalanacagimiz şeyler kısıtlı olsa da çok iyi bilirdik oyalamayi kendimizi.
Ailemizi uslu durup, utandirmamayi dahi bilirdik küçükken biz. Misafir çocuk olmak , öyle uslu uslu oturmak demek hiç birşey istememek demekti. Göz hapsi denen şey bu olsa gerekti ….
Çaktırmadan anne bir bakar ,o bakıştan herşeyi anlardın.
Her gittiğimiz misafirlikte çocuk sıkılmasın diye bu fotoğrafları özel muhafazalarda, albümlerde bana tek tek anlatarak verirlerdi!Ben uslu uslu ve bu fotoğrafların ne denli değerli olduğunu bilerek saatlerce ince ayrıntılarıyla incelerdim ! Çünkü ailem,başkalarının da, aile albümlerine değer verirdi.
O zaman saygı vardı insana ve çocuklara, önemsenirdi herkes!!!Büyükler kitaptan müzikten sanattan sohbet ederlerdi keyifli sohbetlerdi ! Misafirin arzusunda müzik çalınırdı. Ev sahibinin yeteneği varsa mutlaka bir müzik aleti çalardi en sevdiğim böyle akrabalarımıza olan ziyaretlerimizdi,şarkılar soylenirdi.
Şiir okuyan dost meclisleri vardı, fıkra ise sohpetlerin ilaciydi. Genellikle pikapa çalması için bir plak koyulurdu,bestekarlar musiki konusulurdu. Televizyon asla açılmazdı!İkramlar bu keyifli misafirlikte önemli değildi ! Çünkü insanlar bir birinin insanlığından tad alırdı!…..
Ve bu güzel insanların geçmişleri aile fotografları,güler yüzlü simalari…Siyah beyaz muhteşem fotoğraflarda en ince ayrıntıları dahi incelerdim. O günleri de, o güzel insanlarında çok özledim! Huzur dolu bir masal dı sanki !!!
Eski Istanbul lu olmak bir ayrıcalıktı,şimdi kime sorsanız herkes İstanbullu!!! Kültürel zenginlik ve terbiye gerektirir bu şehir öyle kenarından kıyısından yakalamayla olmaz!. Rum, Ermeni, Musevi kimdir ?
Bilir ve tanır Istanbullu!! Duyduğu ismin hangi kültürün parçası bilir! Yabancimisiniz diye sormaz. Az çok dillerinden anlar selamlasacak kadarindan fazlasını bilir! Dini bayramlarindan anlar, geleneklerinden haberdardir, birbirlerinin kültürlerinden, isimlerinden asinadir!!.
Saygı,hürmet, nezaket ,onceligidir İstanbullunun!. Aile şerefi,gururu ,manevi degerleri ,maddi değerlerden üstündür. Hor görmez ,alçak gönüllülük ruhunda vardır. Sokak sokak bilir ve tanır şehrini. Nerede hangi bina vardı bilir. Hangi semtte ,kimler daha çok nüfus yoğunluğuna sahiptir bilir. Hangi arkadaşı hangi semtin çocuğudur bilir. Hatta ne anısı vardır hangi köşe basinda ,dökülür dilinden her tanidik manzarada
Kapı önü sohpetlerini sever… Sokak hayvanlarına değer verir. Bahçelerden, bitkilerden, çiçeklerden anlar… Istanbullu deniz - rakı kokusunu, denizi ve deniz urunlerini , zeytinyağli yemekleri, mezeleri çok sever.
Hele birde kız sen İstanbul’un neresindensin ?? diyebilecegi bir sevdiği varsa değmeyin keyfine. Nihavent ve Rast makamı sever. İstanbul Türkülerini; hem Rumca hem Türkçe sever.
Katibinin setresi uzun ,eteği çamur da olsa yine sever, yine de sever bu şehri…..
Tüm İstanbullulara benden selam olsun.
Natali Papanigitidis