Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Mehmet Boduroğlu
Köşe Yazarı
Mehmet Boduroğlu
 

egenin oluşumu 3

      EGE' NİN OLUŞUMU - 3   Adamoğlu n'aptı n'ettiyse yakınlarının dışında kimseleri ateşe yaklaştıramadı, çoğunlukla geri durdular. Güzel ateş yalnız adamoğlunun kovuğu önünde yanıyordu. Öz karısı, öz kızı, öz oğlu, öz kardeşi, öz yeğeni, öz yengesi ve öz yengesinin kocası ile kardeşi adamoğlunun yaktığı ateşin önünde oturuyorlardı. İnce kış geçmişti, ateşi hiç söndürmüyorlar, hep harlı tutuyorlardı. Av avlanmaya gittiklerinde biri mutlaka başında kalıyor, ateşi bekliyordu.   Adamoğlu, usta bir avcıydı, öz oğlu da, öz yeğeni de, öz kardeşi de, öz yengesinin kocası da usta avcıydılar; her gün bir av avlıyorlardı.Erkekler vurulmuş alageyiğin boynuzlarını burup derisini yüzüyorlar, sıcacık yüreğini kadınlara sunuyorlar, kanlı etini soğutmadan yiyorlardı.   Güzel ateş, sızan yağları, sıcakkanlı çizgisine yol yapıp alageyiğe yürüdüğünde adamoğluyla berikiler kovukta uykuya varmışlardı. Önce adamoğlu duydu, burun kanatları oynadılar. Tatlı, gıcıklayıcı, çağırgan bir kokuydu. N' olduğunu anlamadan uyandı. Parçalanmış yarım alageyik ateşte yanıyordu. Tuttu, eti ateşten ayırdı, iyi de etti. Ama, kızgın etin ateşi elini yaktı, ağzına götürdü, yaban yaban yaladı parmaklarını. O zaman tadı duydu, yeni bir tada erdi. Sonra ete uzandı, çiğinden değil, pişmişinden kopardı, ağzına attı, dişlerini sıkı sıkı bastırdı ete, hiç zorluk çekmedi. Şaşkınladı. Et yumuşamış, ağzın içinde dilin bir küçük döndürüşüyle liflerinden, sıkılığından ayrılır olmuştu.   ( Ateş!...) dedi. Güzel ateşin işiydi bu. Adamoğlu, öbür adamoğullarınada söyledi bunu, çağırdı, gösterdi, ateşin pişirdiği, tatlandırdığı yumuşacık alageyik etinden buyur etti. Öbür adamoğulları pişmiş alageyik etinden tattılar, ağızlarına koyup çiğnediler, pişmişi çiğden kolaycacık ayırdılar. ( Ateşin marifeti mi bu?) diye sordular.   Adamoğlu: ( Evet!) dedi, başını salladı. Yaşlı, kocamış o adamoğlu, adamoğlunun işlerini uzaktan gözlüyordu. Öbür adamoğulları ona gittiler, akıl danıştılar, sorgu sual açtılar. O, yine olanlara akıl yatırmadı: ( Sakın!...) dedi. ( Siz siz olun, sakın oyuna gelmeyin. Ateş kötüdür, sizi yakar, dertsiz başınızı dertlere sokar, kovuğunuza felaket getirir.)   Adamoğlunun çağrısına gelip, ateşin pişirdiği alageyik etinden yiyenler azlıktılar. Adamoğlu, her birini çağırdı, buyur etti, kimse sokulmadı. Ateşten korkuyorlardı. Aydınlığı güzeldi, çekiciydi, pişirgenliğine diyecek yoktu ya, kocamış adamoğlunun dediklerini de akıldan ayırmamak gerekti. Ya başlarına bir iş açarsa, ya bir uğursuzluk getirirse? Ya... Adamoğlu yine yılmadı bunlardan. Tanış çıkmayanlara, uzaktaki kovuklarda oturanlara duyurmak için oturdu, koca bir kayaya günlerce şekiller, resimler kazıldı, işaretler koydu; ateşin yararını anlattı. Sonra, işlediği kayayı aldı, en geçit yolun en başına koydu.   Yaşlı, kocamış adamoğlu bunu da gördü, duydu. ( Birliğimizi bozacak bu, bizi darmadağın edecek!..) dedi. Geceleyin kendi öz oğlunu, öz kardeşini, öz kızını yanına kattı, gitti: Geçit yolundaki koca kayayı taş baltalarıyla bin parçaya böldü, sağa sola savurup attı.   Genç adamoğulları, saklı saklı adamoğlunu izliyorlar, yaşlı kocamış adamoğluna saygılarından, ne adamoğluna ne ateşine yaklaşamıyorlardı. Ama adamoğlunun geçit yoluna diktiği koca kayayı görmüşler, uzun uzun bakmışlar; yine saygılarından, korkularından pek bir şey yapamamışlardı. Sabah geçit yolunda koca kayayı bulamayınca adamoğlu çok şaşkınladı, genç adamoğulları da şaşkınladılar. Aradılar, taradılar; bin parçanın binini de ayrı yerlerde, ayrı buldular. Her birini biri aldı gitti, sakladı. Aradan yüzyıllar geçti. Yeryüzü soğumaya başladı, torakta ufalanmalar oldu. Genç dağlar zamanla yaşlanıp doruklarını eğiyorlar, delirmiş yağan güzle ilk yaz yağmurları bu eğilen dorukları ufalıyor, önlerine kattıkları gibi düzlüklere, çukurlara indiriyorlar, yayıyorlardı.   Sonra adamoğulları soğuğu tanıdılar. Karanlık artık koyulmuştu, gece enikonu geceydi. Sabah gün ışıdı mı, otların üzerinde, binlerce taç yapraklarda tomurmuş su tanecikleri birikiyor, gün yükselene kadar duruyor, sonra yavaşçacık yapraklarından kayıp toprağa düşüyordu.   Gökten bulutlar yere iniyorlardı. Bembeyaz her yanı sarıyorlar, göz gözü gördürmüyorlardı. Adamoğullarının sesleri güç duyuluyordu, birbirlerini seçemez olunca , bağırarak aranıyorlardı. Bastıkları toprak ıslanmıştı, tabanlarından soğuk işliyordu. Kovuklarını da soğuk basmıştı. Geceleri eskiden olduğu gibi düzenli uyuyamıyorlardı, hep birbirlerine sokulup birbirlerinin sıcaklığını arıyorlardı.   Adamoğlu, o zaman yine ortaya çıkltı: ( Ateşe gelin!) diye çağırdı. ( Ateşe gelin! Hepiniz gelin!...) Yaşlı, kocamış o adamoğlu ile çevresine toplanmış adamoğulları, başlarını iki yana salladılar: ( Yok...) dediler. ( Nemize gerek ateş mateş? İstemeyiz!) Yalnız genç adamoğulları; bir adamoğluna, bir yaşlı, kocamış o adamoğluyla çevresindeki adamoğullarına bakıyorlardı. Kafalarından belli belirsiz bir şeyler geçiyordu.   O yaşlı, kocamış adamoğluyla çevresindeki adamoğulları bunu çarçabuk sezinlediler. ( Sakın!..) dediler. ( Başınıza gelmedik kalmaz sonra. Onca uğursuzluğu çeker, üstünüze alırsınız. Sakın!) Eski cin tayfası yukarıdan olanları gözlüyordu. Baktılar, adamoğlunun çektikleri bir türlü yetmiyor, vardılar ata cine: ( Bu böyle daha ne kadar sürecek?) dediler, sordular.   Ata cin her şeyi, hepsini hepsini biliyordu. ( İçinizden biri adamoğluna ateşi verdi, kötülük etti...) dedi. ( Hepsi birlik olup kullansalar; ne iyi! Demek ki, akılları yok. Akıllarını kendi yararlarına kullanmıyorlar. Bırakın, n' aparlarsa yapsınlar') ( Peki, n' olacak bu işin sonu?) diye sordular. ( Bu böyle sürüp gidecek...) dedi ata cin. ( Taa akıllarını başlarına devşirene, burunları sürtülene kadar. Bu oldu mu oldu, o zaman çektikleri tamamlanacak, acıları son bulacak.).   ( Bu ne kadar sürer?) ( Adamoğlu dediğin, ürkektir, birlik nedir bilmez. Kendi gücünün gücünü bir öğrensin, yeter!) Cin tayfası gittikten sonra, ata cin, adamoğullarına gerçekten acıdı. Kuşku cinini çağırdı: ( Git...) dedi. ( Genç bir adamoğlunun yüreğine üflen!)  kuşku cini. ata cininin dediğini ikiletmeden yerine getirdi. O yaşlı, kocamış adamoğlunun çevresine toplanmışlardan bir genç adamoğlu, günlerden bir gün o yaşlı, kocamış, karşıcı adamoğluna:   ( O adamoğlu hem ateşi kullanıyor, hem başına bir şey gelmiyor. Üstelik ondaki rahat bizde yok. Niçin?) diye sordu.   Devam edecek.

egenin oluşumu 3

 
 
 
EGE' NİN OLUŞUMU - 3
 
Adamoğlu n'aptı n'ettiyse yakınlarının dışında kimseleri ateşe yaklaştıramadı, çoğunlukla geri durdular. Güzel ateş yalnız adamoğlunun kovuğu önünde yanıyordu. Öz karısı, öz kızı, öz oğlu, öz kardeşi, öz yeğeni, öz yengesi ve öz yengesinin kocası ile kardeşi adamoğlunun yaktığı ateşin önünde oturuyorlardı. İnce kış geçmişti, ateşi hiç söndürmüyorlar, hep harlı tutuyorlardı. Av avlanmaya gittiklerinde biri mutlaka başında kalıyor, ateşi bekliyordu.
 
Adamoğlu, usta bir avcıydı, öz oğlu da, öz yeğeni de, öz kardeşi de, öz yengesinin kocası da usta avcıydılar; her gün bir av avlıyorlardı.Erkekler vurulmuş alageyiğin boynuzlarını burup derisini yüzüyorlar, sıcacık yüreğini kadınlara sunuyorlar, kanlı etini soğutmadan yiyorlardı.
 
Güzel ateş, sızan yağları, sıcakkanlı çizgisine yol yapıp alageyiğe yürüdüğünde adamoğluyla berikiler kovukta uykuya varmışlardı. Önce adamoğlu duydu, burun kanatları oynadılar. Tatlı, gıcıklayıcı, çağırgan bir kokuydu. N' olduğunu anlamadan uyandı. Parçalanmış yarım alageyik ateşte yanıyordu. Tuttu, eti ateşten ayırdı, iyi de etti. Ama, kızgın etin ateşi elini yaktı, ağzına götürdü, yaban yaban yaladı parmaklarını. O zaman tadı duydu, yeni bir tada erdi. Sonra ete uzandı, çiğinden değil, pişmişinden kopardı, ağzına attı, dişlerini sıkı sıkı bastırdı ete, hiç zorluk çekmedi. Şaşkınladı. Et yumuşamış, ağzın içinde dilin bir küçük döndürüşüyle liflerinden, sıkılığından ayrılır olmuştu.
 
( Ateş!...) dedi. Güzel ateşin işiydi bu.
Adamoğlu, öbür adamoğullarınada söyledi bunu, çağırdı, gösterdi, ateşin pişirdiği, tatlandırdığı yumuşacık alageyik etinden buyur etti. Öbür adamoğulları pişmiş alageyik etinden tattılar, ağızlarına koyup çiğnediler, pişmişi çiğden kolaycacık ayırdılar. ( Ateşin marifeti mi bu?) diye sordular.
 
Adamoğlu: ( Evet!) dedi, başını salladı. Yaşlı, kocamış o adamoğlu, adamoğlunun işlerini uzaktan gözlüyordu. Öbür adamoğulları ona gittiler, akıl danıştılar, sorgu sual açtılar. O, yine olanlara akıl yatırmadı: ( Sakın!...) dedi. ( Siz siz olun, sakın oyuna gelmeyin. Ateş kötüdür, sizi yakar, dertsiz başınızı dertlere sokar, kovuğunuza felaket getirir.)
 
Adamoğlunun çağrısına gelip, ateşin pişirdiği alageyik etinden yiyenler azlıktılar. Adamoğlu, her birini çağırdı, buyur etti, kimse sokulmadı. Ateşten korkuyorlardı. Aydınlığı güzeldi, çekiciydi, pişirgenliğine diyecek yoktu ya, kocamış adamoğlunun dediklerini de akıldan ayırmamak gerekti. Ya başlarına bir iş açarsa, ya bir uğursuzluk getirirse? Ya... Adamoğlu yine yılmadı bunlardan. Tanış çıkmayanlara, uzaktaki kovuklarda oturanlara duyurmak için oturdu, koca bir kayaya günlerce şekiller, resimler kazıldı, işaretler koydu; ateşin yararını anlattı. Sonra, işlediği kayayı aldı, en geçit yolun en başına koydu.
 
Yaşlı, kocamış adamoğlu bunu da gördü, duydu. ( Birliğimizi bozacak bu, bizi darmadağın edecek!..) dedi. Geceleyin kendi öz oğlunu, öz kardeşini, öz kızını yanına kattı, gitti: Geçit yolundaki koca kayayı taş baltalarıyla bin parçaya böldü, sağa sola savurup attı.
 
Genç adamoğulları, saklı saklı adamoğlunu izliyorlar, yaşlı kocamış adamoğluna saygılarından, ne adamoğluna ne ateşine yaklaşamıyorlardı. Ama adamoğlunun geçit yoluna diktiği koca kayayı görmüşler, uzun uzun bakmışlar; yine saygılarından, korkularından pek bir şey yapamamışlardı.
Sabah geçit yolunda koca kayayı bulamayınca adamoğlu çok şaşkınladı, genç adamoğulları da şaşkınladılar. Aradılar, taradılar; bin parçanın binini de ayrı yerlerde, ayrı buldular. Her birini biri aldı gitti, sakladı. Aradan yüzyıllar geçti. Yeryüzü soğumaya başladı, torakta ufalanmalar oldu. Genç dağlar zamanla yaşlanıp doruklarını eğiyorlar, delirmiş yağan güzle ilk yaz yağmurları bu eğilen dorukları ufalıyor, önlerine kattıkları gibi düzlüklere, çukurlara indiriyorlar, yayıyorlardı.
 
Sonra adamoğulları soğuğu tanıdılar. Karanlık artık koyulmuştu, gece enikonu geceydi. Sabah gün ışıdı mı, otların üzerinde, binlerce taç yapraklarda tomurmuş su tanecikleri birikiyor, gün yükselene kadar duruyor, sonra yavaşçacık yapraklarından kayıp toprağa düşüyordu.
 
Gökten bulutlar yere iniyorlardı. Bembeyaz her yanı sarıyorlar, göz gözü gördürmüyorlardı. Adamoğullarının sesleri güç duyuluyordu, birbirlerini seçemez olunca , bağırarak aranıyorlardı. Bastıkları toprak ıslanmıştı, tabanlarından soğuk işliyordu. Kovuklarını da soğuk basmıştı. Geceleri eskiden olduğu gibi düzenli uyuyamıyorlardı, hep birbirlerine sokulup birbirlerinin sıcaklığını arıyorlardı.
 
Adamoğlu, o zaman yine ortaya çıkltı: ( Ateşe gelin!) diye çağırdı. ( Ateşe gelin! Hepiniz gelin!...) Yaşlı, kocamış o adamoğlu ile çevresine toplanmış adamoğulları, başlarını iki yana salladılar: ( Yok...) dediler. ( Nemize gerek ateş mateş? İstemeyiz!) Yalnız genç adamoğulları; bir adamoğluna, bir yaşlı, kocamış o adamoğluyla çevresindeki adamoğullarına bakıyorlardı. Kafalarından belli belirsiz bir şeyler geçiyordu.
 
O yaşlı, kocamış adamoğluyla çevresindeki adamoğulları bunu çarçabuk sezinlediler. ( Sakın!..) dediler. ( Başınıza gelmedik kalmaz sonra. Onca uğursuzluğu çeker, üstünüze alırsınız. Sakın!) Eski cin tayfası yukarıdan olanları gözlüyordu. Baktılar, adamoğlunun çektikleri bir türlü yetmiyor, vardılar ata cine:
( Bu böyle daha ne kadar sürecek?) dediler, sordular.
 
Ata cin her şeyi, hepsini hepsini biliyordu. ( İçinizden biri adamoğluna ateşi verdi, kötülük etti...) dedi. ( Hepsi birlik olup kullansalar; ne iyi! Demek ki, akılları yok. Akıllarını kendi yararlarına kullanmıyorlar. Bırakın, n' aparlarsa yapsınlar') ( Peki, n' olacak bu işin sonu?) diye sordular. ( Bu böyle sürüp gidecek...) dedi ata cin. ( Taa akıllarını başlarına devşirene, burunları sürtülene kadar. Bu oldu mu oldu, o zaman çektikleri tamamlanacak, acıları son bulacak.).
 
( Bu ne kadar sürer?)
( Adamoğlu dediğin, ürkektir, birlik nedir bilmez. Kendi gücünün gücünü bir öğrensin, yeter!) Cin tayfası gittikten sonra, ata cin, adamoğullarına gerçekten acıdı. Kuşku cinini çağırdı: ( Git...) dedi. ( Genç bir adamoğlunun yüreğine üflen!)  kuşku cini. ata cininin dediğini ikiletmeden yerine getirdi. O yaşlı, kocamış adamoğlunun çevresine toplanmışlardan bir genç adamoğlu, günlerden bir gün o yaşlı, kocamış, karşıcı adamoğluna:
 
( O adamoğlu hem ateşi kullanıyor, hem başına bir şey gelmiyor. Üstelik ondaki rahat bizde yok. Niçin?) diye sordu.
 
Devam edecek.
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort