Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Kemal ULUSOY
Köşe Yazarı
Kemal ULUSOY
 

Tarih boyu Türk Anadolu ve kırklar

          Tarih boyu Türk Anadolu ve Kırklar … Tıpkı: Celaleddini Rumi – Roma topraklarından Mevlana gibi, Son Roma – Rum başkenti TRabzon’lu olmak çok farklı bir ayrıcalıktır... En eski tek tanrılı ilk din kitabı Tevrat ve kayıp Zebur’dan bile onbinlerce yıl eski, adına Eti, Sümer diye Bankalar bile kurduğumuz, Etrüsk gibi semt adları verdiğimiz Türk diyarı Anadolu artık ‘Göbeklitepe’ gibi örnekleri ile tarihi yeniden yazıyor. Orta Asyadan hareketle, yol geçen hanı yaptığımız 7 devlet 11 beylik kurduğumuz nüfusunun nerdeyse yarısı Türk - komşu İran – Horosan üzerinden: Aşkale, Bayburt, Çaykara ve sonunda Of’a yerleşen 1486 Salnamelerinde ‘Hacıhasanoğlu’ diye kayıtlı sülalemin bulunduğu Doğu Karadeniz bölgesi, tarih boyunca pek çok farklı kavmin ve medeniyetin etkisi altında kalmış. Ancak bölgeye ilk Türk yerleşimleri, özellikle Orta Asya’dan gelen Oğuz, Kıpçak ve Peçenek gibi Türk boylarının göçleriyle gerçekleşmiştir. İlk Homo sapiens, yaklaşık 300.000 yıl önce Afrika'da ortaya çıktı. Zamanla çevresel değişimler, nüfus artışı ve kaynak arayışı nedeniyle göç etmeye başladı. Afrika’dan çıkan ilk insanlar, çeşitli rotalar izleyerek Asya, Avrupa, Okyanusya ve Amerika’ya yayıldı. 1. Afrika’dan Çıkışın Başlangıcı İnsanlığın büyük göçü, yaklaşık 70.000-100.000 yıl önce başladı ve iki ana rota üzerinden gerçekleşti: Kuzey Rotası (Nil Vadisi ve Akdeniz Üzerinden) Güney Rotası (Arap Yarımadası ve Hint Okyanusu Kıyıları Üzerinden) 2. İlk Göç Dalgaları (100.000 - 50.000 yıl önce) İlk modern insanlar Doğu Afrika’dan göç etmeye başladı ve farklı kıtalara yayıldı. A. Kuzey Rotası: Nil Vadisi ve Akdeniz (Yaklaşık 100.000 yıl önce) Rotası: Doğu Afrika (Etiyopya, Sudan) → Nil Vadisi → Kuzey Afrika → Levant (Ortadoğu) → Avrupa İlk Göç Edenler: Bu rotadan çıkan Homo sapiens grupları, önce Levant bölgesine (Filistin, İsrail, Lübnan, Suriye) yerleşti. Sonrası: Bu göçmenler Neandertallerle karşılaştı, ancak iklim değişikliği nedeniyle bir kısmı geri döndü. Sonuç: Avrupa'ya kalıcı göçler 45.000 yıl önce gerçekleşti. B. Güney Rotası: Arap Yarımadası ve Asya (Yaklaşık 70.000 yıl önce) Rotası: Doğu Afrika (Etiyopya, Eritre, Somali) → Kızıldeniz Kıyıları → Arabistan Yarımadası (Yemen, Umman) → Güney Asya (Hindistan) → Güneydoğu Asya → Okyanusya İlk Göç Edenler: Küçük gruplar, Babu’l Mendep Boğazı’ndan (Bugünkü Yemen ve Cibuti arasındaki geçit) geçerek Arabistan’a ulaştı. Sonrası: Hindistan kıyılarından ilerleyen bu gruplar Malezya ve Endonezya'ya kadar ulaştı. Avustralya'ya Ulaşım (Yaklaşık 50.000 yıl önce): İnsanlar, Güney Asya’dan teknelerle Okyanusya’ya geçti ve Avustralya’ya yerleşen ilk insanlar oldu. 3. Avrupa ve Orta Asya’ya Yayılma (50.000 - 40.000 yıl önce) Rotası: Orta Doğu (Levant) → Anadolu → Avrupa ve Orta Asya İlk Avrupalılar (Yaklaşık 45.000 yıl önce): Homo sapiens, Avrupa’ya girerek Neandertallerle karşılaştı ve genetik olarak etkileşime geçti. İlk Avrupa yerleşimcileri, Fransa, Almanya ve İspanya’ya kadar ilerledi. Orta Asya üzerinden ilerleyen bazı gruplar, Sibirya’ya doğru göç etti. 4. Amerika’ya Geçiş (Yaklaşık 20.000 - 15.000 yıl önce) Rotası: Sibirya → Bering Boğazı (Buz Çağı’nda donmuştu) → Alaska ve Kanada → Güney Amerika İlk Yerleşimciler: Kuzey Amerika’ya ulaşan ilk insanlar, daha sonra Güney Amerika'ya kadar yayıldı. Sonuç: Kızılderili ve diğer yerli halkların ataları, bu göç dalgasından türedi. Bu göçler, modern insanın dünyaya yayılmasının temelini oluşturdu ve farklı kıtalardaki halkların genetik ve kültürel çeşitliliğini şekillendirirken onbinlerce yıl sonra tekrardan Anadoluya dönen Türklerin öyküsü aslında tarihin yeniden yazılışıdır. Prof. Sadi Somuncuoğlu Tarihe ışık tutan "Taştaki Türkler" Tamga-Damga adlı önemli eserinde Türklerin tarih öncesi dönemlerden itibaren geniş bir coğrafyaya yayılmış kültürel izlerini, yaklaşık dört yıl süren araştırmalar, Sibirya, Kazakistan, Kırgızistan gibi bölgelerden başlayarak – Finlandiya’ya kadar uzanan ve Anadolu dahil geniş bir coğrafyada, 158.ooo km yol kat etmiş ve 138 gün boyunca saha çalışmaları yapmış, 64 farklı alanda 12.ooo kaya resimleri ve damgaları belgeleyerek ‘Göbeklitepe’ örneği ile Türklerin Anadoluda onbinlerce yıl önceki varlığını ve kültürel izlerini ortaya koymuştu. Yakın tarihte ise: İlk Türk Akınları ve Doğu Karadeniz’e Yerleşen Türk Boyları 4. yüzyıldan itibaren Hun Türkleri tarafından başlatılmıştır. Ancak, bu dönemde bölgeye kalıcı bir Türk yerleşimi olmamıştır. Daha sonra Kıpçak, Peçenek ve Oğuz boyları, özellikle 11. yüzyıldan itibaren Doğu Karadeniz’e yoğun şekilde yerleşmeye başlamıştır. Bölgeye Yerleşen İlk Türk Boyları: Hazarlar (7.-10. yüzyıl) Hazarlar, Karadeniz’in kuzeyinden Gürcistan ve Doğu Karadeniz’e kadar ilerleyerek bu bölgede ticaret kolonileri kurmuşlar etkili olmuşlardır. Kıpçaklar (11.-13. yüzyıl) Kıpçaklar (Kumanlar), Doğu Avrupa ve Kafkasya bölgesine yerleşen Özellikle Artvin, Rize ve Trabzon çevresinde büyük bir Türk topluluğudur. Peçenekler (10.-12. yüzyıl) Peçenekler, Bizanslılar tarafından Trabzon ve çevresine yerleştirilmiştir. Osmanlı dönemine kadar bölgede varlıklarını sürdürmüşlerdir. Oğuz Boyları (11.-15. yüzyıl) Selçukluların Anadolu'yu fethetmesiyle birlikte Oğuz boyları, Doğu Karadeniz'e göç etmeye başlamış, Danişmendli ve Mengücekli beylikleri, Özellikle Bayındır, Çepni, Eymür, Kınık ve Salur boylarını Doğu Karadeniz’e yerleştirmiştir. Selçuklular Döneminde Türk Yerleşimi (12.-13. yüzyıl) 1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra, Türk Selçuklular Anadolu'ya yerleşmeye başlamış ve Doğu Karadeniz’e doğru ilerlemiştir. Danişmendliler (1100'ler): Danişmendliler, Anadolu’daki ilk Türk beyliklerinden biridir ve Doğu Karadeniz’e akınlar düzenlemiştir. Gümüşhane, Bayburt ve Kelkit civarında Oğuz kökenli Türkleri yerleştirmiştir. Mengücekler (12. yüzyıl): Erzincan ve Bayburt bölgesine Oğuz boylarını yerleştirmiştir. Bayburt ve Erzincan'dan Rize ve Trabzon’a kadar etkili olmuşlardır. Saltuklular (1072-1202): Erzurum ve Artvin civarında etkili olan bir Türk beyliğidir. Bu dönemde Doğu Karadeniz’e Türk göçleri hızlanmıştır Trabzon Komnenosları ve Kıpçak Yerleşimi (13. yüzyıl) Trabzon İmparatorluğu (1204-1461) döneminde, Bizanslılar ve Gürcüler bölgeyi savunmak için Kıpçak Türklerini paralı asker olarak bölgeye yerleştirmiştir. Kıpçak Türklerinin Etkileri: Trabzon, Rize ve Artvin çevresine yerleşmişlerdir. Gürcü Krallığı ve Trabzon Rum Devleti’nin ordularında görev yapmışlardır. Osmanlı döneminde İslamiyet’i kabul edip bölgeye entegre olmuşlardır. Osmanlı Döneminde Kalıcı Türk Yerleşimi (15.-17. yüzyıl) 1461 yılında Trabzon’un fethiyle, Osmanlılar Doğu Karadeniz’in Türkleşmesinde en önemli rolleri oynamış bölgeye Yerleştirilen Türkler Horasan'dan gelen Oğuz boylarının bir kolu olup Alevi ve Bektaşi inançlarını benimseyen grupları: Çepniler (Trabzon, Giresun, Ordu) Bayındır ve Kınık boyları (Gümüşhane, Bayburt, Erzurum) Avşarlar (Rize ve Artvin) Türkmenler ve Yörükler (Ordu, Samsun, Giresun) Orta Asya Türk geleneği… Büyük bir ihtimal İslamiyeti kabullenen Doğu Karadenize yerleşen Türklerin Orta Asyadan beraberlerinden getirdikleri 40 geleneğinden olsa gerek, Trabzon Uzungöl üstünde Kırklar dağı - tepesinde inşa edili 2 odalı Kırklar mesciti var.  Orta Asya’daki Türk topluluklarında "Kırklar" genellikle kutsal bir topluluk, efsanevi kahramanlar grubu veya bir inanç sisteminin temel unsurlarından biri olarak kabul edilir. Bu kavram, hem Şamanizm ve eski Türk inançları, hem de İslamiyet sonrası gelişen Türk tasavvufu içinde önemli bir yere sahiptir. 1. Orta Asya Türk Kültüründe 40 Sayısının Önemi Türk mitolojisinde ve destanlarında 40 sayısı, birçok kutsal ve mistik anlama sahiptir. Bu sayı, eski Türk inançlarında bütünlüğü, kemale ermeyi, olgunluğu ve kutsallığı simgeler. 40 Sayısının Kullanıldığı Örnekler: Manas Destanı: Türk dünyasının en uzun destanı olan Manas Destanı’nda, Manas’ın yanında 40 yiğit savaşçıdan oluşan bir grup vardır. Bu savaşçılar, Manas’ın davasına adanmış, ona sadık ve kahramanlık sembolü olan bir topluluktur. Dede Korkut Hikâyeleri: Dede Korkut anlatılarında 40 kahraman, 40 yıl, 40 gün, 40 gece gibi ifadeler, mistik bir anlam taşır ve önemli olayların dönüm noktalarını belirtir. Şamanizm ve Kutsal Ruhlar: Orta Asya Şamanizm’inde, 40 ruhun veya kırk ulunun olduğuna inanılır. Bu ruhlar, evrenin dengesini sağlamak ve doğa olaylarını yönetmekle ilişkilidir. Göktürk ve Uygur Mitolojisi: Bazı Göktürk ve Uygur efsanelerinde, 40 kutsal kişinin veya ruhun insanlara yol gösterdiğine inanılır. 2. Türk Destanlarında "Kırklar" Kavramı Orta Asya Türk destanlarında, "Kırklar", genellikle kahraman savaşçılar, gizli bir topluluk veya manevi güçleri olan kutsal kişiler olarak karşımıza çıkar. Manas Destanı’nda 40 Yiğit Kırk yiğit, Manas’ın etrafında toplanan ve onunla birlikte savaşan, Türk töresini koruyan savaşçılardır. Manas Destanı’nda, bu 40 yiğit: Türk kimliğini ve bağımsızlık ruhunu temsil eder. İdeal kahramanlık ve sadakat anlayışını sembolize eder. Toplumun lideri ve koruyucusu olan Manas’a destek verir. Bu anlayış, ilerleyen dönemlerde Osmanlı’daki Alperenler ve Akıncılar gibi savaşçı topluluklara da ilham vermiştir. 3. İslamiyet Sonrası Türk Kültüründe "Kırklar"ın Dönüşümü Orta Asya Türk toplulukları, İslamiyet’i benimsedikten sonra, eski inançlarını tasavvufi öğretilerle harmanlamışlardır. Bu süreçte, Kırklar Meclisi, İslamî motiflerle birleşerek Alevi-Bektaşi kültüründe önemli bir yer edinmiştir. İslamiyet’le Birlikte Kırklar Kavramının Evrimi Mistik Bir Topluluk: Eski Türk inançlarındaki "40 kutsal ruh" kavramı, İslam tasavvufunda Kırklar Meclisi olarak yeniden şekillenmiştir. Tasavvuf ve Ahilikte 40 Sayısı: Ahilik teşkilatında ve tasavvufî öğretilerde, 40 günlük çile (inziva dönemi), 40 evliya, 40 şehit gibi kavramlar yaygındır. Hacı Bektaş-ı Veli ve Kırklar: Alevi-Bektaşi inanışlarında, Kırklar, hakikatin ve manevi bilgeliğin temsilcileridir. Bu kavramın kökeni, büyük ölçüde eski Türk inançlarından gelmektedir. 4. Günümüzde Orta Asya Türk Kültüründe "Kırklar"ın Yeri Bugün bile, Orta Asya Türk topluluklarında "Kırklar" terimi kahramanlık, kutsallık ve birliktelik anlamına gelmektedir, Türkmenistan dahil bazı Türkçe kökenli topluluklarda 40 kişilik komando – özel ordu birimleri bile mevcuttur. Bu kavram: Şaman dualarında yer almaya devam etmektedir. Efsaneler ve halk hikâyelerinde kullanılmaktadır. Tasavvufi sohbetlerde ve dinsel ritüellerde önemli bir sembol olarak varlığını sürdürmektedir. Orta Asya Türk topluluklarında "Kırklar", eski Türk inançları, destanları ve Şamanist anlayıştan gelen kutsal bir topluluk ve güç kavramıdır. Bu kavram, İslamiyet sonrası tasavvufi öğretilerle birleşerek Alevi-Bektaşi kültürüne adapte olmuştur. Günümüzde hem mistik ve dini anlamda, hem de kahramanlık destanlarında önemli bir yer tutmaktadır. Kırklar Meclisi Özellikle Alevi-Bektaşi inancı ve tasavvufta önemli bir yer tutan mistik bir topluluk olarak kabul edilir. Hem tarihsel hem de efsanevi bir yönü bulunan bu kavram, Alevilik, Bektaşilik ve tasavvuf anlayışında derin bir sembolizme sahiptir. 1. Kırklar Meclisi Nedir? Kırklar Meclisi, Hz. Muhammed, Hz. Ali ve 40 ermiş (veli, evliya) ile birlikte var olduğu kabul edilen manevi bir topluluktur. Bu meclisin hakikatin, aşkın ve vahdetin (birliğin) sembolü olduğu ifade edilir. Alevi-Bektaşi öğretisinde, bu meclis, Tanrı’nın tecelli ettiği, hakikatin anlaşıldığı ve sırların açığa çıktığı kutsal bir meclis olarak görülür. 2. Kırklar Meclisi’nin Temel Özellikleri Sayısı 40’tır: Bu sayı, mistik ve sembolik bir anlam taşır. 40 sayısı birçok dini ve mitolojik anlatıda olgunlaşmayı, kemale ermişliği ifade eder. Cinsiyet Ayrımı Yoktur: Kırklar Meclisi’nde 20 erkek ve 20 kadın bulunduğu rivayet edilir. Bu durum, Alevi-Bektaşi düşüncesinde kadın-erkek eşitliğine verilen önemi gösterir. Hakikat Yoludur: Kırklar Meclisi, "Hakikat Kapısı" olarak da tanımlanır ve gerçek bilginin, marifetin ve aşkın toplandığı bir yerdir. Vahdet-i Vücut ve Vahdet-i Mevcudiyet: Bütün varlıkların birlik içinde olduğu, Tanrı’nın her şeyde tecelli ettiği anlayışı meclisin temel öğretisidir. Hakk-Muhammed-Ali: Alevi inancında Hakk-Muhammed-Ali üçlemesi, Kırklar Meclisi ile doğrudan ilişkilidir. Hz. Ali'nin burada "Hakikat Kapısı"nın rehberi olduğu kabul edilir. 3. Kırklar Meclisi Efsanesi Kırklar Meclisi efsanesi, Alevi-Bektaşi inançlarında "hakikatin kapısını açan olay" olarak anlatılır: Bir gün Hz. Ali, manevi bir alemde Kırklar Meclisi’ne katılmak için çağrılır. Meclise girerken kapıda bir aslan vardır. Hz. Ali, "Edep Ya Hu" diyerek içeri girer. Burada 40 ermişin aynı tas içinde şarap içtiğini (bade içme ritüeli) ve herkesin birbirine bağlı olduğunu görür. Bu sırada Hz. Ali, "Kimdir bu topluluk?" diye sorar. Cevap olarak, "Biz Kırklar’ız. Bizde ben yoktur, biz vardır" denir. Sonra bir olay gerçekleşir: İçlerinden biri parmağını kanatır ve 40 kişinin de aynı anda acı çektiği görülür. Bu olay, birlik ve bütünlük felsefesinin sembolik anlatımıdır. Bu olaydan sonra Hz. Ali’nin Kırklar’ın sırrına vakıf olduğu ve Kırklar Meclisi’nin gizli bilgisini taşıyanlardan biri olduğu kabul edilir. 4. Kırklar Meclisi’nin Alevilik-Bektaşilikteki Yeri Kırklar Meclisi, Alevi-Bektaşi öğretisinde bir yol, bir yaşam biçimi ve bir inanç sistemi olarak kabul edilir. Bu öğretide Kırklar Meclisi’ne katılmak, hakikate ermek anlamına gelir. Kırklar Meclisi’nin Etkileri: Cem Törenleri: Alevi cem ibadetleri, Kırklar Meclisi’ni sembolize eden ritüeller içerir. Örneğin 12 hizmet, Kırklar Meclisi’ndeki farklı kişilerin rolleriyle bağlantılıdır. Semah: Alevilikteki semah dönme, Kırklar Meclisi’ndeki manevi dönüşü simgeler. Herkesin birlik içinde olduğu, bireysel benliğin yok olduğu anlayışı, semah törenlerinde yansıtılır. Edep ve Erkan: Kırklar Meclisi’ne kabul edilenler, "Edep Ya Hu" diyerek içeri girer. Bu, saygı, ahlak ve manevi disiplinin sembolüdür. 5. Kırklar Meclisi’nin Sembolizmi 40 Sayısı: Olgunluk, kemal noktası (Hz. Muhammed’in 40 yaşında peygamber olması, 40 gün oruç, 40 gün yas vb.). Şarap (Bade İçme): Aşkın, ilahi bilgeliğin ve hakikatin simgesi. Aslan Kapısı: Meclise giriş için edep ve teslimiyet gerektiğini gösterir. Birlik ve Beraberlik: Bir kişinin acısını 40 kişinin hissetmesi, tasavvuftaki Vahdet-i Vücut (bütünlük) anlayışını temsil eder. 6. Günümüzde Kırklar Meclisi Kırklar Meclisi, günümüzde özellikle Alevi-Bektaşi cemlerinde sembolik olarak yaşatılmaktadır. Cem törenleri, semahlar ve "Kırklar Meydanı" anlayışı, bu meclisin öğretilerini taşımaktadır. Ayrıca, tasavvufi edebiyatta Kırklar Meclisi’ne ulaşmak, kişinin manevi yolculuğunu tamamlaması ve hakikati idrak etmesi anlamına gelir. Bu yüzden, Alevi-Bektaşi nefeslerinde "Kırklar’a ermek" önemli bir kavramdır. Kırklar eclisi, Alevi-Bektaşi inancında hakikatin, ilahi aşkın ve birliğin simgesi olan kutsal bir topluluktur. Hz. Muhammed, Hz. Ali ve 40 ermişin oluşturduğu bu meclis, Alevilik-Bektaşilik anlayışında vahdeti (birliği) ve aşkın hakikatini temsil eder. Bu meclisin öğretileri, günümüzde cem ibadetlerinde, semahlarda ve tasavvuf anlayışında yaşamaya devam etmektedir.            

Tarih boyu Türk Anadolu ve kırklar

 

 

 

 

 

Tarih boyu Türk Anadolu ve Kırklar …

Tıpkı: Celaleddini Rumi – Roma topraklarından Mevlana gibi, Son Roma – Rum başkenti TRabzon’lu olmak çok farklı bir ayrıcalıktır...

En eski tek tanrılı ilk din kitabı Tevrat ve kayıp Zebur’dan bile onbinlerce yıl eski, adına Eti, Sümer diye Bankalar bile kurduğumuz, Etrüsk gibi semt adları verdiğimiz Türk diyarı Anadolu artık ‘Göbeklitepe’ gibi örnekleri ile tarihi yeniden yazıyor.

Orta Asyadan hareketle, yol geçen hanı yaptığımız 7 devlet 11 beylik kurduğumuz nüfusunun nerdeyse yarısı Türk - komşu İran – Horosan üzerinden: Aşkale, Bayburt, Çaykara ve sonunda Of’a yerleşen 1486 Salnamelerinde ‘Hacıhasanoğlu’ diye kayıtlı sülalemin bulunduğu Doğu Karadeniz bölgesi, tarih boyunca pek çok farklı kavmin ve medeniyetin etkisi altında kalmış. Ancak bölgeye ilk Türk yerleşimleri, özellikle Orta Asya’dan gelen Oğuz, Kıpçak ve Peçenek gibi Türk boylarının göçleriyle gerçekleşmiştir.

İlk Homo sapiens, yaklaşık 300.000 yıl önce Afrika'da ortaya çıktı. Zamanla çevresel değişimler, nüfus artışı ve kaynak arayışı nedeniyle göç etmeye başladı. Afrika’dan çıkan ilk insanlar, çeşitli rotalar izleyerek Asya, Avrupa, Okyanusya ve Amerika’ya yayıldı.

1. Afrika’dan Çıkışın Başlangıcı

İnsanlığın büyük göçü, yaklaşık 70.000-100.000 yıl önce başladı ve iki ana rota üzerinden gerçekleşti:

  1. Kuzey Rotası (Nil Vadisi ve Akdeniz Üzerinden)
  2. Güney Rotası (Arap Yarımadası ve Hint Okyanusu Kıyıları Üzerinden)

2. İlk Göç Dalgaları (100.000 - 50.000 yıl önce)

İlk modern insanlar Doğu Afrika’dan göç etmeye başladı ve farklı kıtalara yayıldı.

A. Kuzey Rotası: Nil Vadisi ve Akdeniz (Yaklaşık 100.000 yıl önce)

  • Rotası: Doğu Afrika (Etiyopya, Sudan) → Nil Vadisi → Kuzey Afrika → Levant (Ortadoğu) → Avrupa
  • İlk Göç Edenler: Bu rotadan çıkan Homo sapiens grupları, önce Levant bölgesine (Filistin, İsrail, Lübnan, Suriye) yerleşti.
  • Sonrası: Bu göçmenler Neandertallerle karşılaştı, ancak iklim değişikliği nedeniyle bir kısmı geri döndü.
  • Sonuç: Avrupa'ya kalıcı göçler 45.000 yıl önce gerçekleşti.

B. Güney Rotası: Arap Yarımadası ve Asya (Yaklaşık 70.000 yıl önce)

  • Rotası: Doğu Afrika (Etiyopya, Eritre, Somali) → Kızıldeniz Kıyıları → Arabistan Yarımadası (Yemen, Umman) → Güney Asya (Hindistan) → Güneydoğu Asya → Okyanusya
  • İlk Göç Edenler: Küçük gruplar, Babu’l Mendep Boğazı’ndan (Bugünkü Yemen ve Cibuti arasındaki geçit) geçerek Arabistan’a ulaştı.
  • Sonrası: Hindistan kıyılarından ilerleyen bu gruplar Malezya ve Endonezya'ya kadar ulaştı.
  • Avustralya'ya Ulaşım (Yaklaşık 50.000 yıl önce): İnsanlar, Güney Asya’dan teknelerle Okyanusya’ya geçti ve Avustralya’ya yerleşen ilk insanlar oldu.

3. Avrupa ve Orta Asya’ya Yayılma (50.000 - 40.000 yıl önce)

  • Rotası: Orta Doğu (Levant) → Anadolu → Avrupa ve Orta Asya
  • İlk Avrupalılar (Yaklaşık 45.000 yıl önce):
    • Homo sapiens, Avrupa’ya girerek Neandertallerle karşılaştı ve genetik olarak etkileşime geçti.
    • İlk Avrupa yerleşimcileri, Fransa, Almanya ve İspanya’ya kadar ilerledi.
    • Orta Asya üzerinden ilerleyen bazı gruplar, Sibirya’ya doğru göç etti.

4. Amerika’ya Geçiş (Yaklaşık 20.000 - 15.000 yıl önce)

  • Rotası:
    • SibiryaBering Boğazı (Buz Çağı’nda donmuştu) → Alaska ve KanadaGüney Amerika
  • İlk Yerleşimciler: Kuzey Amerika’ya ulaşan ilk insanlar, daha sonra Güney Amerika'ya kadar yayıldı.
  • Sonuç: Kızılderili ve diğer yerli halkların ataları, bu göç dalgasından türedi.

Bu göçler, modern insanın dünyaya yayılmasının temelini oluşturdu ve farklı kıtalardaki halkların genetik ve kültürel çeşitliliğini şekillendirirken onbinlerce yıl sonra tekrardan Anadoluya dönen Türklerin öyküsü aslında tarihin yeniden yazılışıdır.

Prof. Sadi Somuncuoğlu Tarihe ışık tutan "Taştaki Türkler" Tamga-Damga adlı önemli eserinde Türklerin tarih öncesi dönemlerden itibaren geniş bir coğrafyaya yayılmış kültürel izlerini, yaklaşık dört yıl süren araştırmalar, Sibirya, Kazakistan, Kırgızistan gibi bölgelerden başlayarak – Finlandiya’ya kadar uzanan ve Anadolu dahil geniş bir coğrafyada, 158.ooo km yol kat etmiş ve 138 gün boyunca saha çalışmaları yapmış, 64 farklı alanda 12.ooo kaya resimleri ve damgaları belgeleyerek ‘Göbeklitepe’ örneği ile Türklerin Anadoluda onbinlerce yıl önceki varlığını ve kültürel izlerini ortaya koymuştu.

Yakın tarihte ise: İlk Türk Akınları ve Doğu Karadeniz’e Yerleşen Türk Boyları 4. yüzyıldan itibaren Hun Türkleri tarafından başlatılmıştır. Ancak, bu dönemde bölgeye kalıcı bir Türk yerleşimi olmamıştır. Daha sonra Kıpçak, Peçenek ve Oğuz boyları, özellikle 11. yüzyıldan itibaren Doğu Karadeniz’e yoğun şekilde yerleşmeye başlamıştır.

Bölgeye Yerleşen İlk Türk Boyları:

  1. Hazarlar (7.-10. yüzyıl)
    • Hazarlar, Karadeniz’in kuzeyinden Gürcistan ve Doğu Karadeniz’e kadar ilerleyerek bu bölgede ticaret kolonileri kurmuşlar etkili olmuşlardır.
  2. Kıpçaklar (11.-13. yüzyıl)
    • Kıpçaklar (Kumanlar), Doğu Avrupa ve Kafkasya bölgesine yerleşen Özellikle Artvin, Rize ve Trabzon çevresinde büyük bir Türk topluluğudur.
  3. Peçenekler (10.-12. yüzyıl)
    • Peçenekler, Bizanslılar tarafından Trabzon ve çevresine yerleştirilmiştir.
    • Osmanlı dönemine kadar bölgede varlıklarını sürdürmüşlerdir.
  4. Oğuz Boyları (11.-15. yüzyıl)
    • Selçukluların Anadolu'yu fethetmesiyle birlikte Oğuz boyları, Doğu Karadeniz'e göç etmeye başlamış, Danişmendli ve Mengücekli beylikleri, Özellikle Bayındır, Çepni, Eymür, Kınık ve Salur boylarını Doğu Karadeniz’e yerleştirmiştir.

Selçuklular Döneminde Türk Yerleşimi (12.-13. yüzyıl)

1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra, Türk Selçuklular Anadolu'ya yerleşmeye başlamış ve Doğu Karadeniz’e doğru ilerlemiştir.

  • Danişmendliler (1100'ler):
    • Danişmendliler, Anadolu’daki ilk Türk beyliklerinden biridir ve Doğu Karadeniz’e akınlar düzenlemiştir. Gümüşhane, Bayburt ve Kelkit civarında Oğuz kökenli Türkleri yerleştirmiştir.
  • Mengücekler (12. yüzyıl):
    • Erzincan ve Bayburt bölgesine Oğuz boylarını yerleştirmiştir. Bayburt ve Erzincan'dan Rize ve Trabzon’a kadar etkili olmuşlardır.
  • Saltuklular (1072-1202):
    • Erzurum ve Artvin civarında etkili olan bir Türk beyliğidir. Bu dönemde Doğu Karadeniz’e Türk göçleri hızlanmıştır

Trabzon Komnenosları ve Kıpçak Yerleşimi (13. yüzyıl)

Trabzon İmparatorluğu (1204-1461) döneminde, Bizanslılar ve Gürcüler bölgeyi savunmak için Kıpçak Türklerini paralı asker olarak bölgeye yerleştirmiştir.

Kıpçak Türklerinin Etkileri:

  • Trabzon, Rize ve Artvin çevresine yerleşmişlerdir.
  • Gürcü Krallığı ve Trabzon Rum Devleti’nin ordularında görev yapmışlardır.
  • Osmanlı döneminde İslamiyet’i kabul edip bölgeye entegre olmuşlardır.

Osmanlı Döneminde Kalıcı Türk Yerleşimi (15.-17. yüzyıl)

  • 1461 yılında Trabzon’un fethiyle, Osmanlılar Doğu Karadeniz’in Türkleşmesinde en önemli rolleri oynamış bölgeye Yerleştirilen Türkler Horasan'dan gelen Oğuz boylarının bir kolu olup Alevi ve Bektaşi inançlarını benimseyen grupları:
  • Çepniler (Trabzon, Giresun, Ordu)
  • Bayındır ve Kınık boyları (Gümüşhane, Bayburt, Erzurum)
  • Avşarlar (Rize ve Artvin)
  • Türkmenler ve Yörükler (Ordu, Samsun, Giresun)

Orta Asya Türk geleneği…

Büyük bir ihtimal İslamiyeti kabullenen Doğu Karadenize yerleşen Türklerin Orta Asyadan beraberlerinden getirdikleri 40 geleneğinden olsa gerek, Trabzon Uzungöl üstünde Kırklar dağı - tepesinde inşa edili 2 odalı Kırklar mesciti var.  Orta Asya’daki Türk topluluklarında "Kırklar" genellikle kutsal bir topluluk, efsanevi kahramanlar grubu veya bir inanç sisteminin temel unsurlarından biri olarak kabul edilir. Bu kavram, hem Şamanizm ve eski Türk inançları, hem de İslamiyet sonrası gelişen Türk tasavvufu içinde önemli bir yere sahiptir.

1. Orta Asya Türk Kültüründe 40 Sayısının Önemi

Türk mitolojisinde ve destanlarında 40 sayısı, birçok kutsal ve mistik anlama sahiptir. Bu sayı, eski Türk inançlarında bütünlüğü, kemale ermeyi, olgunluğu ve kutsallığı simgeler.

40 Sayısının Kullanıldığı Örnekler:

  • Manas Destanı: Türk dünyasının en uzun destanı olan Manas Destanı’nda, Manas’ın yanında 40 yiğit savaşçıdan oluşan bir grup vardır. Bu savaşçılar, Manas’ın davasına adanmış, ona sadık ve kahramanlık sembolü olan bir topluluktur.
  • Dede Korkut Hikâyeleri: Dede Korkut anlatılarında 40 kahraman, 40 yıl, 40 gün, 40 gece gibi ifadeler, mistik bir anlam taşır ve önemli olayların dönüm noktalarını belirtir.
  • Şamanizm ve Kutsal Ruhlar: Orta Asya Şamanizm’inde, 40 ruhun veya kırk ulunun olduğuna inanılır. Bu ruhlar, evrenin dengesini sağlamak ve doğa olaylarını yönetmekle ilişkilidir.
  • Göktürk ve Uygur Mitolojisi: Bazı Göktürk ve Uygur efsanelerinde, 40 kutsal kişinin veya ruhun insanlara yol gösterdiğine inanılır.

2. Türk Destanlarında "Kırklar" Kavramı

Orta Asya Türk destanlarında, "Kırklar", genellikle kahraman savaşçılar, gizli bir topluluk veya manevi güçleri olan kutsal kişiler olarak karşımıza çıkar.

Manas Destanı’nda 40 Yiğit

Kırk yiğit, Manas’ın etrafında toplanan ve onunla birlikte savaşan, Türk töresini koruyan savaşçılardır. Manas Destanı’nda, bu 40 yiğit:

  • Türk kimliğini ve bağımsızlık ruhunu temsil eder.
  • İdeal kahramanlık ve sadakat anlayışını sembolize eder.
  • Toplumun lideri ve koruyucusu olan Manas’a destek verir.

Bu anlayış, ilerleyen dönemlerde Osmanlı’daki Alperenler ve Akıncılar gibi savaşçı topluluklara da ilham vermiştir.

3. İslamiyet Sonrası Türk Kültüründe "Kırklar"ın Dönüşümü

Orta Asya Türk toplulukları, İslamiyet’i benimsedikten sonra, eski inançlarını tasavvufi öğretilerle harmanlamışlardır. Bu süreçte, Kırklar Meclisi, İslamî motiflerle birleşerek Alevi-Bektaşi kültüründe önemli bir yer edinmiştir.

İslamiyet’le Birlikte Kırklar Kavramının Evrimi

  • Mistik Bir Topluluk: Eski Türk inançlarındaki "40 kutsal ruh" kavramı, İslam tasavvufunda Kırklar Meclisi olarak yeniden şekillenmiştir.
  • Tasavvuf ve Ahilikte 40 Sayısı: Ahilik teşkilatında ve tasavvufî öğretilerde, 40 günlük çile (inziva dönemi), 40 evliya, 40 şehit gibi kavramlar yaygındır.
  • Hacı Bektaş-ı Veli ve Kırklar: Alevi-Bektaşi inanışlarında, Kırklar, hakikatin ve manevi bilgeliğin temsilcileridir. Bu kavramın kökeni, büyük ölçüde eski Türk inançlarından gelmektedir.

4. Günümüzde Orta Asya Türk Kültüründe "Kırklar"ın Yeri

Bugün bile, Orta Asya Türk topluluklarında "Kırklar" terimi kahramanlık, kutsallık ve birliktelik anlamına gelmektedir, Türkmenistan dahil bazı Türkçe kökenli topluluklarda 40 kişilik komando – özel ordu birimleri bile mevcuttur. Bu kavram:

  • Şaman dualarında yer almaya devam etmektedir.
  • Efsaneler ve halk hikâyelerinde kullanılmaktadır.
  • Tasavvufi sohbetlerde ve dinsel ritüellerde önemli bir sembol olarak varlığını sürdürmektedir.

Orta Asya Türk topluluklarında "Kırklar", eski Türk inançları, destanları ve Şamanist anlayıştan gelen kutsal bir topluluk ve güç kavramıdır. Bu kavram, İslamiyet sonrası tasavvufi öğretilerle birleşerek Alevi-Bektaşi kültürüne adapte olmuştur. Günümüzde hem mistik ve dini anlamda, hem de kahramanlık destanlarında önemli bir yer tutmaktadır.

Kırklar Meclisi

Özellikle Alevi-Bektaşi inancı ve tasavvufta önemli bir yer tutan mistik bir topluluk olarak kabul edilir. Hem tarihsel hem de efsanevi bir yönü bulunan bu kavram, Alevilik, Bektaşilik ve tasavvuf anlayışında derin bir sembolizme sahiptir.

1. Kırklar Meclisi Nedir?

Kırklar Meclisi, Hz. Muhammed, Hz. Ali ve 40 ermiş (veli, evliya) ile birlikte var olduğu kabul edilen manevi bir topluluktur. Bu meclisin hakikatin, aşkın ve vahdetin (birliğin) sembolü olduğu ifade edilir. Alevi-Bektaşi öğretisinde, bu meclis, Tanrı’nın tecelli ettiği, hakikatin anlaşıldığı ve sırların açığa çıktığı kutsal bir meclis olarak görülür.

2. Kırklar Meclisi’nin Temel Özellikleri

  • Sayısı 40’tır: Bu sayı, mistik ve sembolik bir anlam taşır. 40 sayısı birçok dini ve mitolojik anlatıda olgunlaşmayı, kemale ermişliği ifade eder.
  • Cinsiyet Ayrımı Yoktur: Kırklar Meclisi’nde 20 erkek ve 20 kadın bulunduğu rivayet edilir. Bu durum, Alevi-Bektaşi düşüncesinde kadın-erkek eşitliğine verilen önemi gösterir.
  • Hakikat Yoludur: Kırklar Meclisi, "Hakikat Kapısı" olarak da tanımlanır ve gerçek bilginin, marifetin ve aşkın toplandığı bir yerdir.
  • Vahdet-i Vücut ve Vahdet-i Mevcudiyet: Bütün varlıkların birlik içinde olduğu, Tanrı’nın her şeyde tecelli ettiği anlayışı meclisin temel öğretisidir.
  • Hakk-Muhammed-Ali: Alevi inancında Hakk-Muhammed-Ali üçlemesi, Kırklar Meclisi ile doğrudan ilişkilidir. Hz. Ali'nin burada "Hakikat Kapısı"nın rehberi olduğu kabul edilir.

3. Kırklar Meclisi Efsanesi

Kırklar Meclisi efsanesi, Alevi-Bektaşi inançlarında "hakikatin kapısını açan olay" olarak anlatılır:

Bir gün Hz. Ali, manevi bir alemde Kırklar Meclisi’ne katılmak için çağrılır. Meclise girerken kapıda bir aslan vardır. Hz. Ali, "Edep Ya Hu" diyerek içeri girer. Burada 40 ermişin aynı tas içinde şarap içtiğini (bade içme ritüeli) ve herkesin birbirine bağlı olduğunu görür.

Bu sırada Hz. Ali, "Kimdir bu topluluk?" diye sorar. Cevap olarak, "Biz Kırklar’ız. Bizde ben yoktur, biz vardır" denir. Sonra bir olay gerçekleşir: İçlerinden biri parmağını kanatır ve 40 kişinin de aynı anda acı çektiği görülür. Bu olay, birlik ve bütünlük felsefesinin sembolik anlatımıdır.

Bu olaydan sonra Hz. Ali’nin Kırklar’ın sırrına vakıf olduğu ve Kırklar Meclisi’nin gizli bilgisini taşıyanlardan biri olduğu kabul edilir.

4. Kırklar Meclisi’nin Alevilik-Bektaşilikteki Yeri

Kırklar Meclisi, Alevi-Bektaşi öğretisinde bir yol, bir yaşam biçimi ve bir inanç sistemi olarak kabul edilir. Bu öğretide Kırklar Meclisi’ne katılmak, hakikate ermek anlamına gelir.

Kırklar Meclisi’nin Etkileri:

  • Cem Törenleri: Alevi cem ibadetleri, Kırklar Meclisi’ni sembolize eden ritüeller içerir. Örneğin 12 hizmet, Kırklar Meclisi’ndeki farklı kişilerin rolleriyle bağlantılıdır.
  • Semah: Alevilikteki semah dönme, Kırklar Meclisi’ndeki manevi dönüşü simgeler. Herkesin birlik içinde olduğu, bireysel benliğin yok olduğu anlayışı, semah törenlerinde yansıtılır.
  • Edep ve Erkan: Kırklar Meclisi’ne kabul edilenler, "Edep Ya Hu" diyerek içeri girer. Bu, saygı, ahlak ve manevi disiplinin sembolüdür.

5. Kırklar Meclisi’nin Sembolizmi

  • 40 Sayısı: Olgunluk, kemal noktası (Hz. Muhammed’in 40 yaşında peygamber olması, 40 gün oruç, 40 gün yas vb.).
  • Şarap (Bade İçme): Aşkın, ilahi bilgeliğin ve hakikatin simgesi.
  • Aslan Kapısı: Meclise giriş için edep ve teslimiyet gerektiğini gösterir.
  • Birlik ve Beraberlik: Bir kişinin acısını 40 kişinin hissetmesi, tasavvuftaki Vahdet-i Vücut (bütünlük) anlayışını temsil eder.

6. Günümüzde Kırklar Meclisi

Kırklar Meclisi, günümüzde özellikle Alevi-Bektaşi cemlerinde sembolik olarak yaşatılmaktadır. Cem törenleri, semahlar ve "Kırklar Meydanı" anlayışı, bu meclisin öğretilerini taşımaktadır.

Ayrıca, tasavvufi edebiyatta Kırklar Meclisi’ne ulaşmak, kişinin manevi yolculuğunu tamamlaması ve hakikati idrak etmesi anlamına gelir. Bu yüzden, Alevi-Bektaşi nefeslerinde "Kırklar’a ermek" önemli bir kavramdır.

Kırklar eclisi, Alevi-Bektaşi inancında hakikatin, ilahi aşkın ve birliğin simgesi olan kutsal bir topluluktur. Hz. Muhammed, Hz. Ali ve 40 ermişin oluşturduğu bu meclis, Alevilik-Bektaşilik anlayışında vahdeti (birliği) ve aşkın hakikatini temsil eder. Bu meclisin öğretileri, günümüzde cem ibadetlerinde, semahlarda ve tasavvuf anlayışında yaşamaya devam etmektedir.

 

 

 

 

 
 
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort