Yeryüzü ırkların değil insan olabilenlerindir
Bizim Krino öyküsü:
10 Mayıs 2017 tarihinde Kanada'da yaşama veda eden 'Trabzon beyefendisi' bir doktor Krino Kafato aslında İtalyan bir generalin torunu !. 1854 yılında Osmanlı ile Rusya arasındaki Kırım Savaşı’na kadar uzanıyor. Krino’nun dedesi, Kırım Savaşı’nda Osmanlı’nın yanında yer alan ittifak güçlerinin komutanlarından biri. Savaş sonrası ülkesindeki iç karışıklıklar nedeniyle İtalya’ya dönmeyen dede Antonio, Osmanlı Sultanı tarafından Trabzon’a yerleştiriliyor. Krino işte bu generalin dördüncü kuşak torunu. Trabzon’un en güzel semtlerinden Ganita, Hemen hala açık Santa Maria Kilisesinin yanındaki evde doğup büyüyor. Kentin sporundan sosyal hayatına derin izler bırakmayı başarıyor.
Dostlarının hafızasında ise tam bir Trabzon beyefendisi. Koyu bir Trabzonsporlu !. Biraz karışık görünüyor değil mi ?. Zaten bu topraklar böyle karışık hikayelerin ana yurdu değil mi ?. Çok yönlü biri olan Krino’nun özelliklerinden biri; spor adamı olması. Trabzonspor’un kurucu takımlarından İdmanocağı Spor Kulübünde başarılı bir kalecilik geçmişi var. Uzun yıllar futbol oynadıktan sonra, TIB eğitimi almak için gittiği İstanbul’da da futbol yaşantısına devam eder. Hemşehrilerinin yoğunlukta futbol oynadığı bir kulüp olan Süleymaniyespor’da kaleciliğini sürdürür. Beşiktaş, Galatasaray gibi köklü kulüplerle yapılan kıran kırana karşılaşmaların kahramanı olur.
Trabzon’a döndüğünde aynı zamanda Tenisçi, atlet gibi çeşitli spor branşlarında yöneticilik ve idarecilik yapar. Kentte tenis, atletizm gibi spor branşlarının gelişmesine büyük katkı sunar. Sadece iyi sporcu ve yönetici değil aynı zamanda iyi bir doktordur. Aynı zamanda da, perşembe günleri herhangi bir belge istemeksizin (fakirlik ilmühaberi vesaire) fakir hastalarını ücretsiz muayene edip, ilaçlarını tedarik edecek kadar da halkçı!
1956 yılında Kanada’ya göçer. Bir yıl sonra evlenir. Dört çocuğu olur. Memleket hasreti ve sevdası hiç eksilmez. Çocuklara da aktarılır bu sevgi. Radyodan Trabzon maçları hep dinlenir “Ya yaya şa şaşa Trabzonspor çok yaşa” sloganları ezberletilir. Doğup büyüdüğü kentten de, kentin spor ve sosyal yaşamından uzak kalamaz. 1978 yılından itibaren her yıl Trabzon’a gelip giden Krino, dost ve arkadaşlarıyla devam ettirdiği sıcak ilişkilerine ailesini de katar.
Vefatının ardından Kanada’dan gelen aile bireyleri, Krino’nun vasiyeti üzerine küllerinin bir kısmını doğup büyüdüğü Ganita semtinde denize döktü. Böylece Krino’nun Trabzon sevgisi, bir bakıma ölümsüzleşti ve sonsuzluğa karışmış oldu. Geride, Krino’nun hikayesini dinleyen herkesin aklına gelen şu soru kaldı: “Trabzon’a bu kadar yüksek aidiyet duyan, daha sonra yerleştiği ABD’deki teknesine kızının ve memleketi Trabzon’un adını vermiş biri kenti neden terk etti ?
Krino’nun annesi, Malatya Arapgirli bir Ermeni. Annesi, aile bireylerini 1915 Ermeni Tehcir - Sürgünü’nde kaybetmiş. Hayatta kalmasını, İtalyan ile evli olmasına borçlu olan bir kadın. Fakat Krino ailesinin kenti terk ettiği yıl 1956. Bu toprakların gördüğü en büyük utanç günlerinden, 6-7 Eylül olaylarının hemen ertesi. Ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişinin, İstanbul’da gayrimüslimlere ait ev ve işyerlerini yakıp yıktığı 1955 eylül sonrası.
İşte bu noktada iki tez öne çıkıyor.: Birincisi: Trabzon’da yaşayan azınlıklardan kimsenin burnu kanamazken şehrin önemli şahsiyetlerinden Krino ve ailesinin kenti terk etmesinin nedeni, ailenin annelerinin anılarındaki acı geçmiş. Diğeri ise ablaya dayandırılan bir iddia. Fakat 6-7 eylül olaylarında TRabzon’da YOBAZ çağdışı kana susamışlarc Kafato ailesinin evi taşlandı. Krino göçme sebebine dair konuşmamayı tercih ettiği için sebep net olarak bilinmiyor. Ancak kesin olan bir şey var ! O da o günden itibaren TRabzon’un köklü mozaiğinde yer alan renklerin bir bir solmaya başladığı gerçeği.
Örneğin Krino’nun halasının Fransız eşi tarafından işletilen opera binasının yola kurban gitmesi. Tıpkı Metrapolitan Kilisesi gibi... Abla Anais Kafato’nun dediği gibi; Saint-Joseph Lisesinin olduğu, birçok ülkenin konsolosluğunun bulunduğu Trabzon o zamanlar, bugünün tamamen YOBAZ zihniyetli yönetimine karşın çok daha modern bir kentti. Peki o zaman bugünün bir avuç yobazı elinde Tarii yeniden yazan cihan padişahlarının doğup büyüdüğü - yetiştiği TRabzonda O renkler neden soldu ?. Acılara ve herşeye, göçe rağmen Krino’nun yaşadığı aidiyet duygusu bize ‘’yapay sınırlı yeryüzü ırklarının değil insan olabilenlerin mekanıdır’’ gerçeğini anlatıyor.
Not: Yıllardır Trabzonlular tarafından hatırlanan Krino için, aynı zamanda hemşehrileri olan bu iki isim, “100 yıl öncesinin Trabzonu’nu, Trabzon mozaiğinde yer alan renkleri ve o renklerin sahiplerinin aidiyet duygusunu anlatmak istedik” diyen Yapımcı Murat Başman ve “O evrensel bir insandı. Savaşların dünyayı sardığı bugünlerde onun gibilere ihtiyaç var. Belgesel onun yaşamasının bir aracı !” diyen yönetmen Muhammet Çakıral ile “Bizim Krino”adlı belgesel film, 2018 - 9 Kasım Trabzon’da, 11 Kasım İstanbul’da yapılan galalarıyla bir belgeselle de ölümsüzleştirildi.
Bülent Falakaoğlu yazısından alıntı ..