Önceki gece Ankara’da akıllardan asla silinemeyecek, unutulamaz, utanılası neticeyle ‘The end’ diyen, Meler’e savrulan yumrukla biten, bir film izledik. Hakemimiz yaralı, gönüllerimiz yaralı, üzüntümüz büyük. Bu denli kısa olup da böylesi etki yapan bir kısa film yapımı için büyük beceri, uzun süreli senaryo ve hazırlık süreci gerekir. Başardılar!
Galatasaray‘ın uzun metrajlı 90 dakikalarından biri de Kopenhag da ta gösterideydi.
Özellikle ilk yarı Aslanlar adına, golün dışında umut zerk eden düzeydeydi. Çok korner kullandık, pozisyon aradık fakat fileleri sarsacak beceriyi bulamadık !. Fizik kalitesi mükemmel, organize rakibimiz de tork gücünü özellikle savunma anlamında, müthiş kullandı. Hücum aklını da öyle elbette.
Neticede Şampiyonlar Ligi şansını da, bize bırakmadı. Şampiyonlar Ligi kalitesine yakışan Galatasaray yapısının; ikinci 45’te daha dikkatli, tabii gole daha konsantre sahada olacağını umuduyla ermedim desem yalan olur. Olur da ismiyle müsemma Lerager, bizi fena halde gerdi ve ev sahibini 58’de 1-0 öne geçirdi.