Yaşadığın yöreyi TANI ..
Bilinen tarih boyu, ezici çoğunluğu Türk nüfuslu Doğu Kara denizde, yörelere göre Gürcü, Laz, Hemşinli, Poşa ve kendine Son Roma Başkenti TRabzon da olduğu gibi Rum - Romalı (tıpkı: Mevlana Celaleddini Rumi - Romalı) diyen, Ermeni etnik gruplarına da rastlanmaktadır. Karadenizliye Laz demek, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaşayan herkese Kürt demek kadar vahim bir yanlıştır.
Adigelerden bir kesimin başını çektiği bu bölücü faaliyete Karaçay ve Balkar Türkleri de alet edilmek istenmektedir. Çerkes adı altında dilleri ve ırkları birbirinden farklı Adige, Oset, Abaza (Abhazlar ve Abzehler), Ubıh, Dağıstanlı, Çeçen, İnguş toplulukları, yaşadıkları topraklar için, varlığımız sebebi aziz Atatürk'ün dediği gibi "Türkiye Türklerindir" ve "Ne Mutlu Türk'üm Diyene!" anlayışını gönülden benimsemiş herhangi bir etnik gruptan gelen hiç kimseyle, bu topraklarda toplumların biribirileriyle sorunu yoktur.
KARADENİZ'İN TÜRKLÜĞÜ
Karadenizde ilk yerleşimler, M.Ö. 2.000'li yıllardan itibaren bir Türk konfederasyonundan olan, Atlı hayat süren, kısrak sütü (kımız) içen ‘’Kimmer’’ Türkleri ile başlamıştır. M.Ö. 720 de Türk boyu Saka-İskitler, Hazar denizinin kuzeyinden gelmiştir. Türk - Kıpçak kolundan Kimmer ile Oğuz kolundan olan Saka-İskitler arasındaki güç mücadelesinden sonra Kimmer Türklerinin Azak – Hazar denizleri ile Kafkaslar arasındaki kolu Kür, Aras ve Çoruh boylarına yayılmıştır (Bu iki Türk boyu arasındaki mücadele Gürcülerin Kartlis-Çkhovreba adlı destanlarına da yansımıştır).
Hakimiyetlerini Doğu Avrupa'ya kadar genişleten Saka-İskit Türklerinin bir kolu da M.Ö. 680 yılında Kafkas geçitlerini de aşarak Azerbaycan, Gürcistan ve eski Urartu ülkelerine yayılmıştır. Karadeniz bölgesinde Kimmer ve Saka-İskit Türklerinden sonra görülen Türk boyları ise Bunturki ve Kıpçakların diğer kolları olmuştur. Sonra Afşar ve Kalaç/Halaç Türkleri bölgede görünmüşlerdir.
Karadeniz'de Grek - Antik yunanca konuşanların yerleşimleri ise Saka-İskitler ile Bunturki-Kıpçak Türkleri döneminde MÖ 6.yy.da başlamıştır. Yöredeki Türklerle bir kısmi karışım olmuştur. Bugün Yunanistan'ın bölge üzerinde Pontus Rum kışkırtmalarına yeltendiği belli bir nüfusun genetik kökeninde bölgedeki Türk nüfus yoğunluğu dikkate alındığında ağırlıklı olarak Türklük bulunmaktadır.
Saka-İskit Türklerinin Kalaç adlı uruğunun bir kolu olarak doğuda Gence, Kazak kesiminden batıda Çoruh ağzına varıncaya kadar yayılan, en batıda Şavşat, Ardanuç, Artvin, Borçka ve Gönye'yi içine alan sancağın Kalarç adı taşıdığı tespit edilmiştir. Bunların "Kalaç" adlı büyük Türk uruğunun bir kolu olarak Saka göçleriyle Aşağı Çoruh boyu ve Rize-Batum arasında yerleştiği anlaşılıyor. Öteden beri buradan Karadeniz'e doğru esen sert, kuru ve kayıkları deviren yele de Batum-Rize arasında hala "Kalaç yeli" denmesi de binlerce yıllık bir başka Türklük belirtisidir.
Çoruh ağzına kadarki Kalaç boyundan başka, Bayburt-İspir kesiminde "İspir"e adını veren Sakaların SESPEİR yahut HESPER boyu buralara yerleşmiştir. Ayrıca M.S.131 yılında Rize'de tespit edilen "Askur/Azgur" adlı Oğuz boyunun Rize'nin doğusundaki Askuros deresine adını verdikleri anlaşılmaktadır.
M.Ö. 120'li yıllarda Saka-İskit Türklerinin Arşak kolundan gelen Val Arşak'ın oğlu Arşak, yendiği Pontluları baskı altında tutabilmek için Kafkas Geçitleri ötesindeki Balkar Türklerinden kalabalık bir kolu ülkesine getirterek buğdayı bol düzlüklere (Bayburt çevresine) ve Çoruh solundaki dağlara yerleştirtmiştir. Bu yüzden Bayburt-İspir kuzeyindeki sıradağlara Balkar'dan ses kayması ile "Barkal" ve buradan güneye esen yele de "Barkal yeli" denilmektedir. Rize'de Hemşinlilerin en güzel yaylaları Barkal Dağı'ndadır.
Saka-İskit Türklerinin Arşak kolunun beyi Arşak tarafından M.Ö. 250'lerde İran'da Hamadan topraklarına yerleştirilen "Manua" adlı Türk uruğunu 360 yıl sonra Arşak Beyi Ardaşes, onlara arazi vererek Revan kuzeyine yerleştirir. Bu uruğa "Amad-Uni" (Hamad Hanedanı) denilmeye başlanır. İşte bu Horasanlı Türkler de Rize bölgesine M.S. 626 yılından itibaren gelip Hemşen/Hemşin bölgesine yerleşerek ve mevcut unsurlarla da karışarak adlarını bölgeye vermişlerdir.
Saka-İskit Türklerinin kadınları çok güçlü ve söz sahibidirler. Saka-İskit Türklerinin imparatoru da Tomris Hatun'dur. Karadenizli kadınların gücünün ve iradesinin kültürel kodlarında Saka-İskit kadınlarının (amazonların) yer aldığı görülmektedir. Bu dönemde Hıristiyanlık da bazı Türk boylarında benimsenir ve Gümüşhane'deki Sadak, Trabzon, sonra Kalarç'tan (Aşağı Çoruh-Rize) Nusaybin'e varıncaya kadar yayılır. Türklerin "sarı saçlı, gök gözlü" sarışın ve kumral Kuman-Kıpçak kolunun genetik kökenlerine etki ettiği Lazların ataları, Türkçede ikiz adlı olarak tanınmıştır. ALAZAN = Alazlar, Lazlar, Çanarlar şeklinde anılmışlardır.
M.Ö. 5. yüzyılda Herodot, Saka-İskitlerin ekincilikle uğraşan Alazon (Alazlar) boyundan bahseder. İslam kaynakları ve Ermeni kaynakları bu savaşçı ahaliyi Sanarlar veya Çanarlar olarak kaydederler. Böylece, biri Karadeniz'in kuzey batısında Bucak kesiminde, biri doğusunda Abaza-Mergel/Megrel arasında ve biri de Kuzey Azerbaycan'da Şirvan batısında iki Alazan boyunda olmak üzere üç bölgede Alazon, Çanar ve Laz kollarının dağılarak yaşadığını görüyoruz. Bunlardan Karadeniz'in kuzeyindeki kolun 958 yılında Türklerin Hazar boyu Kağanı Yusuf'un ünlü mektubunda bir Hazar Türk uruğu olarak "Çan" veya "Çanar" adının bir şekli olarak "Zanar" deyişini hem Lazlar hem de göç ederek boşalttıkları bölge adı olarak kullanmaktadırlar.