MİLLİYETÇİLİK
Çoğu siyasi tarih bilimcilerin ortak noktası milliyetcilik 'yerçekimi gibi önemli ve kapsayıcı bir güç' diye tanımlarken, aslında pekte haksız değillerdir ve bu konuda Türkiye söz konusu olduğuna ise milliyetçiliğin ülkemizde aynı manada olduğunu anlamak kolaydır.
Özellikle imparatorluktan 'Ulus devlet' düzenine geçişle birlikte Türk milliyetçiliğinin oynadığı rol, ülkeyi ve toplumu yeniden inşa ederken yapılanlar dikkate alındığında, milliyetciliğin gücü ve ve kapsamı aynı 'yerçekimi' yasasıyla rahatca kıyaslanabilir ve buna itiraz etmek zordur.
Türkiyede milliyetcilik denende ilk akla gelen Kemalizm ve her Türk vatandaşının tartışmasız benimsemesi istenen 'Atatürk milliyetçiliği' kavramıdır.
Bazen Türk milliyetciliğinin, MHP tarafından temsil edildiği iddia edilen 'ülkücü' versiyonu çoğu kez şövenizm dönüşmüş, ırkçı biçimlere giren ve bazen faşizan alanda ilerleyen damardan ilerler hali 18 Haziran 1999 seçimlerinde birbirine yakın oy alarak 'zaferle' çıkan iki milliyetci parti DSP ''Milliyetci sol'' ve bugün tamamen çizgisini kaybetmiş MHP 'Milliyetci sağ' maalesef 3 Kasım 2002 seçimlerinde aynı başarıyı yakalayamamış olması aslında kimseyi yanıltmamalı.
Çünkü Toplumların var oluş sebepleri, inanç özgürlüğündende öncedir ve Türkiyedeki Milliyetcilik tarihsel 'Yerçekimi' yasası gibi, sadece Osmanlının küllerinden yeni bir Ulus devlet yaratan, varlığımız sebebi, eşsiz aziz Mustafa Kemal Atatürk ekseninde durmaya ve değişik şekillere bürünsede, tüm yobaz, islamı parçalamaya and içmiş: tarikat, cemaat, fırka gibi 'çakma' guruplara karşı 'Tek çare' fabrika ayarları ATA/TÜRKLÜK doğrultusunda, hükmünü aynen icra etmeye devam etmeye mecburdur.