KARADENİZLİLER NEDEN BU KADAR HIRSLI VE BAŞARILI ?
Bu sabah ''Türkiyeyi yönetiyorsunuz'' başlıklı, Antalyalı.ve iyi bir TRabzonSporlu arkadaşımın yolladığı yazı.
Karadenizlilerin neden bu kadar hırslı ve başarı merdivenlerini tırmanma azmi içinde olduklarını merak ediyor musunuz? Sebebini ekteki bu fotoğraf anlatıyor, Trabzon’un Köprübaşı ilçesi. Alabildiğine dar bir vadi tabanında sıkışmış ilçe merkezi ve aşırı dik yamaçlarda evler.. Burada gündelik hayat, sürekli koşuşturmayı, çabayı, tırmanmayı ve inatçı olmayı gerektiriyor. Böyle bir yerde tarım için Orta Anadolu’daki gibi hazır ve uygun arazi bulmanız imkansız…Tarlanızı kendiniz üretmek zorundasınız
Büyük şehirlere göç öncesinde, insanlar geçimlerini ormanlardan kök sökerek zorlukla açtıkları küçücük arazilerde ürettikleri ekinden, daha yukarılarda mezralarda otunu biçtikleri küçük çaplı hayvancılıktan sağlıyorlardı. Daha doğrusu ekmeklerini “taştan çıkarıyorlardı…” Burada “tırmanmak,” mecazi anlamından öte, fiilen her zaman ve her yerde insanların karşısına çıkan temel bir zorunluluk: Komşunuza gitmek için, ormandan odun, tarladan ürün, mezradan ot getirmek için sürekli yokuş yukarı çıkmak, patikaları tırmanmak zorundasınız.
Gün geldi, Tüm Anadolu’dan olduğu gibi, Karadeniz’den de insanlar, iş bulmak için büyük şehirlere göç etmeye başladılar ve buralarda kendilerine yeni hayatlar kurdular. Çocukluklarından itibaren edindikleri ve mizaçlarının bir parçası haline gelen kişilik özellikleriyle bu yeni yaşam ve mücadele alanında da var olma ve kendilerini ispat etme iddialarını ortaya koydular.
Coğrafyanın ve yaşam koşullarının insanların karakter yapısını, iş hayatındaki tutumlarını ve hatta toplumsal dinamiklerini şekillendirdiğine dair pek çok teori ve görüş bulunuyor. Bu bağlamda, zorlu fiziki koşullarda, sarp ve engebeli dağlık arazilerde yaşayan insanların genellikle daha dayanıklı, azimli, hırslı ve mücadeleci bir karakter geliştirdikleri düşünülüyor.
Dolayısıyla Karadenizlilerin iş hayatında ve bürokraside karşılaştıkları zorluklar karşısında pes etmemeleri, azim ve başarma hırsı taşımaları ve sürekli yükselme gayreti içinde olmaları, çocukluklarından itibaren edindikleri veya ailelerinden izledikleri bu tür bir yaşam tecrübesiyle doğrudan ilişkili görünüyor. Doğu Karadeniz’de geleneksel hayvancılık, ot biçme ve küçük çaplı tarla tarımı ile uğraşan insanlar, bölgenin kararsız ve değişken iklimi nedeniyle, bir gün içerisinde kâh güneşli, kâh yağmurlu, kâh rüzgarlı türlü türlü ve kısa süreli hava durumlarıyla karşılaşırlar.
Biçtikleri otu yağmura yakalanmadan kaldırmalarını ve ürünlerini en kısa sürede kurutmalarını zorunlu kılan bu değişken atmosfer koşullarının bile tek başına kendilerine hızlı karar verme, acele davranma ve işlerini hızlı başlayıp bitirme becerisi kazandırdığını ve zamanla bunun hayatın tüm sorunlarına karşı geliştirdikleri bir karakter özelliğine dönüşmüş olabileceğini temel bir faktör olarak dikkate almak gerekir.
Büyük ölçüde Alman coğrafyacı Friedrich Ratzel tarafından geliştirilen ve belirli coğrafi koşulların sadece ekonomik faaliyetleri değil, aynı zamanda toplumsal yapıları, kültürel normları ve bireysel davranışları da şekillendirdiğini savunan “sosyo-coğrafi determinizm” yaklaşımı, Karadenizlilerin zorluklar karşısında pes etmeyen, hırslı ve inatçı kişilik özelliklerinin nedenleri konusunda mantıklı bir izah çerçevesi ortaya koymaktadır.
Burada ayrıca dikkate alınması geren şey, sosyo-coğrafi determinizm kapsamında kazanılan kişisel özelliklerin, “epigenetik*”mekanizmalar aracılığıyla bireyin mizacında kalıcı bir etki bırakabilmesidir. Bu bağlamda, çevresel faktörler, uzun süreli stres, zorlayıcı yaşam koşulları ve sosyal dinamiklerin, doğal olarak gen ekspresyonunu etkilemesi ve bu doğrultuda epigenetik bir katman oluşturarak bireyin mizacını, dayanıklılığını ve diğer kişilik özelliklerini şekillendirmesi beklenebilecek bir sonuçtur.
Karadenizlilerin dağlık ve engebeli arazi koşullarında, maddi imkânsızlık ve yetersizlikler içinde yaşamaları, iş hayatında, bürokraside ve siyasette bu kadar hırslı ve inatçı olmalarını tek başına açıklamak için yeterli mi? Elbette değil…Eğer böyle olsaydı, Türkiye’nin diğer dağlık bölgelerinden yetersiz yaşam koşulları nedeniyle büyük şehirlere göç eden herkesin Karadenizlilerle her alanda ve aynı seviyede tutum ve davranışlar sergilemesi gerekirdi.
Geçim şartlarının elverişsizliği nedeniyle büyük kentlere göç eden başka bölgelerin insanlarının, hayata tutunma mücadeleleri sonucunda genellikle iş hayatında başarılı olmaları yaygınlıkla görülen bir sonuç olsa da, iş hayatında, bürokraside ve siyasette yüksek yoğunlukta yer almak ve güçlü bir tırmanma becerisi sergilemek büyük ölçüde Karadenizlilere has bir özellik olarak kendisini gösteriyor.
O kadar ki, Doğu Karadeniz ve özellikle Trabzon kökenli iş adamı, siyasetçi, milletvekili, belediye başkanı ve yüksek bürokrat sayısının; bölge nüfusunun ülke nüfusu içindeki oranına göre ölçüsüz derecede yüksek olması bariz şekilde dikkat çekmekte ve giderek daha yüksek sesle dike getirilen tartışmalara konu olmaktadır.
Bu bağlamda, durumu örnekleyecek olursak;
-İstanbul’daki, sayısı 39 olan ilçe belediye başkanlarının yarıdan fazlası Doğu Karadenizli ve 8’i tek başına Trabzon kökenlidir
-Son dönem hükümetlerinde Trabzon kökenli bakan sayısı zaman zaman 4’de 1 oranına ulaşmaktadır.
-Hemen her bakanlıkta Trabzonlu en az bir bakan yardımcısı, eskiden (müsteşar ve müsteşar yardımcısı) ve tüm bakanlıklarda Doğu Karadenizli yüzlerce genel müdür bulunmaktadır.
-Türkiye’de toplam 1550 civarındaki mülki idare amirinin (vali, vali yardımcısı, kaymakam) 150’ye yakını (nerdeyse %10’u) tek başına Çaykara kökenlidir
-ISO tarafından her yıl yayınlanan Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu sıralamasında, bir kaç yıl önce, sahipleri Çaykara ilçesinin sadece bir köyünden olan 4 firma yer almıştır.
Önemli siyasi ve bürokratik pozisyonlarda, Doğu Karadeniz ve özellikle Trabzon lehine görülen bu yüksek oranlarda temsil edilme yoğunluğu, haklı olarak sürekli serzenişlere neden olmakta, kimi zaman diğer bölgeler lehine pozitif dengeleyici tasarruflara yer verilmesi gerektiğine dair önerilerin tartışma gündemine taşınmasına yol açmaktadır.
Şüphesiz Trabzonluların iş hayatında, siyasette ve bürokratik hiyerarşide sürekli daha yukarıya ve en tepeye tırmanma arzuları, bulduklarıyla yetinmeme, bir türlü tatmin olamama ve kendilerini aşma çabalarıyla doğrudan ilişkilidir. Coğrafi koşulların ve geçim yetersizliğinin zorlamasının yanı sıra, Trabzon ve çevresinin tarih boyunca önemli bir yönetim merkezi (Pontus İmparatorluğu’nun merkezi) ve tarihi İpek Yolu’nun kadim güzergahlarından/duraklarından birisi olmasının ve bu stratejik deneyimlerden elde edilen ticari girişim ruhu ve sosyal hareketlilik birikiminin de bölge insanının başarısında önemli payı bulunmaktadır.
Öte yandan, Karadeniz bölgesinde, çalışkanlık ve başarının övgüyle karşılanmasına ve aile içinde disiplin ve dayanışmanın esas alınmasına yönelik geleneklerin güçlü olması ve kültürel miras olarak yeni nesillere aktarılması, kişileri küçük yaşlarından itibaren hedeflerine ulaşmak için daha fazla çalışmaya ve başarılı olmaya teşvik etmektedir.
Tabii ki, gerek Karadenizlilerin, gerek dünyanın başka benzer bölgelerinde yaşayan insanların; iş hayatında ve bürokraside hırslı, dirençli ve azimli olmalarının, önemli oranda zorlu coğrafya koşullarında yetişmeleriyle ilgili olduğuna dair ileri sürülen ve genel kabul gören bu görüş ve değerlendirmeler kesin bir yargı değildir ve bu konu her zaman kapsamlı sosyolojik ve antropolojik çalışmalarla desteklenmeye muhtaçtır.
…
(*Epigenetik): Genlerin yapısında herhangi bir değişiklik olmaksızın, genlerin ifade edilme şeklinin çevresel faktörler ve yaşam tarzı gibi dış etmenler tarafından değiştirilmesi…
Ulvi Saran
KAYNAKLAR
https://bioone.org/journals/mountain-research-and-development/volume-42/issue-2/MRD-JOURNAL-D-21-00044.1/Mountain-Resilience--A-Systematic-Literature-Review-and-Paths-to/10.1659/MRD-JOURNAL-D-21-00044.1.full
https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/B9780128220955000152
https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S2212420924003145