Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Kemal ULUSOY
Köşe Yazarı
Kemal ULUSOY
 

kimdiler, nerden gelirlerdi ?

          YENİLEMEZ SAVAŞÇILAR ... Sultanı'nın Seçkin Askerleri YENİÇERİ ocağı Henüz İstanbul alınmamış, hala Sırp kiliselerinde ‘felaket günü’ diye anılan 15 Haziran 1389 da I. Murat önderliğinde, küçücük DEVŞİRME - Elit birlik yeniçerilerle, Oğuz – Kayı boyu Türkleri, Balkanları ele geçirdi. Ardından ... Lehistan - Macaristan devletinin sona erdiği, 10 Kasım 1444 Varna Savaşını kazanarak - bugün tüm Avrupa birliği üyelerinden çok daha önce ‘’Avrupalı’’ olduğu savaşta Osmanlı ordusu Haçlılar'a karşı geri çekilmeye başladı. Sultan II. Murad'ın bulunduğu bölgeye hızla ilerleyip, savaşı sonlandırmak üzere son adımı atmayı amaçlayan Haçlı ordusu için zafer kesin gibi görünüyordu. Ancak savaş meydanını cehenneme çeviren yeni ocak anlamlı "Yeniçerileri" sadece savaş meydanında kılıç sallayanlar diye hatırlamak haksızlık olur. ihtiyaç duyulduğunda savaşçı, mühendis ve hatta sanatçı olabilen askerlerdi. Yeniçerilerin mükemmellik kaynağı neydi ?.   Bu yenilmez savaşçılar Oğuz – Kayı boyu Türklerin 1299'da kurulan Osmanlı Beyliği, kısa sürede hız kazandı ve genişlemeye başlayıp DEVLET olurken, daha profesyonel bir orduya geçilmesine karar verildi. Bu yeniden yapılanmanın omurgası Yeniçeriler olacaktı. Yeniçeri Ocağı'nın ilk ve en önemli kuralı; ordu, 10 ila 18 yaşları arasında seçilen, fethedilen topraklardan Yetenekli subaylar, yaklaşık her yedi yılda bir Rumeli eyaletlerinden Müslüman olmayan DEVŞİRME gençlerden oluşuyordu.   Görevli devşirmeciler: köy halkından güçlü ve dayanıklı adaylarını seçerken, her birinin belli bir boy ve kiloda olmasına dikkat ediliyordu. Ayrıca, adayın kafatası şekline frenolojik yöntemlerle bakılarak karakteri, kişiliği ve suç eğilimi tespit edilmeye çalışıldı. Bu titiz süreçten sonra her seçilen çocuk, Anadolu'daki önceden belirlenmiş yeni ailesine yerleştirilir ve Türk gelenekleri ile İslam'ı öğrenirdi. Daha sonra İstanbul'a getirilir ve sıkı askeri eğitimden geçirilirdi. Eğitimleri gün doğmadan başlardı ve öğle vaktine kadar pek az serbest zamanları olurdu. Güç, denge ve sabır geliştirmek için güreş, mızrak atma ve avcılık yaparlardı. Fiziksel gelişimleri tamamlandıktan sonra adaylar, yüksek savaş deneyimine sahip tecrübeli Yeniçeriler'den silah kullanımı öğrenirdi. Eğitmenleri tarafından başarısız bulunanlar bazen 30 yaşına kadar eğitimlerine devam etmek zorunda kalırdı. Bu zorlu eğitime umutsuzluğa kapılmadan kararlılıkla nasıl devam ettiler ? sorusunda , bir Yeniçeri adayı için en kritik olanı; yetersiz olarak görülmek ve okuldan uzaklaştırılmak korkusuydu. Okuldan uzaklaştırılmak, kendi başlarına kalmak anlamına gelir, ki bu da bir nevi yanlıklık ölümü idi.  Onun için, sadece padişahların giyebildiği Mısır pamuğundan yapılı kırmızı üniformayı kazanmak için her şeylerini ortaya koymaktan asla vazgeçmediler. Maliyet ne olursa olsun, eğitimi tamamlandıktan sonra resmi olarak Yeniçeri Ocağı'na kaydedilen, sıra numaraları verilen ve kendi birimlerinin sembolü kollarına, bacaklarına dövme olarak işlenirdi. En güçlü zamanlarında bile sayısı yaklaşık 6.000 kişiyi geçmeyen Yeniçerilerin, kendilerinden önce benzer yapıda olan Spartan ve Romalılar aksine, Osmanlı İmparatorluğu'nun en seçkin "Tanrı'nın Dünya Üzerindeki Gölgesi" birimi olarak, Sultanının ailesinin bir parçası olarak kabul edilirdi. Bu nedenle, sultanın ayrıcalıklı hizmetlerinden yararlanırlardı. Özellikle seferde sultan kadar beslenir ve hatta evlerinden daha büyük bir ihtişamda yaşarlardı. Her Yeniçeri'nin sefer sırasında, maalesef topkapı sarayındaki sultanları gibi her ihtiyacını ! karşılayacak, İÇOĞLAN denen gençten özel bir erkek çocuk bir asistanı olurdu ve bu asistan, hizmet ettiği Yeniçeri'nin konaklamak için gittiği yere önceden varıp çadır kurardı. Kamp alanında kalan Yeniçerilerin ekmeği bile özel fırınlarda pişirilir ve sıcak olarak bekletilirdi.  Yeniçerilerin kaldığı yerlerde temizlik sıkı bir şekilde korunur ve kamp alanının dışında tuvaletler kurulurdu. Böylece, modern zamanlarda bile askerlerin kabusu olan bulaşıcı hastalıkların önüne geçilmiş olurdu. Kısacası, Yeniçeriler, savaş alanına ulaşıncaya kadar konfor içinde seyahat etmiş, iyi beslenmiş ve iyi donanmış olarak bu ayrıcalıklardan faydalanmış olarak savaşa girerken genellikle düşmanlarına karşı DİNÇ şekilde ciddi bir avantaj elde etmiş olurlardı. Gerçekten de "Hatta gökyüzü düşse bile mızrak ucuyla tutarız" diyen ünlü Fransız şövalyeleri ve Macar piyadeleri Yeniçeri ordusuna diz çöküp af dilemelerine kadar gitmişlerdir.  Yıllar geçtikçe, Avrupa'da Yeniçerilerin korkusu o kadar büyüdü ki, kırmızı üniformalarının bile gözleri karşılarına çekmeye yetti. Bunun en çarpıcı örneği 19. yüzyılda gerçekleşti.  Almanlar uzun süredir başlarına bela olan Fransız saldırıları karşısında çaresiz kaldıklarında, Osmanlıdan yardım istediler. Sultan, onlara 5 araba dolusu Yeniçeri üniforması gönderdiğinde Almanlar hayal kırıklığına uğradılar, ancak Sultan'ın tavsiyesini takip ettiler ve bu kostümleri giyerek nehrin karşısındaki Fransızlara görününce, Fransızlar ‘’Türkler geldi’’ diye korktukları için geri çekildiler. Yeniçerleri kusursuz savaşçı yapan gerçek, zorlu kuşatmalar sırasında kırılmaz kaleleri yıkmak için köprüler inşa eden, tüneller kazan - bir ayda tamamlanabilecek kaleleri sadece 4 saat içinde tamamlayabilen ve daha da ilginci, sefere katılan askerlerin moralini yükseltmek ve düşman üzerinde psikolojik üstünlük sağlamak için müzik yaparlardı. Bugün dahi Silahlı kuvvetler armasında MÖ 208 yazan, dünyanın en eski ordusu – Metenin askerleri Türk ordusu her sefere çıkan süreçte, sadece geçit törenleri düzenleyip müzik çalan grubu vardı. Tarihteki ilk askeri orkestra olan Mehteran, ordunun moralini yükseltir ve düşman askerler üzerinde psikolojik üstünlük sağlardı. Aslında, düşman kamplarındaki askerler bu müzikten rahatsız olup sarhoş olurdu. Mehteran müziği, tüm Avrupa orduları ve bestecileri için ilham kaynağı olarak hizmet etti. Joseph Haydn, Wolfgang Amadeus Mozart ve Ludwig van Beethoven gibi ünlü müzisyenler, bugun dahi var olan Mehteran geçitlerinden esinlenerek eserler bestelemişlerdir. Herşeyde olduğu gibi, Yaklaşık 300 yıl boyunca dünya askeri tarihini şekillendiren Yeniçeri Ocağı güçlü olduğu dönemler geride kalacak, kuruluş ilkelerinden uzaklaşarak zamanla bozulmuş ve büyüklüğünü kaybedecekti.  Osmanlı hanedanlığı duraklama döneminde Disiplinden uzaklaşan Yeniçeriler sadece savaşları kaybetmekle kalmamış, ülkenin düzeni de bozmuşlardır. Birini öldürüp 10 sultana darbe yapmak gibi aşırı noktalara gitmiş, imparatorluğun keskin kılıcı, sonunda maalesef yozlaşarak kendini kesmiştir. Yeni bir askeri sınıf "Nizami Cedid - Eşkinci Ocağı" kurulduğunu öğrenen Yeniçerler isyan etmeye kalkıştıklarında, tüm Yeniçer kışlalarının bombalanmasını ve yok edilmesini emreden Sultan II. Mahmud'tan kesin bir tepki alarak, 600 yıl boyunca varlığını sürdüren ocak için bugün dahi tüm askeri otoriteler ‘tarihin en ünlü ve güçlü askeri birliği Yeniçerilerdi der. Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=Bhr4UpAx0hA  

kimdiler, nerden gelirlerdi ?

 

 

 

 

 

YENİLEMEZ SAVAŞÇILAR ...

Sultanı'nın Seçkin Askerleri YENİÇERİ ocağı

Henüz İstanbul alınmamış, hala Sırp kiliselerinde ‘felaket günü’ diye anılan 15 Haziran 1389 da I. Murat önderliğinde, küçücük DEVŞİRME - Elit birlik yeniçerilerle, Oğuz – Kayı boyu Türkleri, Balkanları ele geçirdi.

Ardından ... Lehistan - Macaristan devletinin sona erdiği, 10 Kasım 1444 Varna Savaşını kazanarak - bugün tüm Avrupa birliği üyelerinden çok daha önce ‘’Avrupalı’’ olduğu savaşta Osmanlı ordusu Haçlılar'a karşı geri çekilmeye başladı.

Sultan II. Murad'ın bulunduğu bölgeye hızla ilerleyip, savaşı sonlandırmak üzere son adımı atmayı amaçlayan Haçlı ordusu için zafer kesin gibi görünüyordu. Ancak savaş meydanını cehenneme çeviren yeni ocak anlamlı "Yeniçerileri" sadece savaş meydanında kılıç sallayanlar diye hatırlamak haksızlık olur.

ihtiyaç duyulduğunda savaşçı, mühendis ve hatta sanatçı olabilen askerlerdi. Yeniçerilerin mükemmellik kaynağı neydi ?.   Bu yenilmez savaşçılar Oğuz – Kayı boyu Türklerin 1299'da kurulan Osmanlı Beyliği, kısa sürede hız kazandı ve genişlemeye başlayıp DEVLET olurken, daha profesyonel bir orduya geçilmesine karar verildi. Bu yeniden yapılanmanın omurgası Yeniçeriler olacaktı.

Yeniçeri Ocağı'nın ilk ve en önemli kuralı; ordu, 10 ila 18 yaşları arasında seçilen, fethedilen topraklardan Yetenekli subaylar, yaklaşık her yedi yılda bir Rumeli eyaletlerinden Müslüman olmayan DEVŞİRME gençlerden oluşuyordu.   Görevli devşirmeciler: köy halkından güçlü ve dayanıklı adaylarını seçerken, her birinin belli bir boy ve kiloda olmasına dikkat ediliyordu.

Ayrıca, adayın kafatası şekline frenolojik yöntemlerle bakılarak karakteri, kişiliği ve suç eğilimi tespit edilmeye çalışıldı. Bu titiz süreçten sonra her seçilen çocuk, Anadolu'daki önceden belirlenmiş yeni ailesine yerleştirilir ve Türk gelenekleri ile İslam'ı öğrenirdi. Daha sonra İstanbul'a getirilir ve sıkı askeri eğitimden geçirilirdi.

Eğitimleri gün doğmadan başlardı ve öğle vaktine kadar pek az serbest zamanları olurdu. Güç, denge ve sabır geliştirmek için güreş, mızrak atma ve avcılık yaparlardı. Fiziksel gelişimleri tamamlandıktan sonra adaylar, yüksek savaş deneyimine sahip tecrübeli Yeniçeriler'den silah kullanımı öğrenirdi. Eğitmenleri tarafından başarısız bulunanlar bazen 30 yaşına kadar eğitimlerine devam etmek zorunda kalırdı.

Bu zorlu eğitime umutsuzluğa kapılmadan kararlılıkla nasıl devam ettiler ? sorusunda , bir Yeniçeri adayı için en kritik olanı; yetersiz olarak görülmek ve okuldan uzaklaştırılmak korkusuydu. Okuldan uzaklaştırılmak, kendi başlarına kalmak anlamına gelir, ki bu da bir nevi yanlıklık ölümü idi.  Onun için, sadece padişahların giyebildiği Mısır pamuğundan yapılı kırmızı üniformayı kazanmak için her şeylerini ortaya koymaktan asla vazgeçmediler. Maliyet ne olursa olsun, eğitimi tamamlandıktan sonra resmi olarak Yeniçeri Ocağı'na kaydedilen, sıra numaraları verilen ve kendi birimlerinin sembolü kollarına, bacaklarına dövme olarak işlenirdi.

En güçlü zamanlarında bile sayısı yaklaşık 6.000 kişiyi geçmeyen Yeniçerilerin, kendilerinden önce benzer yapıda olan Spartan ve Romalılar aksine, Osmanlı İmparatorluğu'nun en seçkin "Tanrı'nın Dünya Üzerindeki Gölgesi" birimi olarak, Sultanının ailesinin bir parçası olarak kabul edilirdi. Bu nedenle, sultanın ayrıcalıklı hizmetlerinden yararlanırlardı. Özellikle seferde sultan kadar beslenir ve hatta evlerinden daha büyük bir ihtişamda yaşarlardı.

Her Yeniçeri'nin sefer sırasında, maalesef topkapı sarayındaki sultanları gibi her ihtiyacını ! karşılayacak, İÇOĞLAN denen gençten özel bir erkek çocuk bir asistanı olurdu ve bu asistan, hizmet ettiği Yeniçeri'nin konaklamak için gittiği yere önceden varıp çadır kurardı. Kamp alanında kalan Yeniçerilerin ekmeği bile özel fırınlarda pişirilir ve sıcak olarak bekletilirdi.  Yeniçerilerin kaldığı yerlerde temizlik sıkı bir şekilde korunur ve kamp alanının dışında tuvaletler kurulurdu. Böylece, modern zamanlarda bile askerlerin kabusu olan bulaşıcı hastalıkların önüne geçilmiş olurdu.

Kısacası, Yeniçeriler, savaş alanına ulaşıncaya kadar konfor içinde seyahat etmiş, iyi beslenmiş ve iyi donanmış olarak bu ayrıcalıklardan faydalanmış olarak savaşa girerken genellikle düşmanlarına karşı DİNÇ şekilde ciddi bir avantaj elde etmiş olurlardı.

Gerçekten de "Hatta gökyüzü düşse bile mızrak ucuyla tutarız" diyen ünlü Fransız şövalyeleri ve Macar piyadeleri Yeniçeri ordusuna diz çöküp af dilemelerine kadar gitmişlerdir.  Yıllar geçtikçe, Avrupa'da Yeniçerilerin korkusu o kadar büyüdü ki, kırmızı üniformalarının bile gözleri karşılarına çekmeye yetti.

Bunun en çarpıcı örneği 19. yüzyılda gerçekleşti.  Almanlar uzun süredir başlarına bela olan Fransız saldırıları karşısında çaresiz kaldıklarında, Osmanlıdan yardım istediler. Sultan, onlara 5 araba dolusu Yeniçeri üniforması gönderdiğinde Almanlar hayal kırıklığına uğradılar, ancak Sultan'ın tavsiyesini takip ettiler ve bu kostümleri giyerek nehrin karşısındaki Fransızlara görününce, Fransızlar ‘’Türkler geldi’’ diye korktukları için geri çekildiler.

Yeniçerleri kusursuz savaşçı yapan gerçek, zorlu kuşatmalar sırasında kırılmaz kaleleri yıkmak için köprüler inşa eden, tüneller kazan - bir ayda tamamlanabilecek kaleleri sadece 4 saat içinde tamamlayabilen ve daha da ilginci, sefere katılan askerlerin moralini yükseltmek ve düşman üzerinde psikolojik üstünlük sağlamak için müzik yaparlardı.

Bugün dahi Silahlı kuvvetler armasında MÖ 208 yazan, dünyanın en eski ordusu – Metenin askerleri Türk ordusu her sefere çıkan süreçte, sadece geçit törenleri düzenleyip müzik çalan grubu vardı. Tarihteki ilk askeri orkestra olan Mehteran, ordunun moralini yükseltir ve düşman askerler üzerinde psikolojik üstünlük sağlardı. Aslında, düşman kamplarındaki askerler bu müzikten rahatsız olup sarhoş olurdu.

Mehteran müziği, tüm Avrupa orduları ve bestecileri için ilham kaynağı olarak hizmet etti. Joseph Haydn, Wolfgang Amadeus Mozart ve Ludwig van Beethoven gibi ünlü müzisyenler, bugun dahi var olan Mehteran geçitlerinden esinlenerek eserler bestelemişlerdir.

Herşeyde olduğu gibi, Yaklaşık 300 yıl boyunca dünya askeri tarihini şekillendiren Yeniçeri Ocağı güçlü olduğu dönemler geride kalacak, kuruluş ilkelerinden uzaklaşarak zamanla bozulmuş ve büyüklüğünü kaybedecekti.  Osmanlı hanedanlığı duraklama döneminde Disiplinden uzaklaşan Yeniçeriler sadece savaşları kaybetmekle kalmamış, ülkenin düzeni de bozmuşlardır.

Birini öldürüp 10 sultana darbe yapmak gibi aşırı noktalara gitmiş, imparatorluğun keskin kılıcı, sonunda maalesef yozlaşarak kendini kesmiştir. Yeni bir askeri sınıf "Nizami Cedid - Eşkinci Ocağı" kurulduğunu öğrenen Yeniçerler isyan etmeye kalkıştıklarında, tüm Yeniçer kışlalarının bombalanmasını ve yok edilmesini emreden Sultan II. Mahmud'tan kesin bir tepki alarak, 600 yıl boyunca varlığını sürdüren ocak için bugün dahi tüm askeri otoriteler ‘tarihin en ünlü ve güçlü askeri birliği Yeniçerilerdi der.

Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=Bhr4UpAx0hA

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort