8 Mart Dünya Kadınlar gününe örnek ...
Aslında dünyada kadınlar günü Türkiye'de kutlanmaz. Çünkü dünyadaki tek ülke olsa gerek, Türkiyede giyim mağazalarında mesela erkek reyonu vardır kadın reyonu yoktur. bayan reyonu, ayakkabısı, Kuaförü, çarşılarda esnaf lokantalarında ‘’bayanlar için yerimiz vardır’’ derler ama, hala hergün ortalama 2 kadının öldürüldüğü ülkemizde yerlerde sürünene insan hakları gibi KADIN YOK HÜKMÜNDEDİR.
Oysa 800 yıl önce Mevlana ‘’cahildir kadından üstün olduğunu sananlar’’ gibi ‘’Tanrı erkekleri evcilleştirmek için kadınları yarattı’’ demiş Voltaire ve ‘’en parlak başarım eşitimi bir kadını benimle evlenmeye İkna etmiş olmamdır’’ demiş Churchill. Pablo Neruda Cemal Süreya da tıpkı Neruda ile aynı perspektiften Bakmış bir kadın şikayet ediyorsa erkeklerin deyimiyle vıdı vıdı ediyorsa erkek bilmelidir ki o ilişkiden hala ümidi vardır kadının sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur, daha önemlisi hala seviyordur. Kadın Susarak Gider erkeklerin hiç anlayamadığı durum İşte bu kadar basittir, ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse yüreğindeki bavulları toplamıştır kafasındaki biletleri almış Aslında bedeni orada durarak çıkıp gitmiştir kimse hissetmeden kapıları vurup kırmadan gitmiştir adam anlamaz Ama kadın sessizce gider bir kadının çığlıklarından kavgalarından korkmamak gerekir Çünkü kadın Susarak Gider demiş Cemal Süreya .
insanlık var olduğundan beri tasavvuftan siyasete edebiyata her alanda kadına kadın deni kadının meziyetleri erkekler tarafından hayranlıkla dile getiriliyor. Dünyada kadına sadece Türkiye'de bayan deniyor, bu sadece Türkçenin yanlış kullanılması cehalet terminolojisi meselesi değildir aslında daha Derindedir kadını erkekle eşit Görmeyen Kadın kavramını ayıp uygunsuz kabul eden bayan diyerek aklınca kibar davrandığın kadınlara ahlaklı bir statü bahşet düşünen hastalıklı erkek Egemen zihniyetinin yansımasıdır.
Halbuki 15 Mayıs 1919 İzmirin işgal edildiğinin ertesi günü, Cumhuriyet Halk Partisi'nden bile önce bu topraklarda kurulan ilk Sivil Toplum Kuruluşu ilk siyasi partisi Asri kadın kadınlar Cemiyeti kadınlar Cemiyetidir. Halide Edip, Sabahat Münevver, Nihal Nakiye, Zekiye Hanım gibi kadınlarımız direniş başlattılar İzmir'in işgalinden 4 gün sonra Üsküdar'da 40.000 kişinin katıldığı protesto mitingi düzenlediler. Nezihe Muhiddin İstanbul'da doğmuştu fen öğretmeniydi Farsça Almanca Fransızca biliyordu edebiyata yöneldi 20 Roman 300 kadar Öykü yazdı piyes Operet senaryo yazdı milli mücadele sırasında cepheye gitti gönüllü oldu hasta bakıcılık yaptı, iki defa evlendi eşlerinin soyadını değil babasının adını Muhiddin soyadı olarak kullan.
Henüz Cumhuriyet bile ilan edilmeden önce Haziran 1923'te kadın şurası 13 kadınla birlikte kadınlar Halk Fırkası adıyla siyasi parti kurma kararı aldı cüretkar bir adım attı resmi kuruluş dilekçesini verdi. kurucuları arasında: Latife Bekir, Sabiha Sertel, Şüküfe Nihal, Aliye Esat .. gibi özgürlükçü kadınlar vardı. Ancak o dönem seçim kanununa göre kadınların siyasi temsili mümkün olmadığı için kadınlar Halk Fırkası Türk Kadınlar Birliği adıyla derneğe dönüştü, sadece 12 yıl sonra Yıldız sarayında 1935 te 36 ülkeden tamamı kadın 60 delege ile İLK dünya feminizm Kongresi ev sahipliği yaptı. konuşmalar Fransızca Almanca İngilizce Yapı hukuk önünde kadın erkek eşitliği eşit eğitim hakkı eşit meslek Hakkı ekonomik özgürlük Hakkı üzerinde duruldu.
Suat ismi Suat 1901 yılında Çamlıca'da büyük bir konakta dünyaya geldi Osmanlı aydını bir ailede yetişti dedesi paşaydı babası hekimdi annesi Abdülmecid'in mabeyincisi Kamil Bey'in kızıydı Hatice Suat erkek ismini verdiler. Çünkü ailenin ilk bebeği kızdı ikincisinin erkek olmasını Bekliyorlardı, bütün ailede Suat diye çağrılmasına rağmen nüfus memurlarını ikna edemediler erkek ismi olduğu gerekçesiyle kimliğine kaydettirremediler. varlıklı Ailesi sayesinde evde özel öğretmenlerden eğitim aldı akıcı şekilde Fransızca ve Almanca öğrendi matematik müzik felsefe dersleri aldı kitap kurdu okuma Tutkusu zamanla yazma tutkusuna dönüştü şiirler öyküler kaleme almaya başladı. komşuları Nazım Hikmet ile hezeyan isimli şiiriyle babasına ait daktilonun başından kalkmaz oldu iyice teşvik oldu gece gündüz yazıyordu.
Suat Muhittin’in 1921 yılında ilk romanı Kara Kitap basıldı, edebiyat dünyasında büyük ses getirdi duyguyu okura aktarma kabiliyeti gerçekten çok etkileyici Alemdar gazetesinde mesleğine başladı. yabancı lisan bildiği için yurt dışına giden ilk Türk kadın gazeteci olarak Lozan konferansına gönderdiler. Güzelliği dillere destandı, Suat lacivertti gözleri etrafına ışık saçan kadındı. komşusu Nazım Hikmet gibi etrafında erkekler Pervane oluyordu. Suat için ‘’gölgesi ağlasa da gizliyor Gözlerinin Yaşını bir kere eğemedim Bu kadının başını’’ diye başlayan ‘’gölgesi’’ isimli şiirini yazdı … isteyip de elde edemediği tek kadın bendim diyecek çünkü aşk için aradığı özellikler çok farklıydı maalesef ruh ikizini bulması pek kolay olmadı üç kez evlendi üç kez boşandı hepsi çok kısa sürdü mutlu olamadı bir türlü Berlin'e gitti konservatuvar eğitimi almaya başladı
Suat Muhittin Berlin Üniversitesi'nde edebiyat fakültesine kaydoldu Roman üretmeye devam etti ağzında Gümüş kaşıkla doğmuştu ama Osmanlı'nın çöküşüyle beraber ailesinin maddi durumu altüst olmuş, Elde avuçta ne varsa tükenmiş dara düşmüşler babası kanser oldu, tedavi için kızının yanına Berlin geldi orada vefat edince, annesiyle birlikte Türkiye'ye döndü Tan gibi Sol görüşlü gazetelerde çalışmaya başladı. Sovyetler Birliği'ne gitti dönüşte Kaleme aldığı yazı dizisi nedeniyle komünist yaftalaması nedeniyle iş bulamaz oldu.
romanları basılmıyordu, yeni edebiyat dergisinde iş buldu Sabahattin Ali Abidin Dino Orhan Kemal Atilla İlhan ve Berlin'den kimya mühendisi sonra Moskova'ya giderek Lenin akademisi'nde okumuş, yasaklı Türkiye Komünist Partisi genel sekreteri olarak Yeraltında faaliyet gösteriyor, edebiyat dergisinde takma isimle yazılar yazan, karakolda işkence gördüğünde bile Atatürk'ün teyzesinin oğlu olduğunu söylemeyen Reşat Fuat'la tanışıp bir yıl kadar arkadaşlık edip evlendikten hemen sonra tutuklandıdılar. Eşini saklamak suçundan 9 ay hapis yattı ama 7 yıl cezası olan eşi Reşat hala içerideydi, Geçimini sağlamak için oturdu İstanbul'un arka sokaklarına ittirilen talihsiz hayatları anlatan ‘’Karakolda Ayna Var Kız kolunda damga var, Gözlerinden Bellidir Cevriyem sende kara sevda var’’ dört bölümden oluşan Fosforlu Cevriye’yi yazdı.
1950'de Demokrat Parti affıyla Reşat Güya serbest bırakıldı ama bir yıl sonra yine tutuklandı Suat'ın Artık dayanacak gücü kalmamıştı, Paris'e Ablasının yanına gitti 12 yıl - Reşat Nihayet serbest bırakıldığı 1963'e kadar orada kaldıktan sonra, yurda döndü fakat 5 yıl sonra Reşat kalp krizi geçirdi vefat etti ve komünist damgası yiyen Suat artık yalnız kalmıştı. Roman üstüne Roman yazdı ama Fosforlu Cevriye bu ambargoyu yıktı geçti. 1959'da filmi çekildi Neriman Köksal canlandırdı, 1969'da Türkan Şoray ile tekrar çekildi, 1972'de Gülriz Sururi ile tiyatroda sahneye konulduğu halde Suat Şişli'de kirasını zor ödediği izve bir evde kalırken, eşi Reşat Fuat gibi Deniz Gezmiş’i bile saklamış, erkek ismi taşıdığı için doğumundan itibaren yok sayılan Türkiye'de kadını en muhteşem anlatan biri Suat gibi bizi BİZ yapan değerler adına, Dünya Kadınlar Günü tüm eşitlerimize kutlu olsun.