Asrın en büyük felaketi yüzbinlerin öldüğü yaşadığımız KORKUNÇ DEPREM felaketi için YAS TUTMAYI unutmuşlara inat, illaki Gazze'de olanlara gibi üzülüyoruz, insanlar ölmesin diyoruz. Lakin: kendi tarihi unutturulmaya çalışılan bu toplumun, ısrarla tarih boyu Türke düşman – bizi sırtımızdan hançerleyen KALLEŞ araplaştırılması asla kabul edilemez.
Hepsi adlarıyla Türk Tarih Kurumu belgeli kitaplarında mevcut, işgalde ilk toplu katliamın yaşandığı Aydın'da, ezan okumasın diye dili kesilen müezzinin olduğu camiye toplayıp ateşe verdikleri camide, diri diri yanarak can vere 106 kişi, son nefesine kadar tecavüz edilen kadınlar, 10 yaşında kız çocuklar, süngüyle gözü oyulmuş 7 aylık bebekler katliamına sessiz ‘Keşke yunan kazansaydı !’ diyebilen PÜSKÜLLÜ MECZUP Mısırlıoğlu ve cenazsinde dizçöken şarlatanlar gibi maalesef ‘’PKK için meşrudur diyen sözde konsolosluğunu açan, Ermeni Soykırımında Türkleri lanetliyoruz diyen, Yunanistanla bir olup Kıbrısı işgal eden Türkler adayı terk etmeli’’ diyen yahudilerin doğrudan kuzeni ŞEREFSİZ – filistinin yaptıklarını bu millete, unutturmaya çalışmak ahlaksızlık, şerefsizliktir.
Gazze'deki hastane yüzlerce ölü var. Haber - bilgi vermek yerine, şapşal Televizyonlarımız Milleti sokağa dökecek yayınlar yapıyor, Amerika'ya İsrail'e kendi ülkemizde yaşayan gayrimüslimlere yönelik feci tahrik edice şeyler anlatılıyor. DangalaAKPudracılar ‘’Tekbiiiir’’ diye bağırıyor ama, bombalanan o bir HRİSTİYAN VAFTİZ hastanesi, filistine tek bir sağlık ocağı dahi açmayan Osmanlı padişahı Abdülmecid izniyle 1840 yılında ‘’Anglikan kilisesi, misyonerleri’’ tarafından kuruldu. Hala dahi Kudüs'teki Anglikan piskoposluğu bağlı Saint George Katedrali sorumluluğunda, bağışları Amerikan kiliseleri birliği yapıyor.
Aslında bu hastane gibi, yere göğe sığdırılamaz Osmanlı topraklarında kaç tane kilise Hastanesi kuruldu, kendi vatandaşlarını nasıl bu misyonerlerin kucağına itti. Bunların konuşulması ve hastaneyi kim vurdu ?, katliamın gerçek detayları ne ? anlatma yerine, Araplar Tekbiiir diye bağlıyorlar ama, dünyadan haberleri yokmuşçasına bizim televizyonlarda çubukla konuşan şapşal herşeyibilirler bunları anlatmıyor, Hamas'ın siyasi bürö şefi Haniye ‘’Amerika'yı sorumlu tutuyoruz’’ diye komiklere yer veriyorlar. TIRT tuhafça Gazze'deki Savaş nedeniyle KUTSAL cumhuriyetin 100. Yıl etkinliklerini erteledi !. Filistin 3 gün yas ilan ederken ve 29 Ekim'e daha 10 gün varken, bu TIRT ilanıyla, maalesef padişah kapısına KUL olacağına, yaradanın eşit birey hakkını bize veren Laik demokratik hukuk Türk Cumhuriyetini hedef aldıklarını ilan ettiler.
Ayasofya hutbesinde, Çanakkale zaferinde 19 Mayıs'ta 23 Nisan'da 30 Ağustos'ta 29 Ekim'de 9 Eylül'de Atatürk'ün Adını bile anmıyan - lanet okuyan, secde ettiği Mekke yerine Londrada villa alan bu asrın nankörü HIYANET işleri başkanı Ali Erbaş, depremde ölen Yüzbinlerimiz için yapmadığını, şimdi Gazze için ‘bütün camilerde gıyabi cenaze namazı’ kıldırarak AHLAKSIZ olduğunu ispatladı. Oysa: 465 yıl sonra esir düşen İstanbul'un ıslak sokaklarında, devriye gezen işgal askerlerinin postallarından başka ses yoktu. Şişli'de üç katlı evde gaz lambasının aydınlatıığı odada 6 kişi, harita serili masanın etrafında ayaktaydı. Hayat boyu Günyüzü görmemişler Çanakkale'den trablus'a, Yemen'den Sina'ya, Balkanlardan Kafkaslara vuruşmadıkları coğrafya kalmamıştı. Türk ulusu için Kader ne varsa söylemiş son söz bitmişti. Atatürk birden ‘’vakit tamam, belki uçurumun kenarındayız, bizi canlı mezara gömecekler, fakat umutsuz olmayacağız, son bir cüretle Kutsal Vatan belki kurtarabilir, Anadolu'ya geçiyoruz’’ dedi.
Aynı saatlerde bugün İzmir Atatürk Lisesi'nin edebiyat öğretmeni, direnişin çekirdek kadrosundan Mustafa Necati Bey, aldığı şifreli telgraf üzerine çevresindeki tüm yurtsever: gazeteciler, öğretmenler, doktorlar, avukatlar, tüccarlara … haber saldı, örgütlediği Liman işçiliği mektepte buluştular. Milli mücadelenin ‘’ilk direniş bildirisi: Ey Bedbaht Türk, güzel memleketin yunan'a verildi. Sana düşen en büyük vazife DİRENİŞ sakın geri kalma’’ el ilanı şeklinde basıldı, öğrenciler tarafından İzmir'e dağıtıldı. 14 Mayıs 1919 işgale bir gün var, gece İzmir'in üstüne Matem örtüsü gibi çöküyor, eski maşatlıkta iğne atsan yere düşmüyor kadın erkek çocuk şehir nehir gibi akmış. Tam karşılarında işgal gemileri körfezde. kürsüye, ilk kez bir sivil tarafından tarih sahnesine Kuvay-i Milliye'nin simgesi Kurtuluş savaşımızın simgesi KALPAK başında çıkan, hukucu Beşer Gazetesinin sahibi yazarı Hasan Tahsin ‘’boyun eğmeyeceğiz, canımızı vereceğiz vatanı vermeyeceğiz’’ diye haykırdı.
15 Mayıs 1919 Perşembe sabahı, Kurtuluş savaşımızın dönüm noktasıydı. Yunanistan Truva Savaşı'ndan 3000 yıl sonra Anadolu topraklarına asker çıkardı. Alsancak’ta bayram vardı yerli Rumlar kordonu doldurmuş, alkışlıyor bayrak sallıyor, genç kızlar yunan bayrağınuı temsilen Mavi Beyaz giyinmiş, bando çalıyor ‘’zito-yaşa’’ diye bağırıyor, kilise çanları çalarken Konak meydanına doğru yürüyüşe geçtiler. Bugün dahi kara kuvvetleri armasında ‘’MÖ 209’’ yazan dünyanın en eski Mete ordusu – ONBİNLERCE yıllık devlet geleneğine sahip, Türk milletinin düştüğü hale, sağanak yağmurla Gökyüzü bile ağlıyorken, İzmir metropoliti Hrisostomos, diz çöküp Yunan İşgal komutanının çizmesini öptü haçını havaya kaldırıp ‘’bugün İsa'nın en büyük mucizesini gösterdiniz, ne kadar Türk kanı içerseniz o kadar sevaba girmiş olacaksınız Ben de bir bardak Türk kanı içerek birikmiş kinimi ve nefretimi teskin etmiş olacağım, tüm azizler arkanızda’’ dedi.
Tam o sırada, uzun boylu siyah takım elbiseli henüz otuzunda Hasan Tahsin elindeki toplu tabanca ile ‘’bu o kadar kolay olamaz’’ diye bağırıp tetiğe bastı, işgal alayının sancaktarı atından karpuz gibi yere düşünce, acımasız bir Türk katliamı başladı. İlk 3 günde 2.000'den fazla sivil öldürüldü, ibreti alem için çoğunun cenazesini denize atıldı. Güzelyalı Karşıyaka sahillerine haftalarca ceset vurdu, Kadınlar çocuklar günlerce cenazelerini aradı. Körfezdeki İngiliz donanmasına ait Adventure gemisi kaptanı ‘’Tabutlar içinde gelen binlerce cenazeler, manav kasaları gibi hastanelerin bahçelerinde istiflendi’’ diye günlüğüne yazdı. Tıpkı ‘Keşke yunan kazansaydı’ diyen meczup PÜSKÜLLÜ meczup Mısırlıoğlu gibi HIYANET başkanı – geçmişine, tarihine saygısız Ayasofya hutbesine DÖNER bıçakla çıkan Ali Erbaş, anlatamazsın ama varlığımız sebebi ATATÜRK elinde, 8 yıldır nereye gitse yanında taşıdığı, Trablus Savaşı'nda Derne komutanı iken, Libyalı Kahraman Mücahit Şeyh Ahmet Sünusi hediyesi kur'an-ı kerim ile İstanbul’dan ayrılırken, 3 yıl önce Van'da ordu komutanı iken evlat edindiği ve annesine emaneti yetim Abdürrahim elinde güğüm, arkasından su döküyor. Galata rıhtımından motora binip, Kız Kulesi açığında Demirli Bandırma gemisinden işgal altındaki İstanbul'a son kez bakıyordu.
Kars, Iğdır, Ardahan, Antalya, Mersin, Hatay, Bursa, İzmit, Zonguldak, Eskişehir, Burdur, Çanakkale Boğazı, Trakya, İzmir'den başlayarak Ege komple, Antep, Maraş, Urfa, Adana işgal altında işgal altında. Kutsal Vatanımızda. TRabzon merkezli Pontus, bir tarafta Ermenistan ve Kürdistan kurulmaya çalışıyor. Halkı açlıktan kırılırken, Britanya'dan borç para ile saraylar yaptıran Meczup padişahın tetikçileri boş durmuyor. Çapanoğlu, Koçgiri, Anzavur … memleketin dört bir yanında ayaklanma var. İstanbul Sokaklarında: Fransız, İtalyan, İngiliz, Japon, Amerikalı ve MÜSLÜMAN ! Cezayirli, Faslı, Hintli , İŞGALCİ askerleri devriye geziyor. Diyanet İşleri Gazze'ye ağlayalım onlar için namaz kılalım diye kahve laklaklaması yaparken, haritadan sildikleri Bilecik'te canlı kedi bile kalmamıştı. moloz yığını haline getirilen Ertuğrul Gazi türbesi, Çanakkale'de şehitliklerimiz dışkılandı, Kur'an-ı Kerimleri parçalayıp hela çukurlarına atılışlarını, Uşak’ta süngülenip, canlı toprağa gömülen binlerce insan için bir defa dahi olsa namaz kılmayan HIYANET ve zurnanın son deliği yandaş TIRT çok önceden 3 günlük yas ilan etmesi çok manidardır
Aslında Kurtuluş Savaşında, efsanevi şekilde vatansız kalanların Vatan yapma mücadelesi idi.Kuvayi Milliye'nin en kritik alayından birinin başında, Ege'de efeleri örgütleyen Bandırma doğumlu Albay Bekir Sami, Cami minarelerine, dükkanlara Yunan bayrakları korkudan bayrak asanları çağırın gelsinler der ve hepsini orada asarak, aslında islamiyetin en yüksek mükafatı, uğrunda ölünce ‘’şehit’’ olduğun KUTSAL VATAN sevgisi sorumluluğu izahlanmıştı. Dünya savaşı bitmiş, ordu lağvedilmiş – fakat Çanakkale'den Hicaz'a, Galisyadan Yemen, Libya, Sarıkamış'ta kıtada çarpışmış a dünyanın en tecrübeli subay kadrosu, teşkilatlanarak ‘’Er’’ ihtiyacını karşılamak için, Ege dağlarında Kuvay-i Milliye'nin örgütlediği çetelerden, okuma yazma bilmez Yürük Ali Efe gibileri, düzenli ordu kurulana kadar zeybekler gibi organize etmeleri KUTSAL VATAN içindi.
Tıpkı: Düzenli ordu kurulana kadar kurulan ‘’Müdafaa-i Milliye’’ baş harflerinden oluşan MimMim - MM gurubu, ATATÜRK daha Samsun için İstanbul'dan ayrılmadan, Çanakkale'den beri temasları hiç kesilmemiş, eski Tulumbacı - meşin bileklik, boynunda muska ‘’Kod Adı demir’’ Kabadayı Topkapılı Cambaz Mehmet'i çağırıp silahlı yaklaşık 3.000 elemanı ile hemen her gece, kadınlara sarkıntılık yapan, bazıları sömürgelerden gelen müslüman !, sayısız işgalcı İngiliz askerlerini katletmeleri bilinir. Hiçbirinin anası ne Türk nede müslüman olmayan, haremlerindeki içoğlanları ile ünlü SAPKIN osmanlı küllerinden yeni bir ULUS DEVLET yaraılışı kolay olmamıştı. Örneğin bugünün haşa menfaati için anasını bile satar denen ülke talancısı badem bıyıklar yerine, KUTSAL VATAN sevdalısı: Sandalcı, Hamal, Esnaf … sokaklarda müthiş bir İstihbar ağı kurulmuş, herşeyden haberi oluyordu. Gizli evleri, depoları, buluşma noktaları vardı. Albay Neşat Bey'e ve onunda İsmet İnönü'ye bağlı olduğu bu örgütlenme Anadolu'ya bilgi, insan ve silah - cephane sevkinden sorumluydular.
Dünyadan - tarihten haberleri olamaz KARACAHİL yobaz arap sever bilmez. Anadoluda: efeler, TRabzon birlikleri, zeybekler… ile düzenli ordu toparlanmaya başladı. Hazreti Hamza'nın kuvvet ve cesaretinden adını alan ‘’Hamza grubu’’ MMM bünyesinde kuruldu. İstanbul Eminönü merkezde, Hüseyin Hüsnü Eczanesi tavan arasında, Ayyıldız - Güneş gibi kod adları olan serdengeçti KUTSAL VATAN sevdalıları lideri efsane Yüzbaşı Neşet Bey, genel kurmaya bağlı olarak çalışmalarında Sirkeci büyük postane kapısında İngiliz asker nöbet tutarken, bodrumunda gizlice kurulu, telgraf Merkezinden Ankaraya mesaj trafiğini yönetiyordu.
Merdivenaltı kaçak kuran kurslarında tecavüze uğrayan küçük erkek çocukları için ‘’bir kerecikten bişey olmaz’’ diyen İĞRENÇ – iffetszi zihniyetlerin bilemeyeceği örnekler çoğaltılabilir. İstanbul telgraf müdürü İhsan bey Nişantaşı evinin bodrumunda gizli telgraf merkezi, gibi yabancı konsolosluklarda çalışan vatanperverler, İzmir, Bursa, Manisa işgal bölgesinde çalışan muhbirler ve casusları örgütleyen grubun kilit isimlerinden biri Şakir Muzaffer bey kurye iletişimini sağlıyor. Şifre anahtarını taşırken yakalandığında adlarını her defasında ‘’Mücahit’’ sonra ‘’Muharip’’ ve en son ‘’Felah grubu’’ olarak değiştiriyorlar, Anadolu'ya cephane, silah adam kaçırırken İstanbul Özbekler, Kadıköy Şahkulu Sultan Tekkesi, Alevi Bektaşi Dergahı postnişi Ahmet Nuri Baba ‘’Mim Mim’’ grubu Kuvayı Milliyey adına planlamalar yapıyordu.
Ülkede kan gövdeye götürüyor, ağır aralık ayı kışında, İnebolu'dan cephane yüklemişler, Küre Dağlarını geçerken kar fırtınası nda kafileden kopup kaybolanlar için Kastamonu'dan yola çıkan arama ekipleri bir bebeğin Ağlama sesini duyduğunda, kağnıyı çeken hayvan gibi donarak ölmüş 21 yaşında Şerife annesinin kucağında bulurken, en küçük kızı 29 yaşında olan, sorsan halife ! içki içen, esrar – afyon enfiye çeker SAPKIN ŞEREFSİZ vahdettin, 3 yaş büyütüp 18 yaptığı 5. eşi Nevzat hanımla, Yıldız sarayında düğün yapıp evleniyordu. Ulus Ateşten gömleği giymiş, canları akıp giderken 30 Ağustos 1922, Yer Gök yarılıyor. Yunan Yüzbaşı Kanellopulos hatıra defterine ‘’Türk topçusu susmuyor, güneşin batmasını dua ederek bekliyoruz’’ diye yazıyordu. Onun batmasını beklediği Güneş, aslında bizim için doğuyor. Şimdiki gibi bedelli askerlik ‘’ensen kalınsa canın - garibansam vatan sağ olsun’’ yok, onun için bitmez savaşlardan korkup kaçanlar için ATATÜRK tarafından ‘’DELİ’’ lakaplı Albay Halit, belindeki 2 tabancalarıyla ünlü. İşgalciler NAMUSLU, diğeri işgalciden korkup kaçanlar için NAMUSSUZ dediği tabancalarla kafaya sıkıyor.
3 yıl 3 ay 22 gün süren kabusla başlayan, mucizeyle biten bir rüya KUTSAL VATAN – CUMHURİYET böyle kuruldu. Bu duyguları HERGÜN hissetmemiz - yaşamamız ŞART. Aksi halde özellikle 100 yılını hergün hatırlamazsak, bizi kendi tarihimize yabancı – tarih boyu bizi sırtımızdan hançerlemiş KALLEŞ ARAP bedevilerine dost yapmaya çalışanlar, Gazze diye KUTSAL CUMHURİYET 100. Yılında 29 ekim için 10 gün öncesinden 3 günlük yas ilan eden ! AHLAKSIZ TIRT ve HIYANET başkanlığına lanet olsun.
Ne Mutlu TÜRKÜM diyebilene ……….