Arap – Yahudi Aile kavgasına karışmamalı
İkidebir ‘Haydin Gazze’ye’’ diyen dangalAKPudracıların şapşal çığırtkanlıkları aksine AKePe sayesinde – Türk tarihinin nüfus oranına göre % 1.300 artışla - EN BÜYÜK TİCARİ ortağımız İsrail hala dahi çok iyi ilişkilerimiz – Tayyibin EN ÜSTÜN YAHUDİ liyakat nişanı almasıyla tasdiklenmiş halde ÇOK İYİ.
Onlarca yıl askıya alınan Altay Tankı, Atak helikopteri … gibi, müsaade edilse çoğu aksamları dışardan ithal edilecek YERLİ / MİLLİ MONTAJ projeleri gibi, aralarında TSK geleceği in olduğu, 54 x F-4, 48 adet F-5 gibi keza parasını verip ABD den alamadığımız 5. Nesil F35 ler yerine – YARIM ASIRLIK eski 3. Jenerasyon F 16 savaş uçaklarının tamamı ve 1.000 tanklık modernizasyon işlerinde EN BÜYÜK ORTAĞIMIZ – BELKİDE ARAPLAR GİBİ AKRABAMIZ İSRAİL ile çok yakın ilişki içindeyiz.
Akraba olan Yahudiler ve Araplar.
Kahrolsun derken bir yandan da – iş yaptığımız EN BÜYÜK ticari ortağımız, sorsan nefret ettiğimiz fakat bizim gibi sünnet olan, domuz eti yemeyen, ezan okuyan, abdest alan - namaz kılan İsrail – Yahudiler hakkında ne biliyoruz ?
Tüm Orta Doğu halklarının DNA’sında tarihi saklı Antik Kutsal Kitap kabileleri hakkında çok şey söyleniyor. Peki onların gerçek genetik kimliği ne ? Yahudilerin genetik mirasında: Mizrahiler, Aşkenazlar ve Sefaradlar olmak üzere üç ana grubp vardır. Bölgede hâlâ yaşayan İsmailoğulları, Esavoğulları, Midyanlılar, Ammonlular, Moavlılar ve Yaktan’ın soyundan gelenler gibi ataerkil Arap kabilelerinin genetik soylarıda aynı.
Günümüzdeki Yahudi topluluklarından hangileri genetik olarak antik İsrailoğullarına en yakın ? Ve yüzyıllar boyunca Yahudiler ile Araplar ne kadar karıştı? Yanıtlar, ya atasal özellikleri koruyan ya da başka topluluklarla karışan genetik işaretlerde gizli. Bilim tarihi ve Kutsal Kitap anlatılarını mı doğruluyor, yoksa beklenmedik bir şey mi ortaya çıkarıyor? Yahudi ve doğrudan kuzenleri Arap DNA’sının sırları AYNI.
Tel Beyt Mara ve Tel Megiddo arkeolojik alanları, Kutsal Kitap’ta bahsedilen yerlerdir ve arkeogenetik çalışmalar açısından büyük önem taşır. Bu yerlerden elde edilen örnekler, antik İsrailoğullarının en az üç büyük genetik grubun soyu: Natufyanlar, Neolitik Anadolu halkları ve Neolitik İranlılar. Bu üç grubun genetik katkısı, Sami DNA’sını şekillendirmiştir.
Özellikle Tunç Çağı bağlamında bölgenin genetik tarihini yeniden yapılandırmak için çok önemlidir. Orta Doğu halkları arasında derin genetik bağlantılar vardır. Bu fraksiyonların analizi, göç kalıplarını, kültürel etkileşimleri ve çevresel adaptasyonları da Tel Beyt Mara ve Tel Megiddo, Sami halkların genetiğini ve ata tarihini anlamada Geçmiş ile günümüz Yahudi toplulukları arasında bir köprü kurmaya yardımcı olur.
Aşkenaz Yahudileri
Avrupa Yahudileri olarak da bilinen, zamanla kökenleri ve soyları konusunda en yaygın ama yanlış teorilerden biri, Aşkenaz Yahudilerinin, Museviliği benimseyen göçebe bir Türk halkı olan Hazarların soyundan geldiğidir !. Ancak bu iddia, bilimsel ve tarihsel araştırmalar tarafından çürütülmüş bir mittir. Sağlam genetik çalışmalar ve tarihsel analizler, yüzyıllar boyunca Avrupa halklarıyla karışım yaşayan Aşkenaz Yahudilerinin gerçekten antik İsrailoğullarıyla doğrudan bir soy bağına sahip olduğunu göstermektedir. Zamanla Orta ve Doğu Avrupa'da kurulan Yahudi topluluklarını için kullanılmış terim, Yahudi geleneklerine göre, özellikle Germen halklarıyla ilişkilendirilen Ashkenaz adlı bir atadan türemiştir.
Komplo teorileri hâlâ, Aşkenaz Yahudilerinin Türkler olduğunu ve Museviliğe sonradan geçtiğini öne sürse de, bu iddiaların bilimsel temeli yoktur. Yeni genetik araştırmalar, Aşkenaz Yahudilerinin DNA'sının sadece %1.5’inin Türk kökenli olduğunu göstermektedir. Esas olarak Sami kökenli ve doğrudan antik İsrailoğullarına bağlı DNA’lara sahip olup, Antik İsrailoğullarına ait Sami DNA’sında, Aşkenaz Yahudilerinde ortalama %39 oranında mevcuttur. Avrupa kökenli olanlarında ise yaklaşık %57 ila %60 arasında olup, bu karışım ağırlıklı olarak Orta ve Doğu Avrupa'da yaşadıkları yüzyıllar boyunca gerçekleşmiştir.
Aşkenaz alt gruplarına göre antik İsrailoğulları DNA oranları:
- Alman Aşkenazlar: %24 ila %14,
- Litvanyalı Aşkenazlar: %29 ila %22,
- Polonyalı Aşkenazlar: %27 ila %16.
Sefarad Yahudileri
Terimi, tarihsel olarak İspanya ve Portekiz’i yüzyıllar boyu işgal eden yöneten Moor – bugünün Morakkoluların, İberya yarım adasından kovulmalarıyla ‘Sefer - Tehcire zorlanan’ Seferadlar Fas, Tunus ve Cezayir gibi Mağrip bölgelerinde de bulunup tarihi ve dağılımları ile İber ve Kuzey Afrika kültürleriyle zengin bir etkileşimi yansıtır. Aşkenazlara kıyasla, Sefaradlar antik İsrailoğullarına ait Sami DNA’yı daha yüksek oranda taşırlar: genetik bileşimlerinin %40 ila %50’si antik İsrailoğullarına dayanır. Ancak Aşkenazlarda olduğu gibi, Sefaradlar da zaman içinde Akdeniz halklarıyla uzun süreli etkileşimlerinin bir sonucu başka topluluklarla karışmışlardır. DNA’larının yaklaşık %27’si Güney Avrupa kökenli olp ayrıca Mağrip – Morakko gibi Kuzey Afrika topluluklarıyla yüzyıllar süren birlikte yaşamın etkisi ile yerel halklarıyla olan karışımla %8 ila %18 oranında Berberi, Arap ve diğer Sami unsurlar bulunurken, DNA’sında ayrıca antik Avrupa topluluklarına ait yaklaşık %19’luk bir iz bulunur.
Mizrahi – Mahi diye bilinen Orta Doğulu Yahudiler
İbranice’de “doğu” anlamına gelen “misra - Mizra” kelimesinden türetilmiştir. Bu grup, İsrail sınırları dışında Suriye, Irak, İran ve diğer Orta Doğu ülkelerinde kalmaya devam eden antik İsrailoğullarına en yüksek oranda Sami DNA benzerliği gösteren Yahudi grubu olarak tanımlar. Bu, onları genetik olarak yaklaşık %69 oranında antik Yahudilere en yakın topluluk yapar. Ayrıca, %18 oranında Avrupa halklarıyla karışım bulunurki, bu oran Aşkenaz ve Sefarad Yahudileriyle karşılaştırıldığında oldukça düşüktür. %6 oranında ise sınırlı Kuzey Afrika etkisine işaret eden Mağrip – Morakko DNA’sı görülür.
Iraklı Mizrahi Yahudiler DNA’larının %85.2’sinin antik İsrailoğullarına ait olduğunu göstermektedir. Bu, onları genetik olarak çağdaş Yahudi gruplar arasında “en saf” yapan orandır. Bu oran, Avrupa Yahudilerine kıyasla dış halklarla daha az etkileşim içinde kalan Orta Doğu’daki Yahudi topluluklarında genetik mirasın korunduğunu gösterir ve Mizrahim, Aşkenazim ve Sefaradim ile karşılaştırıldığında, Mahi Yahudilerinin antik İsrailoğullarına ait soy oranı en yüksektir. Bu, büyük ölçüde Avrupa halklarıyla daha az karışmaları ve Yahudi halkının tarihsel beşiği olan Orta Doğu’da kalmaları sayesinde olmuştur. Aşkenaz Yahudilerinde antik İsrail DNA’sı ortalama %39 iken, Sefarad Yahudilerinde bu oran %40 ila %50 arasındadır. Buna karşın Suriyeli Mizrahi Yahudiler %69, Iraklı Mizrahiler ise %85.2 oranındadır.
Iraklı Mizrahi Yahudilerde tespit edilen tek önemli karışımın antik Persler ve İranlılarla ilgili olmasıdır. Bu karışım genetik yapının yalnızca %14’ünü oluşturur. Bu da bu Yahudilerin antik İsrailoğullarından en doğrudan şekilde türediğini güçlendirir. Genetik çalışmalar, o Iraklı Mizrahi Yahudilerin - Bronz Çağı Yahudileriyle en büyük benzerliği gösterdiğini, dolayısıyla İsrail soyunun en doğrudan mirasçıları olduklarını kabul ederken İranlı Mizrahi Yahudiler yaklaşık %38 oranında antik İsrail DNA’sı taşır. Ancak tarih boyunca bölgede etkili olan Pers halklarının etkisiyle %60 oranında antik İran kökenli karışım da bulunur.
Aşkenazlar, Sefaradlar ve Mizrahiler — modern İsrail’deki başlıca Yahudi nüfusunu temsil eder. Hepsi antik İsrailoğullarıyla ortak bir soydan gelir, ancak farklı oranlarda. Genetik çalışmalar, baba hattı (paternal) bakımından bu üç grubun da Levant kökenli Sami soylarını paylaştığını gösterir. Anne hattı (maternal) açısından bakıldığında, Mahi ve Sefarad Yahudileri antik Orta Doğu halklarıyla daha güçlü bir bağ gösterir. Bu anne soyunun üstünlüğü, özellikle Levant’tan gelen Yahudi topluluklarındaki annelerin mirasını ve genetik devamlılığı göstermektedir.
Çeşitli Arap kabilelerinin genetik konusunda soylarının nereden geldiği ? sorulduğunda en sık verilen cevap, İsmail'den türediğidir. İsmail gerçekten birçok Arap kabilesinin atalarından biridir, ancak tek ataları değildir. Esav, Midyan, Ammon, Moav ve Arapçada “Yakan”, İbranice'de “Yoktan” olarak bilinen - Yaktan gibi diğer Kutsal Kitap figürleri de farklı Arap kabilelerinin ataları olmuştur. Antik ve ortaçağ Arapları bu soy farklılıklarının tamamen farkındaydı. İsmail soyundan gelen Araplarla, Yaktan ve diğer Sami ataların soyundan gelen Arapları açıkça ayırt ediyorlardı.
Ayrıca Arapların genel olarak Yahudiler, Süryaniler, Asurîler, Aramiler ve Akadlar gibi diğer Orta Doğulu halklarla aynı etnik grup olan Sami ırkına mensup olduğudur. Bu ortak köken nedeniyle Araplar, İsrailoğulları ve Yahudilerle genetik bir ilişki paylaşırlar. Bu nedenle sadece biyolojik açıdan değil, aynı zamanda dilbilimsel olarak da kardeş halklardır. Çünkü Arapça, Aramice ile aynı dil ailesine aittir ve bu dil de tarih boyunca bölgede konuşulan çeşitli diğer Sami dillerle bağlantılıdır
Birçok kişi İsmailîlerin ilk Araplar olduğunu düşünse de bu, tarihsel gerçeklikle örtüşmemektedir. İbrahim'in oğlu İsmail’in soyundan gelenler ortaya çıkmadan önce bile, çeşitli Arap kabileleri çoktan Arabistan'ın güneyinde yerleşmişti. Bu kabileler “Kahtanî Araplar” olarak bilinir ve Kutsal Kitap’ta da adı geçen Yaktan’ın soyundan gelir. Ortaçağ Arap soyağaçları, İsmail’in soyundan gelenlerle, Kahtan soyundan gelen Güney Araplarını açıkça ayırımı Tevrat - Yaratılış 10:24-26’da “Arpakşat, Şelah’ın babası oldu; Şelah da Ever’in babasıydı. Ever’in iki oğlu oldu: biri Peleg’di, çünkü onun zamanında yeryüzü bölündü; kardeşinin adı ise Yoktan’dı. Yoktan, Almodad, Şelef, Hasarmavet, Yerah, Hadoram, Uzal, Dikla, Oval, Avimael, Şeva, Ofir, Havila ve Yovav’ın babası oldu. Bunların hepsi Yoktan’ın oğullarıydı” diye tanımlar. Bu soy hattından gelenler, Güney Arap kabilelerini oluşturur. Bu kabileler arasında antik çağda Arabistan’ın en bilinen halklarından olan Sebeîler de bulunur.
Dolayısıyla bölgedeki Arap varlığı, İsmailîlerden daha eskidir. Yaktan’ın çeşitli oğulları, Katani veya Yakanî Araplar olarak bilinen Güney Arap kabilelerini oluşturdu. Bu halklar, İsmail’in soyundan gelen ünlü İsmailî Araplar ortaya çıkmadan önce bölgede yaşamaktaydı. Bu da Arap halkının kökenlerinin çeşitliliğini pekiştirir ve Arap kabilelerinin çeşitliliğini incelediğimizde, İsrailoğullarına ek olarak başka halkların da Arap kabul edildiğini görürüz. Bunlardan biri, Lut’un soyundan gelen Ammonlular ve Moavlılardır. Bu iki grup da Arap olarak tanınır ve Lut’un, kızlarının onu sarhoş edip ensest ilişkiden doğan çocuklarından oluşmuştur.
Ayrıca, İbrahim’in ikinci eşi Ketura’dan türeyen altı Arap kabilesi daha vardır: Zimran, Yokşan, Medan, Midyan, İşbak ve Şuah. Bunların içinde en çok öne çıkanı, zamanla diğer kabileleri de kapsayacak şekilde adı kullanılan Midyan kabilesidir ve son olarak, Yaratılış 36. bölümde 15. ayetten itibaren anlatılan Esav’ın soyundan gelen 14 Arap kabilesi vardır. Esav, İshak’ın oğludur ve bu kabilelerin reisleri: Teman, Omar, Tsefo, Kenaz, Kora, Gatam ve Amal - Edom ulusunu oluşturur. Bu Edom kabilelerinin. Bunlara ek olarak Netes, Zerah, Şamma, Mizza, Yakan, Yalon ve bir diğer Kora da vardır. Toplamda 14 Edom kabilesi mevcuttur.
Arap Halkları
Arap halkları farklı kutsal ve tarihsel figürlere dayanan çok çeşitli soy hatlarından oluşurlar. Kutsal ! figürlerin genetik mirasını taşıyan üç Orta Doğu Arap halkları:
Ürdün:
Tevrat’ta Edom olarak anılan - ayrıca Eyüp kitabında bahsedilen Us diyarı Ürdün ve Ürdünlü Arap halkı bölgeye ilk yerleşenler arasında Lut’un soyundan gelen Ammonlular ve Moavlılar vardı. Daha sonra Esav soyundan gelen 14 Edom kabilesi de bu topraklara yerleşti. Bu soyların genetik mirası bugün hâlâ yerel Arap nüfusta mevcuttur. Ayrıca bölge, Asıl Kabe olduğu iddia edilen Petra adlı etkileyici şehirleriyle tanınan, büyük kültürel ve ekonomik etkiye sahip İsmail’in oğlu Nevayot’un soyundan gelen Arap soyağacının bir parçası Nebatîler tarafından da iskan edilmiştir.
Bu nedenle günümüz Ürdün, Ammonlular, Moavlılar ve Nebatîlerin etkilerini bir araya getiren zengin bir etnik ve tarihsel mirası yansıtır. Bu Tevrat dönemlerinden günümüze Arap varlığının sürekliliğini ortaya koyar. Çeşitli genetik çalışmalara göre, günümüz Ürdünlülerinin DNA’sının yaklaşık %73.2’si Sami kökenlidir ve Moavlılar, Ammonlular ve İsmailîler gibi antik Sami DNA’sı oranı %63 civarındadır. İsmailîler, Moavlılar ve Ammonlular gibi atalarından %73’ten fazla genetik miras taşıyan Ürdünlü Araplara benzer şekilde, Filistinli Araplar da benzer bir genetik geçmişe sahiptir.
Modern Filistinlilerin genetik mirasının %73’ünün Tunç Çağı’na dayandığını ve bölgeye yerleşen çeşitli Sami halklardan geldiğini göstermektedir. Bu atalar arasında öne çıkanlar İsmailîlerdir. Bu veriler, Orta Doğu’daki Sami halkların tarihsel sürekliliğini pekiştirir ve günümüz Ürdünlü ve Filistinli Araplarının, binyıllar önce bu toprakları mesken edinmiş kutsal halkların genetik mirasını taşıdığını gösterir. Keza Filistinlilerin antik Filistlilerden (Philistines) mirasına sahip DNA’sının Sami halklarla bağlantılı olduğunu gösteriyor.
Arap Sami DNA’sının yaklaşık %73’ü, İsmailîler ve diğer Sami halklardan türemiştir. Bu çoğunluk genetik fraksiyonu, İngilizce'de “Levant Neolitik çiftçisi” olarak bilinir. Şem’in soyundan gelenler tüm Sami halklar — ister Arap, ister antik İsrailoğulları, ister başka Yahudi kabileleri olsun — bu soya sahiptir. Filistinlilerde olduğu gibi, Ürdünlüler de ağırlıklı olarak Moavlılar ve Ammonluların soyundan gelir.
Suudi Arapların kökeni, özellikle genetik perspektiften analiz edildiğinde son derece ilginç bir konudur. “Suudi Arabistan Y Kromozom Çeşitliliği ve Yakın Bölgelerle İlişkisi” başlıklı çalışmaya göre, Suudi Arapların atalarının %69 ila %75’i Sami kökenlidir. Bu, bölgedeki çeşitli kabilelerin genetik temelini oluşturan aynı Sami halklardır.
Tevrat metinlerine göre, İbrahim’in Ketura’dan altı oğlu olmuştur ve bu oğullardan altı Arap kabilesi doğmuştur. Bunlar arasında Midyanlılar öne çıkar; bu kabileler eski zamanlarda günümüz Suudi Arabistan topraklarında yaşamışlardır. Ayrıca Yemen’e coğrafi yakınlığı nedeniyle, Suudi nüfusunun bir kısmı da Yaktan’a ait antik genetik mirası taşır. Böylece Midyanlılar, Yaktan’ın soyundan gelenler ve İsmailîler, Suudi Arap halkının genetik temelini oluşturur. Bu halklar, Suudilerin DNA’sında %69 ila %75 oranında yer alır.
Onun için Tıpkı atalarımızın dediği gibi ‘Ne dillere destan Şam’ın şekeri nede Türk’ü tarih boyu sırtından hançerlemiş KALLEŞ arabın yüzü’ misali, siz SİZ olun Yahudi – Arap Aile kavgasına ASLA karışmayın.