Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Nurcan Gül
Köşe Yazarı
Nurcan Gül
 

İnanç sisteminde terimler

     VARLIĞIN BİRLİĞİ; Eğer inanç ”İnsan bütün isimleri cem etmiştir” diyorsa o inancın adına “VARLIĞIN BİRLİĞİ” denir.İnsan, bütün  isimleri kendinde cem (toplayan) edendir. Onun için de ''İnsan'' en mükemmel kitaptır. Lakin, o isimler  insana ait değildir. Sadece insanda toplanmıştır. O zaman insan, kitabın bulunduğu mahal-yer ve menzil-duraktır. Hakk’ın varlığını idrak etmek isteyen insan kendi Zat’ı’na dönmelidir. Çünkü Hakk, insandadır, ona sarılmalıdır.  Sıfat –Zat ile nitelendiğinden, sıfat onun gerçek konusu olan Zat’a ilişme hakkına sahiptir.   İLİM; Maluma yani bilinene tabidir. İlim, Allah’ı isim ve sıfatlarıyla bilmektir. Kendisini bilene ve bilinene bağlar.   İRADE; İlme, yani bilgiye tabidir. Kendisini irade eden ve edilene bağlar. Bilginin mümkünün (sonradan olan – kayıtlı varlık ) öncelemesi bakımından, Zat’ın mümküne ilişmesine “İrade” denilmiştir. İrade sahibi olan, yani mümkünle ilişkisinde olmayan bir şeyi dileseydi, o şey olmaması yönüyle irade edilmiş olurdu.  Mümkünün iradesi, varlık-yokluk ikilemi üzerinde, mümkünün her hangi birini seçmesi, o mümkünün iradesidir.   KUDRET; Zat’ın yani Mutlak varlığın, kendi hakikatında her hangi bir başkalaşma meydana gelmeksizin, alemi yaratmaya ilişmesi “Kudret” diye isimlendirilir. Kudret, kendisini kudret sahibine ve kudretin konusuna bağlar. Yaptırım gücü olan kudret sabra tabidir. Sabır ise iradeye tabidir.    DİN  ve TEOLOJİ; Genel bir tabirle “DİN” insanın inancı ve imanına aracılık eden yapıdır. Günümüzde  Din maalesef erklerin ve egemenlerin elinde bir uyuşturucu ve katliam aracıdır.  Oysa “DİN” bireyin cisim aleminin gerekliliğinden dolayı sınırsız potansiyellerinin sınırlanmış halinden, tekrar sınırsızlanmasının yol ve yöntemidir. Yaratılmışlığın gerçeği hiçbir dine ait değildir.  Dinler, belli ırkların elinde millileştirilerek, özünde yaratılış  gerçeğini örter ve inkara yönelir.  Yaratıcının ve Arifin dini yoktur.  Gerçek sadece yaratılışındır. Yaratılış ise  ,ister fiziki, ister fizik ötesi, kendini  kendi dinamik yasalarıyla  belirler. İnsan, sanal  dış dünyanın  hakikatini sorgulamaya  başlaması ve arayışını  içselleştirmesi  sonucu  derin bilince ulaşır. O ,derin  bilincinde  mükemmel bir nizam  ve hiyerarşi ile tanışır. Ve insan ,bilinç derinliğine indiğinde sınırsız isimlerin kendisinde bulunduğunu  yani cem ettiğini görür.Mükemmel nizamın ve hiyerarşinin ,isimlenmiş sıfat mertebeleri arasında muntazam bir hiyerarşi ile birbirine bağlantılı bağı görür.O bağı  gördüğünde ,o nizamın ve hiyerarşinin yöneticisine (isimlerin konsesine ),yönetici anlamına gelen  Türkçe’de “Tanrı” ,Arapça’da A.L.H. yani “ALLAH” denilmiştir. Ve birey , bilinç derinliğine indikçe Tanrıyla daima muhataptır.     Oysa ki , Varlığın ,varlık menşeini ,belirsizliğe ve muğlaklığa gark eden teoloji yani  din olmuştur.Teoloji’nin doğuşu tanımı ve insan üzerinde ki etkisi insanla başlar.Dünya üzerinde ki teolojilerin tamamı kirlidir.Teoloji ,insanlığın baş belası ve uyuşturucusudur. Teoloji (din),ontoloji (varlık menşei bilgisi ) temelinde ele alınmadığı an , o din ,o andan itibaren zehirli bir afyona uyuşturucuya dönüşür ki ,bunun en bariz örneği maalesef Türkiye’dir.    İLAH NEDİR ? ; Mümkün  varlıklar yani Zat’a kayıtlı olan ve sonradan meydana gelenler , Mutlak varlığa nisbetle HİÇ  hükmündedir.Mümkün  varlıklar , özü gereği ,zorunluya yani mutlak varlık olan Zat’a muhtaçtır.Zorunlu  olan ,yani Zat’ı gereği başkasına muhtaç olmadığından “İLAH-ALLAH-TANRI”   diye isimlendirilmiştir.Bu Hakk’ın böyle isimlendirme yönüdür.    ZAMAN  NEDİR ?;Zaman var olan bir şey olmayıp bir nispettir ve izafidir..Nispet ise,nedenli varlığın dışta değil ,akılda var  olmasıyla meydana gelir.    EMİR NEDİR  ?;Zat’ın  ,yaratılana var olmasını işittirmeye ilişmesi “Emir” diye isimlendirilir.    HAKK NEDİR .?  Kainatta ki suretlerin toplamıdır.Hakk , hem bilendir , hem de bilinendir.    BİLGİ NEDİR  ?;Mümkünün yani  kayıtlı olarak sonradan var olanların özlerinin gereği ,zorunlunun ,yani Zat’ın kendi nefsinde gerçekleşmiş bütün hakikatlerine   ilişmesi “ Bilgi”   diye isimlendirilir.    İHTİYAR NEDİR  ?.;Zorunlunun yani Zat’ın,mümkünlerin bulundukları  hale göre ,mümkünlere  ilişmesine “İhtiyar” denir.Yani ,mümkünün  bir şeyi,bir şeye bedel olarak irade etmesi veya iki şey arasında tercih etmesidir.   DOĞRU NEDİR ?-YANLIŞ NEDİR..?; Eğer yanlış  olmasaydı ,kavramsal olan doğrudan söz edilemezdi.Doğrunun da hiçbir anlamı olmazdı.Doğru ,yanlışla inşa edildiği için doğrudur.Doğrunun  doğruluğu, yanlışın üzerine inşa edildiğindendir.Doğru ,ancak yanlış varsa doğrudur.İşte insan  hayatı ,doğru ve yanlış kavramları üzerinde gel-gitlerle inşa edilmiş ikilemdir.Doğruluk izafi bir kavramdır.”Doğru” …..kime ve neye göre  doğru veya doğrudur..?    NEDENSELLİK NEDİR ?; Alemin varlığının bir nedeni vardır.Dolayısıyla bir nedenin olması ,Allah’ın birliğine en mükemmel kanıttır.      BÜTÜN İSİMLERİN İNSANDA CEM ETMESİNİN ONTOLOJİK TEMELİ ;    Dünya oluşum sürecindeyken , bu oluşuma paralel olarak ,dünyanın tekamülü yani evrimi ve bu evrimle birlikte peyder pey, canlıların oluşumu ve tekamülü ,yani evrimi gerçekleşmiştir.Dünya evrimleşerek ,insanın da oluşum sürecini hazırlamıştır.Bu hazırlanış döneminde dünya , günümüzde ki gibi bir mükemmeliyete sahip değildi.Dünya ve kainatı oluşturan isimlerin ,bir bir  ve her biri, bir diğerinin suretini açığa çıkarırken ,her bir suretin görünümü ,yani varlığa çıkışı ,sadece kendi kabiliyet ve o kabiliyet içinde ki ,o kabiliyete hizmet eden istidatların oluşturduğu suretler ,sadece insan suretinin tamamını oluşturan sınırsız yani milyonlarca pazıllardan  bir tanesini suretlendirmekteydi. Yani dünyayı ve kainatı  oluşturan ,isimlerin suretlendirdiği ,kabiliyetli ve istidatlı pazılların her biri,insan suretinin oluşmasına hizmet eden pazıllardı.İnsan suretinin bütününü oluşturan her bir pazıl ne zaman ki tamamlandı,işte o zaman insan , o tamamlanan pazılların oluşturduğu suretin eseri olarak ve o suretlerin hepsini kabul ederek ,insan suretinin  görünürlüğü de sağlanmış oldu.    Varlığın ,varlığa çıkışı “araz”sal bir ilkedir.Bir şey ,ancak başka şeyle var olur.Var olma , sadece suret giyme veya suret giydirme ile olur.Bu gerçekler doğrultusunda ,dünyanın yaşı 4,54 milyar yıl olmasına rağmen ,insanın dünya üzerinde ki varlığı 60 – 65 milyon yıl öncesine dayanır.Bilim adamlarına göre ,insanın son insan şeklini alması 10-15 milyon yıldan veya 300 bin yıl öncesine kadar indirgenmiştir.    İnsanda bütün isimlerin cem etmesinden dolayı ve insanda cem eden isimlerin toplamının suretsel bileşkesinin de var  olması  nedeniyle ,bütün isimlerin , kendi istidat ve kabiliyetleri oranında insanda  toplanmasıyla , bilgilerin  insanda mevcut olduğu  gerçektir.Bunun için bütün isimler ,insanda cem etmiştir. Çünkü , insanın bütün suretleri kabullenişi  ,kendisinin istidat ve  kabiliyetinin  buna uygunluğu üzerine dizayn edilmesinin sonucu olarak insan oluşmuştur. Ve insan ,kendisinde cem etmiş isimlerle birlikte kainatın günümüzde ki mükemmel suretinin inşasını da  gerçekleştirmiştir.İnsan olmadığı takdirde , her bir varlığın  kabiliyet ve istidatı oranında , o sınırsız pazıllardan ,sadece kendisinin oluşturduğu pazılı görebilir ve pazılların tamamının oluşturduğu bir dünyayı ve kainatı görmekten mahrum kalırdı.       Hakk’ın mutlak vücudunun yönelimleri ,isimlerin kemalatının açığa çıkması içindir.İsimlerin kemalatı ise ; ancak ,bütün isimlerin açığa çıkmasına istidatlı olan insan-ı kamil mertebesinde  ki insana tenezzül  ederek ,onun belirimi ile belirimleşip varlığa çıkıp , görünür olmasına  bağlıdır.Çünkü yansıtıcılardan yani suretlendirenden ,insan gibi ahsen-i takvim üzere yani en güzel şekilde mahluk olan hiçbir yansıtıcı yani suret giydirici mevcut değildir.    İnsanın sureti bütün isimlerin hükümlerinin  fiilen açığa çıkmasına müsait olduğundan  dolayı vücut, bu insansal surette,kemalat -ı  ile, ilah-i halifelik mertebesini alarak tamamlanmış olur.

İnanç sisteminde terimler

 


   VARLIĞIN BİRLİĞİ; Eğer inanç ”İnsan bütün isimleri cem etmiştir” diyorsa o inancın adına “VARLIĞIN BİRLİĞİ” denir.İnsan, bütün  isimleri kendinde cem (toplayan) edendir. Onun için de ''İnsan'' en mükemmel kitaptır. Lakin, o isimler  insana ait değildir. Sadece insanda toplanmıştır. O zaman insan, kitabın bulunduğu mahal-yer ve menzil-duraktır. Hakk’ın varlığını idrak etmek isteyen insan kendi Zat’ı’na dönmelidir. Çünkü Hakk, insandadır, ona sarılmalıdır.  Sıfat –Zat ile nitelendiğinden, sıfat onun gerçek konusu olan Zat’a ilişme hakkına sahiptir.


  İLİM; Maluma yani bilinene tabidir. İlim, Allah’ı isim ve sıfatlarıyla bilmektir. Kendisini bilene ve bilinene bağlar.


  İRADE; İlme, yani bilgiye tabidir. Kendisini irade eden ve edilene bağlar. Bilginin mümkünün (sonradan olan – kayıtlı varlık ) öncelemesi bakımından, Zat’ın mümküne ilişmesine “İrade” denilmiştir. İrade sahibi olan, yani mümkünle ilişkisinde olmayan bir şeyi dileseydi, o şey olmaması yönüyle irade edilmiş olurdu.  Mümkünün iradesi, varlık-yokluk ikilemi üzerinde, mümkünün her hangi birini seçmesi, o mümkünün iradesidir.


  KUDRET; Zat’ın yani Mutlak varlığın, kendi hakikatında her hangi bir başkalaşma meydana gelmeksizin, alemi yaratmaya ilişmesi “Kudret” diye isimlendirilir. Kudret, kendisini kudret sahibine ve kudretin konusuna bağlar. Yaptırım gücü olan kudret sabra tabidir. Sabır ise iradeye tabidir.


   DİN  ve TEOLOJİ; Genel bir tabirle “DİN” insanın inancı ve imanına aracılık eden yapıdır. Günümüzde  Din maalesef erklerin ve egemenlerin elinde bir uyuşturucu ve katliam aracıdır.  Oysa “DİN” bireyin cisim aleminin gerekliliğinden dolayı sınırsız potansiyellerinin sınırlanmış halinden, tekrar sınırsızlanmasının yol ve yöntemidir. Yaratılmışlığın gerçeği hiçbir dine ait değildir.  Dinler, belli ırkların elinde millileştirilerek, özünde yaratılış  gerçeğini örter ve inkara yönelir.  Yaratıcının ve Arifin dini yoktur.  Gerçek sadece yaratılışındır. Yaratılış ise  ,ister fiziki, ister fizik ötesi, kendini  kendi dinamik yasalarıyla  belirler.


İnsan, sanal  dış dünyanın  hakikatini sorgulamaya  başlaması ve arayışını  içselleştirmesi  sonucu  derin bilince ulaşır. O ,derin  bilincinde  mükemmel bir nizam  ve hiyerarşi ile tanışır. Ve insan ,bilinç derinliğine indiğinde sınırsız isimlerin kendisinde bulunduğunu  yani cem ettiğini görür.Mükemmel nizamın ve hiyerarşinin ,isimlenmiş sıfat mertebeleri arasında muntazam bir hiyerarşi ile birbirine bağlantılı bağı görür.O bağı  gördüğünde ,o nizamın ve hiyerarşinin yöneticisine (isimlerin konsesine ),yönetici anlamına gelen  Türkçe’de “Tanrı” ,Arapça’da A.L.H. yani “ALLAH” denilmiştir. Ve birey , bilinç derinliğine indikçe Tanrıyla daima muhataptır.


    Oysa ki , Varlığın ,varlık menşeini ,belirsizliğe ve muğlaklığa gark eden teoloji yani  din olmuştur.Teoloji’nin doğuşu tanımı ve insan üzerinde ki etkisi insanla başlar.Dünya üzerinde ki teolojilerin tamamı kirlidir.Teoloji ,insanlığın baş belası ve uyuşturucusudur. Teoloji (din),ontoloji (varlık menşei bilgisi ) temelinde ele alınmadığı an , o din ,o andan itibaren zehirli bir afyona uyuşturucuya dönüşür ki ,bunun en bariz örneği maalesef Türkiye’dir.


   İLAH NEDİR ? ; Mümkün  varlıklar yani Zat’a kayıtlı olan ve sonradan meydana gelenler , Mutlak varlığa nisbetle HİÇ  hükmündedir.Mümkün  varlıklar , özü gereği ,zorunluya yani mutlak varlık olan Zat’a muhtaçtır.Zorunlu  olan ,yani Zat’ı gereği başkasına muhtaç olmadığından “İLAH-ALLAH-TANRI”   diye isimlendirilmiştir.Bu Hakk’ın böyle isimlendirme yönüdür. 


  ZAMAN  NEDİR ?;Zaman var olan bir şey olmayıp bir nispettir ve izafidir..Nispet ise,nedenli varlığın dışta değil ,akılda var  olmasıyla meydana gelir.


   EMİR NEDİR  ?;Zat’ın  ,yaratılana var olmasını işittirmeye ilişmesi “Emir” diye isimlendirilir.


   HAKK NEDİR .?  Kainatta ki suretlerin toplamıdır.Hakk , hem bilendir , hem de bilinendir.


   BİLGİ NEDİR  ?;Mümkünün yani  kayıtlı olarak sonradan var olanların özlerinin gereği ,zorunlunun ,yani Zat’ın kendi nefsinde gerçekleşmiş bütün hakikatlerine   ilişmesi “ Bilgi”   diye isimlendirilir.


   İHTİYAR NEDİR  ?.;Zorunlunun yani Zat’ın,mümkünlerin bulundukları  hale göre ,mümkünlere  ilişmesine “İhtiyar” denir.Yani ,mümkünün  bir şeyi,bir şeye bedel olarak irade etmesi veya iki şey arasında tercih etmesidir.


  DOĞRU NEDİR ?-YANLIŞ NEDİR..?; Eğer yanlış  olmasaydı ,kavramsal olan doğrudan söz edilemezdi.Doğrunun da hiçbir anlamı olmazdı.Doğru ,yanlışla inşa edildiği için doğrudur.Doğrunun  doğruluğu, yanlışın üzerine inşa edildiğindendir.Doğru ,ancak yanlış varsa doğrudur.İşte insan  hayatı ,doğru ve yanlış kavramları üzerinde gel-gitlerle inşa edilmiş ikilemdir.Doğruluk izafi bir kavramdır.”Doğru” …..kime ve neye göre  doğru veya doğrudur..?


   NEDENSELLİK NEDİR ?; Alemin varlığının bir nedeni vardır.Dolayısıyla bir nedenin olması ,Allah’ın birliğine en mükemmel kanıttır.


     BÜTÜN İSİMLERİN İNSANDA CEM ETMESİNİN ONTOLOJİK TEMELİ ;


   Dünya oluşum sürecindeyken , bu oluşuma paralel olarak ,dünyanın tekamülü yani evrimi ve bu evrimle birlikte peyder pey, canlıların oluşumu ve tekamülü ,yani evrimi gerçekleşmiştir.Dünya evrimleşerek ,insanın da oluşum sürecini hazırlamıştır.Bu hazırlanış döneminde dünya , günümüzde ki gibi bir mükemmeliyete sahip değildi.Dünya ve kainatı oluşturan isimlerin ,bir bir  ve her biri, bir diğerinin suretini açığa çıkarırken ,her bir suretin görünümü ,yani varlığa çıkışı ,sadece kendi kabiliyet ve o kabiliyet içinde ki ,o kabiliyete hizmet eden istidatların oluşturduğu suretler ,sadece insan suretinin tamamını oluşturan sınırsız yani milyonlarca pazıllardan  bir tanesini suretlendirmekteydi.

Yani dünyayı ve kainatı  oluşturan ,isimlerin suretlendirdiği ,kabiliyetli ve istidatlı pazılların her biri,insan suretinin oluşmasına hizmet eden pazıllardı.İnsan suretinin bütününü oluşturan her bir pazıl ne zaman ki tamamlandı,işte o zaman insan , o tamamlanan pazılların oluşturduğu suretin eseri olarak ve o suretlerin hepsini kabul ederek ,insan suretinin  görünürlüğü de sağlanmış oldu.


   Varlığın ,varlığa çıkışı “araz”sal bir ilkedir.Bir şey ,ancak başka şeyle var olur.Var olma , sadece suret giyme veya suret giydirme ile olur.Bu gerçekler doğrultusunda ,dünyanın yaşı 4,54 milyar yıl olmasına rağmen ,insanın dünya üzerinde ki varlığı 60 – 65 milyon yıl öncesine dayanır.Bilim adamlarına göre ,insanın son insan şeklini alması 10-15 milyon yıldan veya 300 bin yıl öncesine kadar indirgenmiştir.


   İnsanda bütün isimlerin cem etmesinden dolayı ve insanda cem eden isimlerin toplamının suretsel bileşkesinin de var  olması  nedeniyle ,bütün isimlerin , kendi istidat ve kabiliyetleri oranında insanda  toplanmasıyla , bilgilerin  insanda mevcut olduğu  gerçektir.Bunun için bütün isimler ,insanda cem etmiştir. Çünkü , insanın bütün suretleri kabullenişi  ,kendisinin istidat ve  kabiliyetinin  buna uygunluğu üzerine dizayn edilmesinin sonucu olarak insan oluşmuştur.

Ve insan ,kendisinde cem etmiş isimlerle birlikte kainatın günümüzde ki mükemmel suretinin inşasını da  gerçekleştirmiştir.İnsan olmadığı takdirde , her bir varlığın  kabiliyet ve istidatı oranında , o sınırsız pazıllardan ,sadece kendisinin oluşturduğu pazılı görebilir ve pazılların tamamının oluşturduğu bir dünyayı ve kainatı görmekten mahrum kalırdı.


      Hakk’ın mutlak vücudunun yönelimleri ,isimlerin kemalatının açığa çıkması içindir.İsimlerin kemalatı ise ; ancak ,bütün isimlerin açığa çıkmasına istidatlı olan insan-ı kamil mertebesinde  ki insana tenezzül  ederek ,onun belirimi ile belirimleşip varlığa çıkıp , görünür olmasına  bağlıdır.Çünkü yansıtıcılardan yani suretlendirenden ,insan gibi ahsen-i takvim üzere yani en güzel şekilde mahluk olan hiçbir yansıtıcı yani suret giydirici mevcut değildir.


   İnsanın sureti bütün isimlerin hükümlerinin  fiilen açığa çıkmasına müsait olduğundan  dolayı vücut, bu insansal surette,kemalat -ı  ile, ilah-i halifelik mertebesini alarak tamamlanmış olur.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort