Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Haydar Denizci
Köşe Yazarı
Haydar Denizci
 

mahvedilen tarihsel doku

   ·        KAYBOLAN ŞEHİR ; TRABZON   Kim derdi, kim bilebilirdi ki günün birinde doğup büyüdüğün kent hakkında bir yazı kaleme alırken kahrolacak, hüznün en yoğun girdabında gözlerin nemli donup kalacaksın! “Bir garip Orhan Veli, Veli’nin oğlu” misali “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” değil de Trabzon’u seyrediyorum gözlerim yaşlı diye hayıflanıp duracaksın.   Kaderin sırlarıyla örüldüğü bir yaşam… Doğduğun evi, o canım mahalleyi, o konfordan uzak ama mutlu insanları, zarif paylaşımları, dert ve kederi ve de sevinci, coşkuyu ortaklaşa yaşamalarını; o türlü çeşitli meyvelerin sarıp sarmaladığı bahçeli evleri, kalabalık yuvaları, sarnıçları, kuyuları, üst kata çıkılan o zarif, seyrine doyum olmaz merdivenleri… Gençliğinin şekillendiği Zağnos, o görkemli ev, üç sınıflı Ülkü İlkokulu’m, fırınımız, o güzelim ahşap otobüs bekleme durağı, hele güz, kış, bahar mevsimlerinde sahlebin albenisi, sahlepçinin vakur, heybetli, duruşu…   Bizim kuşağın öncesi, sonrası da dahil hepimizin ak ciğerlerini hırpalayan Numune Hastanesinin yanındaki boynu bükük, perişan, hazin görünüşlü Şadırvan; diz boyu kara, yapış yapış çamura, peşpeşe haşin, acımasız kırbaçlar gibi yağmura aldırış etmeden eve temiz gidebilmek gayretiyle yıkanıp temizlenme… Ve o kutsal bina, yetişip şekillenmemizin, tertemiz arkadaşlıklarımızın oluştuğu, uçan kuştan, esen yelden hile sezdiğimiz o pimpirikli delikanlılığımızın, yüreklerimizi yakıp kavuran ilk sevdalarımızın boy attığı dönemin o kutsal binası, Trabzon Lisesi… Onun bile bağrına “kara saplı bir bıçak gibi ”Fen Lisesi ibaresi takmışlar! Hangi birine vahlanacaksın, şaşıp kalırsın.   Gözün takibe yetmediği simsiyah bir Acem halısı gibi Uzunkum, İncirlik, Faroz, Sotha, Mumhaneönü, Ganita güzergâhı… Çocuk yaşta yüzmeyi öğrendiğimiz kimi zaman zaman denizde kaybolan Dikili, Harmankaya, Delikkaya, tüm heybetiyle uzakta dimdik duran Başkaya… Mezgitlik’ten dönüşte seyrine doyamadığımız Boztepe, Kindinar, Ganlıkaya, Ligoriş, Erdoğdu sırtları Sarıkışla, Köşk, Telsiztepe, Karluk…   Daha niceleri… İhanete uğramış, uğratılmış tarihin en eski kentlerinden biri, imparatorluk merkezi, Başkenti, o görkemli “Kadim Kent… “ Göçüp gitmeden yaşadığım en gaddar bir olgu var ki mümessillerini, müsebbiplerini mahşerde bile affetmeyeceğim. Çağdaşlık adına, Modernite, teknoloji adına da olsa bu kadim şehrin Türkiye’de sahip olduğu tek ve görkemli başarılarının sahibi Trabzonspor’un tarihine, anılarına indirilen balyozlardır.   Türkiye’mizde 1. Ligde bu kadim şehirdir ki, bu anlı şanlı Trabzonspor’ dur ki bir kentin bütününü kucaklayarak temsil eden ve şampiyon olan biricik takımdır. Üç büyükler diye yere göğe sığdırılamayan takımlar bir mega kentin semt takımlarıdır. Ve siz ey aklı evvel bağnazlar içinde benim de olduğum binlerce anıyı değerini idrak edemeden bir çöp gibi yer ile yeksan ettiniz. Avni Aker hoş görse bile tarih sizi affetmeyecektir. Kadim kentin lâneti yakanızı bırakmayacaktır. Bu ruh halinden sıyrılıp genç kuşaklara hitap eden tarzda yazıya devam edeyim.   Cumhuriyetin ulaşım, kültür ve sanat projelerine karşı iktidara gelen Demokrat Partinin önceliği demiryolunu terk edip karayoluna yönelmek olmuştur. Trabzon’u ilk mahveden olay da 1959 yılında başlanan bu sahil yolu projesidir. Karayolunun zorlanmasıyla birlikte, ekonomik ve çevreci olan denizyolu ulaşımı bilinçli olarak yok edildi. Planlamaya karşı iktidar ve yöneticilerin “planlamadan” vazgeçmesiyle Trabzon kenti de plansız bir gelişme içinde yapıldı. Oktay Akbal’ın “Önce Ekmekler Bozuldu” kitabının adından esinlenerek “önce sahilimizi, huzurumuzu bozdular” demek istiyorum.   Kadim bir kent, yol ve rant uğruna yok edilerek, büyük bir köye dönüştürülmüştür. Sağ iktidarların yol ve rant sevdası, talancı anlayışı önce yaşadığımız şehirleri sonra da ülkeyi mahvediyor. İktidar ve yöneticilerin yol ve rant sevdasıyla, Trabzonluların kısa zamanda zengin olma rüyası birleşince Trabzon için sonun başlangıcı hız kazanmıştır.   Kent kültüründen ve yaşamından uzak insanların Trabzon’da yönetici olması kentin rant için talanını kolaylaştırıyor. Kentle anısı ve yaşanmışlığı olmayan bu yöneticilerin ilk işi kentin anılarını besleyen yapılarına, binalarına, doğasına saldırmak oluyor. Yol ve kentsel dönüşüm talanını en derinlerinden yaşayan insanlardan biriyim. Doğup büyüdüğüm ev, babamın ekmek fırını, Trabzonspor şampiyonluğunu yaşadığım ve hentbol oynadığım stadyum; yol ve rant uğruna yok edildi.   Kenti besleyen ve onun başka şehirlere gıda ve hayvancılık yönünden bağımlılığını önleyen, Beşirli, Holamana, Tekfurun Çayırı, Çukurçayır, Zafanos gibi bereketli tarım arazileri imara açıldı. İlk sahil yoluyla başlayan yalılarımızı, denizimizi yok eden yol sevdası daha sonra Karadeniz Sahil Yolu projesiyle kenti ve Trabzonluyu denizden kopardı. Bugün ayağımızı sokacağımız bir sahilimiz, denizimiz kalmamış, çocuklar ve gençler yüzmeyi artık havuzlarda öğreniyor. Kentin tüm sahilinde denize giriliyor ve midye çıkartılıp yenilirken şimdi denize çok uzaklardan bakıyoruz. Lebi derya evlerden, dağların tepesindeki deniz manzaralı evlere terfi ettik.   Kent kültürü, kentli insanların yaşamını paylaştığı mekânlarla bir bütündür. Sosyal ve kültürel yaşamın hayat bulduğu gazinolar, lokantalar, oteller, tiyatrolar, sinemalar, mesire alanları, meydanlar hem kent için hem de kentte yaşayanlar için olmazsa olmaz yerlerdi. Sosyal bir varlık olan insanın sosyalleşmesini sağlayan alanlar ise kamusal alanlar, meydanlar, park bahçe gibi yerlerdir. Kentin ruhunu, estetiğini en çok görmemiz, hissetmemiz gereken yerler de bu alanlar. Buralarda sanatı ve kültürü, geçmişten gelen medeniyet unsurlarını, tarihi işin içine sokarak, kentin estetiğini, değerlerini kentte yaşayan insanlara hissettirebilmek mümkün hale geliyor. İnsanın sosyalleşmesini sağlayacak mekânlar bilinçli bir şekilde yok ediliyor ya da işlevsiz hale getiriliyor. T   rabzon kentinde kentin hafızasını oluşturan bu tür mekanlar sessizce ya da yol uğruna, rant uğruna yok edilmiştir: Emperyal Gazinosu, Özgür Otel, Aşıklar Parkı, Gülbahçe Lokantası, Telsiztepe mesire alanı, Sümer Sineması, Boztepe Soğuksu, Çamlık, Yeşilyurt Otel ve Restoranı, Şems Oteli, Sulu Han gibi. Kentte yaşayan insanların; sokaklarında, caddelerinde dolaşırken alıp verdikleri nefesler, kullandıkları güzel ya da kötü sözler bile kentin bize sunduğu tüm maddi, manevi değerleri etkiliyor.   Kentin geçmişiyle kavgalı anlayışı kenti yaşanmaz bir yer haline getirmiş onu kendi çıkarlarına göre değiştirmiştir. Kentin doğası, havası, yemek kültürü, kavga kültürü, denizi, iklimi en çok da insanı değişmiştir. Kimin aklına gelirdi Trabzonlu balık ihtiyacını Norveç Uskumrusu ile giderecek diye Kentler de insanlar gibi anılarıyla yaşar ve bu anılar üzerinden geleceğini planlar. Bunun için de kentle beraber yaşamak, bütünleşmek, onu keşfetmek gerekir.   Kentin geçmişini bilen ve bunu yaşayan benim gibi insanlar için bu kent mezarlıktan farksızdır. Tabakhane ve Zağnos deresi vadisinde yer alan konakların bahçesinden mandalina, portakal ve ıhlamur ağaçlarının kokuları şehre farklı bir anlam katıyordu. Şimdi ise hepsi yok edildi dereler kurutuldu ve ruhsuz park alanları yapıldı.   Hacı Bayram Veli, şehir ve insan ilişkisi konusunda şunları diyor “İnsan, şehri inşa ederken aslında taşın toprağın arasında kendisini inşa eder. Gönülde her ne var ise, şehir olarak görünür. Gönlü taş olanın şehri taş, gönlü aşk ile dolu olanın şehri gülistan olur” Trabzon için çok rahatlıkla şunu yazabiliyorum: gönlü taş olanlar, şehri taş yığınına çevirdiler.   Bir şehrin kent olabilmesi için, şehrin cadde ve sokaklarında, bina ve salonlarında edebiyat, tarih, musiki ve görsel sanatların izlerini yansıtan medeniyet eserlerinin ortaya çıkarılmasını ve şehrin siluetinin sanat eserleriyle bütünleşmiş olması gerektiğini anlıyoruz. Meydan Parkında yer alan heykellerin kaldırılması bu açıdan acı bir durumdur. Rantçı ve intikamcı zihniyetlerin eline düşen Trabzon kenti, kadim kent olmaktan çıkıp bir şehir haline gelmiştir.   Kentin merkezinde yer alan ve insanların yürüyerek gitme şansı olan spor alanları (Avni Aker Stadyumu, Yavuz Selim Sahası, Kapalı Spor Salonu), hastaneler, kent dışına taşınarak bu mekânların kentle ve kentliyle bağı koparıldı. Rant ve çıkar uğruna Avni Aker adından vazgeçilmiş, tüm yaşanmışlıklar bir kalemde silinmiş oldu.   Kentler sevgi ve korumayla gelişir. Bir kenti merak etmiyor ve sokaklarında dolaşmıyorsanız, sevemezsiniz. Hele kentin tarihsel ve mimari dokusunun temelini oluşturan yerlere uğramadan o kenti sevmek imkânsızdır. İlber Ortaylı’nın deyişiyle “Bir şehri sevmek gayret işidir, okuyacaksın, gezeceksin, bakacaksın, göreceksin, üzerine titreyeceksin.” Trabzon’un henüz talana ve yıkıma uğramamış sokaklarını gezin, sahipsiz bırakılmış yıkılmak üzere olan hanlarını, hamamlarını, evlerini, çeşmelerini gezin. Bu yapıların sizinle konuştuğunu hissedersiniz. Ve içinizden talana karşı yükselen çığlığın sesine kulak veriniz. Çünkü bu kent, bunca talanı içinde binbir acı ve hüzünle yaşıyor.   11-01-2024   Trabzon'un canlı tarihi...eski Trabzonspor başkanlarından, değerli büyüğümüz Ahmet Celal Ataman söyleşisi

mahvedilen tarihsel doku

 

 · 

 
 
 
KAYBOLAN ŞEHİR ; TRABZON
 
Kim derdi, kim bilebilirdi ki günün birinde doğup büyüdüğün kent hakkında bir yazı kaleme alırken kahrolacak, hüznün en yoğun girdabında gözlerin nemli donup kalacaksın! “Bir garip Orhan Veli, Veli’nin oğlu” misali “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” değil de Trabzon’u seyrediyorum gözlerim yaşlı diye hayıflanıp duracaksın.
 
Kaderin sırlarıyla örüldüğü bir yaşam… Doğduğun evi, o canım mahalleyi, o konfordan uzak ama mutlu insanları, zarif paylaşımları, dert ve kederi ve de sevinci, coşkuyu ortaklaşa yaşamalarını; o türlü çeşitli meyvelerin sarıp sarmaladığı bahçeli evleri, kalabalık yuvaları, sarnıçları, kuyuları, üst kata çıkılan o zarif, seyrine doyum olmaz merdivenleri… Gençliğinin şekillendiği Zağnos, o görkemli ev, üç sınıflı Ülkü İlkokulu’m, fırınımız, o güzelim ahşap otobüs bekleme durağı, hele güz, kış, bahar mevsimlerinde sahlebin albenisi, sahlepçinin vakur, heybetli, duruşu…
 
Bizim kuşağın öncesi, sonrası da dahil hepimizin ak ciğerlerini hırpalayan Numune Hastanesinin yanındaki boynu bükük, perişan, hazin görünüşlü Şadırvan; diz boyu kara, yapış yapış çamura, peşpeşe haşin, acımasız kırbaçlar gibi yağmura aldırış etmeden eve temiz gidebilmek gayretiyle yıkanıp temizlenme… Ve o kutsal bina, yetişip şekillenmemizin, tertemiz arkadaşlıklarımızın oluştuğu, uçan kuştan, esen yelden hile sezdiğimiz o pimpirikli delikanlılığımızın, yüreklerimizi yakıp kavuran ilk sevdalarımızın boy attığı dönemin o kutsal binası, Trabzon Lisesi… Onun bile bağrına “kara saplı bir bıçak gibi ”Fen Lisesi ibaresi takmışlar!
Hangi birine vahlanacaksın, şaşıp kalırsın.
 
Gözün takibe yetmediği simsiyah bir Acem halısı gibi Uzunkum, İncirlik, Faroz, Sotha, Mumhaneönü, Ganita güzergâhı… Çocuk yaşta yüzmeyi öğrendiğimiz kimi zaman zaman denizde kaybolan Dikili, Harmankaya, Delikkaya, tüm heybetiyle uzakta dimdik duran Başkaya… Mezgitlik’ten dönüşte seyrine doyamadığımız Boztepe, Kindinar, Ganlıkaya, Ligoriş, Erdoğdu sırtları Sarıkışla, Köşk, Telsiztepe, Karluk…
 
Daha niceleri… İhanete uğramış, uğratılmış tarihin en eski kentlerinden biri, imparatorluk merkezi, Başkenti, o görkemli “Kadim Kent… “ Göçüp gitmeden yaşadığım en gaddar bir olgu var ki mümessillerini, müsebbiplerini mahşerde bile affetmeyeceğim. Çağdaşlık adına, Modernite, teknoloji adına da olsa bu kadim şehrin Türkiye’de sahip olduğu tek ve görkemli başarılarının sahibi Trabzonspor’un tarihine, anılarına indirilen balyozlardır.
 
Türkiye’mizde 1. Ligde bu kadim şehirdir ki, bu anlı şanlı Trabzonspor’ dur ki bir kentin bütününü kucaklayarak temsil eden ve şampiyon olan biricik takımdır. Üç büyükler diye yere göğe sığdırılamayan takımlar bir mega kentin semt takımlarıdır. Ve siz ey aklı evvel bağnazlar içinde benim de olduğum binlerce anıyı değerini idrak edemeden bir çöp gibi yer ile yeksan ettiniz. Avni Aker hoş görse bile tarih sizi affetmeyecektir. Kadim kentin lâneti yakanızı bırakmayacaktır.
Bu ruh halinden sıyrılıp genç kuşaklara hitap eden tarzda yazıya devam edeyim.
 
Cumhuriyetin ulaşım, kültür ve sanat projelerine karşı iktidara gelen Demokrat Partinin önceliği demiryolunu terk edip karayoluna yönelmek olmuştur. Trabzon’u ilk mahveden olay da 1959 yılında başlanan bu sahil yolu projesidir. Karayolunun zorlanmasıyla birlikte, ekonomik ve çevreci olan denizyolu ulaşımı bilinçli olarak yok edildi. Planlamaya karşı iktidar ve yöneticilerin “planlamadan” vazgeçmesiyle Trabzon kenti de plansız bir gelişme içinde yapıldı. Oktay Akbal’ın “Önce Ekmekler Bozuldu” kitabının adından esinlenerek “önce sahilimizi, huzurumuzu bozdular” demek istiyorum.
 
Kadim bir kent, yol ve rant uğruna yok edilerek, büyük bir köye dönüştürülmüştür. Sağ iktidarların yol ve rant sevdası, talancı anlayışı önce yaşadığımız şehirleri sonra da ülkeyi mahvediyor. İktidar ve yöneticilerin yol ve rant sevdasıyla, Trabzonluların kısa zamanda zengin olma rüyası birleşince Trabzon için sonun başlangıcı hız kazanmıştır.
 
Kent kültüründen ve yaşamından uzak insanların Trabzon’da yönetici olması kentin rant için talanını kolaylaştırıyor. Kentle anısı ve yaşanmışlığı olmayan bu yöneticilerin ilk işi kentin anılarını besleyen yapılarına, binalarına, doğasına saldırmak oluyor. Yol ve kentsel dönüşüm talanını en derinlerinden yaşayan insanlardan biriyim. Doğup büyüdüğüm ev, babamın ekmek fırını, Trabzonspor şampiyonluğunu yaşadığım ve hentbol oynadığım stadyum; yol ve rant uğruna yok edildi.
 
Kenti besleyen ve onun başka şehirlere gıda ve hayvancılık yönünden bağımlılığını önleyen, Beşirli, Holamana, Tekfurun Çayırı, Çukurçayır, Zafanos gibi bereketli tarım arazileri imara açıldı. İlk sahil yoluyla başlayan yalılarımızı, denizimizi yok eden yol sevdası daha sonra Karadeniz Sahil Yolu projesiyle kenti ve Trabzonluyu denizden kopardı. Bugün ayağımızı sokacağımız bir sahilimiz, denizimiz kalmamış, çocuklar ve gençler yüzmeyi artık havuzlarda öğreniyor. Kentin tüm sahilinde denize giriliyor ve midye çıkartılıp yenilirken şimdi denize çok uzaklardan bakıyoruz. Lebi derya evlerden, dağların tepesindeki deniz manzaralı evlere terfi ettik.
 
Kent kültürü, kentli insanların yaşamını paylaştığı mekânlarla bir bütündür. Sosyal ve kültürel yaşamın hayat bulduğu gazinolar, lokantalar, oteller, tiyatrolar, sinemalar, mesire alanları, meydanlar hem kent için hem de kentte yaşayanlar için olmazsa olmaz yerlerdi. Sosyal bir varlık olan insanın sosyalleşmesini sağlayan alanlar ise kamusal alanlar, meydanlar, park bahçe gibi yerlerdir. Kentin ruhunu, estetiğini en çok görmemiz, hissetmemiz gereken yerler de bu alanlar. Buralarda sanatı ve kültürü, geçmişten gelen medeniyet unsurlarını, tarihi işin içine sokarak, kentin estetiğini, değerlerini kentte yaşayan insanlara hissettirebilmek mümkün hale geliyor. İnsanın sosyalleşmesini sağlayacak mekânlar bilinçli bir şekilde yok ediliyor ya da işlevsiz hale getiriliyor. T
 
rabzon kentinde kentin hafızasını oluşturan bu tür mekanlar sessizce ya da yol uğruna, rant uğruna yok edilmiştir: Emperyal Gazinosu, Özgür Otel, Aşıklar Parkı, Gülbahçe Lokantası, Telsiztepe mesire alanı, Sümer Sineması, Boztepe Soğuksu, Çamlık, Yeşilyurt Otel ve Restoranı, Şems Oteli, Sulu Han gibi. Kentte yaşayan insanların; sokaklarında, caddelerinde dolaşırken alıp verdikleri nefesler, kullandıkları güzel ya da kötü sözler bile kentin bize sunduğu tüm maddi, manevi değerleri etkiliyor.
 
Kentin geçmişiyle kavgalı anlayışı kenti yaşanmaz bir yer haline getirmiş onu kendi çıkarlarına göre değiştirmiştir. Kentin doğası, havası, yemek kültürü, kavga kültürü, denizi, iklimi en çok da insanı değişmiştir. Kimin aklına gelirdi Trabzonlu balık ihtiyacını Norveç Uskumrusu ile giderecek diye Kentler de insanlar gibi anılarıyla yaşar ve bu anılar üzerinden geleceğini planlar. Bunun için de kentle beraber yaşamak, bütünleşmek, onu keşfetmek gerekir.
 
Kentin geçmişini bilen ve bunu yaşayan benim gibi insanlar için bu kent mezarlıktan farksızdır. Tabakhane ve Zağnos deresi vadisinde yer alan konakların bahçesinden mandalina, portakal ve ıhlamur ağaçlarının kokuları şehre farklı bir anlam katıyordu. Şimdi ise hepsi yok edildi dereler kurutuldu ve ruhsuz park alanları yapıldı.
 
Hacı Bayram Veli, şehir ve insan ilişkisi konusunda şunları diyor “İnsan, şehri inşa ederken aslında taşın toprağın arasında kendisini inşa eder. Gönülde her ne var ise, şehir olarak görünür. Gönlü taş olanın şehri taş, gönlü aşk ile dolu olanın şehri gülistan olur” Trabzon için çok rahatlıkla şunu yazabiliyorum: gönlü taş olanlar, şehri taş yığınına çevirdiler.
 
Bir şehrin kent olabilmesi için, şehrin cadde ve sokaklarında, bina ve salonlarında edebiyat, tarih, musiki ve görsel sanatların izlerini yansıtan medeniyet eserlerinin ortaya çıkarılmasını ve şehrin siluetinin sanat eserleriyle bütünleşmiş olması gerektiğini anlıyoruz. Meydan Parkında yer alan heykellerin kaldırılması bu açıdan acı bir durumdur. Rantçı ve intikamcı zihniyetlerin eline düşen Trabzon kenti, kadim kent olmaktan çıkıp bir şehir haline gelmiştir.
 
Kentin merkezinde yer alan ve insanların yürüyerek gitme şansı olan spor alanları (Avni Aker Stadyumu, Yavuz Selim Sahası, Kapalı Spor Salonu), hastaneler, kent dışına taşınarak bu mekânların kentle ve kentliyle bağı koparıldı. Rant ve çıkar uğruna Avni Aker adından vazgeçilmiş, tüm yaşanmışlıklar bir kalemde silinmiş oldu.
 
Kentler sevgi ve korumayla gelişir. Bir kenti merak etmiyor ve sokaklarında dolaşmıyorsanız, sevemezsiniz. Hele kentin tarihsel ve mimari dokusunun temelini oluşturan yerlere uğramadan o kenti sevmek imkânsızdır. İlber Ortaylı’nın deyişiyle “Bir şehri sevmek gayret işidir, okuyacaksın, gezeceksin, bakacaksın, göreceksin, üzerine titreyeceksin.” Trabzon’un henüz talana ve yıkıma uğramamış sokaklarını gezin, sahipsiz bırakılmış yıkılmak üzere olan hanlarını, hamamlarını, evlerini, çeşmelerini gezin. Bu yapıların sizinle konuştuğunu hissedersiniz. Ve içinizden talana karşı yükselen çığlığın sesine kulak veriniz. Çünkü bu kent, bunca talanı içinde binbir acı ve hüzünle yaşıyor.
 
11-01-2024
 
Trabzon'un canlı tarihi...eski Trabzonspor başkanlarından, değerli büyüğümüz Ahmet Celal Ataman söyleşisi
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort