SARİ PALTO" ..
Yıl...1976.
Anakara'da okuyorum.
Çok günümü beraber geçirdiğim arkadaşımla sinema parası kalsın diye, akşam yemeğinde sadece birer çorba içip, kalkarken, kardeşim Gül'ün hediyesi bal rengi paltomu giymek istediğini söyleyince, bende; onun kahverengi yakası kürklü kabanını giymiştim...
Tunalı Hilmi'den Büklüm sokağa girerek o za- man ki, Dedeman sinemasında, yeni vizyona girmiş olan "Devlerinaşkı" filmine gidiyorduk. Sokağın daha başında sayılırız, yavaş yavaş yürüyoruz. Birden karşımızda bir kalabalık oluştu. Bağrışmalar ve çağrışmalar bi gürültü ki, daha ne olduğunu anlamadan, bir kaçkişi bize doğru koşarak " İşte bunlar" diyordu!..
Birden çoğaldılar ve içlerinden biri bağırdı!
"Sarı paltolu olan.. Beni dövüp kaçan"!.. Bize giriştiklerinde aniden arkadaşıma yönelip, indirip, tekme yumruk üzerine çöktüler. Bende hayır, biz okuldan geldik, biçorba içip sinemaya gidiyorduk, bırakın arkadaşımı diye ayırmaya çalışırken iyice hırpalanmış
dayak yiyen arkadaşım yere yapışmışcası " Palto benim, niye demiyorsun " inlercesi, çıkışını, kavgada kimse duymuyor, kimse-
nin de umurunda olmuyordu!
Palto benim desem bi o kadar bana vuracaklar, en iyisi, arkadaşımı onlardan kurtarmayı görev bilip, sadece bırakın onu diye bağırırken yediği dayaktan yorgun çıkan sesi ile " Doğruyu söylesene" serzenişini, sanki benden başka kimse tarafindan duyulmuyordu. Daha dorusu duyulma fırsati olmadan bi polis arabası yetişmiş, bize saldıranlar kaçıyordu!
Heps adeta kaybolunca arkadaşım bir rahat yer bulmuş gibi kaldırıma oturunca bir gülme kirizine tutulduk, unutamam! Sonra yüzü, maviş gözü şişmiş halde sinema salonuna karanlıkta girdik. Kimse görmeden! Üstümüz başımız dağılmıştı...
Sonra beyaz perdenin kraliçesi olan "Türkan Şoray" güzelliği ile büyülenmiş, soyadı Başar olan tiyatro kökenli müthiş oyuncunun; filmi sürüklemesi ile, o devirdeki, "Kadir'cilik" bile, yaşadığımız kavgayı unutturamazdı!
Arkadaşım ile kaldığımız evlerimiz yakındı. Ayrılırken sordu? Niye söylemedin ki, paltonun senin olduğunu, o kadar dayak yedim!
'İçtigimiz çorbalar ikimizin, dayak senin kısme tinmiş!..
Benim deseydim, senin koluna girip sinemaya nasıl gidebilecektik! Eve dönmekten başka yolumuz kalmayacaktı!. Şimdi savunmamı yapıyorum : Her gün okula geldiğinde bir ton dayak yiyen sınıf arkadaşım rahmetli Murat - o dönemin İçişleri Bakanı rahmetli Korkut Ozalin oğlu - ve ADMMA İnşaat Fakültesinde aynı sınıfta efsane futbolcu İskender ile beraber okuduk.
Ve daha sonra ki hafta okulda çıkmış bir yaralama olayında; failin tesbit edilip, yakalan- ması için, okul girişindeki Emniyetin güvenlik kulübesine tüm ogrenciler ilerlerken uzaktan farkedip görünce yanına gitmek için polislere Kaya ağabeyi, uzaktan bi çaba ile tanıdım, tanıyorum.
'Bırakın beni, yanına gidecegim'... Yanından sıyrılıp geçmeye çalışırken konuştuğum memur; " Biz de Kaya yok, gösterdiğin Ekipler Amirimiz Orhan, hadi sırada kal, yürü işine" demişti!..
Bırakın beni hamlesi ile, hızla ilerleyip, yanına vardığımda, efsane Emniyet Müdürümüz OrhankayaTok ağabeyin Ankara'da görevli olduğunu da öğrenmiş oldum...
Bizim dönemde, okullarda terör ve sokakta yaşanan olaylar çoktu. Malum kayıp yıllar...Sebep olanların allah belasını versin.Sonuç?
İyi mi, ya da doğru mu yapmıştım! Ah bal renkli paltom...
Annemin ilkokul öğrencisi olan Ekipler Amiri Kaya ağabeyi görene kadar "sarı palto" hala üzerimdeydi!