İnsanlığın iki tür ahlak anlayışı vardır. Biri sözünü edip uygulamadığımız; diğeri, uygulayıp sözünü etmediğimiz...
Bertrand Russell
“Bütün iyi insanlar cennete gidecektir” sözü doğru söylenmemiştir aslında. Doğru söylenmemiş olması da çok kötü bir şey değildir. Asıl kötü olan bu sözün bol bol sahtekarlık, yalancılık, dolandırıcılık ve ikiyüzlülük üretiyor olmasıdır. Herkesin iyi insan triplerine girip başkalarını kötülemesi, iftira atması sırf bu sözün yarattığı rekabet ortamı yüzündendir. Oysa “iyi insanlar gittikleri her yeri cennet yapacaklardır” diyebilseydik bütün kötü insanlar da cehenneme gitmeyeceklerdi doğal olarak. Onlar da gittikleri her yeri cehennem yapacaklardı, hepsi bu kadar. Tanrı da ne cennette huri dağıtacaktı ne de cehennemde ateşe odun atacaktı. Sadece seyredecekti. Tamam da ben buradan kendilerini iyi insanlar zanneden akepelilere nasıl geçeceğim onu bilmiyorum derken ahan da geçtim işte..!
AKEPE’nin kötü insanlarının Türkiye’ye verdiği büyük zararlar üç grupta toplanabilir. Küçüklerini sineye çektik zaten, zarar bile saymıyoruz. İyi insanlarını da görmedik ki bir iyiliklerini anlatalım…
Birinci gruptaki zararlar kanunla düzeltilebilecek olan yanlışlardır. Yani bir gün gerçek iyi insanları seçip getirebilecek kadar iyi insanlar olursak yasal düzenlemelerle bu yanlışları düzeltebilirler. Mesela tecavüz yeniden cezai karşılığı olan bir suç olabilir...
İkinci gruptaki yanlışların düzeltilebilmesi biraz daha zor olacak ve uzun zaman alacaktır. Dindar nesil yetiştirelim derken yetiştirdikleri cahil kindar profesörler yani. “Camilerimizi kerhane yaptılar”, “çocuk evliliklerinin yasaklanması deprem getirdi” diyebilecek kadar cahil ve geri zekalı olan bu profesör bozuntularının ülkeyi sürüklediği karanlıktan Yaşar Nuri Öztürk gibi pırıl pırıl İslam felsefesi profesörlerinin aydınlığına taşımak çok zor olacak ve çok uzun zaman alacak...
Üçüncü ve son gruptaki yanlışları düzeltebilmemiz ise Allah’a kalmış ne yazık ki. Kanunla manunla olacak işler değil bunlar. Anayasa değişikliği bile temizlemez bu pislikleri...
Çünkü..:
AKEPE’den önce yolsuzluk, hırsızlık yapana “şerefsiz, sahtekar, dolandırıcı” gibi şeyler derlerdi; şimdi “gerçek bir profesyonel” diyorlar...
AKEPE’den önce iş arkadaşının ayağını kaydırarak terfi edene “namussuz rezil adam” derlerdi; şimdi “muhteşem bir başarı hikayesi” diyorlar...
AKEPE’den önce iki kişisel gelişim kitabı okuyana "aferin oğlum, okumağa devam et” derlerdi şimdi "yaşam koçu" diyorlar...
AKEPE’den önce deliye "deli" derlerdi; şimdi “renkli bir kişiliği var” diyorlar…
AKEPE’den önce 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu vardı, devlet memuruna it muamelesi yapılamazdı, şimdi dişi itler “eskiden doktor kapılarında sıra beklerdik şimdi doktor dövüyoruz” diyorlar…
AKEPE’den önce öğretmenler saygı görürdü, veliler okul basıp öğretmenleri darp edemezdi, kuran kurslarındaki öğretmenler de öğrencilere tecavüz etmezlerdi ama…
AKEPE’den önce öğretmenlerden gizli sigara içmek cesaretti filmlere konu olurdu ama okul önlerinde uyuşturucu satmak akla hayale bile gelmezdi…
AKEPE’den önce komşu çocuklarını istediğin gibi öper koklar severdin kimse acaba sapık mı diye kuşkulanmazdı…
Yani toplumun genlerine kadar işlettikleri ahlaksızlık ve namussuzluk illetlerinden kurtulup çağdaş bir nesil yaratmamız çok kolay olmayacak. Ama deneyeceğiz, çünkü başka yolumuz da yok çaremiz de. Ne kadarını başarabilirsek...
Sevgiyle dostlukla ve aşkla kalın…