Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür…
Jean Paul Sartre
Doğduğu gün annesi tarafından çöplüğe atılarak terkedilmiş bir çocuktur Murat Akman. Çocuk Esirgeme Kurumunda büyümüş ve ne kadar istemese de 18 yaşına geldiğinde ailesi gibi bildiği Çocuk Esirgeme Kurumundan ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Sonraki yaşamında kurum ile bağlantısını hiç koparmamıştır. Ve oradaki çocuklara yardımcı olabilmek için elinden geleni yapmakla yetinmemiş ve biraz daha büyüyünce ayağından geleni de yaparak askere gitmiştir…
Askerin en büyük meşguliyeti ve zevkidir mektup okumak ve yazmak. Fakat onun ne yazacak kimsesi vardır ne de ona yazacak kimse. Yine de bir mektup yazar ama. “Bana bir şey olursa bu mektubu gazetelere satıp alacağın parayı Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışlarsın” diye vasiyet ederek en yakın arkadaşına bırakır. 2004 yılının 14 Haziran Pazartesi günü de Şırnak’ta teröristlerle girilen bir çatışmada şehit(!) olur. Kendinden önce de neden öldüğünü bilmeyerek binlerce çocuk ölmüştür böyle, sonra da…
Gelelim mektuba, şöyledir mektup..:
Bu yazı, bir jandarma komando er mektubudur...
Ve bu mektubu siz bir gazeteden okuyorsanız ben ölmüşüm demektir...
Bir ailem olsaydı bu mektubu onlara yollamak isterdim. Ama yok..!
Size koğuştaki ranzamdan yazıyorum. Şu an etrafımda Adana, Ağrı, Sivas, Edirne, Diyarbakır, Ankara, Antalya, İzmir, Urfa, Trabzon’dan, Türkiye’nin dört bir yanından birbirini tanımayan ama birbirlerinin canını korumaya yemin etmiş askerler var...
Birazdan operasyona gideceğiz. Tek dileğimiz kayıp vermeden geri gelmek. ‘“İleride ölürsem eğer” diye bir mektup yazmak çok zor! Akla getirmek istemez de insan ölümü, hani her zaman bir umut vardır ya, askerliğim bittikten sonra yırtıp atacaktım bu mektubu ama şu an okuyorsanız yırtamadım demektir...
Zaten pek de kalem tutmaz elim. Silah tutmayı daha iyi bilirim. Sizi korumam için, siz öğrettiniz silah tutmayı...
Tuhaf olan; siz bu mektubu okurken ben neden öldüğümü bile bilmiyor olacağım. Ya bir mayına bastım ya da yediğim birkaç kurşun. Bileniniz var mı gerçekten, ben nasıl öldüm..?
Kışlada, her televizyona baktığımda birbirinizi öldürdüğünüzü, birbirinizin canını yaktığınızı gördüm. Müziğin sesini çok açtı diye komşusunu vuranlar...
Gücü kadına yetenler...
Cebindeki 10 lirası için adam vuranlar...
Kız arkadaşına baktı diye alayını bıçaklayanlar...
Bileniniz var mı, ben kimi korumak için öldüm?
Eti az pişti diye garsona çıkışan adam; sen rahat uyu diye kurşunlar başımın üstünden geçerken ben dağda her bulduğumu yedim...
Arabasını solladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam; beni bir çöp bidonuna atıp giden anam; söylesene, ben kimin için öldüm?
Yetimhanede ve askerde, en güzel şeyin ekmeğini bölmek olduğunu öğrendik.
Peki size neyi bölmeyi öğrettiler..?
Yetimhanede büyüyen kimsesiz bir çocuğun yazdığı bu mektubu 20 yılda okuyup anlayamayacak kadar paradan başka bütün değerlerden yoksun, basiretsiz insanlar tarafından yönetiliyoruz. Böyle yönetilmeğe devam ettikçe de çok daha “vatan sağ olsun” diyeceksiniz. Diyeceksiniz diyorum çünkü ben demiyorum…
Çünkü “vatan sağ olsun, şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak” demekle terör yenilmez, yenilmemiştir, yenilemeyecektir. O kanı yerden almayacaksınız beyler, yere düşürmeyeceksiniz; tek çare budur…
Bazen sonucu okuyucuya bırakmak güzeldir…