Bizi düşünmeye alıştırmamışlar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geleni yapmışlar. Allah beterin beterinden saklasın derler, bir de düşünenleri, gelin şuna düşünenleri demeyelim, düşünmeye çabalayanları da hep öldürmüşler...
Yaşar KEMAL
Cahil yalancıları sever, yalancılar da cahili…
Ferit EDGÜ
Dünyanın kırmızı bültenle aradığı kötü adamlar Türkiye’de birbirlerini öldürüyorlar aylardır. Ve ceplerinden TC’nin kırmızı pasaportu çıkıyor hiç bilmediğimiz(!) şeylerin sayesinde. Bundan sonrasını da kimse konuşmuyor zaten. Hükümet aynı, sadece bakan değişmiş ama bu durum hükümetin büyük başarısı olarak yutturulmaya çalışılıyor yandaş yalaka basın tarafından. Çok çalışmalarına da pek gerek kalmıyor aslında. Çünkü halkımız ağzı açık bekliyor yutmak için. Niye..? Düşünmeyi bilmiyoruz da ondan. Bugünkü içişleri bakanını alkışlayan sürüler, o kötü adamları Türkiye’ye toplayıp kırmızı passport veren şimdiki bakmayan önceki bakan o uzun saçlı adamı da alkışlıyorlardı. Soruyorum bazılarına, “konjonktür değişti” diyorlar. İkinci soruyu soruyorum “konjoktür nedir” diye; “o kadar soru sorma” diyorlar. Zaten ben de üçe kadar saymayı sevmiyorum ve sormuyorum…
Hayatta her şeyin kendine özgü bir usulü olmalı, insanla dalga geçmenin bile. Adam 22 yıldır bir ülke ile resmen dalga geçiyor ve o ülkenin yarısı bundan hiç rahatsız olmuyor. Hatta dünya lideri diyerek alkışlıyorlar onu ellerini kırarcasına. Hızını alamayıp kainat lideri diyenler de az değil hani…
Adam demokrasiyi gideceği yere kadar bineceği tren olarak tanımladı önce. Bütün arkadaşlarını toplayıp adını AKP koyduğu o trenine bindi sonra. Bazıları çok sevdi o trene bakmayı, 22 yıldır da içinde olanları hiç görmeden bakıyorlar öyle…
Yıllarca mitinglerde “beraber yürüdük biz bu yollarda” diye nara attırdı o bazılarına. Onlar da kendilerini aynı trende zannettiler hep. Adam partiyi kurduğu bütün yol arkadaşlarını bir bir o trenden atarken onlar sadece o trene baktılar. Onlar gibi o trenin demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan başkaları da oldu. Onlara da anlatamadık. Yetmezmiş ama evetmiş. Belki biz anlatamadık ama siz de hiç anlamadınız be kardeşlerim, yani kabahatım çoğu bizde değil. Niye anlamadınız, çok basit. Çünkü anlamak için düşünmek gerekirrdi. Sizin kendinize ait bir düşünceniz olmadı ki hiç. Adam “çözüm süreci” dedi öyle düşündünüz, “yemişim çözümü” dedi öyle düşündünüz. “Amerika en yakın dostumuz ve en iyi müttefikimizdir” dedi öyle düşündünüz, “Amerika katildir” dedi öyle düşündünüz. “Hoca Efendi dini bütün vatan sever bir din alimi büyüğümüzdür” dedi öyle düşündünüz, “vatan haini teröristtir” dedi öyle düşündünüz. “Sedat Teker adamın dibidir dedi” öyle düşündünüz, “FETÖCÜ vatan haini teröristtir” dedi öyle düşündünüz. Saymakla bitiremem, bitmez…
Yıllar böyle geçti. Şimdi önümüzde yine bir seçim var…
Kendinden olmayan herkese “vatan haini terörist” diyen adamın son seçim sloganlarını bir bir yazıp nasıl dalga geçtiğini gösterecektim size ama son dalga hepsini silip süpürdü. Onunla bitirelim…
Adam para bulamadığı için Türk ordusunun tank palet fabrikasını 50 milyon dolara sattı o ordunun bir askerine 55 milyon dolara bilet alıp turistik bir seyahata gönderdi. Yetmedi.
En çok iddialı oldukları ve en çok kazanmak istedikleri iki büyük kentin birinde Taksim’in ortasına, diğerinde Kızılay’ın göbeğine birer tane film seti gibi uzay üssü kurmuşlar. Yerli ve milli ümmetimiz ziyaret ediyor o uzay üslerini, uzaydaki astronotumuzu izliyorlar. Bari Mustafa Topaloğlu’nu gönderseydiniz en azından gırgır olurdu diyesi geliyor insanın. İzmir’de kurmamışlar çünkü işe yaramayacağını biliyorlar. Bayburt’ta Rize’de Trabzon’da da kurmamışlar çünkü oya ihtiyaçları yok oralarda…
Yıllardır çinde ne olduğu bilinmeyen türbelere gidip ağaçların dallarına çaput bağlayıp duvarlara yüz sürüp el açarak şefaat isteyen insanların davranış ve karar verme biçimlerine baktıkça söyleyecek sözü de kalmıyor insanın.
Öyle olunca da susuyor insan…