İnsan ya hatalarıyla yüzleşir ya da yüzsüzleşir. Cahil olmak başka şey pislik olmak bambaşka bir şeydir…
Dostoyevski
Biz köylüler için savaşırken onlar efendileri için kilisede mum yakıyorlardı...
Vladimir LENİN
Nurhak’ı bilmem ben. Her 31 Mayıs’ta oraya giderim, benim Nurhak’ım oradır çünkü. Ora Karacaahmet Mezarlığı’dır. Yiğit bir delikanlı yatar orada, ülkemin birçok mezarlığında yattığı gibi. Hatta yurt dışındaki mezarlıklarda da…
Şimdi kalkıp tarih anlatamam burada, zaten hiç anlamam da tarihten. Sadece dünü anlatacağım. Yalnız 53 yıl önceki dünden başlayarak…
Eğitimli ve varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Daha ilkokuldayken Babası Adnan Cemgil'in Türkiye'nin Kore Savaşı'na TBMM kararı olmaksızın asker göndermesini protesto eylemlerine katıldığı için tutuklanmasıyla öğrenmişti haksızlığa karşı başkaldırıyı…
ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde okuyordu. Üstüne vazife olmayan(!) işlere kalkıştı. Mesela toprağı olmayan köylüleri toprak ağalarına karşı ayaklandırmak için ağaların sahip olduğu köylere gitti. Vatan haini terörist ilan edildi. Köylülerin ihbar etmesi sonucu da Nurhak’ta öldürüldü 53 yıl önce dün.
Gördüğün gibi be Lenin yoldaş. Bizde de durum sizden farklı değil. Yani hainliğin, kahpeliğin ve salaklığın dini, ırkı, coğrafyası ve zamanı yok..!
Biz dönelim düne. Her yıl sayıları 3-5 ölerek 3-5 de başka nedenlerle azalsa da ben hariç 47 ziyaretçisi vardı dün Sinan’ın. Toplanma yeri mezarlığın girişindeki Şakirin Camii'nin yanıydı. Beni “yarın 14:00 da orada buluşalım” diye çağıran 68’in bir başka yiğidi Cihan Alptekin’in sevgilisi Nigar Sancak'a “abla merhaba nasılsın” dedim, “sen kimsin” dedi. Şapkamı çıkardım ancak tanıyabildi. Bora Gezmiş’e “Bora abi merhaba” dedim. Sen kimsin demedi, niye demedi anlamadım. Ancak üç kişiye merhaba diyebilecektim, “abla Taylan nerede” dedim “o Londra’da” dedi. Yani aslında ben sadece o kadar vardım o anma töreninde. Gerisi izleyici ve dinleyici...
Biraz daha bekledikten sonra Sinan'ın yanına doğru yürüyüşe geçtik. Saygı duruşundan sonra Nurhak’taki 8 kişiden biri olan Ahmet Tuncer Sümer o günleri anlattı, sonra her isteyene söz verdi...
Sanırım en yaşlıları Bora Gezmiş. Bora Abi 80 yaşında. Kalanların hepsi de Bora Gezmiş’e merdiven dayamış. Bastonlu olanlar var içlerinde. Bir çoğu kısa kısa konuşmalar yaptı, şiirler okudu. Kimi ununu elemiş eleğini asmış, kimi elemeden asmış. Ne yakınları için bir şey istiyorlar, ne de kendileri için bir şey istiyorlar. Tek dertleri var. Vatan. Ama vatanı soyup soğana çevirenler adam başı iki tane polis göndermiş mezarlığa. Çünkü onlar hala vatan haini...
Sonra 'seneye kim öle kim kala' diyerek 'kalanlarla seneye tekrar burada buluşalım' diyerek ayrıldılar mezarlıktan…
Sonra ben Taksim’e gitmek istedim. Yenikapı’dan trene bindim. “Sayın yolcularımız, İstanbul Valiliği’nin aldığı karar gereğince…” diye başlayan bir anons dinledim. Tren Şişhane ve Taksim istasyonlarında durmayacaktı. Nedenini düşünürken ben sonraki duraklarda da inmeyi unutmuşum. Zincirlikuyu’da kendime gelip inebildim ancak. Meğer Gezi Direnişi’ndeki vatan hainleriymiş sebep…
Ey Yönetenler,
Vatan hainliği ve teröristlikle suçladığınız insanların vatanı sizden korumak için ölümü göze alacak kadar vatansever olduklarını anladığınız zaman her şey çok daha güzel olacak. Ama olmayacak. Çünkü anlamak sizin işinize gelmeyecek; okumayan bilinçlenmeyen halk da o bir avuç vatanseveri size ihbar etmeye devam edecek…