İnsanı ve insanlığı anlattığı -daha çok itiraz ettiği- adını da İşte İnsankoyduğu kitabında şöyle der Friedrich Nietzsche..:
Anlaşıldım mı ben..? Beni insanlığın geri kalanından ayıran, ayrı bir yere koyan Hristiyan ahlakını keşfetmiş olmamdır. Bu yüzden herkese meydan okuma anlamını içeren bir deyime ihtiyaç duydum...
Yaşamın karşıt kavramı olarak “Tanrı” kavramı uydurulmuştur. Onda zararlı, zehirli, çamur atan her şey, yaşama karşı ölümcül düşmanlığın tamamı korkunç bir bütünlük içine sokulmuştur. Var olan biricik dünyayı değersizleştirmek için “öbür dünya”, “hakiki dünya” kavramı uydurulmuştur; hiçbir hedefi, hiçbir aklı, hiçbir görevi bizim yeryüzü gerçekliğimize bırakmamak için...
Ben Nietzsche değilim ama onun Hristiyan ahlakını keşfettiği kadar İslam ahlakını keşfetmiş bulunmaktayım. Bunu anlatmak için gecikmeli de olsa bir tartışmaya katılmak istiyorum. Hepimiz yaz boyunca boş boş gezip dolaşırken ülkemizin yobazları genç bir yurttaşımızı recmeder gibi taşladılar ya, işte o konu…
Aslında o yurttaşımız yeni bir şey de söylememişti. İslam dininin kurucu Peygamberi Kureyş kabilesinden Mekkeli Muhammed’in kaç yaşındayken kaç yaşındaki bir çocukla evlendiğini söylemişti. Hem de Diyanet İşleri Başkanlığını'nın basıp sattığı bir kitabın sayfasını göstererek okumuştu üstelik. Yani benden okumamıştı ve ona saldıranların hepsi de biliyordu zaten söylediklerini…
Yalnız, cidden çok garip bir ülkede yaşıyoruz ve o yurttaşımız da baştan hükmen 3-0 yenik başlamıştı hayata. Sakal bırakıp şalvar giyerek Arapça anlatsaydı saldırmak yerine salya sümük ağlayarak dinleyecektiler onu. Bakın ben daha ileri gidip bütün peygamberlerin isimlerinin önüne bir sıfat eklemeyi de okuyuculara bırakarak başka bir şey söylüyorum. Yaptıkları her şeyi kendi dillerinde Tanrı’ya ne diyorlarsa "Yehova/Rab/Allah bana öyle yap dedi" diyerek yaptılar. Koydukları bütün kuralları da "bu Tanrı’nın kuralı" diyerek dayattılar insanlara. Oysa Tanrı onlara hiçbir şey söylemedi. Ama benim adım Davut. Adımın başına Hz. koysam peygamber diye yutturabilirim kendimi. Diamond’ın böyle avantajları yoktu. Adı bile gavur adıydı ve bu yüzden ülkesinden kaçmak zorunda kaldı…
Bütün dinlere göre Tanrı evreni sadece OL diyerek yaratmıştı ya. Şimdi gelin biraz ciddi düşünelim…
Bugün dünyadaki bütün savaşların, bütün kötülüklerin, bütün cinayetlerin nedeni sömürü düzenidir ve bu sömürü düzeninin kaptanı da İSRAİL-ABD kardeşliğidir. OL’dan sadece iki harf uzun ama olsun. Tanrı sadece bir OLMA diyerek bu kötülükleri ortadan kaldıramıyorsa demek ki her şeye gücü yetmiyor. Yok eğer her şeye gücü yetiyor ama bu kötülükleri ortadan kaldırmak için parmağını oynatmıyorsa o zaman da merhametli biri değil. Yani başuna salya sümük ağlayarak dua edip yalvararak birşey istemeyin ondan der insan, ama ben demiyorum. Çünkü bu noktadan sonra hepinizden ayrılıyorum işte. Yani yukarıda belirttiğim ya o ya bu şeklindeki iki seçenek de doğru değil. Çünkü insan Tanrıyı bilemiyor, anlayamıyor. Zaten bildiği anladığı birisi olsa Tanrısı olmaz insanın, ya okul arkadaşıdır ya da asker arkadaşı. Yani insan Tanrıyı bilmesin sadece haddini bilsin yeter. Bıraksın Tanrının işine karışmayı Tanrıyı işine katmayı. Hakkını yiyen patronuyla kavga etsin yeter. Özgürlüğünü kısıtlayan devletine isyan etsin, onu soyan hükümetiyle savaşsın. Tanrı varsa ve gerçekten evreni sadece iki harfli bir kelime söyleyerek yaratmışsa küçük işlerle uğraşmıyor demektir. Yani bir kediden kuştan ceylandan aslandan sinekten farkın yok onun gözünde. Ve o tanrı senin için cennet cehennem yapacak cenneti de her seferinde bakire olan memeleri yeni tomurcuklanmış hurilerle dolduracak hemi..? Bir insan en yakın dostlarını bile böyle ağırlamaz. Sahi siz kimsiniz de Tanrı sizi öyle ağırlayacak..?