Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Davut HACIHASANOĞLU
Köşe Yazarı
Davut HACIHASANOĞLU
 

GEÇMİŞİN GERİSİNDE YAŞAMAK

Beynin kurguları görme ve işitmeyle sınırlı değildir; zaman algısı da bu tür bir kurgudur.    Parmaklarınızı şıklattığınızda gözleriniz ve kulaklarınızın bu hareketle ilgili olarak kaydettiği bilgi daha sonra beyin tarafından işlenir. Ancak sinyallerin beyinde ilerleme hızı oldukça yavaştır; bakır bir tel boyunca sinyal taşıyan elektronların hızından milyonlarca kez daha yavaş. Bu nedenle bu şıklatma hareketinin sinirsel olarak işlenmesi biraz zaman alır. Siz algıladığınız anda eylem çoktan bitmiştir bile. Algı dünyanız her zaman gerçek dünyanın gerisinde kalır. Bir başka deyişle dünyaya ilişkin algınız, gerçek anlamda canlı olmayan bir canlı yayın gibidir…   Yukarıdaki açıklamayı dünyanın en çok okunan yazarlarından ve sayılı sinir hastalıkları uzmanlarından biri olan Prof. Dr. David Eagleman’ın Beynin Gizli Hayatı isimli kitabından aldım. İnsan beyni bile dünyanın hızına yetişemiyormuş ama o bizi ilgilendirmez. Gelin biz Çılgın Türkler dünyayı ne kadar geçmişiz ona bakalım…   Dünyanın hep ileri gittiğini söylemiştir geriye giden insanlık. Bu iddiasını da en etkili bomba, en güçlü silah, en uzun köprü, en yüksek kule, en uzun tünel, en büyük gemi uçak vs vs ile kanıtlamaya çalışmıştır. Ve kanıtladığına da inanmıştır hep. Oysa gerçek hiç de öyle değildir. İnsanlık ve insanlığın değeri geriye gitmektedir sürekli. Para her şeyi yapar diyen insanlar yönetmektedir Türkiye’yi ve dünyayı. Para için her şeyi de yapmaktadırlar yönetmek için. Paradan daha değerli şeyleri olan insanları seçememek de toplumsal bir çöküşün ifadesidir ama o bugünkü konumuz değildir…   İki örnek vereceğim dünden. Biri tarih boyunca etkisinde kaldığımız, hep (kötü şeylerini) taklit etmeye çalıştığımız Almanya’dan. 1750 yılında bir değirmenci ile Kral II. Friedrich arasında yaşanan saray hikayesi ki bana göre tarihin en büyük adalet dersidir. Diğeri ise çok daha eski, Türk’ün şanlı tarihinin en şanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet döneminden. Tarihin en büyük padişahının kollarının kesilmesine hükmeden bir kadının kendine ve adalete olan güveni ki bu çok daha büyük bir adalet dersidir. Uzun dürer diye ayrıntılarına girmiyorum. Her yerden kolaylıkla ulaşabileceğiniz iki yaşanmış hikaye…   Gelelim ileri giden insanlığın yetmiş yıl öncesine. Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels demişti ki “yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalanı sürekli tekrar ederseniz insanlar sonunda buna inanmaya başlayacaktır.”  Bir şey daha dediği iddia edilir. “Bana satılmış bir medya verin, size cahil bir toplum sunayım.”    İlerlemeye devam edelim ve günümüz Türkiye’sine kadar gelelim. Almanya’nın nesini taklit ettiğimiz o kadar açık ve net ortada ki her gün yüzlerce örneğini görüyoruz. Görmeyenlere göstermek diye bir derdim de yok artık. Vicdanı olan herkes görüyor olmayanlara da vicdan verilemiyor çünkü…   Dünyanın hiçbir yerinde nöbet kulübesinde donarak ölen  iki askeri kahraman askerlerimiz şehit düştü diye haber yapmazlar.  Utanırlar, haber bile yapmazlar. Bizde eğitimde salakça bir kaza sonucu bir asker ölür, kahraman askerimiz şehit düştü diye göklere çıkarılır…   Ve en son geldiğimiz yere bakın Allahaşkına…   Beş tane çocuğuna bakmak için her gün hurda toplamaya çıkmak zorunda olan bir anne birgün eve döndüğünde bütün evlatlarını cansız görür. Ülkenin muhalefeti hemen buradan iktidara nasıl vurabilirizin peşine düşerken iktidarın meclis grup başkanvekili bir kadın milletvekili  de bakın ne der..: “Annenin yaşam tarzına da bakılmalı.” Yanlış okumadınız bir anne, bir kadın diyor bunu…   Ve bir ülkenin yarısı o kadına oy veriyor, dün de bugün de yarın da…   İnsanlığımdan utandım, devam edemiyorum…                       ***                  - Yaptıklarından utanmıyor musun? diye sordu Tanrı...   - Çok utanıyorum. dedi adam.   Tanrı : Utanıyorsan sorun yok, çıkabilirsin.   Adam (şaşkınlıkla) : Nasıl yani..! Cehennem dedikleri bu kadar mı..?   Tanrı : Evet. Utanmayı biliyorsan, bu kadar...

GEÇMİŞİN GERİSİNDE YAŞAMAK

Beynin kurguları görme ve işitmeyle sınırlı değildir; zaman algısı da bu tür bir kurgudur. 

 

Parmaklarınızı şıklattığınızda gözleriniz ve kulaklarınızın bu hareketle ilgili olarak kaydettiği bilgi daha sonra beyin tarafından işlenir. Ancak sinyallerin beyinde ilerleme hızı oldukça yavaştır; bakır bir tel boyunca sinyal taşıyan elektronların hızından milyonlarca kez daha yavaş. Bu nedenle bu şıklatma hareketinin sinirsel olarak işlenmesi biraz zaman alır. Siz algıladığınız anda eylem çoktan bitmiştir bile. Algı dünyanız her zaman gerçek dünyanın gerisinde kalır. Bir başka deyişle dünyaya ilişkin algınız, gerçek anlamda canlı olmayan bir canlı yayın gibidir…

 

Yukarıdaki açıklamayı dünyanın en çok okunan yazarlarından ve sayılı sinir hastalıkları uzmanlarından biri olan Prof. Dr. David Eagleman’ın Beynin Gizli Hayatı isimli kitabından aldım. İnsan beyni bile dünyanın hızına yetişemiyormuş ama o bizi ilgilendirmez. Gelin biz Çılgın Türkler dünyayı ne kadar geçmişiz ona bakalım…

 

Dünyanın hep ileri gittiğini söylemiştir geriye giden insanlık. Bu iddiasını da en etkili bomba, en güçlü silah, en uzun köprü, en yüksek kule, en uzun tünel, en büyük gemi uçak vs vs ile kanıtlamaya çalışmıştır. Ve kanıtladığına da inanmıştır hep. Oysa gerçek hiç de öyle değildir. İnsanlık ve insanlığın değeri geriye gitmektedir sürekli. Para her şeyi yapar diyen insanlar yönetmektedir Türkiye’yi ve dünyayı. Para için her şeyi de yapmaktadırlar yönetmek için. Paradan daha değerli şeyleri olan insanları seçememek de toplumsal bir çöküşün ifadesidir ama o bugünkü konumuz değildir…

 

İki örnek vereceğim dünden. Biri tarih boyunca etkisinde kaldığımız, hep (kötü şeylerini) taklit etmeye çalıştığımız Almanya’dan. 1750 yılında bir değirmenci ile Kral II. Friedrich arasında yaşanan saray hikayesi ki bana göre tarihin en büyük adalet dersidir. Diğeri ise çok daha eski, Türk’ün şanlı tarihinin en şanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet döneminden. Tarihin en büyük padişahının kollarının kesilmesine hükmeden bir kadının kendine ve adalete olan güveni ki bu çok daha büyük bir adalet dersidir. Uzun dürer diye ayrıntılarına girmiyorum. Her yerden kolaylıkla ulaşabileceğiniz iki yaşanmış hikaye…

 

Gelelim ileri giden insanlığın yetmiş yıl öncesine. Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels demişti ki “yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalanı sürekli tekrar ederseniz insanlar sonunda buna inanmaya başlayacaktır.”  Bir şey daha dediği iddia edilir. “Bana satılmış bir medya verin, size cahil bir toplum sunayım.” 

 

İlerlemeye devam edelim ve günümüz Türkiye’sine kadar gelelim. Almanya’nın nesini taklit ettiğimiz o kadar açık ve net ortada ki her gün yüzlerce örneğini görüyoruz. Görmeyenlere göstermek diye bir derdim de yok artık. Vicdanı olan herkes görüyor olmayanlara da vicdan verilemiyor çünkü…

 

Dünyanın hiçbir yerinde nöbet kulübesinde donarak ölen  iki askeri kahraman askerlerimiz şehit düştü diye haber yapmazlar.  Utanırlar, haber bile yapmazlar. Bizde eğitimde salakça bir kaza sonucu bir asker ölür, kahraman askerimiz şehit düştü diye göklere çıkarılır…

 

Ve en son geldiğimiz yere bakın Allahaşkına…

 

Beş tane çocuğuna bakmak için her gün hurda toplamaya çıkmak zorunda olan bir anne birgün eve döndüğünde bütün evlatlarını cansız görür. Ülkenin muhalefeti hemen buradan iktidara nasıl vurabilirizin peşine düşerken iktidarın meclis grup başkanvekili bir kadın milletvekili  de bakın ne der..: “Annenin yaşam tarzına da bakılmalı.” Yanlış okumadınız bir anne, bir kadın diyor bunu…

 

Ve bir ülkenin yarısı o kadına oy veriyor, dün de bugün de yarın da…

 

İnsanlığımdan utandım, devam edemiyorum…

 

                    ***               

 

- Yaptıklarından utanmıyor musun?

diye sordu Tanrı...

 

- Çok utanıyorum.

dedi adam.

 

Tanrı : Utanıyorsan sorun yok, çıkabilirsin.

 

Adam (şaşkınlıkla) : Nasıl yani..! Cehennem dedikleri bu kadar mı..?

 

Tanrı : Evet. Utanmayı biliyorsan, bu kadar...

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort