Zeki insanlar söyleyecek bir şeyleri olduğu için konuşurlar. Aptallar, konuşmaları gerektiği için…
Eflatun
Zamanın birinde (19 . yüzyılın sonları-20. yüzyılın başları) Çarlık Rusyası’nda çok ünlü bir papaz yaşarmış. Hem kilisede papaz hem de Çarlık Rusyası’nın en çok okunan halk yazarlarından biriymiş bu papaz. Yani bizim ülkemizdeki gibi okuma yazma bilmeyen alim ulema din adamlarından değilmiş. Yalnız bizdeki gibi başka bir durum orada da varmış ki iyice halkı etkilemeye başlayınca görüşleri nedeniyle kiliseden kovulmuş bu papaz. Aynı yüz yıl sonraki bizde Turan Dursun’un başına gelenler gibi yani. Kiliseden kovulduktan sonra bu papaz kendisini tamamen yazarlığa vermiş, gazeteci ve hatip olarak kitleleri etkilemeye devam etmiş. 17 Ekim 1917’de Bolşevik Devrimi gerçekleştiğinde de ülkeden kaçmak zorunda kalmış, gene bizde de hep olduğu gibi yani (demek Turan Dursun da kaçmayı akıl etseydi belki de yaşıyor olacaktı şimdi).
Bu firari eski papaz Yugoslavya Krallığı’nda geçirdiği son yıllarında pek çok eser kaleme almış ve konferanslar vermiş. Eserleri, Sovyet döneminde ülkesi Rusya’da yasaklanmış ancak Yugoslavya’da Bulgaristan’da ve o yıllarda yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde çok etkili olmuş, devrin aydınlarını etkilemiştir. Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitabı, Türkiye’de en çok okunan yabancı eserler arasına girmiştir. Ne kadar çok okuyorsak artık..! Ben gençliğimde bir kere okumuştum, geçen ay ikinci defa okudum. Bazı kitaplar 20 yılda bir tekrar okunmalıdır gibi batıl bir inancım var da…
Gelin şimdi masal anlatmayı bırakıp Beyaz Zambaklar Ülkesine gidelim. Tarihinin neredeyse tamamına yakınını İsveç egemenliğinde, son 110 yılını Çarlık Rusyası egemenliğinde geçirmiştir Finlandiya. Bolşevik Devrimi’nden sonra bağımsız bir ülke olabilmiştir ancak. Papaz yazar Grigory Petrov'un çeşitli aralıklarla çıktığı Finlandiya seyahatlerindeki notlarından oluşan bu eser, 19. yüzyılın son döneminde Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, cehaletten kurtulmak için başta Johan Vilhelm Snellman olmak üzere ülkedeki bir avuç Fin aydının verdiği olağanüstü mücadeleyi anlatır. Ve bugün bir çok konuda dünyanın en iyi, Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'nda en eşit ikinci ülkesi, Dünya Mutluluk Raporu'nda da dünyanın zirvesinde yer alan, kişi başına milli geliri 55 bin dolar olan Finlandiya’ya nasıl gelindiğini. Beyaz Zambaklar Ülkesini merak edenleri kitabı okumakla başbaşa bırakıp ülkemize geri dönelim şimdi.
Şimdiki Türkiye’de bu kitabı kaç kişi okumuştur kaç kişi okumamıştır bilemeyiz ama Türkiye’nin tüpçü ve diğer yandaş yalaka medyasında konuşan yazan aydın geçinen dangalakların tamamının okumadığından adım gibi eminim. Sakın bir tanesi ben okudum demesin o zaman daha kötü duruma düşerler. Özellikle soyadından da hiç utanmayan bir rektör var ki o bu kitabın varlığını biliyorum bile demesin. Bu kitabı okuyup o kanallarda konuşan o gazetelerde yazan her kişi dünyanın bütün kötü sıfatlarının adının önüne konulmasına otomatikman izin vermiş sayılır (Haydar Dümen ve Güzin Abla hariç). Hadi maç sonuçlarını konuşup yazan gereksiz adamlar da hariç olsun…
Bitirirken kitapla ilgili çarpıcı bir bilgiyi paylaşmak istiyorum.
Çeşitli kaynaklarda Mustafa Kemal Atatürk tarafından bu kitabın askeri okullarda okutulması ve öğrencilere tavsiye edilmesi istendiğinden rivayet edilmektedir. Hatta bu iddia kitabın arka kapağında bile belirtilmiştir. Bunun en güçlü kanıtı da şudur..: Cumhuriyet Gazetesi 27 Mayıs 1960 devrimini gerçekleştiren askerlerin eğitim seviyesi ve dünyaya bakışını öğrenmek için bir anket yapmıştı devrim sonrası. Anketteki sorulardan bir tanesi "Okuduğunuz hangi kitap sizi en çok etkiledi?" şeklindeydi. Ve devrimi yapan subayların tamamına yakını “Beyaz Zambaklar Ülkesinde" yanıtı vermişti bu soruya…
Şimdikiler de Bedüizzaman Saidi Nursi okuyor.
Yani anlatacak o kadar çok şey var ki, ama anlayacak insan yok işte…
Sevgiyle dostlukla aşkla ve kitapla kalın…