Bir yerdeki adaletsizlik, her yerdeki adalete tehdittir…
Martin Luther King
Birleşmiş Milletler'in dünya haritası ana renklerin 206 tonuyla boyanmıştır. Bu renkleri üyelik durumlarına göre de üçe ayırmıştır Birleşmiş Milletler örgütü…
Bir, doğrudan üye statüsünde olan ülkeler, sayıları 193 tanedir. İki, gözlemci statüsünde olan ülkeler, bunlar 2 tanedir. Üç, diğer devletler, bunlar da 11 tanedir.
Bu ülkelerin yarıdan çok fazlasının yaşı Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşından çok küçüktür ama yarıdan çok fazlasının anayasası bizimkinden yaşlıdır. Bizim günümüzde Rusya’nın ve Balkanlar’ın dağılmasıyla kurulan devletlerin anayasaları hariç, özellikle bize demokrasi dersi veren ülkelerden ikinci dünya savaşından sonra bağımsızlığını kazanan ülkelerin hepsinin anayasaları da bizden yaşlıdır…
Yürürlükte olan dünyanın en yaşlı anayasaları da şunlardır..: ABD Anayasası 237 yaşında, Hollanda Anayasası 209 yaşında, İsviçre Anayasası 177 yaşında, Danimarka Anayasası 175 yaşında ve Finlandiya Anayasası 105 yaşında.
Peki Anayasalar niye vardır..? Ne işe yararlar ya da..?
Anayasa ile yönetilen ülkelerde hükümetlerin asıl görevi bizdeki gibi yandaş ve yalakalarını para pul makam mevki şahibi yapmak değildir. O ülkelerde yaşayan insanları kötülerden ve suçlulardan korumak için çalışır hükümetler. Bunu yaparken insanlara zarar vermesinler diye de anayasalar vardır o ülkelerde. Çünkü Anayasalar insanları hükümetlerden korumak için yazılmıştır. Bu sadece olması gerekendir ama bizim ülkemizde hiçbir şey olması gereken gibi değildir…
Bizim ülkemizde anayasalar başka türlü çalışır, zaten pek de çalıştırılmazlar. Ama tanımını yaparken her konuda olduğu gibi yine mangalda kül bırakmayız biz. Bakın Türk Dil Kurumu sözlüğünde Anayasa nasıl anlatılmıştır..:
Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama yürütme yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa; kanunuesasi…
Şimdi sorun bana ki zorun ne, bunları bize niye anlatıyorsun..?
“Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum” diyen kainat liderimiz “yeni bir sivil anayasa yapalım” diyor ya, gülmeyin diye işi ciddiye almanız için uğraşıyorum…
Bari devletin sözlüğündeki tanımını değiştirerek başlayın işe, Allah aşkına..!
Ömrümde devletten en çok anayasa dinledim ben, her gelen kendine göre anayasa yazdı, kendi yazdığına uymadı. Biri "Anayasayı bir defa delmekten bir şey olmaz" dedi. Zaten her şey onunla başladı, Sonra bir kainat lideri geldi babasını ağlattı anayasanın. Değiştirip durdu onu, şamar oğlanına çevirdi. Yanına bir yardakçı aldı ona söyletti çoğu şeyi. Hızını alamadı "Anayasa Mahkemesi'ni kapatalım" dedi alzheimer bunak. Şimdi tekrar kalkmış hiç utanmadan yeni bir sivil anayasa yazalım diyor kainatın lideri. Ne yazacak o kitaba acaba..? Biraz düşünelim mi..? "2028’de tekrar aday olabilirim ve yüzde 35 artı 1 oyla seçilebilirim" yazsın mı..? Ya da "oldu ki seçilemezsem görev sürem bitikten sonra beni yargılamak sadece Arabistan Mahkemelerinin yetkisindedir" de yazsın mesela. Ya da başka neye ihtiyacı varsa…
Kitap demişken Yeni Sivil Anayasa Kitabı’nın kapak fotoğrafını da biz önerelim, çok yakışır..:
Özellikle 12 Eylül 1980 den sonra Milletvekillerinin oy birliğiyle kabul ettiği tek yasa milletvekili maaşları ve özlük haklarının yeninden düzenlenmesi olmuştur her dönemde. AKEPE döneminde ilk kez farklı bir şey yaşandı. Bir an dalgınlıklarına geldi, düşünemeden uygar ülkelerle birlikte davrandılar ve bir sözleşmeye imza attılar. Sözleşme İstanbul’da yazılıp imzalandığı için adını da İstanbul Sözleşmesi koydular. Sonra da bu sözleşme TBMM’de oy birliğiyle kabul edildi…
Kadın düşmanı fesli sarıklı şalvarlı mollalara şirin görünmek için TBMM’nin oy birliği ile imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararnamesiyle tek başına bir ülkeyi çeken adamın yeni bir sivil anayasa yapalım deme hakkı bile yoktur. Sen kim adalet kim, sen kim hukuk kim, sen kim ana kim, sen kim yasa kim…
Ama Anadolu’da çok güzel bir deyim vardır, tam da senin uygulamalarını anlatmak için söylenmiştir. Hani eşeği anırtan bir organı vardır ya…
Bazen son sözü okuyucuya bırakmak güzeldir…