İki temel sorunu var insanlığın. Adaletsizlik ve anlamsızlık. Birine karşı hukuku bulduk, diğerine karşı sanatı. Ama insanlar hukuka ulaşamadı. Ve sanat insanlara...
Friedrich Nietzsche
Kürt bir adamın soyadı kanunundan sonra kendine Türk soy ismini seçmesi sadece ve sadece tereciye tere satmak deyimine örnek olarak verilebilir. Niye tere satmak zorunda kalmıştır ya da niye o zorda bırakılmıştır o da Cumhuriyet’in ayıbıdır diyerek ön sevişmeyi kısa tutup konumuza geçiyoruz hemen.
Kendisini “Türk”ü soy ismi olarak seçmek zorunda hisseden bir adamın karısı, 2 Temmuz 1942 tarihinde Mardin’de bir erkek çocuk doğurur. Adını Ahmet koyar zoraki Türk baba. Ahmet biraz büyür ve 14 Ekim 1973 tarihinde daha 31'ine girmeden Mardin halkı onu milletvekili seçer. Halk mı seçer, maraba mı seçer, sürü mü seçer orası da başka konu ama neyse. Sonra girdiği her seçimde Mardıin halkı %60 civarında oy verir ona.
En son 12 Haziran 2011’de 6. kez milletvekili seçilir Ahmet Türk. 40 yıldaki seçimlerin hiçbirinde “sen vekillik yapamazsın al sana kayyım” demezler ona. O da bundan sıkılır herhalde ki artık bundan sonra vekillik yapmayım belediye başkanlığı daha heyecanlı olur diye düşünerek meslek değiştirmeye karar verir..! Meslek diyorum çünkü bizim ülkemizde siyaset meslek olmuştur artık…
Sonra 31 Mart 2014 yerel seçimlerinde Mardin Belediye Başkanı olmak ister. Yalnız siyasi yasaklı olduğu için partisinin adayı olarak seçime giremez. BDP’nin desteklediği bağımsız aday olarak girdiği seçimde %52,1 oy alarak Mardin'e Belediye Başkanı seçilir. Sonra kainat liderinin emri üzerine görevden alınır ve kayyım atanır yerine. 5 yıl sonra 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde yeniden Mardin Belediye Başkanı olmak için hepsi yüksek hakimlerden oluşan Yülsek Seçim Kurulu’na başvurur ve kurulun onaylaması üzerine HDP’den Mardin Belediyesi Başkan adayı olur.
Mardin halkı bu kez %56,24 oy oranıyla 5 yıllığına Mardin’e başkan seçer onu. Milletin 5 yılı Kainat liderinin 5 ayından kısadır. Hemen yine görevden alınır ve kayyım atanır yerine. Sonra bir 5 yıl daha geçer. 31 Mart 2024 seçimlerinden önce yine gider 82 yaşındaki bir adam izin ister kainat liderinin atadığı yüksek hakimlerden. Hukuken bir sakınca bulamıyoruz derler ve yine adaylığını onaylarlar.
Kürtler üst üste iki seçime aynı partiyle giremedikleri için bu kez DEM Parti adayı olarak girer seçime ve %57.4 oy alır hemşerilerinden. Bu kez kainat lideri 5 yılı 7 ay kabul eder ve yine görevden alarak kayyım atar yerine…
Bir şehir 50 yıl bir adama oy verir ve ''bir kainat lideri !'' o oyları millet iradesi saymaz…
Niye aday olmasına izin verirler peki. Seçim üzeri bu kadar insanlıktan çıkıp acımasız olamıyorlar da ondan. Olamıyorlar da değil aslında. Belki birkaç tane oy kaybetme korkusundan. Kazansınlar biz sonra kılıf uydururuz diyorlar, uyduruyorlar da. Kişiler böyle davranabilir ama devleti yönetenlerin böyle davranması resmî cinayettir. Buradaki asıl trajedi de bir halkın bunu görmemesidir…
Burada haddimi aşarak bir iki cümle de kainat liderine edeyim izninizle.
Ey kainat lideri. Ne çabuk unuttun. Aynı saçmalıklarla sana da tuzak kurmuşlardı. Tuzak da değildi aslında sana kurulan. Merdivendi zirveye taşınman için. Yargılanırken belediye başkanlığı yapmaya devam ettin. Ceza aldın cezan onalylanana kadar yine devam ettin. Cezan onaylanınca görevden alındın ve tutuklandın. Yerine kayyım atamadılar !.
Belediye meclisinde çoğunluğun olmamasına rağmen, diğer partiler bir insanlık dersi vererek “onlar kazanmıştı başkan onlardan olsun” diyerek arkadaşın Ali Müfit Gürtuna’yı encümen kararıyla başkan seçtiler. Ama sen o dersi hiç anlamamışsın. Yapma etme kıyma bu ülkeye, yazıktır günahtır…
Bize gelince Nietzsche amca,
Biz ne hukuku bulabildik ne de sanatı. Onlar da bize hiç ulaşmadı zaten. Ama biz müslümanız ya, Allah bize yetmişikişer yetmişikişer huri dağıtacak cennette. Bütün dünya bu yüzden kıskanıyor bizi…