Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Davut HACIHASANOĞLU
Köşe Yazarı
Davut HACIHASANOĞLU
 

ACILARA TUTUNMAK

İnsanoğlu hayatta o kadar çok acı çeker ki, canlılar arasında yalnız o gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır….                        Friedrich Nietzsche   Önce gülmeyi unuttururmuş insana ölüm. Sonra yavaş yavaş alışırmış insan. Hayat nelere alıştırmıyor ki insanı dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ve neleri öğretiyor insana, akıp giden zaman içinde. Üstelik nasıl öğretiyor biliyor musunuz..? Siz istemesiniz de, itiraz etseniz de, direnseniz de bazen öyle bir yol buluyor ki. Ve o yolu içinizden geçiriyor döne döne yanan bir orman yangını gibi…   Sorularla başladım diye sorulara yanıt vereceğimi/verebileceğimi düşünmüyorsunuzdur umarım. Hani bazen nereden nasıl başlayacağını bilmez ya insan..! İşte öyle bir şey. Ama gelin birlikte biraz çalışalım isterseniz. Belki bir şeyler buluruz…   Öğrenmenin en etkili yolunun okumak olduğuna itiraz edecek insan var mıdır  dünyada sizce, bence yoktur.  Belki de hiç yoktur. Ama sadece bir kişi varsa bile inanın ki o sivri akıllı da benim. Ama biz okuyarak öğrenmekten devem edelim yine de…   Birilerinin okuyup öğrenebilmesi için daha önceden birilerinin yazmış olması gerekir. Bizim ülkemizde yazmak denince de akla gelen ilk isimlerden biri Yaşar Kemal’dir. Akla gelen ilk isimlerden biri kendim için kullandığım bir ifade değildir. Benim için tek isimdir Yaşar Kemal. Ne yazdıysa okudum. Hakkında yazılanların dedikoduların iftiraların da çoğunu okumuşumdur herhalde. Hakkında yazılanların en güzeli ölümünden sonra Zülfü Livaneli’nin yazdığı Gözüyle Kartal Avlayan Yazar YAŞAR KEMAL isimli biyografi otobiyografi karışımı bir kitaptır. Bir solukta okuduktan sonra yakın arkadaşlarımı “sakın okumayın, okursanız yeniden Yaşar Kemal okumak zorunda hissedersiniz kendinizi” diyerek uyarmıştım. Neyse, biz Yaşar Kemal’den öğrenmeye devam edelim…   Benim Yaşar Kemal’den öğrendiğim en önemli şeylerden biri kendi söyleyişiyle şudur..:   -- Anadolu’da çocuklar babaları ölünce büyür, anneleri ölünce yetim kalırlar…   Yaşar Kemal bunu okuyarak öğrenmemişti ama. Hayat küçücük yaşta gözlerinin önünde babasını öldürterek öğretmişti ona cümlenin virgülden öncesini…   Ben ondan okuyarak öğrenmiştim ama hayat o kadarla bırakmamıştı. Bana da 20 yıl önce anlattı hayat, büyümenin ne demek olduğunu…   Daha sonra hayat annesini de alarak yetim kalmayı öğretecekti Yaşar Kemal’e. Ben de okuyarak öğrendim ama umarım hayat anlatmak için uzun yıllar tanır henüz yetim kalmamış tüm çocuklara…   Niye bu kadar gevezelik ettim hiç merak etmiyor musunuz..? Yaşıyor olsaydı ‘bir şey de ben öğretecektim ona’ diyebilmek iiçin. Sakın ‘sen kimsin de Yaşar Kemal gibi dev bir adama bir şey öğreteceksin’ demeyim hemen. El elden üstündür. Öyle ya, onun öz kardeşi yoktu ve haliyle öz kardeşini ondan kopararak hayat da ona öğretemedi. Okuyarak öğrendiklerini de zaten bize anlatmadı hiç. Hep hayattan öğrenerek anlattı…   Şimdi de ben affına sığınarak hayattan öğrendiğim bir şeyi onun cümlesine ekleyerek eksiğini tamamlamak istiyorum..:   -- Anadolu’da çocuklar babaları ölünce büyür, anneleri ölünce yetim kalır, kardeşleri ölünce de yanarlar…   Yangınım birgün hafifler ve ben dönebilir miyim, henüz bilemiyorum. Yani bir süre daha izinli sayacağım kendimi. Siz de öyle sayın lütfen. Umarım birgün Cumartesi sohbetlerimize devam ederiz…   Umut ve sevgiyle…

ACILARA TUTUNMAK

İnsanoğlu hayatta o kadar çok acı çeker ki, canlılar arasında yalnız o gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır….     

                  Friedrich Nietzsche

 

Önce gülmeyi unuttururmuş insana ölüm. Sonra yavaş yavaş alışırmış insan. Hayat nelere alıştırmıyor ki insanı dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ve neleri öğretiyor insana, akıp giden zaman içinde. Üstelik nasıl öğretiyor biliyor musunuz..? Siz istemesiniz de, itiraz etseniz de, direnseniz de bazen öyle bir yol buluyor ki. Ve o yolu içinizden geçiriyor döne döne yanan bir orman yangını gibi…

 

Sorularla başladım diye sorulara yanıt vereceğimi/verebileceğimi düşünmüyorsunuzdur umarım. Hani bazen nereden nasıl başlayacağını bilmez ya insan..! İşte öyle bir şey. Ama gelin birlikte biraz çalışalım isterseniz. Belki bir şeyler buluruz…

 

Öğrenmenin en etkili yolunun okumak olduğuna itiraz edecek insan var mıdır  dünyada sizce, bence yoktur.  Belki de hiç yoktur. Ama sadece bir kişi varsa bile inanın ki o sivri akıllı da benim. Ama biz okuyarak öğrenmekten devem edelim yine de…

 

Birilerinin okuyup öğrenebilmesi için daha önceden birilerinin yazmış olması gerekir. Bizim ülkemizde yazmak denince de akla gelen ilk isimlerden biri Yaşar Kemal’dir. Akla gelen ilk isimlerden biri kendim için kullandığım bir ifade değildir. Benim için tek isimdir Yaşar Kemal. Ne yazdıysa okudum. Hakkında yazılanların dedikoduların iftiraların da çoğunu okumuşumdur herhalde. Hakkında yazılanların en güzeli ölümünden sonra Zülfü Livaneli’nin yazdığı Gözüyle Kartal Avlayan Yazar YAŞAR KEMAL isimli biyografi otobiyografi karışımı bir kitaptır. Bir solukta okuduktan sonra yakın arkadaşlarımı “sakın okumayın, okursanız yeniden Yaşar Kemal okumak zorunda hissedersiniz kendinizi” diyerek uyarmıştım. Neyse, biz Yaşar Kemal’den öğrenmeye devam edelim…

 

Benim Yaşar Kemal’den öğrendiğim en önemli şeylerden biri kendi söyleyişiyle şudur..:

 

-- Anadolu’da çocuklar babaları ölünce büyür, anneleri ölünce yetim kalırlar…

 

Yaşar Kemal bunu okuyarak öğrenmemişti ama. Hayat küçücük yaşta gözlerinin önünde babasını öldürterek öğretmişti ona cümlenin virgülden öncesini…

 

Ben ondan okuyarak öğrenmiştim ama hayat o kadarla bırakmamıştı. Bana da 20 yıl önce anlattı hayat, büyümenin ne demek olduğunu…

 

Daha sonra hayat annesini de alarak yetim kalmayı öğretecekti Yaşar Kemal’e. Ben de okuyarak öğrendim ama umarım hayat anlatmak için uzun yıllar tanır henüz yetim kalmamış tüm çocuklara…

 

Niye bu kadar gevezelik ettim hiç merak etmiyor musunuz..? Yaşıyor olsaydı ‘bir şey de ben öğretecektim ona’ diyebilmek iiçin. Sakın ‘sen kimsin de Yaşar Kemal gibi dev bir adama bir şey öğreteceksin’ demeyim hemen. El elden üstündür. Öyle ya, onun öz kardeşi yoktu ve haliyle öz kardeşini ondan kopararak hayat da ona öğretemedi. Okuyarak öğrendiklerini de zaten bize anlatmadı hiç. Hep hayattan öğrenerek anlattı…

 

Şimdi de ben affına sığınarak hayattan öğrendiğim bir şeyi onun cümlesine ekleyerek eksiğini tamamlamak istiyorum..:

 

-- Anadolu’da çocuklar babaları ölünce büyür, anneleri ölünce yetim kalır, kardeşleri ölünce de yanarlar…

 

Yangınım birgün hafifler ve ben dönebilir miyim, henüz bilemiyorum. Yani bir süre daha izinli sayacağım kendimi. Siz de öyle sayın lütfen. Umarım birgün Cumartesi sohbetlerimize devam ederiz…

 

Umut ve sevgiyle…

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.