Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Cemil Kıran
Köşe Yazarı
Cemil Kıran
 

Yok olma tehlikesindeki vatan

        Savaş Ortasında Düğün.... 15 Ağustos 1921 Yunan Kralı Konstantin Ankara'ya doğru ileri emri vermişti.  O günlerde Yunan askeri Paradis annesine yolladığı mektupta ‘’Şimdi Ankara'ya Kemal'i yakalamaya gidiyoruz kemalle yeniden savaşmaya başladık Ve onu kovalıyoruz 10 güne kalmaz Ankara'da oluruz’’ diyordu. Ankara'da kritik bir hava hakimdi, meclis bölünmüş askerin ve halkın morali de pek iyi sayılmazdı. İngiliz destekli Yunan'a karşı koymak için bir yandan da silah bulunmaya çalışılıyor, kadın çocuk yaşlı yollara dökülüyordu, sonkale Anadolu son nefese kadar savunulacaktı. Tam da bu günlerde sarayda başka bir hava esmekte, 60 yaşındaki Sultan Vahdettin sarayda bir bayramlaşma esnasında eteğini öptürürken gördüğü 19 yaşındaki Nimet Nevzat hanımdan etkilenmiş, ismini sorduktan sonra ‘bundan böyle seni iç hizmetim aldım’ demişti.  Nimet hanım çok güzel ve iyi yetiştirilmiş bir kızdı, ailesinden birtakım kişiler sarayda çalıştığı için İstanbul'daki diğer kızlardan farklı yetişmiş, müslüman olan bir Türk kızıydı. Vahdettin beğenip yakınına aldığı Nimet hanımı, birkaç gün sonra yanına çağırmış, onu hoş sözlerle hayli övmüştü. Gün geçtikçe ondan daha da çok etkilenen, Vahdettin bir gün Nimet hanıma kendisine eş olarak alacağını söylemişti.  Nimet hanım yıllar sonra paylaştığı anılarında ‘’Padişahın isteği tartışılmaz, Mecburiyetten bu isteği kabul ettiğini’’ söyleyecekti.  Kurtuluş savaşının en kritik günlerinde Türk halkı yok olmanın eşiğinde - millet açlıkla boğuşurken maalesef, debdebe içinde yaşayan hiçbirşeyden utanmadan Vahdettin: 19 yaşındaki Nimet hanımla evlenme arifesindeyken, diğer eşlerinden olan kızları Ulviye Sultan 29 sa Sultan 27 yaşındaydı. Çok geçmeden düğün merasimi için hazırlıklar tamamlandı. Saray o günlerde hareketliydi, yüzler gülmekte ve Nimet hanımla evliliğin şerefine İstanbul'da şenlikler düzenlenmekteydi.  Sarayda Vahdettin'in yakınlarında görevli olan Leyla hanım o günleri ‘’düğün başlamadan önce kızın ailesi saraya davet edilmişti.  Gelinin ölmüş babası Şaban Bey yerine dayısı Salih Bey, sarayda bulunan kız kardeşi Nesrin Hanım ve akrabaları, Yıldız Sarayı parkında bulunan hususi köşkte ağırlanmış, akşama doğru kına gecesi yapılmıştı. Ertesi sabah diğer haremlerden nedimeler geline şahitlik yapmak için çağrılmışlardı. Nevzat Hanım uzun beyaz ipekten muhteşem bir gelinlik giymiş başına pırlanta taşlı bir taç boynuna da yine pırlantalı bir kolye takmıştı. Nevzat Hanım bir kanepenin üzerinde, Vahdettin salona girer girmez, herkes gibi ayağa kalktı ve merasim sonuna kadar oturmadı. İmam Efendi karşısında, Padişah - Nevzat hanım yanında yer aldığında, saray ağaları - nedimeler gibi evliliğe şahit olduklarına dair yemin ettikten sonra nikah kıyıldı’’ diye anlatıyordu. O gün akşama kadar hükümet ve Saray ahalisi köşke teşrif edip, yeni Hanımefendiyi selamladılar. Düğünden 3 gün sonra Vahdettin Nevzat Hanım'a rütbe Şefkat nişanı verdi.  Aslında Vahdettin 45 yaşındayken yine sarayda görevli olan 17 yaşında – evlenmeye hiç razı olmayan İnşirah hanımı kendine 2. eş olarak almıştı.  İnşirah hanım 4 yıl sonra boşanmış, 1930 yılında intihar etmişti. Türk milleti için ‘’Ölüm kalım’’ denen Sakarya Meydan muharebesinin yaşandığı günlerde Vahdettin Nimet hanımla evlenmesi, anlatılanlara göre ona iltifatlar edip herbiri ordu doyuracak değerli ve kıymetli hediyeler verip, mutlu etmeye gayret gösterdiği Nimet Hanım'ın yıllar sonra anılarında ‘’aslında o günlerde Saray için tehlike çanları çalmaya başlamıştı bile.  Saray ve hükümet kendini Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğini yaptığı milli mücadelenin karşısında konumlandırmak için İngilizlerle sıkı bir siyaset içine girmişti’ diye yazılıydı.   Milli Mücadele 26 Ağustos 1922'de başlayan, büyük taarruzla Zafere Doğru koşarken, telaş içindeki sarayın akıbeti büyük merak konusuydu.  Vahdettin, azılı Milli Mücadele düşmanı olan Ali Kemal'in halk tarafından sokak ortasında linç edilmesinden ve İstanbul'da hakkında çıkan söylentilerden bir hayli korkmuştuki, 16 Kasım 1922'de işgal orduları komutanı General Harrington’a ‘’İstanbul'da hayatımı tehlikede, yüksek müsadelerinizle İngiltere devletine sığınır ve bir an önce başka bir yere götürülmemi talep ederim efendim’’ gibi sözlerle acizce imdat isteklerinde bulunmuştu. Efendim ! dediği İşgal komutanın himayesinde, yanında az sayıda yardımcıları ve oğluyla birlikte, eşlerini geride bırakarak İngiliz gemisiyle kaçarak - ülkeyi terk etmiş İstanbul'dan ayrılmıştı.  Osmanlının küllerinden ulus devlet yaratan Atatürk diye bahsettiği ‘Rebirth of a nation - Bir ulusun yeniden doğuşu’ kitabında, Lord kinros Vahdettin’i Malaya zırhlısına götürürken padişahın kendisine ‘’Geride bıraktığım haremim – eşlerim size emanet’’ dediğini yazıyordu. Yurt dışında ağırladığı misafirleri ve kızına yazdığı mektuplardan doğruluğu ispatlanabilir şekilde, İtalya - San Remo’daki 40 odalı villasına yerleşirken hareminide yanına alan Vahdettin, Nimet hanımı İstanbul’dan gelmeye ikna edememişti.  Sonunda ‘’Sen benim nikahlı eşimsin Allah katında mesulsün, dinen gelmek zorundasın’’ diye tehdit etmesi üzerine aldığı fetva ve Vahdettin’in Nevvare hanımdan boşanması gerçekleşince, Nimet hanım San Remo'ya gelmeyi kabul etti. Ömrünün son iki yılını en sevdiği eşi Nimet hanımla geçiren son Halife ! Vahdettin, genç eşiyle San Remo’da elele bahçelerde gezmekte, ailece tenis maçlarını izlemekte, eşiyle sohbet ederken adeta aklını kurcalayan bütün siyasi meselelerden uzaklaşmış gibiydi.   Vahdettin yakasını bırakmayan ve ondan para Koparmak isteyen - özellikle içki ve kumar düşkünü yakınları kaptırdığı servetlerle parasını tüketişini, Tarık Mümtaz Göztepe - Köşk yaşamı anılarında ‘’nefis bir saray yavrusu 40 odalı villa ve içinde kaybolunacak çok büyük bahçesi olan beyaz renkli mükellef bir Kasır, İstanbul'dan gelen Harem erkanı - kadın efendileri, Hazinedar ustaları, müsahip yaverler ve hatta İbrikçi başına kadar bütün Beyler kadrosu ile Osmanlı İmparatorluğu'nun bütün teşrifat ve merasim usulleri olanca titizliğiyle korunan, mükellef bir harem hayatı eksiksiz yeniden oluşmuştu’’ diyordu. Vahdettin'in sürekli olarak tükettiği sigara ve kahve damarlarını tıkamış ve sonunda onu ölüme götürmüştü.   Ölüm sonrası özellikle yurt dışındaki diğer tümü devşirme görevliler tarafından, safkan Türk olduğu sebebiyle, türlü hakaretlere maruz bırakılan Nimet hanım çok hırpalanmış ve hatta padişahı zehirlediği iddia edilmiştir.   Fakat yapılan otopsi Bu durumun iftira olduğunu ortaya çıkarmıştır. Vahdettin'in son anları ise yakınında bulunan Nimet Hanıma seslenerek biraz safram kabarıyor bana bir tas getir demiştir derhal getirilen tasa az miktarda kustuktan sonra ‘’şu leğeni dök de şurada pis pis kokmasın’’ demişti.  Nimet hanım leğeni musluğa dökmüş, odaya döndüğünde ise Vahdettin'i uzandığı şezlongun üstünde cansız bulmuştu.  Nimet hanım o olayı daha sonra ‘’Penceremden bakıyorum Mavi Deniz palmiyeler Bahçeler birbirinden güzel Köşkler ufukta kotralar San Remo’nun manzarası cenneti andırıyor, fakat burası bana vatanımdan uzak cehennemin köşesi gibi görünüyor, odanın ortasında bir tabutta Osmanlı hanedanının son hükümdarı Sultan 6. Mehmet Vahdettin - benim kocam, Talih'in Hayat Yoldaşı diye karşıma çıkardığı insan var.  Ölümüne acıyor muyum bilmem lakin içimdeki kuvvetli his, acımaktan ziyade - gıpta etmek gibi.  Ne mutlu ona diyorum ölüm gibi bir nimete kavuştu’’ diye  hatıratın dillendiriyordu. Nimet hanım, Vahdettin'in ölümünden bir süre sonra verilen izinle Türkiye'ye döndü, İstanbul Boğaziçi - Kandilli'deki akrabalarının yanına yerleşti.  Bir gezintide tanıştığı Küçüksu’lu Ziya kaptanla evliliğinden bir kızı ve bir oğlu olmuş, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olunca ‘’Seferoğlu’’ soyadını almıştı.  Bir  akrabası tarafından kendisine ‘’Allah aşkına söyle Atatürk' kızgınmısın ?. Sizi saraydan sürdü memleketten kaçmak zorunda kaldınız, eski günlerini Arıyor musun ?’’ sorusuna, Nimet hanım ‘’Hayır eski günleri hiç aramıyorum, Vahdettin Efendi hatalıydı, varolsun Atatürk bizi Türk milletini kurtardı’’ cevabını vermişti. Hatıralarında ‘’Kurtuluş savaşı sırasında – 7 düvel – dünya devlerince işgal altında, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya - aç millet kan kusarken, sarayda yapılan YANLIŞ evliliğimin günahını ödüyorum’’ derken, Sakarya Meydan Muharebesi devam ederken, İsmet Paşa'nın oğlu İzzet sadece 2 yaşındayken vefat etmişti.  Fakat savaş devam ettiği için eşi İsmet Paşa'ya oğlunun öldüğünü söylememiş olduğunu ve İstanbul’da Kemal Paşa'nın ailesinin evide bu sıralarda basılmış, manevi oğlu Abdurrahim sırf Kemal Paşa'ya atılan iftiralar sebebiyle okulda defalarca dayak yemiş, vilayetler ve  köyler basılmış, milli mücadeleye katılan din adamları dahil - birçok kişiye Atatürk gibi idam Fermanı çıkarılmış, Türk milleti çok acı günler geçirirken, en küçük kızının çocuğu olabileceğim, 19 yaşındaki beni kendisine 5. Eşi olarak alan Vahdettin sultan ile günahlarımız çok büyük, dilerim allah bizi affeder’’ diyen Nimet hanım 1992 yılında vefat etti. Geleceğimiz için, bizi ‘’BİZ’’ yapan geçmişimizi bilmemiz ŞART   Kaynak https://www.youtube.com/watch?v=mQVJT7CCM1k

Yok olma tehlikesindeki vatan

 

 

 

 

Savaş Ortasında Düğün....

15 Ağustos 1921 Yunan Kralı Konstantin Ankara'ya doğru ileri emri vermişti.  O günlerde Yunan askeri Paradis annesine yolladığı mektupta ‘’Şimdi Ankara'ya Kemal'i yakalamaya gidiyoruz kemalle yeniden savaşmaya başladık Ve onu kovalıyoruz 10 güne kalmaz Ankara'da oluruz’’ diyordu.

Ankara'da kritik bir hava hakimdi, meclis bölünmüş askerin ve halkın morali de pek iyi sayılmazdı. İngiliz destekli Yunan'a karşı koymak için bir yandan da silah bulunmaya çalışılıyor, kadın çocuk yaşlı yollara dökülüyordu, sonkale Anadolu son nefese kadar savunulacaktı. Tam da bu günlerde sarayda başka bir hava esmekte, 60 yaşındaki Sultan Vahdettin sarayda bir bayramlaşma esnasında eteğini öptürürken gördüğü 19 yaşındaki Nimet Nevzat hanımdan etkilenmiş, ismini sorduktan sonra ‘bundan böyle seni iç hizmetim aldım’ demişti.  Nimet hanım çok güzel ve iyi yetiştirilmiş bir kızdı, ailesinden birtakım kişiler sarayda çalıştığı için İstanbul'daki diğer kızlardan farklı yetişmiş, müslüman olan bir Türk kızıydı. Vahdettin beğenip yakınına aldığı Nimet hanımı, birkaç gün sonra yanına çağırmış, onu hoş sözlerle hayli övmüştü.

Gün geçtikçe ondan daha da çok etkilenen, Vahdettin bir gün Nimet hanıma kendisine eş olarak alacağını söylemişti.  Nimet hanım yıllar sonra paylaştığı anılarında ‘’Padişahın isteği tartışılmaz, Mecburiyetten bu isteği kabul ettiğini’’ söyleyecekti.  Kurtuluş savaşının en kritik günlerinde Türk halkı yok olmanın eşiğinde - millet açlıkla boğuşurken maalesef, debdebe içinde yaşayan hiçbirşeyden utanmadan Vahdettin: 19 yaşındaki Nimet hanımla evlenme arifesindeyken, diğer eşlerinden olan kızları Ulviye Sultan 29 sa Sultan 27 yaşındaydı.

Çok geçmeden düğün merasimi için hazırlıklar tamamlandı. Saray o günlerde hareketliydi, yüzler gülmekte ve Nimet hanımla evliliğin şerefine İstanbul'da şenlikler düzenlenmekteydi.  Sarayda Vahdettin'in yakınlarında görevli olan Leyla hanım o günleri ‘’düğün başlamadan önce kızın ailesi saraya davet edilmişti.  Gelinin ölmüş babası Şaban Bey yerine dayısı Salih Bey, sarayda bulunan kız kardeşi Nesrin Hanım ve akrabaları, Yıldız Sarayı parkında bulunan hususi köşkte ağırlanmış, akşama doğru kına gecesi yapılmıştı. Ertesi sabah diğer haremlerden nedimeler geline şahitlik yapmak için çağrılmışlardı. Nevzat Hanım uzun beyaz ipekten muhteşem bir gelinlik giymiş başına pırlanta taşlı bir taç boynuna da yine pırlantalı bir kolye takmıştı. Nevzat Hanım bir kanepenin üzerinde, Vahdettin salona girer girmez, herkes gibi ayağa kalktı ve merasim sonuna kadar oturmadı. İmam Efendi karşısında, Padişah - Nevzat hanım yanında yer aldığında, saray ağaları - nedimeler gibi evliliğe şahit olduklarına dair yemin ettikten sonra nikah kıyıldı’’ diye anlatıyordu.

O gün akşama kadar hükümet ve Saray ahalisi köşke teşrif edip, yeni Hanımefendiyi selamladılar. Düğünden 3 gün sonra Vahdettin Nevzat Hanım'a rütbe Şefkat nişanı verdi.  Aslında Vahdettin 45 yaşındayken yine sarayda görevli olan 17 yaşında – evlenmeye hiç razı olmayan İnşirah hanımı kendine 2. eş olarak almıştı.  İnşirah hanım 4 yıl sonra boşanmış, 1930 yılında intihar etmişti.

Türk milleti için ‘’Ölüm kalım’’ denen Sakarya Meydan muharebesinin yaşandığı günlerde Vahdettin Nimet hanımla evlenmesi, anlatılanlara göre ona iltifatlar edip herbiri ordu doyuracak değerli ve kıymetli hediyeler verip, mutlu etmeye gayret gösterdiği Nimet Hanım'ın yıllar sonra anılarında ‘’aslında o günlerde Saray için tehlike çanları çalmaya başlamıştı bile.  Saray ve hükümet kendini Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğini yaptığı milli mücadelenin karşısında konumlandırmak için İngilizlerle sıkı bir siyaset içine girmişti’ diye yazılıydı.  

Milli Mücadele 26 Ağustos 1922'de başlayan, büyük taarruzla Zafere Doğru koşarken, telaş içindeki sarayın akıbeti büyük merak konusuydu.  Vahdettin, azılı Milli Mücadele düşmanı olan Ali Kemal'in halk tarafından sokak ortasında linç edilmesinden ve İstanbul'da hakkında çıkan söylentilerden bir hayli korkmuştuki, 16 Kasım 1922'de işgal orduları komutanı General Harrington’a ‘’İstanbul'da hayatımı tehlikede, yüksek müsadelerinizle İngiltere devletine sığınır ve bir an önce başka bir yere götürülmemi talep ederim efendim’’ gibi sözlerle acizce imdat isteklerinde bulunmuştu.

Efendim ! dediği İşgal komutanın himayesinde, yanında az sayıda yardımcıları ve oğluyla birlikte, eşlerini geride bırakarak İngiliz gemisiyle kaçarak - ülkeyi terk etmiş İstanbul'dan ayrılmıştı.  Osmanlının küllerinden ulus devlet yaratan Atatürk diye bahsettiği ‘Rebirth of a nation - Bir ulusun yeniden doğuşu’ kitabında, Lord kinros Vahdettin’i Malaya zırhlısına götürürken padişahın kendisine ‘’Geride bıraktığım haremim – eşlerim size emanet’’ dediğini yazıyordu.

Yurt dışında ağırladığı misafirleri ve kızına yazdığı mektuplardan doğruluğu ispatlanabilir şekilde, İtalya - San Remo’daki 40 odalı villasına yerleşirken hareminide yanına alan Vahdettin, Nimet hanımı İstanbul’dan gelmeye ikna edememişti.  Sonunda ‘’Sen benim nikahlı eşimsin Allah katında mesulsün, dinen gelmek zorundasın’’ diye tehdit etmesi üzerine aldığı fetva ve Vahdettin’in Nevvare hanımdan boşanması gerçekleşince, Nimet hanım San Remo'ya gelmeyi kabul etti. Ömrünün son iki yılını en sevdiği eşi Nimet hanımla geçiren son Halife ! Vahdettin, genç eşiyle San Remo’da elele bahçelerde gezmekte, ailece tenis maçlarını izlemekte, eşiyle sohbet ederken adeta aklını kurcalayan bütün siyasi meselelerden uzaklaşmış gibiydi.  

Vahdettin yakasını bırakmayan ve ondan para Koparmak isteyen - özellikle içki ve kumar düşkünü yakınları kaptırdığı servetlerle parasını tüketişini, Tarık Mümtaz Göztepe - Köşk yaşamı anılarında ‘’nefis bir saray yavrusu 40 odalı villa ve içinde kaybolunacak çok büyük bahçesi olan beyaz renkli mükellef bir Kasır, İstanbul'dan gelen Harem erkanı - kadın efendileri, Hazinedar ustaları, müsahip yaverler ve hatta İbrikçi başına kadar bütün Beyler kadrosu ile Osmanlı İmparatorluğu'nun bütün teşrifat ve merasim usulleri olanca titizliğiyle korunan, mükellef bir harem hayatı eksiksiz yeniden oluşmuştu’’ diyordu.

Vahdettin'in sürekli olarak tükettiği sigara ve kahve damarlarını tıkamış ve sonunda onu ölüme götürmüştü.   Ölüm sonrası özellikle yurt dışındaki diğer tümü devşirme görevliler tarafından, safkan Türk olduğu sebebiyle, türlü hakaretlere maruz bırakılan Nimet hanım çok hırpalanmış ve hatta padişahı zehirlediği iddia edilmiştir.   Fakat yapılan otopsi Bu durumun iftira olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Vahdettin'in son anları ise yakınında bulunan Nimet Hanıma seslenerek biraz safram kabarıyor bana bir tas getir demiştir derhal getirilen tasa az miktarda kustuktan sonra ‘’şu leğeni dök de şurada pis pis kokmasın’’ demişti.  Nimet hanım leğeni musluğa dökmüş, odaya döndüğünde ise Vahdettin'i uzandığı şezlongun üstünde cansız bulmuştu.  Nimet hanım o olayı daha sonra ‘’Penceremden bakıyorum Mavi Deniz palmiyeler Bahçeler birbirinden güzel Köşkler ufukta kotralar San Remo’nun manzarası cenneti andırıyor, fakat burası bana vatanımdan uzak cehennemin köşesi gibi görünüyor, odanın ortasında bir tabutta Osmanlı hanedanının son hükümdarı Sultan 6. Mehmet Vahdettin - benim kocam, Talih'in Hayat Yoldaşı diye karşıma çıkardığı insan var.  Ölümüne acıyor muyum bilmem lakin içimdeki kuvvetli his, acımaktan ziyade - gıpta etmek gibi.  Ne mutlu ona diyorum ölüm gibi bir nimete kavuştu’’ diye  hatıratın dillendiriyordu.

Nimet hanım, Vahdettin'in ölümünden bir süre sonra verilen izinle Türkiye'ye döndü, İstanbul Boğaziçi - Kandilli'deki akrabalarının yanına yerleşti.  Bir gezintide tanıştığı Küçüksu’lu Ziya kaptanla evliliğinden bir kızı ve bir oğlu olmuş, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olunca ‘’Seferoğlu’’ soyadını almıştı.  Bir  akrabası tarafından kendisine ‘’Allah aşkına söyle Atatürk' kızgınmısın ?. Sizi saraydan sürdü memleketten kaçmak zorunda kaldınız, eski günlerini Arıyor musun ?’’ sorusuna, Nimet hanım ‘’Hayır eski günleri hiç aramıyorum, Vahdettin Efendi hatalıydı, varolsun Atatürk bizi Türk milletini kurtardı’’ cevabını vermişti.

Hatıralarında ‘’Kurtuluş savaşı sırasında – 7 düvel – dünya devlerince işgal altında, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya - aç millet kan kusarken, sarayda yapılan YANLIŞ evliliğimin günahını ödüyorum’’ derken, Sakarya Meydan Muharebesi devam ederken, İsmet Paşa'nın oğlu İzzet sadece 2 yaşındayken vefat etmişti.  Fakat savaş devam ettiği için eşi İsmet Paşa'ya oğlunun öldüğünü söylememiş olduğunu ve İstanbul’da Kemal Paşa'nın ailesinin evide bu sıralarda basılmış, manevi oğlu Abdurrahim sırf Kemal Paşa'ya atılan iftiralar sebebiyle okulda defalarca dayak yemiş, vilayetler ve  köyler basılmış, milli mücadeleye katılan din adamları dahil - birçok kişiye Atatürk gibi idam Fermanı çıkarılmış, Türk milleti çok acı günler geçirirken, en küçük kızının çocuğu olabileceğim, 19 yaşındaki beni kendisine 5. Eşi olarak alan Vahdettin sultan ile günahlarımız çok büyük, dilerim allah bizi affeder’’ diyen Nimet hanım 1992 yılında vefat etti.

Geleceğimiz için, bizi ‘’BİZ’’ yapan geçmişimizi bilmemiz ŞART

 

Kaynak https://www.youtube.com/watch?v=mQVJT7CCM1k

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort