nasıl bir geçişti
Şavşat’tan bir Şerife Tülay geçti.
Nasıl bir geçişti bu. Anlayana aşk olsun. Bıraktığı izler elli dört sene sonra bile capcanlı duruyor. Ne demiş Virginia Woolf: ‘Ne hoş bir güzelliği vardır; hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin.’ Galiba Şerife Öğretmenin sırrı burada…Attığı adımların hafifliği ve yüzündeki gülücük.
1964… Artvin-Şavşat arasındaki 70 kilometrenin beş saat sürmesini, tekerleğin uçurum kenarından gittiğini görünce yaşayarak kavradık. Gençlik, korkusuzluk. Geriye bakıp, ‘koca adam’ hissettiğim babacığımın ellili yaşlarda olduğunu anımsayıp hüzünleniyorum.Okula vardığımızda, atanan Fransızca öğretmeninin gelmeyeceği söylenen Müdür Vahdettin Bey’in şaşkınlığını unutamam.
Bana Cafer-Esma (Suner) çiftinin evinin bir odası kiralandı. Evlerinde kalmamdan mutlu olan, saçlarımın kokusunu, parlaklığını merak eden öğrencim Türkan ‘şampuan’ ile tanışmıştı. Evin küçük oğlu Timur peşimde dolanırdı.
İkinci yıl, alt katta bir odada öğrencilerin oturduğu, dışarıdan merdivenle çıkılan Eminağaoğulları’nın veya yanındaki evin büyük odasına taşındım. İlk sene tek kadın öğretmendim; ikinci sene Neriman Altun, Güner Özdemir, Sevim Özbek ile dört olduk.
Galiba, Şavşat tarihinde ikinci kadın öğretmendim.
Kışın doğanın geçit vermediği zor bir coğrafyaydı. Anormal kar yağdığı bir gün, yöneticilere çocukları köylere göndermemelerini söylediğimde oralı olmamış gülmüşlerdi. Kar hayatlarının normal bir parçasıydı. Öğrenciler hafta sonları ihtiyaçları için yürüyerek köylerine gidip ekmek ve katıkla geri dönerler, ekmekler hafta ortasında bayatlayınca ıslatıp yerlerdi. Fırın ekmeği ve helva en büyük düşleriydi. …yüreğimi acıtan bir ‘geleneği’ aktarayım:
Bir cumartesi günü davul zurna çalıp merakla ne olduğunu sorduğumda bir erkek öğrencimin evlendiğini öğrendim. Anneye-babaya bakması için gençlerin kendinden büyük kızlarla evlendirildiklerini söylediklerinde çok ağladım. Pazartesi o öğrencimin yüzüne nasıl bakacaktım? Bir öğrencimin iki çocuk babası olduğunu söylemeleri de aklımın almadığı şeylerdi…
Anı Sezai Sarıoğlu'nun Yaram Derine Düştü kitabından alıntıdır.
Coşkun Gazioğlu