Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Ali Aydın
Köşe Yazarı
Ali Aydın
 

üzücü bir öykü

            Öğretmen Cengiz Aksakal'ın yürek dağlayan hikâyesi...   Resmi kayıtlarda 1940 Şavşat doğumlu gösterilen abim Cengiz, aslında 1938 doğumludur… Odasına girdiğimde sakalları uzamış, ölü rengini almış, çok zayıflamıştı. Bir kolunda kan, diğer kolunda serum vardı. İki ayağı ve bir eli bileğinden karyolaya zincirlenmiş, sağ kolu felçli ve bileğindeki zincir yaralarından kan aktığı için zincir vurulmamıştı.   Gözleri kapalı, ağzı açık, alt dişleri ağız içine kırık beş, üst dişleri ise dışa doğru on beş derecelik bir açıyla eğilmişti. Ağzından kan geliyordu. Alnının sol tarafında, saçlarının başladığı yerde ceviz büyüklüğünde bir çöküntü ve kanayan bir yara; üst damağında yumurta büyüklüğünde ve dilinin üzerinde yeni kabuk bağlamış bir başka yara; boynundan başlayarak kafasının her yerinde yaralar ve çizikler vardı. Üst çenesindeki kırıklar, yaşadığı korkunç şiddetin göstergesiydi. On iki yıl aynı yatakta yattığım, ekmeği bölüşerek yediğim, sırlarımı paylaştığım abimi bu hâlde görüp hüngür hüngür ağlarken jandarmanın ‘Beş dakikanız kaldı!’ uyarısıyla kendime geldim. Zincire vurulmamış buz gibi felçli elini ellerimin arasına aldım, okşayıp öptüm ve ağlayarak konuşmaya başladım: "Abi, “Ben Müfit, sesimi tanıdın mı? Dirençli ol! Beni anlıyor musun abi?”   Hafif aralık sol gözünden yaş geldi. Söylediklerimi anladığını fark edince, sırtında yara olup olmadığını anlamak için battaniyesini iterek kucakladım. Belden aşağısı buz gibiydi. Şuuru açık olsa da ölmek üzere olduğunu anlayıp hıçkırarak ağlamaya başladım.   Jandarmalardan biri: “Görüşme bitti. Çık dışarı Moskof uşağı, pis komünist!” diyerek hakaret edip beni dışarı attı. Açık kapıdan izlediğim abim değil bir iskeletti sanki.   Ağladığımı gören nöbetçi doktora abimi İstanbul’a veya Ankara’ya götürmek istediğimi söyledim. Elimden tutup odaya alan doktor hasta kartını inceleyerek alçak sesle şunları söyledi: “Öğretmenim, beyin fonksiyonlarını kaybetmiş abiniz şu anda yaşayan bir ölüdür. İsteğinizi sıkıyönetime bildirsem hemen izin verirler. Çünkü hiçbir komutan kendi bölgesinde işkenceden ölüm istemez. Ama hastayı yatağından kaldırdığımız anda ölür. İlle ısrar ediyorsanız heyet raporu için iki fotoğraf ve nüfus cüzdanı örneğiyle başhekimliğe başvurabilirsiniz…   12 Kasımda dilekçeyi sunduğumda, başhekim odasındaki askeri tabip binbaşı gereğini yapacağını söyleyince, umutla çıkıp jandarmalara yalvararak odasına girdim. Yüzü iyice solmuş, başı buz gibi olmuştu. Seslendim, sol gözü kıpırdadı ama tepki vermedi…   Nöbetçi doktor, hemşire ve morg görevlisinin odaya girmesiyle irkildim.   Göz açıp kapayıncaya kadar zincirleri çıkarıp abimi alıp gittiler…  

üzücü bir öykü

 
 
 
 
 
 
Öğretmen Cengiz Aksakal'ın yürek dağlayan hikâyesi...
 
Resmi kayıtlarda 1940 Şavşat doğumlu gösterilen abim Cengiz, aslında 1938 doğumludur… Odasına girdiğimde sakalları uzamış, ölü rengini almış, çok zayıflamıştı. Bir kolunda kan, diğer kolunda serum vardı. İki ayağı ve bir eli bileğinden karyolaya zincirlenmiş, sağ kolu felçli ve bileğindeki zincir yaralarından kan aktığı için zincir vurulmamıştı.
 
Gözleri kapalı, ağzı açık, alt dişleri ağız içine kırık beş, üst dişleri ise dışa doğru on beş derecelik bir açıyla eğilmişti. Ağzından kan geliyordu. Alnının sol tarafında, saçlarının başladığı yerde ceviz büyüklüğünde bir çöküntü ve kanayan bir yara; üst damağında yumurta büyüklüğünde ve dilinin üzerinde yeni kabuk bağlamış bir başka yara; boynundan başlayarak kafasının her yerinde yaralar ve çizikler vardı. Üst çenesindeki kırıklar, yaşadığı korkunç şiddetin göstergesiydi.
On iki yıl aynı yatakta yattığım, ekmeği bölüşerek yediğim, sırlarımı paylaştığım abimi bu hâlde görüp hüngür hüngür ağlarken jandarmanın ‘Beş dakikanız kaldı!’ uyarısıyla kendime geldim. Zincire vurulmamış buz gibi felçli elini ellerimin arasına aldım, okşayıp öptüm ve ağlayarak konuşmaya başladım: "Abi, “Ben Müfit, sesimi tanıdın mı? Dirençli ol! Beni anlıyor musun abi?”
 
Hafif aralık sol gözünden yaş geldi. Söylediklerimi anladığını fark edince, sırtında yara olup olmadığını anlamak için battaniyesini iterek kucakladım. Belden aşağısı buz gibiydi. Şuuru açık olsa da ölmek üzere olduğunu anlayıp hıçkırarak ağlamaya başladım.
 
Jandarmalardan biri: “Görüşme bitti. Çık dışarı Moskof uşağı, pis komünist!” diyerek hakaret edip beni dışarı attı. Açık kapıdan izlediğim abim değil bir iskeletti sanki.
 
Ağladığımı gören nöbetçi doktora abimi İstanbul’a veya Ankara’ya götürmek istediğimi söyledim. Elimden tutup odaya alan doktor hasta kartını inceleyerek alçak sesle şunları söyledi: “Öğretmenim, beyin fonksiyonlarını kaybetmiş abiniz şu anda yaşayan bir ölüdür. İsteğinizi sıkıyönetime bildirsem hemen izin verirler. Çünkü hiçbir komutan kendi bölgesinde işkenceden ölüm istemez. Ama hastayı yatağından kaldırdığımız anda ölür. İlle ısrar ediyorsanız heyet raporu için iki fotoğraf ve nüfus cüzdanı örneğiyle başhekimliğe başvurabilirsiniz…
 
12 Kasımda dilekçeyi sunduğumda, başhekim odasındaki askeri tabip binbaşı gereğini yapacağını söyleyince, umutla çıkıp jandarmalara yalvararak odasına girdim. Yüzü iyice solmuş, başı buz gibi olmuştu. Seslendim, sol gözü kıpırdadı ama tepki vermedi…
 
Nöbetçi doktor, hemşire ve morg görevlisinin odaya girmesiyle irkildim.
 
Göz açıp kapayıncaya kadar zincirleri çıkarıp abimi alıp gittiler…

 
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort