Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Ömer Faruk Demirkır
Köşe Yazarı
Ömer Faruk Demirkır
 

bayram geldi...

      Dünyanın ilk kadın savaş pilotu ve uçaktan bomba atan ilk Türk kadın pilotu Sabiha Gökçen'dir. Atatürk’ün manevi kızı olan Gökçen, 1937 yılında Dersim Harekatı sırasında yaptığı uçuşlarla tarihe geçmiştir. Hem Türkiye’de hem de dünyada savaş pilotu olarak görev yapan ilk kadınlardan biri olması nedeniyle uluslararası arenada da tanınmıştır. Sabiha Gökçen, 1936 yılında Eskişehir'deki Türk Kuşu Uçuş Okulu’nda eğitim almış, ardından Sovyetler Birliği’nde çeşitli uçuş eğitimlerini tamamlamış ve ülkesine döndüğünde aktif olarak Türk Hava Kuvvetleri'nde görev almıştır.     Atatürk sorar... "Yarın bayram değil mi Gökçen?” “Evet Paşam, bizim bayramımız, en büyük bayramımız.. “Dolmabahçe Sarayı epey kalabalık oldu bu yıl.” “Öyle Paşam… Hükümet üyelerinin çoğu buradalar… Cumhuriyet Bayramını sizinle birlikte kutlayacaklar.” “Ama ben bugünü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim Gökçen…”   "Gelecek bayram..…” Eliyle susmamı işaret etti: “Bana gelecek bayramdan bahsetme, hatta gelecek aydan da… Ekim ayını çıkarabilirsem bile Kasım ayını çıkarabileceğimi sanmıyorum!”   Ağlamamak, hıçkıra hıçkıra ağlamamak, boynuna sarılmamak için güç tutuyordum kendimi: “Paşam…” dedim, sesimdeki acıyı belli etmemeye çalışarak,  “Siz daha çok bayramlar bizimle, halkımızla birlikte olacaksınız” Başını “hayır!” anlamına gelen bir şekilde iki yana salladıktan sonra, gözlerini karşı taraftaki yeşilliklerle dolu tabloya dikti.   Ertesi sabah, yani 29 Ekim 1938 sabahı bütün gayretine karşın kalkamadı yatağından. Beni görür görmez ilk sözü “Bugün bayram” oldu… Yüzü her zamankinden solgundu. Elleri balmumu rengini almıştı. Gözlerinin etrafındaki mor halkalar derin birer kuyuyu andırıyordu. Mavilikler denizi olan gözleri sanki laciverde dönmüş gibiydi...   Akşama doğru gençler vapurları doldurarak tıpkı O’nun son 30 Ağustos’unda olduğu gibi, Dolmabahçe Sarayı’nın önüne gelmişlerdi. Ata’yı görmek istiyorlardı… coşmuşlardı… tezahürattan yer gök inliyordu. Odaya Dr. Neşet Ömer Bey ile Salih Bozok girdiler.    Atatürk onları yanına çağırdı: “Duyuyor musunuz?” dedi. “Duyuyoruz Paşam!” dediler, “Bunlar bizim gençlerimiz…” dedi. “Evet Paşam, bizim gençlerimiz!” “Cumhuriyeti emanet ettiğimiz gençlerimiz..” dedi. “Evet Paşam!” dediler… “Ne gür sesleri var… öyle bir nesil yetişiyor ki, bu neslin heyecanı, yurt ve bayrak aşkı körletilmeyecek olursa, dünyanın en büyük, en mutlu ülkesi biliniz ki Türkiye olacaktır!.” dedi. “Onları körletmeye kimsenin gücü yetmeyecektir Paşam!” “Ama etmek isteyenler çıkacaklardır!.  Tarihe bakınız, daima ulusların mutluluğuna, esenliğine gölge düşürecek bedhahların çıktıklarını görürsünüz!.” dedi. “Fakat Paşam onlarda sizin attığınız temel var!.” dediler. “Bu çocukları görmek istiyorum… buraya kadar geldiklerine göre, onlara hiç olmazsa el sallamalıyım..” dedi. “Fakat…” “Nedir fakat?” dedi…    Bunu çok sert bir şekilde söylemişti. Bin bir güçlükle üzerini giydirdiler. Çektiği acıyı anlatmaya imkan var mı? O balmumu gibi olan yüzü ıstıraptan mosmor oluyor, alnından ter damlaları halının üzerine sanki yağmur gibi iniyordu. Ama vermişti kararını.    O coşkun gençliğe el sallayacaktı. Daha hayatta olduğunu, daha onlarla birlikte olduğunu, bu Cumhuriyet Bayramı’nı onlarla birlikte kutlandığını göstermek istiyordu. Pencerenin önüne bir koltuk yerleştirdiler.Atatürk bu koltuğa oturdu.    İşte o zaman kıyamet koptu dışarda. Onu gören gençler çılgınca alkışlıyorlar, bayraklarını sallıyorlardı. Görülecek bir manzaraydı. Ata’nın gözlerinde yaş vardı… O koca dev gözyaşlarını tutamıyordu..     Cumhuriyet Onur'umuzdur.. Cumhuriyet Şeref'imizdir.. Cumhuriyet bizim yaşamımızdır .!    Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını saygı, rahmet, şükran ve minnetle anıyoruz..   CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN...   (Kaynak: Sabiha Gökçen Anıları)      

bayram geldi...

 
 
 

Dünyanın ilk kadın savaş pilotu ve uçaktan bomba atan ilk Türk kadın pilotu Sabiha Gökçen'dir.

Atatürk’ün manevi kızı olan Gökçen, 1937 yılında Dersim Harekatı sırasında yaptığı uçuşlarla tarihe geçmiştir. Hem Türkiye’de hem de dünyada savaş pilotu olarak görev yapan ilk kadınlardan biri olması nedeniyle uluslararası arenada da tanınmıştır.

Sabiha Gökçen, 1936 yılında Eskişehir'deki Türk Kuşu Uçuş Okulu’nda eğitim almış, ardından Sovyetler Birliği’nde çeşitli uçuş eğitimlerini tamamlamış ve ülkesine döndüğünde aktif olarak Türk Hava Kuvvetleri'nde görev almıştır.

 
 
Atatürk sorar...
"Yarın bayram değil mi Gökçen?”
“Evet Paşam, bizim bayramımız, en büyük bayramımız..
“Dolmabahçe Sarayı epey kalabalık oldu bu yıl.”
“Öyle Paşam… Hükümet üyelerinin çoğu buradalar…
Cumhuriyet Bayramını sizinle birlikte kutlayacaklar.”
“Ama ben bugünü halkımla, halkımın içinde kutlamak
isterdim Gökçen…”
 
"Gelecek bayram..…”
Eliyle susmamı işaret etti:
“Bana gelecek bayramdan bahsetme, hatta gelecek aydan da… Ekim ayını çıkarabilirsem bile Kasım ayını
çıkarabileceğimi sanmıyorum!”
 
Ağlamamak, hıçkıra hıçkıra ağlamamak, boynuna sarılmamak için güç tutuyordum kendimi:
“Paşam…” dedim, sesimdeki acıyı belli etmemeye çalışarak, 
“Siz daha çok bayramlar bizimle,
halkımızla birlikte olacaksınız”
Başını “hayır!” anlamına gelen bir şekilde iki yana salladıktan sonra, gözlerini karşı taraftaki yeşilliklerle dolu tabloya dikti.
 
Ertesi sabah, yani 29 Ekim 1938 sabahı bütün gayretine karşın kalkamadı yatağından. Beni görür görmez ilk sözü “Bugün bayram” oldu…
Yüzü her zamankinden solgundu. Elleri balmumu rengini almıştı. Gözlerinin etrafındaki mor halkalar derin birer kuyuyu andırıyordu. Mavilikler denizi olan gözleri sanki laciverde dönmüş gibiydi...
 
Akşama doğru gençler vapurları doldurarak tıpkı O’nun son 30 Ağustos’unda olduğu gibi, Dolmabahçe Sarayı’nın önüne gelmişlerdi. Ata’yı görmek istiyorlardı… coşmuşlardı… tezahürattan yer gök inliyordu. Odaya Dr. Neşet Ömer Bey ile Salih Bozok girdiler. 
 
Atatürk onları yanına çağırdı:
“Duyuyor musunuz?” dedi.
“Duyuyoruz Paşam!” dediler,
“Bunlar bizim gençlerimiz…” dedi.
“Evet Paşam, bizim gençlerimiz!”
“Cumhuriyeti emanet ettiğimiz gençlerimiz..” dedi.
“Evet Paşam!” dediler…
“Ne gür sesleri var… öyle bir nesil yetişiyor ki, bu neslin heyecanı, yurt ve bayrak aşkı körletilmeyecek olursa, dünyanın en büyük, en mutlu ülkesi biliniz ki Türkiye olacaktır!.” dedi.
“Onları körletmeye kimsenin gücü yetmeyecektir Paşam!”
“Ama etmek isteyenler çıkacaklardır!.  Tarihe bakınız, daima ulusların mutluluğuna, esenliğine gölge düşürecek bedhahların çıktıklarını görürsünüz!.” dedi.
“Fakat Paşam onlarda sizin attığınız temel var!.” dediler.
“Bu çocukları görmek istiyorum… buraya kadar geldiklerine göre, onlara hiç olmazsa el sallamalıyım..” dedi.
“Fakat…”
“Nedir fakat?” dedi… 
 
Bunu çok sert bir şekilde söylemişti. Bin bir güçlükle üzerini giydirdiler. Çektiği acıyı anlatmaya imkan var mı? O balmumu gibi olan yüzü ıstıraptan mosmor oluyor, alnından ter damlaları halının üzerine sanki yağmur gibi iniyordu. Ama vermişti kararını. 
 
O coşkun gençliğe el sallayacaktı. Daha hayatta olduğunu, daha onlarla birlikte olduğunu, bu Cumhuriyet Bayramı’nı onlarla birlikte kutlandığını göstermek istiyordu.
Pencerenin önüne bir koltuk yerleştirdiler.Atatürk bu koltuğa oturdu. 
 
İşte o zaman kıyamet koptu dışarda. Onu gören gençler çılgınca alkışlıyorlar, bayraklarını sallıyorlardı. Görülecek bir manzaraydı.
Ata’nın gözlerinde yaş vardı…
O koca dev gözyaşlarını tutamıyordu..
 
 
Cumhuriyet Onur'umuzdur..
Cumhuriyet Şeref'imizdir..
Cumhuriyet bizim yaşamımızdır .! 
 
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını saygı, rahmet, şükran ve minnetle anıyoruz..
 
CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN...
 
(Kaynak: Sabiha Gökçen Anıları)
 
 

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort