Üniversitede Kayıtlı Binlerce Öğrenci Yerleşip Kayıt Olmuyor

2022-Yükseköğretim Kurumları Sınavı yerleştirme verilerine göre, 15 bin 92’si İstanbul’da olmak üzere üniversite kazanan 105 bin 772 öğrenci okuluna kayıt yaptırmadı. Peki öğrenciler neden kayıt yaptırmadı? Eğitim Uzmanı Turgay Polat açıkladı…

Üniversite sınav barajı kalkmasına rağmen YKS'de 86 bin 975'i devlet ve 18 bin 977'si vakıf üniversitesi kazanan, 105 bin 772 öğrenci kayıt yaptırmadı. İlk tercihte dolmayan ve kayıt yaptırmayan öğrencilerle birlikte üniversitelerde 122 bin 209 kontenjan boş kaldı. Boş kontenjanlar, yüzde 2'den yüzde 12'ye çıktı. Tıpta ilk 50 bin, diş hekimliğinde 80 bin, eczacılıkta 100 bin, hukukta 125 bin, mimarlıkta 250 bin, mühendislikte ve eğitim fakültelerinde 300 bin sıralama barajı olan bölümlere yerleşen 160 bin 129 öğrenciden, 2 bin 296' sı kayıt olmadı.

 

“YÜKSEKÖĞRETİM KURULU BU SORUNU BASİT BİR ŞEKİLDE ÇÖZEBİLİR”

Konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulunan Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Rektör Danışmanı ve Eğitim Uzmanı Turgay Polat, “Barajların kaldırılması sonrasında Türkiye’de üniversite sınavıyla ilgili ciddi bir rahatlama oldu, çocukların daha fazla sınava girmesi, sınavda elde ettikleriyle üniversite tercih edebilmesi bir olanak getirdi. Bu iyi bir gelişmeydi. Fakat Türkiye’nin düşünmesi gereken temel nokta bu üniversite sınavına başvuran 3 milyon 243 bin öğrencinin kim olduğu… Aslında bu sayı bu yıl birden artmadı, bu sayı 2009 yılından beri artarak gidiyor. Yani Türkiye nüfusu 2009’dan 2022’ye kadar 17 artmışken üniversite sınavına giren öğrenci sayısı 117 artmış, yani üniversite sınavına bir yönelim var. Bu 105 bin 772 kayıt yaptırmayan öğrencilerin birçoğu aslında devlet üniversitelerine kayıt yaptırmamış dolayısıyla devlet üniversitelerine bu kadar kayıt olmaması da aslında bu işin bu yıla özgü ve ekonomik olmadığını gösteriyor. Bu daha çok aslında birkaç nedenden geliyor, yıllar içinde baktığımızda aslında bu öğrencilerin yüzde 15 ile yüzde 20’ye yakınının aslında bir üniversiteye kayıtlı olduğunu, sınava girip kendini denediğini sonra da o aldığı puanla bir şekilde tercih yaptığını ve o üniversiteye girecek başka öğrencinin hakkını gasp ettiğini, kaydını yaptırmadığını görüyoruz. Bu yüzde 15’lere varan ciddi bir oran. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) bunu çok basit bir şekilde çözebilir. Bir öğrenci istediği sınava girebilir, istediği puanı alabilir, tercih de yapabilir ama YÖK, öğrencinin tercih yaptıktan sonra yerleşmesi durumunda, öğrencinin diğer taraftaki aktif kaydını silebilir. Dolayısıyla öğrencilerin de tercih yaparken ‘ben bu tercihleri yazıyorum ama şu üniversite geldiğinde diğer taraftaki kaydım silinecek ben bu terihi bilerek yapayım’ diye düşünmesi lazım. O zaman bu yıl olduğu gibi çocukların da hakkı gasp edilmemiş olur. Yani bu da Türkiye’de üniversite okumayı bekleyen çocukların aslında bir sistem açığından dolayı hak kaybına uğramamasının yolunu açar” açıklamasında bulundu. 

 

“LİSELERE YETKİNLİK KAZANDIRMAK GEREKİYOR”

En büyük boşluğun Meslek Yüksek Okullarında olduğunu belirten Polat, “Meslek üstü okullardaki o yüksek boşluğun çözülmesi de çok basit. Meslek Lisesi eğitimi almış çocukların Meslek Yüksek Okullarında önceliklendirilmesi lazım. Yani meslek lisesi öğrencisiyle, normal bir lise öğrencisi aynı tercihi yaptığında o meslek eğitimini önceden almış çocuğa bir öncelik tanınması gerekiyor. O zaman çocuk kendi mesleğini daha ileriye taşınmak için oraya yönelecektir. Ancak meslekle alakası olmayan bir çocuğun öylesine yazdığı bir tercihe, daha sonradan da gitmediği zaman, bu durum ciddi açıklar ve ciddi problemler doğuruyor. Bir de 4 yıl temel meslek eğitimi verdiğiniz bir öğrenciyi bir Meslek Yüksek Okuluna aldığınızda iki yıllık bir üst eğitimle daha kaliteli insan yetişmesi sağlabilir. Hiç bu eğitimi almamış insanı aldığınızda ise belki de iki yılda hiçbir şey öğretemiyorsunuz dolayısıyla aslında 4 yıllık meslek eğitimi de boşa gidiyor, iki yıllık eğitim de. Özetle Türkiye’de eğitimi yönetenlerin ve siyasi otoritelerin veya bilim otoritelerinin ilk tartışması gereken şey bu üniversite sınavına başvuran öğrencilerin motivasyonları, geliş şekilleri, geldikleri yerler ve bu sayının artış yerleri. Yani bunu masaya yatırmak lazım. LGS’yle başlayan öğrenciler üniversite sınavıyla devam edip oradan da hayata kadar devam ettirilmeye çalışılıyor, bu doğru bir şey değil önce bunu çözmek lazım” dedi.

 

"APPLIED SCIENCES" MODELİ ÖNERİSİ…

Sınava giren öğrenci sayılarının artmasıyla ilgili de açıklamalarda bulunan Polat, “Bu sayının artmasının iki nedeni var. 3 milyon 243 bin öğrencinin aslında bir milyonu lise son sınıf öğrencisi, o artışın geldiği asıl nokta üniversiteyi terk edenler, üniversite okurken kaydını sildirenler, üniversiteyi bitirip istediği kariyeri bulamayıp tekrar sınava girenler ve birkaç bölüme odaklanıp başka hiçbir bölüm istemiyorum diyen çocuklar. Yani öyle bir noktaya geldi ki üniversite eşittir meslek algısı doğduğu için artık üniversiteye gitmenin birçok öğrenci için meslek edinme yeriymiş gibi olduğu bir noktaya geldi durum. Bu üniversiteler için çok tehlikeli bir süreç çünkü üniversite meslek edindirmez. Üniversitede genel bir eğitimden geçersin aldığınız bilgi ve beceriler CV’nizde, siz iş yaratırsınız, meslek yaratırsınız, yeni bir alan yaratırsınız. Üniversitenin çok azında diploma meslek uygulaması vardır. Üniversitenin çoğunluğunun eğitimi daha farklı şekildedir. Dolayısıyla Türkiye’nin önce bu algıyı düzeltmesi lazım” dedi. Üniversite sınavına giren öğrenci sayısının artmasındaki temel sorunun liselerin tek düze olması ve sadece üniversite önüne öğrenci taşıması olduğunu vurgulayan Turgay Polat, “Şu an Türkiye’deki liseler üniversite önüne öğrenci taşımak dışında herhangi bir misyon üstlenmiyor. Herkesin çaresizce gittiği bir üniversite sınavı var, bütün sürecin oraya yıkıldığı bir yük orası. Bunu tabi çözmek için birkaç ülkede farklı ugulamalar var. Mesela İskoçya’da meslek okulları, liseyle meslek okullarını birleştirip 5 yıllık lise artı üniversite ara çözümü var ki güzel bir çözüm. İşte Türkiye’de böyle çözümler düşünüşebilmeli yani illa herkesin akademik olarak üniversiteye yönelmesini bir şekilde çözümlemesi lazım. Liselere de yetkinlik kazandırıp arayı çözmek lazım” ifadelerini kullandı.

 

Kayıtlarda karşılaşılan davranışlar ile ilgili de açıklamalarda bulunan Turgay Polat, “Genelde anadoludaki küçük illerde kayıtların yapılmadığını görüyoruz. Burada da genel problem çocukların bu üniversiteleri genellikle tanımış olarak yazmadıkları davranışı. Özetle, ‘bir tercih yapayım aileme kazandığımı göstereyim’ diyen çocukların fazla olduğu bunu da aslında oraya yerleşen öğrencilerin doğum tarihleri ve lise türlerine baktığınızda görebiliyorsunuz. ODTÜ ve Boğaziçi’ni kazanan 47 öğrencilerin kayıt yaptırmamış olmamalarının sebebi ise yurt dışına giden öğrencilerin, Türkiye’de kazandıkları okulları göstererek oradaki bir üniversiteye yerleşme istekleri. Mesela Avrupa’daki bazı ülkelerde ilginç bir yasa var Türkiye’den öğrenci kabul ederken Türkiye’de bir üniversiteye yerleşme şartı koyuyor, dolasıyla çocuk Almanya’da çok iyi bir üniversiteye yerleşmek için Türkiye’de iyi bir üniversite kazandı belgesi götürüyor. Burada kayıt yaptırmadığında da bir açık oluşuyor” diyerek sözlerini tamamladı.